Alper GÖRMÜŞ
Muhafazakâr kesimin aydınları, en kayda değeri başörtüsü tartışmaları olmak üzere, bir zamanlar hak ve haysiyet talepli direnişlerin coşkulu destekçileriydi. Sadece kendilerinin hakları konusunda değil, başkalarının hakları konusunda da hassastılar. Fakat kendilerini iktidarın koşulsuz destekçileri derekesine indirdikten sonra, kendilerinden olmayanların, algıladıkları baskı nedeniyle iktidara karşı hak, adalet ve haysiyet odaklı bir direniş göstermelerini “anlayamamaya” başladılar. Yalnız Türkiye’dekileri değil, dünyanın herhangi bir yerindeki benzer direnişleri de...
Sadece ekonomik temelli itirazları anlayabiliyorlar
Zamanla, sadece, ekonomik sıkıntı gerekçesiyle düzenlenen protesto eylemlerini “meşru” ve “anlamlı” bulur hale geldiler, o da bin bir rezervle. Mesela “üst akıl” rezervi: Görünüşte ekonomik saiklerle iktidarı protestoya girişen kitleler, farkında olmadan “üst akıl”ın oyununa geliyor olabilirlerdi. İşte o zaman o eylem de meşruiyetini ve anlamını kaybederdi.
Genel yayın yönetmeni sıfatını da haiz bir yorumcu, “Sarı yeleği kim giydirdi?” başlıklı yazısında bu tarz yaklaşımların dümdüz örneklerinden birini verdi:
“(...) Benzer sayısız örnekte görüleceği gibi transatlantik ittifakta ciddi bir çatlak var bunun başını Macron yönetimi çekiyor...
“Dolayısıyla akaryakıt vergileri bahanesiyle başlayan sokak eylemlerini bu farklılaşmayı görmeden değerlendirmek sığ bir bakış açısı olur!
“Üstelik benzer operasyonlara çok yakından tanıkken...
“Hatırlayın... Gezi, 17/25 Aralık sivil darbe girişimi, hendek kalkışmaları, patlayan bombalar IMF’ye olan borcun bitirildiği, mega projelerin düğmesine basıldığı, çok yönlü bir dış politikanın sinyallerinin verildiği bir dönemin ardından gelmişti!” (Murat Kelkitlioğlu, Akşam, 7 Aralık).
“Üst akıl” hangi manivelayı kullandı?
Bu yazarların Gezi isyanında en anlamadıkları şey de buydu zaten. Türkiye ekonomisinin hiç de kötü olmadığı bir dönemde, yani onlara göre bir toplumsal isyanın koşullarının oluşmadığı bir dönemde ortalığı bu kadar büyük bir isyan kaplamışsa, devrede mutlaka bir “dış mihrak”ın olması gerekirdi.
Analizlerine şu kadarını bile katamıyorlar: Diyelim devrede bir “dış mihrak” var, iyi de, bu “dış mihrak” acaba nasıl bir manivela kullandı ki, milyonlarca insanı sokaklara dökebildi? Üstelik ekonominin “süper” olduğu bir anda?
Bu soruyu kendilerine sorsalar, direnişe geçenlerin hak, özgürlük, adalet ve haysiyet odaklı sorunlardan boğulduklarını; eylemlerinin, iktidarın kendilerini duyması için bir çığlık mahiyetinde olduğunu; keza böyle eylemlerin her zaman kendiliğinden ve âniden başladığını idrak edebilecekler ama, dertleri onları anlamak değil karalamak olduğu için bu soruyu asla sormuyorlar kendilerine.
İtirazların Batı-Kuzey’deki ve Doğu-Güney’deki farklı temelleri
Muhafazakâr yazarlar arasında, 21. Yüzyılın alâmet-i fârikalarından biri olan yaygın kitlesel eylemleri “üst akıl” indirgemeciliğine başvurmaksızın anlamaya ve anlamlandırmaya çalışanlar da var. Mesele Kelkitlioğlu’yla aynı gün, Yeni Şafak’ta Özlem Albayrak Batı’daki ve Doğu’daki kitle hareketlerini birbirinden ayıran çok temel bir noktaya dikkat çekti. Albayrak’a göre Batı ve Kuzey’deki sokak hareketleri ekonomik temelliyken, Doğu ve Güney’dekiler hak va haysiyet odaklıydı:
“(...) Yine de benim görebildiğim kadarıyla, dünyanın Doğu ve Güney yarısıyla, Batı ve Kuzeyi arasında temel bir farklılık var, o da; toplumsal hareketlerin gerekçeleri. Avrupa’da ırkçı sağ yükseliyor, ayrımcı, yabancı karşıtı politikalar her geçen gün ivmesini arttırarak merkeze doğru yaklaşıyor. Genel bir siyasi çıkışsızlık hakim eski kıtaya ve yenisine. Zira, insanlığın yüzyıllar boyunca biriktirdiği değerlerin, heba edilmesi ihtimali demek bu.
“Avrupa’da insanlar bu değerler için değil, ekonomik gerekçelerle sokağa dökülüyor.”
Albayrak, Batı ve Kuzey için böyle çok sayıda örneği sıraladıktan sonra, Doğu ve Güney için şu tespiti yapıyor:
“Öte yandan Doğu’da durum farklı. Ekonomik gerekçelerin ikinci planda kaldığı Doğu hareketlerinde ne Türkiye’nin, ne İran’ın, ne Tunus ve Mısır’ın ne de diğerlerinin büyük bir ekonomik problemi yoktu, en azından bu ülkelerden hiçbirinin ekonomisi, bir önceki yıldan kötü değildi. Bu ülkelerde yapılan gösterilerin argümanları da, zaten ekonomi temelli değildi. Doğu ve Güney ülkelerinde daha çok insan hakları, demokrasi, adalet, haysiyet, baskıcı yönetimler, özgürlük, muhafazakarlaşma, yolsuzluk ve kadın hakları gibi temalar etrafında yüzbinlerce insan bir araya geldi ve otoriteye karşı eylem yaptı.”
Bence Albayrak’ın tespitleri, iktidar yazarlarının canını sıkacak nitelikte... Çünkü kabul edilmesi durumunda mesela Gezi’nin de “Otoriteye karşı insan hakları, demokrasi, adalet, haysiyet” odaklı bir isyan olduğuna kapı aralanmış olur ki, bu da çok tehlikeli bir düşünme sürecini başlatır.
İki okurun mektubu: Sadece kullanmadı, kışkırttı da...
Serbestiyet’teki son iki yazıda, 2013 Mayıs-Haziran’ındaki Gezi direnişinin, Erdoğan’ın iktidarının devamını toplumsal barışta değil de toplumsal kutuplaşmada görmeye başladığı bir döneme denk geldiğini, Erdoğan’ın da bunu zaten var olan toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirmek için kullandığını öne sürmüştüm.
Bu yazılar üzerine Nüvit Buyurgil adlı okurumdan, Erdoğan’ın Gezi’yi bu yönde kullandığı tespitime katıldığını, fakat meselenin bundan ibaret olmadığını savunan bir e-posta aldım. Okuruma göre, Gezi kendiliğinden ortaya çıkmış değil kışkırtılmış bir süreçti; Erdoğan, hayatını seküler tarzda yaşayanların sinir uçlarına dokunan çıkışlarıyla bu yolu döşeyen siyasetçi olmuştu.
Bir başka okurum, Sertaç Yener de “Referandum-Gezi arası abukluklara” dikkat çekiyor ve buradan benzer bir sonuca varıyor:
“Evet, Gezi, kutuplaştırmanın deprem dalgalarına zirve yaptıran bir noktaydı.
“Ama öncü şoklar o zaman başlamadı. Onlar hürriyet dalgalarının zirve yaptığı 12 Eylül 2010 referandumu sonuçları belli olunca başladı.
“O anayasa değişiklikleri, 2002’den beri adım adım ilerleyen tahrir hamlelerini, bir anayasal zeminle taçlandırmış ve berkitmiş oldu.
“Hemen ardından Türkiye’yi fersah fersah ilerilere ateşleyecek adımları beklemiştik. Bir kısmı gelmedi de değil. Ama heyhât!
“Neredeyse ertesi günden îtibâren kutuplaştırıcı, dahası abuk sabuk, Salı konuşmaları gelmeye başladı. Kızlı erkekli evde oturmalar, kürtaj, ve sâire. Ezici referandum zaferi tâze, vesâyet berhevâ, ümitler şâhikalarında iken.
“Gezi ve Mumcu cinâyetinden kutuplaştırma siyâseti çıkaranların beklentisi belliydi, ve güzelce yazdınız.
“Peki ya Referandum-Gezi arası abukluklarda ne hesap vardı? Onlara bakarak, ‘Gezi olmasaydı da, şimdiki kutuplaşma seviyesinin çok da fazla altında olmayabilirdik’ diye düşünüyorum bâzen.”
Toplumsal bir “çığlık” olarak Gezi...
Ben, şimdi hepimizin hemen hatırlayacağı o çıkışların, Gezi benzeri bir toplumsal isyanı kışkırtmayı ve böylece biraz daha derinleşecek kutuplaşma üzerinden iktidarını sürdürmeyi planlayan bir Başbakan’ın bilinçli-kasdi çıkışları olduğunu bu netlikte iddia edemem. Fakat şu kadarından eminim:
Gezi direnişi, kendi ahlaki doğrusunu, toplumsal tahayyülünü ve gündelik yaşam tercihini başkalarına zorla benimsetmek istiyormuş algısını yaratacak kadar çok tekrarlayan ve bunu da son derece nobran, itici, dışlayıcı bir dille yapan Başbakan Erdoğan'a yönelik çok güçlü bir çığlıktı.
Başbakan, ne yazık ki, saygı ve eşitlik talep eden bu itirazın birey temelli, modern ve sivil karakterini algılayamadı. Benimsediği ataerkil siyaset anlayışı onu inatçı, basiretsiz bir tutuma sevk etti ve neticede bu tutumun yol açtığı kitlesel gösteriler, zaman içinde hükümeti istifaya zorlamaya yönelik bir enerjiyle doldu taştı.
İşte bu nokta, Erdoğan’ın krizi fırsata dönüştürebileceğini düşündüğü nokta oldu. Taraftarlarını, Gezi’nin hükümeti yıkmaya dönük uluslararası bir komplo olduğu anlatısına ikna etmeye girişti ve önceki yazılarda da söylediğim gibi bunu, şapka çıkartılacak bir algı yönetimiyle başardı.
“Başarı” orada da kalmadı: İktidara iliştirilmiş aydınların, gazetecilerin de büyük desteğiyle toplumsal itirazların tümünü “vatana ve millete”, “birlik ve beraberliğimize” kast eden cinai eylemler olarak damgalanması süreci de önemli ölçüde tamamlandı.
Bu koşullarda, aradan beş yıl geçtikten sonra bile Gezi, “cinai bir eylem” olarak satılabilirdi ve bu “mal” için muhafazakâr tabanda yaygın bir müşteri ağı oluşturulabilirdi.
İşte şimdi onu yapıyorlar ve maalesef onda da başarılı oluyorlar.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025