Ayşe HÜR
Birbiri peşi sıra gelen toprak kayıplarını İslam'ın toparlayıcı ve yenileyici gücü ile önlemek, hatta sınırları eski haline çevirmek düşüncesi II. Abdülhamit'in iç ve dış politikalarının temel motifiydi.
Son aylarda Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan’ın ağzından, farklı bağlamlarda da olsa ‘İslamiyetin birleştirici gücü’ hakkında yorumlar duyduk. Epeydir, Asr-ı Saadet, Medine Sözleşmesi, Hudeybiye Barışı gibi İslami kavramlara dayalı ‘çözüm önerileri’ duyuyoruz. Toplumları bir arada tutan unsurlar arasında dinin önemli bir yeri olduğu doğru ancak tarih bize din kardeşliğinin bazen hiç işe yaramadığını, dahası din konusundaki farklı düşüncelerin toplumları bıçak gibi bölebileceğini gösteriyor. Bu haftaki yazım üzerinde pek konuşulmayan ‘madalyonun öteki yüzü’ne dair.
İslam’da ilk bölünmenin dört halife döneminin (632-661) sonunda başladığını hatırlatarak başlayalım. Üçüncü Halife Osman’ın 656 yılında kendisini Kuran’dan ve sünnetten saptığını düşünen Müslümanlarca hunharca öldürülmesi, cenazesinin iki gün yerde kalması, üçüncü gün cenaze alayının taşlanması ve nihayet Müslüman mezarlığına değil Yahudi mezarlığına defnedilmesi İslam kardeşliğinin kaybettiği ilk sınavdı herhalde. Bunu dördüncü halife Ali ile onu Osman’ın ölümünden sorumlu tutan Muaviye’nin çatışması izledi. Muaviye’ye, Mısır, Yemen ve Basra valileri ile Peygamber’in karısı Ayşe ile Talha ve Zübeyr gibi önemli sahabeler de destek verdi. Tarafların binlerce kayıp verdiği Cemel
(Deve) Savaşı, Müslümanların Şii ve Sünni olarak ikiye bölünmesinin başlangıcını oluşturdu.
Ali ve Muaviye taraftarları 657’de bir kez daha karşılaştı. Aylarca süren ufak çatışmalar, ateşkesler ve meydan muharebelerinden oluşan Sıffin Savaşı sonrasında Ali’nin halifeliği bir hile ile sonlandırıldı. Bu sonuçtan Ali’yi sorumlu tutanlar Hariciler adıyla yeni bir bölünmenin aktörü oldu.
Ali taraftarları ile Hariciler kozlarını 658’de Nehrevan Savaşı’nda paylaştı. Haricilerin büyük bir kısmı öldürüldü ama 661’de Ali’nin ölümü de bir Harici’nin elinden oldu.
Ali’nin oğlu Hasan halifelik hakkından vazgeçmeyince, Muaviye’nin ordusu Hasan taraftarlarını mağlup etmek üzere yürüyüşe geçti. Neyse ki Hasan durumun vahametini idrak etti ve bazı şartlarla halifeliği Muaviye’ye bırakmaya razı oldu da başını kurtardı. Böylece 89 yıl sürecek olan Emevi dönemi başladı.
Kerbela Olayı
Peki bu dönemde ‘İslam kardeşliği’ ne durumdaydı? Yerimiz dar olduğu için üç örnek vermekle yetineceğim: Muaviye’nin oğlu I. Yezid’in ilk işi, kendisine biat etmeyenleri bahane ederek Medine’ye saldırmak olmuştu. Ahali biraz direnmiş ama sonunda pes etmişti. Komutan Müslüm bin Akbe, Medine’nin üç gün ‘istibaha’sına (yağma ve kan dökmeye) izin verdi. İbn-i Esir, İbn Tahri gibi İslam tarihçilerine göre bu üç gün içinde 4.500 kişi öldürülmüş, bin civarında genç kıza ve bir o kadar evli kadına tecavüz edilmişti. Tecavüze uğrayanlar kâfirler değil, Hazreti Muhammed Medine’ye göç ettiğinde kendisini koruyan, bütün savaşlarına katılan Hazrec kabilesinin mensuplarıydı.
Ama Yezid’i tarihe geçiren başka bir olay oldu. Ali’nin diğer oğlu Hüseyin, Yezid’in halifeliğini tanımamış ve kendisini halife ilan etmişti. Destek sağlamak için Mekke ve Medine’ye ardından da Kufe’ye doğru yola çıkan Hüseyin ve 77 yoldaşı, Yezid tarafından 10 Ekim 680’de Kerbela denilen yerde susuzluğa mahkûm edilerek öldürüldü. Bu olay Şii-Sünni bölünmesini kalıcı hale getirdi.
Son örnek vaka, 691’de Emevi Halifesi Abdülmelik’e biat etmeyenleri yola getirmek için Haccac komutanlığındaki bir Müslüman ordusunun Mekke’yi yedi ay boyunca kuşatması ve Kâbe’nin mancınık bombardımanı ile yıkılması.
Emevilerin son dönemleri Mevali denilen Arap olmayan Müslümanlarla iktidarı elinde tutan Arap Müslümanlar arasındaki çatışmalarla geçti. 750’de Emevi hanedanına son veren Ebu’l Abbas ise öyle işler yaptı ki adını tarihe El Seffah (Kan Dökücü) olarak kaydettirdi. Dahası, 100 yıllık Abbasi iktidarı, sadece kâfirler için değil, Emevi soyundan gelenler ve Mevaliler için bir kâbus dönemi oldu. Abbasilerin 850’den itibaren dağılmasından sonra ortaya çıkan Müslüman beylikler ve devletçikler de birbiriyle savaşmaktan hiç vazgeçmediler. Zaten çoğu da bu savaşlar sonunda bir diğerinin bağrından doğdu, diğerinin toprağında ve halkının üzerinde hüküm sürdü.
Anadolu beyliklerine gaza
1300’lerden itibaren Bizans’ı sarmalamaya başlayan Osmanlılar sadece kâfire değil, din kardeşlerine de kılıç salladı. Resmi retoriğe göre Anadolu’yu ‘Türklere ebedi yurt yapan’ Rum Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan Müslüman-Türk Anadolu Beylikleri’nin sonunu Osmanlılar getirdi. Örneğin Karamanoğulları’na ilk darbeyi 1387’de Osmanoğulları’ndan Yıldırım Bayezid vurdu. Bayezid’in ordusunda Bizans, Köstendil ve Sırp Kralı’nın yolladığı Hıristiyan askerler de vardı. Karamanlılar bu ilk darbeyi savuşturmuşlar ve uzun süre varlıklarını sürdürmüşlerdi ancak 1444’te Varna’da Haçlı ordusuna yenilen II. Murad, yenilgisinin faturasını Karamanoğulları’na kesecekti. Mufassal Osmanlı Tarihi’ne göre “Öç seferini bizzat Sultan Murat, ulemadan aldığı fetvalara istinaden Karaman ülkesine pek fena tahribat yaptırdı. Yapılan tahribat, o zamana kadar görülmemiş bir şekil ve derecedeydi. Türklerin şimdiye değin Hıristiyan ülkelerinde dahi kadınlara tecavüzlerine rastlanmamışken, yağma ve tahripten başka, Karamanoğlu’nun yaptıklarına, bu neviden çirkin şeylerle mukabele edildi…” Diğer Anadolu beylikleri de benzer kaderi paylaştı.
Osmanlı-Safevi kavgası
1473’te Akkoyunlular Fatih Sultan Mehmed’in orduları tarafından ‘Allah Allah!’ nidalarıyla ezilmiş, 55 bin Akkoyunlu öldürülmüş, Uzun Hasan oğlu Zeynel’in ve Akkoyunlu ileri gelenlerinin kesik kafası Müslüman ülkelere gönderilmişti. Hoca Saadettin’in Tac’üt-Tevarih’ine göre ‘Ol cenk meydanında kılıçtan geçirilenlerden gayri üç bin tutsak ibret olsun diye dönüş sırasında muzaffer ordu yanınca yedilüb, her konakta dört yüzü kılıçlara yem’ kılınmıştı. ‘Kemah yakınında olan Şebinkarahisar’a gelinceye kadar ol uğursuzları bu yolda kılıçtan’ geçirilmişti.
Fatih’in torunu Yavuz Sultan Selim Müslüman kıyımını bir adım ileri götürdü ve 1514’te İran’daki Safevi Devleti’ne karşı Çaldıran Seferi’ne giderken de dönerken de Şah İsmail’in doğal müttefiki olarak gördüğü Anadolu’nun Kızılbaş halkının kılıçtan geçirilmesini emretti. Kendini haklı çıkarmak için Şeyhülislam İbn-i Kemal ve Müftü Hamza’dan Kızılbaşların kadınları ortaklaşa kullandıkları, Kuran’ı, camileri yaktıkları şeklinde fetvalar çıkartmıştı. Bu sefer vesilesiyle Sünni Kürtlerle Osmanlı devleti arasında 500 yıl sürecek bir barışı temin eden Sünni Kürd büyüğü İdris-i Bitlisi’nin Selimname adlı eserine göre, 40 ile 70 bin arası Kızılbaş öldürülmüştü.
Yavuz, Çaldıran’ı takiben, Müslüman Türk köleler tarafından kurulan Mısır’daki Memluk Devleti’ne gazaya giderken (bu seferi meşrulaştırmak için Mısır’ın ‘Firavun ülkesi’ olduğu söylenmişti) yol üzerindeki Müslüman-Türk beyliklerinden Dulkadıroğulları’nı ve Ramazanoğulları’nı da kılıç zoruyla Osmanlı’ya tabi kılmıştı. Yavuz’un Mısır’da Müslüman ahaliye yaptıkları ise İdris-i Bitlisi’nin eleştirilerine neden olacaktı.
Osmanlı’nın Şii-Kızılbaş düşmanlığı Osmanlı-Safevi çekişmesinin bir türevi olan, köklü bir devlet politikasıydı. Nitekim Yavuz’un oğlu Kanuni Sultan Süleyman ve onun oğlu II. Selim dönemlerinin Kürt kökenli Şeyhülislamı Ebussuûd Efendi’nin 30 yılda verdiği fetvalarla, Kızılbaş katliamı adeta bir rutin halini aldı. I. Ahmet döneminde Kuyucu Murat Paşa l606’da sadrazam olduktan hemen sonra bazı kaynaklara göre 100 binden fazla Kızılbaşı kazdırdığı kuyulara diri diri gömdürttü. Ondan 50 yıl sonra Köprülü Mehmet Paşa Celali ayaklanmalarını bastırmak adı altında Kızılbaşları yeniden kılıçtan geçirdi.
Safeviler ve Osmanlılar ‘İslam kardeşi’ olduklarını nedense hiç hatırlamadı ve 1548-49, 1554, 1578-1590, 1603-1618, 1623-1639, 1723-1727, 1730-1732, 1735-1736, 1742-1746, 1775-1779 ve nihayet 1821-1823 arasında kıyasıya savaştılar.
II. Abdülhamit ve Pan-İslamizm
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Batıcılık ve Osmanlıcılığın iflas etmesi üzerine aynen bugünkü gibi İslam kurtarıcı bir ideoloji olarak tekrar gündeme girmişti. 1856 Islahat Fermanı’ndan bu yana gayrimüslimlere tanınan hakların rahatsızlığını duyan Ziya Paşa, Namık Kemal gibi aydınlar, İslamcı düşünceye sıkı sıkıya sarıldı. Birbiri peşi sıra gelen toprak kayıplarını İslam’ın toparlayıcı ve yenileyici gücü ile önlemek, hatta sınırları eski haline çevirmek düşüncesi II. Abdülhamit’in iç ve dış politikalarının temel motifiydi. Bu amaçla Halil İnalcık’a göre 18. yüzyılda üretilmiş bir efsane olan ‘Halifelik’ meselesi yeniden ‘keşfedildi’, tektip Kuran’lar basılıp hem ülke içinde hem de Türkistan, Hindistan ve Cava gibi uzak diyarlarda dağıtıldı, Hac yollarının güvenliği sağlandı, Arap eyaletlerine büyük yatırımlar yapıldı, Arap kökenliler önemli görevlere atandı. Abdülhamit çevresinde Arap ulemayı eksik etmedi. Bu yaklaşım bir yandan merkezin ‘Kavm-i Necip’le barışmasını sağladı, dünyanın uzak köşelerindeki Müslümanlarda heyecan uyandırdı, bir yandan da siyasal İslamcılığın ilk nüvelerinin ortaya çıkmasına yardımcı oldu.
Bu amaçla içerde devletin resmi dini olan Sünni İslam dairesinde olduğu için doğal müttefik kabul edilen Kürtler, Hamidiye Alaylarında örgütlenerek, hem imparatorluğun kadim düşmanı Rusya’ya, hem İran’a karşı bir tampon bölge oluşturuldu hem de giderek güçlenen Ermeni milliyetçiliğinin önü kesilmeye çalışıldı.
‘İslamın birleştiriciliği’ burada da hayata geçmedi. Nizamname’de din konusunda açık bir hüküm yoktu ama fiiliyatta sadece Sünniliğin Şafiî mezhebinden olanlar alaylara alındı. Alaylar sayesinde bölgelerinde ‘alikıran, baş kesen’ olan Sünni Kürtler bu dönemde Abdülhamit’i ‘Bavé Kurda’ (Kürtlerin Babası) olarak adlandıracak kadar sevdiler. Ama Kızılbaş Kürtler için Abdülhamit demek, Ali Şefik Paşa’nın böl-yönet politikaları ve katliamlarıydı, Neşet Paşa’nın kanlı harekâtlarıydı.
İttihatçıların İslam politikaları
Aksak gedik de olsa İslam camiasında bir heyecan yaratan Pan-İslamist politikalar II. Abdülhamit’in 1909’daki ‘31 Mart Olayı’nın ardından İttihatçılarca tahttan indirilmesiyle kesintiye uğradı. İttihatçıların Türkçü ideolojiyi hayata geçiriş biçimi, Arnavutlar ve Araplar gibi Müslüman unsurların imparatorluktan uzaklaşmasına neden oldu. Yine de 1911 Trablusgarp Savaşı ile birlikte, İslam ruhu bir hamle daha yaptı. Lübnanlı Dürzî lider Emir Şekip Aslan’ın çağrılarına kulak veren Irak ve Suriye’deki kabileler, Cezayirli ve Tunuslu göçmenler askere yazılmak üzere kışlaların önüne yığılmışlardı. Ama bu birlik duygusu kısa sürdü, eski gerginlikler tekrar su yüzüne çıktı ve önce Havran ve Doğu Ürdün’de yaşayan Dürzîler ayaklandı. Bunu Yemen’de Zeydî İmam Yahya ayaklanması ile Suriye’deki Bedevi ayaklanması izledi.
Osmanlı İmparatorluğu, İttihatçılar tarafından bir oldubittiyle Cihan Harbi’ne sokulduktan sonra ‘İslam’ın birleştirici gücü’ bir kez daha sınandı. Daha sonraları içinde geçmediği halde özel ve kutsal bir anlam kazandırmak için ‘Cihad-ı Ekber’ olarak anılacak bir fetva ile Padişah ve Halife V. Mehmet Reşat, dünya Müslümanlığını, İtilaf Devletleri’ne karşı savaşa çağırıyordu. Hem Sünnilere hem de Şiilere seslenen fetvada İngiltere, Fransa ve Rusya İslam düşmanı, Almanya ise Halife’nin ve İslam’ın dostu olarak gösteriliyordu.
Fetva ve ekindeki beyannameden milyonlarca adet bastırılarak Müslümanların yaşadıkları bölgelerde dağıtıldı. Ama İtilaf Devletleri çağrıya karşı Kuzey ve Batı Afrika’da birçok tarikat şeyhini, ulemayı, aşiret reislerini, müftüleri, hatta Fas Sultanı, Tunus Beyi’nin mektup yazmasını sağlayabildiler. Sonuçta Hollandalı Şarkiyatçı C. Snouck Hurgronje’un deyimiyle ‘Alman Malı Cihad’ ateşi, Britanya’nın Müslüman tebaasını ayaklandırmaya ve Osmanlı İmparatorluğu’nu kurtarmaya yetmedi. Savaştan sonra Ortadoğu’da Müslüman Araplar 22 ulus-devlete bölündüler.
Yakın tarihlerden iki örnekle yazıyı bitirelim. 1980-1988 yılları arasında yaşanan Irak-İran Savaşı, tek başına mezhep savaşı değilse de, ‘İslam kardeşliği’ iki taraftan 1 milyon kişinin öldürülmesine ve iki ülkenin maddi, manevi büyük yıkıma gitmesine engel olamadı. 2003’te ABD’nin tasalluduna maruz kalan Irak’ta, o günden bu yana 1 milyona yakın Iraklının hayatını kaybettiği sanılıyor. Bu ölümlerin büyük bir bölümü, ABD askerlerine karşı savaşta değil, Sünni-Şii çatışması sırasında vuku buldu. Halen taraflar intihar saldırıları ile kitlesel kırımlara devam ediyorlar.
Bu tarihçeye bakınca, Kürt meselesi başta olmak üzere pek çok mühim meselemizi ‘İslam’ın birleştirici gücü’ ile aşacağımızı düşünmek en iyimser yorumla romantizm.
Özet Kaynakça: W. Bartold, İslam Medeniyeti Tarihi, Çeviren: M. Fuat Koprülü, Diyanet İşleri Yayınları, 1977; Ferec Ali Fuda, ‘İslam’da Kayıp Gerçek”, http://gelawej.net/indir/islamda-kayip-gercek-farac-el-fuda.pdf; Selahattin Döğüş, “Osmanlılarda Gazâ İdeolojisinin Tarihi ve Kültürel Kaynakları”, Belleten C.LXXII, 52, Sayı 265, Aralık 2008, s. 817-888; Erdoğan Aydın, Fatih ve Fetih, Mitler ve Gerçekler, Kırmızı Yayınları, 2008; Hasan Kayalı, Jön Türkler ve Araplar. Osmanlı İmparatorluğu’nda Osmanlıcılık, Erken Arap Milliyetçiliği ve (1908-1918), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998; Selim Deringil, İktidarın Sembolleri ve İdeoloji, YKB Yayınları, 2007; Kadir Kon, “Jihad Made in Germany”, Kültür, Bahar 2008, S. 10, Birinci Dünya Savaşı Özel Sayısı, s. 122-131.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016