Atilla Aytemur
31 Mart’taki yerel seçimlere dört ay kaldı. İsteyen istediğiyle ittifakını yapsın, seçmenin önüne vaadini ve programını koysun. Yeter ki âdil, demokratik, serbest, saydam, katılımcı, dürüst bir seçim yapalım. Halk iradesinin tecellisi dediğimiz şey nedir ki zaten…
İttifak ayıp değil de…
Başkanlık sisteminin getirdiği, iktidar için yüzde 51 zorunluluğu, partilerin iki blok halinde kümelenmesine yol açtı. Aynı bloklaşmayı, yüzde 51 zorunluluğu olmamasına rağmen yerel seçimler öncesinde de görüyoruz.
İleride, bu iki kümenin dışında üçüncü bir odağın çıkması mümkün olsa bile, başkanlık rejimi devam ettikçe, iki blokun esas ve kaçınılmaz olduğunu öngörebiliriz.
Siyasetteki bu yeni durumun, tarafların birbirini anlamasını ve uzlaşmasını sağlayacak olumlu ve demokratik yönlerinin olduğunu düşünenler elbette çıkacaktır. Böyle bir olasılığa pek itirazım da olmaz doğrusu.
Ne var ki, iktidar partisi ve ortağı, yeni sistemin getirdiği “iki blok” yönelimini seçmenleri kemikleştirmek, düşmanlaştırmak ve bu yolla kutuplaşma ortamını kızıştırmak için kullanıyor; her seçimi buy olla kazanmayı ve iktidarın ömrünü uzatmayı planlıyorlar. “İki blok” yöneliminin bu şekilde araçsallaştırılması Türkiye’nin geleceği için hiç hayırlı olmayacak.
Yüzde 50+1 için her şey mübah mı?
İktidar, muhalefet partilerini ve seçmenlerini akla hayale gelmedik iddia, söylem ve sembollerle kriminalize etmek istiyor.
Etnik, dini, kültürel, kutsal, bölgesel, kişisel, tarihi, ticari vb aklınıza gelebilecek her mevzu, siyasi malzeme olarak kullanılabiliyor.
Haklı olmak, doğru olmak, değişen şartları dikkate alan yeni bir gelecek vizyonu sunmak, pozitif programlar önermek, sorunlara makul ve mantıklı çözümler teklif etmek gibi politik asgariler, o uğultu içinde kaybolup gidiyor.
Bir an geliyor ki, insanlar kendilerini bir demokrasi şenliği olarak yaşanması gereken seçimin tarafları olarak değil, düşman kuvvetlerin karşılıklı siperlere yatmış muharip birlikleri gibi görmeye başlıyor.
Bu yolu seçenler esas olarak AK Parti ve MHP yönetimleri. Haksızlık etmemek için, muhalefetin de bazen, (aleyhine olmasına karşın) bu havaya kendini kaptırdığını söylemeden geçemeyeceğim.
Bozulacağına pek de inanmadığımız AK Parti - MHP yapımı Cumhur İttifakı, kendisini bu seçime, MHP yönetiminin gönlünde yatan ölçekte olmasa bile, muhalefetin muhtemel bir ittifakının yaratacağı riskleri kısmen bertaraf etmeye yetecek ölçüde uyarlamış görünüyor.
İktidar bloklaşmayı pek sevdi
Seçim yerel olsa da, blokların belirlediği politik ve ideolojik duruş ve söylemlerin varlığını sürdüreceği anlaşılıyor.
İktidar bloku, ekonomik krize, işsizliğe, enflasyon ve hayat pahalılığına, yaşanan politik açmazlara rağmen, oyların Cumhur İttifakı ekseninde konsolide edilmesini hedefliyor.
Taşra milliyetçiliğini temsil eden ve devleti kutsayan MHP ile AK Parti’nin iktidar koalisyonu, çözümü, Türkiye’nin “beka sorunu” söylemi üzerine oturtulan “yerli ve milli” cephede buldu ve adını da Cumhur İttifakı koydu.
Yurttaşlar arasındaki barış ve diyalog ikliminin berhava edilmesi pahasına olsa da, maalesef bu politikanın alıcıları oldu.
Ortaya çıkan işaretlere bakılırsa, galiba bu fevkalâde verimli yol yerel seçimlerde bir kez daha denenecek. Zaten Türkçülükle siyasal İslâmcılığın bu birlikteliğinden aksini beklemek gerçekçi de olmazdı.
Cumhur İttifakı’nın söylemlerinden bir demet
Bu seçimlerde iktidar ikilisinin politik menüsünde neler olacak?
Aşağıda, söz konusu partilerin resmi temsilcilerinin ve sözcülerinin hakiki konuşmalarından yola çıkarak oluşturulmuş bir muhayyel ifadeler dizisi bulacaksınız… Bu blokun meydanlarda ve medyada dillendireceği ağırlıklı söylemin bu doğrultuda olacağını düşünüyorum. Keşke tersi olsa da, düşmansız bir seçim çalışması izleyebilsek. Her neyse, tahminlerimizi sıralayalım.
* Kandil’in dümen suyundaki Zillet İttifakı.
* Millet İttifakı, FETÖ’cü terörün ve bölücü PKK terörünün işbirlikçisidir. Kandil’in talimatları doğrultusunda davranmaktadır. Türkiye’yi bölüp parçalamak isteyen güçlerin maşasıdır. Hendek ve çukur politikası bunların eseridir. Gezi olaylarında, 17/25 Aralık tertibinde ne olduklarını gördük. Milli bekamızı ve birliğimizi tehdit eden gayri milli duruş ve davranış içindedirler. Terör örgütüyle iltisaklı partiyle gizli işbirliği yapıyorlar. Tarihleri boyunca asla milli ve yerli olmadılar. İnanç, gelenek, görenek ve milli değerlerimize karşıdırlar. Bunların yaptıkları millet değil, zillet ittifakıdır. Rahmetli Menderes’i de bunlar astı. Türkçe ezanı yasaklayanlar da bunlardı. Türkiye’nin kalkınmasını ve yükselişini çekemeyenlerle beraberdirler. Türkiye’yi erken genel seçime götürme hesabındadırlar.
* Gezi olayları ve finansör Kavala.
* Gezi, meşru iktidarı yıkmak için ayaklanma girişimidir. Ağaç, park, yeşillik bahanedir. Bu eylemleri Osman Kavala isimli solcu işadamı finanse etmiştir. Kendisi, meşru iktidarları Yahudi sermayesinin çıkarına yıkmak için ayaklanmalar çıkaran kızıl milyarder Soros’un Türkiye ayağıdır. Şirketi ve danışmanlarıyla olayı yaygınlaştırmak ve uluslararası boyuta taşımak için çalışmıştır. Milli bekamızı riske sokmuştur. Uluslararası güçlerin piyonudur. Muhalefet bunlarla içiçedir ve amaçları birdir.
* İki yüzlü AB, çifte standartlı AİHM.
* AB bizi oyalamaktadır. Fasılları açmıyor, şartların çoğunu yerine getirdiğimiz halde vizeyi kaldırmıyorlar. Çifte standart uyguluyorlar. Yargımızın bağımsızlığına gölge düşürmelerine izin vermeyeceğiz. AB, terörle mücadelemize karşıdır ve örgüt mensuplarını desteklemektedir. AİHM, terör örgütüyle iltisaklı HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını isteyerek bunu gösterdi. Böyle kararları Türkiye gündeme gelince alıyorlar. Tanımıyoruz ve uygulamayacağız. Dönüp kendilerine baksınlar. Terörle mücadelede, ülkemize yönelik ablukayı kırmakta ve bekamızı tehdit eden oluşumları bertaraf etmekte kararlıyız. AB önce kendi içinde cirit atan Türkiye düşmanlarını ve terör örgütü yandaşlarını engellesin.
* Her taşın altından çıkan FETÖ.
* 15 Temmuz darbe girişimi yaşadığımız en büyük ablukadır. Devleti ve ülkeyi işgal etmek istediler. Yüzlerce şehit ve binlerce yaralıyla halkımız bu hain girişimi engelledi. Çoğunu yakalayıp adalete teslim ettik. Bir haylisi de kaçıp bazı devletlere sığındı. Kripto FETÖ’cüler halen büyük tehlike. Mutlaka devletten temizleyeceğiz. Kendilerine sığınan FETÖ’cüleri ne ABD, ne de Avrupalı müttefiklerimiz teslim ediyor. Teslim bir yana, onların Türkiye aleyhine faaliyet göstermelerine göz yumuyorlar. Hepsine klasörler dolusu dosya gönderdik, ama iadeye yanaşmıyorlar. Aleyhimize olan faaliyetleri oralarda tahsis edilen malikânelerinde planlıyorlar. Bunlar uluslararası örgütlerin maşalarıdır. Onların taşeronudur. Şer odaklarıyla işbirliği halindeki piyonlardır. Adalet ve yargımızı tenkit ederek onlar karşısında elimizi, ayağımızı bağlamak istiyorlar.
* Düşman terör örgütüyle iş tutan müttefikimiz ABD.
* Müttefikimiz ve NATO ortağımız ABD, PKK’nın bir kolu olan PYD ve YPG’lilerle Suriye’de iş tutuyor. DEAŞ’a karşı mücadele gerekçesi bir aldatmaca. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bizim milli bekamız tehdit altında. Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütüne karşı savaşılamaz. Dibimizde binlerce kişilik ordu ve üs kurup, birlikte devriyeye çıkıyorlar. Söz verdikleri halde halen Menbiç’i tam olarak boşaltmadılar. Fırat’ın doğusundaki terör yapılanması bizim için ciddi risktir. Sınırımızda bir terör devleti, ikinci İsrail kurulmasına asla seyirci kalmayacağız.
* Hem Suriye’nin hem de ülkemizin toprak bütünlüğü ve milli birliğinin tehdit edilmesine kayıtsız kalamayız. Bölgeylee tarihi ve kültürel bağlarımız var. Bizi bölgeden dışlamalarına izin vermeyiz. Türkiye’yi istikrarsızlaştırma hamlelerini bertaraf edeceğiz. Terörün sınır geçmesini beklemeyip kaynağında müdahale ediyoruz ve edeceğiz.
* * *
Derdimi anlattım herhalde. Dört ay süreyle bu tür konuşmaları sabahtan akşama dinliyor olacağız.
Dayanabilene aşkolsun!
Haklı olarak, yerel seçimlerle bu konuların ne alâkası var, seçmen bunun neresinde, kimler seçime giriyor… diye sorulabilir. Evet, alâkası yok, ama olsun! Bunların seçmenlerin kamplaşmasını kolaylaştırdığı, kimliklerini ve inançlarını gıdıkladığı gerçek değil mi?
Aksi bir gelişme olmazsa 31 Mart 2019’a kadar böyle gidecek. Bakalım, artık öğrendiğimiz bu hesap, seçmen indinde bir kez daha tutacak mı?
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022