Ekin GÜN
Son günlerin trendi bu koalisyon. O nedenle sonda söyleyeceğimi baştan söylemek isterim ki bu koalisyon seçeneğine karşıyım. Bu yazımda da bu koalisyon seçeneğine nefesim yettiğince neden karşı olduğumu açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle bu koalisyonu yorumlamak için AK Parti ile MHP'nin analizini yapmaya gerek var. Seçimden birinci olarak çıkan parti AK Parti olduğuna göre ilk analiz hakkını da bu partiye verelim.
AK Parti analizini yaparken son zamanlarda yapılan değerlendirmelerin mikro düzeyde olduğunu ama asıl meselenin ise makro düzeyde olduğunu düşünenlerdenim. Makro düzeyde bir analiz yapacak olursak ise AK Parti'nin 2002 yılında tek başına iktidara gelmesine bakmak gerekiyor.
AK Parti 2002 yılında daha birinci senesi yeni dolmuş bir parti olarak tek başına iktidara geldi. Genel Başkan Erdoğan'ın bir şiir yüzünden yaşamış olduğu mağduriyet, 2001 Ekonomik Krizi ve 28 Şubat Süreci AK Parti'yi iktidara taşıyan en önemli sebeplerdi. Halk koalisyon hükümetinden sıkılmış, Türkiye'de siyasal anlamda uzun senelerdir bir iktidar istikrarı sağlanamamış ve Türkiye hem ekonomik hem de sosyal açıdan bir buhran içerisindeydi. AK Parti yeni bir partiydi, Erdoğan ise yeni bir yüzdü. AK Parti'nin yeni bir parti olmasının yanında parti kadrosunun Eski Refah Partisi kadrolarından kurulması ama bu kadronun da kurulurken özeleştirisini vererek AK Parti'yi kurması partiyi bir sene içinde seçimlere girmeye ve seçimlerden de birinci parti olmaya iten bir durum oluşturdu. Çünkü AK Parti denenmemiş, topluma sosyal ve ekonomik istikrarsızlığı yaratan partiler denenmişti ve sonucunda da ağır bir enkaz ortada bırakılmıştı.
AK Parti bu enkazı devralarak göreve başladı. Öncelikle daha iktidarının 15. gününde OHAL'i kaldırması ve Ekonomik Krizi sonlandırmak adına reformların hayata ivedilikle geçirilmesi bunun yanında da söylemlerin 90'lı yılların söyleminden daha farklı ve yenilikçi olması AK Parti'yi 2004 Yerel Seçimleri'nde de birinci yaptı. AK Parti'yi belki de diğer partilerden ayıran en önemli özellik kendini yenileyerek yeni bir parti kurması, her daim reform yapması, halkla birlikte dinamik dönüşümü sağlayarak hep ileriyi düşünmesi, tüm bunları enkaz halinde olan bir ülkede yapması ve tüm bunları yaparken de arkadan gelen muhalefetle icraat olarak arayı açması bir anda AK Parti'yi rakipsiz bıraktı ve onu diğer partilerden farklı kıldı.
Sonrasında yaşanan süreç ise tanıdık. AK Parti'yi reformsal icraatlarla yıkmayı başaramayan egemen güçler ezilenlerin, mağdurların iktidara taşıdığı AK Parti'yi sosyal ve dolayısıyla yaşam tarzlarını bahane ederek yıkmaya çalıştı. Yaşanan muhtıralar, parti kapatma davaları, paralel yapı operasyonları AK Parti'yi hem dışarıdan hem de dışarının içerideki şubeleriyle ekarte etmeye ve dolayısıyla halkın iradesine kastederek hükümeti cebir ve şiddetle indirmeye kadar gitti. Ve sonunda da AK Parti 13 sene boyunca oyunu %40'ın altına düşürmeyen ve büyük oranda da rakibi olmayan bir parti haline geldi.
MHP tarafına geçtiğimiz de ise durum pek de iç açıcı değil. Öncelikle koalisyon hükümetinden tahribatla çıkan MHP ülkeyi ekonomik krizle birlikte enkaza sürükleyen hükümet kadrosu içerisinde yer aldı. Milliyetçiliği söylem tarzında ve ırkçılığa doğru kayan bir metotla hayata geçirmeye çalışan MHP söylem bakımından 90'lı yılların söylemini günümüze dek kullandı ve hala da bu söylem tarzından vazgeçmiş değil. Eski Türkiye'nin sloganlarıyla ve kanlı geçen 90'lı yılların yönetimsel tarzıyla ülkeyi idare etmeyi vaat eden MHP'nin bundan bir adım öne gittiğini söylemek biraz abesle iştigal olur. Onun için MHP açısından günümüze gelene kadar değişen bir şey yok. Hatta MHP'yi CHP'den ayıran bir faktör de göze çarpmıyor.
Yapılan son seçimlerde AK Parti'nin %41 alması onu tek başına iktidar yapmaya yetmedi ve sonuçta önümüzde koalisyon seçeneklerini konuşulur hale getirdi. Bu koalisyon seçeneklerinin önümüzde en fazla konuşulanı ise AK Parti ile MHP koalisyonu. Evet belki AK Parti tek başına iktidar olmaya yetecek milletvekili sandalye sayısını dolduramasa da hala en yakın rakibine %15 gibi bir fark atacak kadar birincilik noktasında rakipsiz. Ve bu rakipsizlik gelecekte adı AK Parti olur ya da olmaz AK Parti'nin alternatifinin de AK Parti içinden çıkacağını gösteriyor. MHP'nin ise oylarını %2 oranında artırması ise tamamen HDP'nin Batı'da görünür olması ve Çözüm Süreci'nin gelmiş olduğu noktada kof milliyetçilik hassasiyetlerinin artış göstermesiyle alakalı.
Bugün AK Parti 90'lı yıllarda kanla çözülmek istenen Kürt Sorunu'nu öncelikle tartışılır hale getirdi, daha sonra da bu sorunun çözümsel şartlarını belirleyerek reform hareketlerine geçti. Bu reform hareketleri AK Parti'yi belki tek başına iktidardan indirmeyi getirse de AK Parti Türkiye'de 3 senedir insanların ölmemesini sağlayan, Kürtlerin de bu topraklar üzerinde Türklerle birlikte eşit olarak yaşamasının adımlarını atan ve devlet olarak Çözüm Süreci kapsamında PKK Lideri Öcalan'la barış için alenen görüşme yapan bir parti konumunda.
Bugün MHP'nin oylarının artırması “Çözüm Süreci ihanet projesidir” demesi dışında başka bir şey değil. Çünkü MHP'nin seçimlere 2011 yılındaki aynı vaatlerle girmesi ve bu noktada da milliyetçilik hassasiyetlerini mümkün olduğunca dezenformasyonla istismar etmesi sonucu ortaya çıkan tablo bu. Lakin başka bir açıdan bakıldığında da Çözüm Süreci bu ülkede yıllardır süren savaşı bitiren ve bu ülkede en az Türkler kadar yaşaması en doğal hakkı olan Kürtleri tanımamıza ve Kürtlere temas etmemize sebep olan bir gelişme. Kısacası hayati bir öneme sahip ve bu sürecin temeli de insanları öldürmeyi değil yaşatmayı amaçlıyor.
AK Parti'nin bugün MHP ile koalisyon yapması öncelikle Çözüm Süreci'nde yaklaşık 6 seneden beri gelinen noktada başa dönmemizi sağlar ki böyle bir süreçten başa dönmek savaşın tekrar başlaması manasına gelir, bu da pek akıl alır bir olay olmaz. Bununla birlikte AK Parti'nin 13 senede kazanımlarının tamamen yok edilmesi de üstüne tuz biber olur, bu da başka bir açıdan 2000'li yılların silinmesi ve 90'lı yıllara dönmemize “hoş geldin” mesajını taşır.
Ayrıca AK Parti şuan Meclis'te bulunan diğer partilere göre söylemi çok farklı olan ve reformlarda açıkçası kendine rakip bulamayan ve muhalefeti olmayan bir parti. Yeni Türkiye dediğimiz bu vizyon ve bu vizyonun söylemlerinin Eski Türkiye'de kalmış bir parti olan MHP ile benzeşmesi de mümkün olamaz. Hala Çözüm Süreci gibi çok önemli bir sorunu ilkel bir model olan savaşla çözmeyi amaçlayan bir partiyle son seçimde kaybedilen Kürt oylarını geri kazanmak ve Kürtlerin bu ülkede aynı Türkler gibi yaşamasını sağlamak hiçbir açıdan mümkün olmaz. Bu da zaten AK Parti'nin bugüne kadar gelmiş olduğu ve hatta büyük bedeller ödeyerek gelmiş olduğu noktadan başa dönmesine oradan da ilk seçimde dip olmasına giden bir yolun parçası olmasına doğru gider.
Tüm bunları bir kenara koymadan üstüne de ifade etmek gerekir ki Türkiye'de yaşanan bu kazanımların ve bununla birlikte artık her sorunun demokratik bir biçimde tartışılarak çözülmesinin zeminini hazırlayan Erdoğan'ın bu ülkenin doğal bir lideri olduğunu da söylemeliyiz. MHP'nin seçim meydanlarında programına taban tabana zıt olan HDP'ye ilişkin tek bir söz söylememesi ama en az HDP'nin Erdoğan'a söylemiş olduğu sözleri MHP'nin tekrar etmesi seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'nın da meşruiyetini sorgulamaya doğru gider. Bu da kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü Cumhurbaşkanı seçilmiş bir kişidir ve bu makamın seçilmesinden ötürü meşruiyetinin tartışılması halkın iradesine kasıt anlamı taşımaktan başka bir işe yaramaz.
Ki Bahçeli'nin meydanlarda Erdoğan'a etmiş olduğu küfür ve hakaretlerle birlikte, son günlerde Meclis Başkanlığı için Erdoğan'ı hedef alan konuşmaları bu koalisyonun kurulmasını da anlamsız bir hale getiriyor. Çünkü AK Parti'nin üretmiş olduğu sosyoloji yenilikçi ve daima dinamizmi isteyen bir sosyoloji olması ve bu sosyolojinin Erdoğan'a güvenmesi Bahçeli'nin ise ne bu sosyolojiyi ne de Erdoğan'ın makamının halkın makamı olduğunu anlamamasını beraberinde getiriyor.
Ayrıca bugün AK Parti dışındaki geriye kalan üç partinin Pensilvanya'dan yönetildiğine dair de iddialar ortada dolaşırken halkın iradesine kasteden paralel yapıyla iş tutan bir partinin darbelere karşı artık tüm dünyada nam salmış AK Parti'yle koalisyonunu güçleştiriyor. Çünkü AK Parti tabanının darbelere karşı kesin bir karşı tavır alması ve demokrasiyi özümsemesi bugünün MHP'siyle aynı noktada olmadığının da göstergesi. Ki HDP yerine başka bir parti olsa MHP diğer partilerle koalisyonu kurar ve halkın seçtiği Erdoğan'ı da yargılamaya giden yolun önünü açmaktan başka bir şey de yapmazdı. Lakin HDP ile koalisyon yapmamasının tek sebebi de herhalde diğer seçimde baraj altı kalma korkusundan başka bir şey olmasa gerek. Kimse ilkesel açıdan yapmadığını düşünmesin. İlkesel açıdan koalisyon yapmayan bir partinin en azından seçim meydanlarında Çözüm Süreci'nin ihanet olduğunu söylemesi kadar HDP'yi de aynı tonda eleştirmesi gerekirdi ki bu da olmadı.
Böyle bir koalisyon seçeneği zaten koalisyonlardan bıkmış bir halkın AK Parti'den soğumasından başka bir işe yaramaz. Koalisyonlardan ağzı yanmış bu halk AK Parti'yi nasıl tek başına iktidara getirmişse bu koalisyon yapılırsa da AK Parti'ye ilk seçimde daha ciddi bir uyarı da bulunmasını da bilir.
Evet herkesin de ifade ettiği gibi Türkiye hükümetsiz kalmamalıdır. Ama hükümetsiz kalmaması için de en kötü koalisyon seçeneği de bana çok doğru bir tutum olarak gelmiyor. Çünkü koalisyon sonucunda olacak şeyler halkı doğrudan etkileyeceği için uyuşma olmadan koalisyon kurulması halka hükümetsiz kalmamadan daha kötü tahribatlar verebilir. AK Parti'nin 13 sene boyunca kendisini her daim birinci parti yapan ve son seçimde de tek başına iktidar olma şansı vermeyen bu halkın uyarısını iyi anlayıp analiz edip bunları hayata ivedilikle dökmesinden başka bir şansı yoktur.
Koalisyon için diğer partilere giderken AK Parti halkın güvendiği ilkelerini koruyarak ve toplumsal dönüşüm dinamizmini aşağı çekmeden daha yukarıya çekecek reformsal hareketlerin altını çizerek koalisyon görüşmeleri yapmalıdır ve bu ilkesel şartlar doğrultusunda koalisyon seçenekleri karşı tarafta sonuç bulmazsa da Erdoğan'ın ifade ettiği gibi erken seçim değil tekrar seçim olmasında da fayda vardır.
Ve bence gidişatta bu yöndedir. Tabi her şeye rağmen gerisini de zaman gösterecektir…
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.10.2018
24.09.2018
9.02.2018
19.08.2018
29.07.2018
15.07.2018
1.02.2018
14.06.2018
4.02.2018
9.02.2016