Atilla Aytemur
Yeni coronavirüsü dünyanın sağlığıyla oyuncak gibi oynuyor. Kimi kapitalist, kimi sosyalist anlı şanlı devletler bu yayılmacı mikroskopik tehdit karşısında perişan halde. Çoğu hazırlıksız yakalandı. Bazıları şaşkın ve dağılmış durumda.
Bu arada yıllardır dünyayı meşgul eden bütün önemli siyasi mevzular ise mecburiyetten şimdilik bir kenara alınıyor.
Korunmaları için büyük devlet fonlarının, olağanüstü imkânların ve sayısız kadronun seferber edildiği siyasi liderler birer birer gözle görünmez düşmanın pençesine düşüyor. Yöneticilerini bile bu belâdan koruyamayan sistemlerin güvenilirliğinin sorgulanması da şimdilik erteleniyor.
Virüsün sıcakta yaşayamadığı tezinden hareket eden bazıları umudunu kuzey yarıküreye yaz gelmesine bağlamıştı ki, sıcak Afrika ülkelerinden salgın ve ölüm haberleri gelmeye başladı.
Bütün dünya yağmur duasına çıkar gibi, bir an önce aşının bulunup uygulamaya geçilmesini bekliyor. Aşının bulunduğunu söyleyenler ise kitlesel üretim için zamana ihtiyaç olduğunu hatırlatıyor. Aşı bulunsa dahi, yaşananların vahameti unutulacak gibi değil.
Dünya böyle sarsıcı bir salgının ağına düşünce, tahmin edileceği gibi komplo teorileri de sökün etti. Çin ABD’yi, ABD Çin’i virüsü bulaştırmakla suçladı.
Coronavirüs salgını dünyanın başına gelen ilk âfet değil. Önceki salgın felâketleri hakkında medyada yer alan haberler çok bilgilendirici. Ama ülkelerin bu salgınlardan yeterli dersi çıkarmadığı görülüyor. En zengin ve gelişmişleri bile halkını yeterince koruyamadı. Teknoloji ilerlemiş, uzaya gidilmiş, oraya buraya korkunç füzeler yerleştirilmiş, trilyon dolarlık şirketler ortaya çıkmış -- ama bir virüs hepsinin üzerinden silindir gibi geçebiliyor.
Sadakatle vergisini ödeyen yurttaşlar alt tarafı üç kuruşluk test için ölüm pahasına bekletiliyor. Ne düzen ama!
Türkiye’nin isabetli tedbirleri
Bu arada hiç umulmayan bir şey oldu; Türkiye Covid-19 salgınına karşı gerekli tedbirleri zamanında alan ve açıklık ilkesi gereği halkı sürekli bilgilendiren bir ülke olarak dikkatleri üzerine çekti. Olur olmaz her konuyu sansüre bağlayan, yazanı çizeni sık sık cezaevine yollayan bir ülke için bu durum çoğuna haklı olarak şaşırtıcı geldi.
Bu konuda Sağlık Bakanının hakkını teslim etmek gerekiyor. Panik havası yaratmadan gerekli adımların atılmasını ve devlet kurumlarının koordinasyonunu sağladı. İktidar da topyekûn bu çalışmaların arkasında durdu.
Gerçi tam tersi yönde görüşler de var. Aslında virüsün Türkiye’ye çoktan girdiği ama hastanelerin ilgili bölümlerine durumu saptayacak test kitinin verilmediği; Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) ilân ettiği 50 milyar dolarlık fondan pay almak hesabıyla son bir iki günde “bizde de var” diye ortaya çıkıldığı ve konunun bu amaçla köpürtüldüğü iddia ediliyor.
Elbette kimse buna kolay kolay inanmak istemez. Ama halkın salgına karşı sergilediği duyarlılığı, tıpkı kıtlık ve savaş yıllarındaki vurguncular gibi, kolonya ve maske vurgunlarına dönüştürmek isteyenlerin zuhur ettiği de bir gerçek. Gerek sosyal medyada yer alan yalan yanlış haberlere, gerekse salgın fırsatçılarına karşı yetkili kurumların hızlı davranması ve serinkanlı bilgilendirmeleri, halk açısından olumlu ve eğitici rol oynuyor.
Şüphesiz kitlesel salgının henüz başındayız, Türkiye zengin bir ülke değil. Devlet kurumlarının tıkır tıkır işlemediğini de biliyoruz. Muhtemel bir salgına iktidarın, devlet kurumlarının ve ilgili personelin ne ölçüde hazırlık yapmış olduğunu zaman içinde daha iyi göreceğiz.
İktidar ve muhalefet uyumu gerekli
Bilindiği gibi, 1980’lerin sonundan itibaren başlayan küreselleşme döneminde Türkiye uluslararası planda yoğun ve geniş ilişkiler ağına sahip bir ülke haline geldi. Dünyayı kuşatan salgın karşısında korunmak kolay bir iş değil.
Eğer Türkiye Covid-19 salgınını az hasarla atlatırsa, hem iktidar hem de halk adına önemli bir başarı söz konusu olacak. Özellikle iktidar, gerekli adımları zamanında atmış olmaktan dolayı karnesine yazılacak her olumlu puanı hak etmiş olacak.
Böyle bir salgınla mücadele sadece merkezi hükümetin aldığı tedbirlerle başarılamaz. Muhalefete ve yerel yönetimlere de önemli roller düşmekte. Öneri ve eleştirilerin yapıcı bir dille ortaya konulması gerekir.
Muhalefetin yönetimindeki İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehir belediye yönetimlerinin gösterdiği çaba hiç göz ardı edilemez. Bu belediyelerin, iktidarın politika ve tedbirleriyle koordinasyon içinde çalışmalarının, uyumlarının, özel gayret ve hassasiyetlerinin altı çizilmeye değer. Belki de onların bu uyumu, salgının daha çabuk ve az hasarla alt edilmesini sağlayacak.
Buharlaşan “beka” sorunu
Tabii bu salgın, iktidar, muhalefet, sınıf, ırk ve inanç farkı gözetmeden herkesi etkisine aldı. Ülkenin bütün önemli sorunları geri plana düşmüş gibi. Suriye ile Libya’da savaş halleri ve Doğu Akdeniz’de giderek artan gerilim, içeride tıkanan başkanlık rejimi, demokrasi ve adalet talepleri, medya ve özgürlükler sorunu, alıp başını giden ekonomik açmazlar ve artan işsizlik…
Hayat durmuş gibi ama dertlerimiz alttan alta derinleşerek devam ediyor.
Yıldıray Oğur’un Karar gazetesinde yayınlanan “Bir virüs dünyayı nasıl değiştirir?” (14 Mart 2020) başlıklı yazısında çok güzel ifade ettiği gibi, Covid-19 gündeme düşünce iktidarın bir türlü vazgeçemediği “beka” söylemi buharlaşıverdi. Haklı; siyasetimizin köklü meselelerinin ne spor müsabakaları gibi ertelenmesi, ne de kendini unutturması söz konusu.
Gerçekten de daha düne kadar bir numaralı gündemimiz, yıllarımızı alan ve hayatımızın her ânına nüfuz eden “beka” sorunumuz, Suriye meselesi ve onun saçaklanmış son aşaması olan İdlib anlaşmazlığıydı. Konu birden sessizliğe büründü. Halbuki, bırakın İdlib’te savaşmayı, neredeyse Meclis’te bile konuyu doğru dürüst konuşmayı başaramayıp, karşılıklı siperlere girmiştik.
Ortak devriyeler
Rusya ile “savaşa ha girdik, ha gireceğiz” noktasına gelmiştik. Muhalefetin konuyu bir tür ulusal gurur meselesi haline getirip sergilediği sert eleştirilere rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün ekibiyle Moskova’ya gitti ve orada Putin’le uzlaşıp yeni bir ateşkes sağladı. Bu, rahatlatan bir gelişmeydi. İdlib’te ateşkesin sağlanması, iktidara Covid-19 salgınına karşı mücadelesinde nisbeten sorunsuz ve barışçı bir ortam sundu.
15 Mart itibariyle Türkiye ve Rusya M-4 karayolunun altışar kilometre kuzey ve güneyindeki şeritlerde ortak güvenlik devriyelerine başladı. Bazı pürüzler olsa da ateşkesin devam etmesi gerekir. Türkiye’nin içeride büyük bir salgınla mücadele ederken dışarıda savaş profilini sürdürmesi kimsenin aklına getireceği bir durum olmamalı.
Moskova mutabakatını Türkiye için basbayağı zafer olarak görmek bariz bir abartı. İçeriğinden hareketle hezimet olarak nitelemek de karşıdaki gücün Rusya olduğunu hesaba katmayan bir sübjektivizm. Hele ulusal gururun içine düştüğü durumu ölçmek için Kremlin Sarayı’nda diplomatik kronometre çalıştıranlara söyleyecek söz bulamıyorum.
En kötü barış savaştan iyidir
Geçici de olsa, uzun bir haksızlıklar zincirinin ara evresi de olsa, ateşkesi ve geçici barışı her gün şehit cenazesi gelmesine daima yeğlerim. Dahası, bu hususta son sözü söyleyenin Putin gibi demokrasi ve özgürlüklerden nasibini almamış biri olması da fikrimi değiştirmez.
“En kötü barış bile savaştan iyidir” anlayışının insanlığa her zaman nefes aldıran temel bir düstur olduğunu düşünenlerdenim. Zaten bu nedenle, öncesi ve sonrasındaki tartışmalı pozisyon ve sorunlara rağmen Moskova Mutabakatı’yla gelen ateşkes ve geçici uzlaşma, uluslararası kamuoyunda genel bir memnuniyet havası yarattı.
Elbette farkındayım, Moskova Mutabakatı öncesi Türkiye’nin kendi politikaları sonucu içine düştüğü yalnızlık ve çaresizlikle oradan oraya sürüklenmesi; dostluklardan düşmanlıklara, düşmanlıklardan dostluklara savrulması, hem ibretlik bir olaydı, hem de olağanüstü can sıkıcıydı.
Yanlış yerde yapılan politik yığınak…
Türkiye’yi Suriye meselesinde bu kritik noktaya, AK Parti iktidarının vakt-i zamanında önünü arkasını hesaba katmadan attığı politik adımlar ve Kürt sorununun barışçı çözümünden uzaklaşması taşıdı. Şüphesiz bunun hikâyesi yazılmaya girişildiğinde, iktidarın kendini savunacağı birçok gerekçesi olacaktır.
Ama tıkanmanın yaşandığı o eşikte demokratik, barışçı, çoğulcu ve kucaklayıcı bir vizyonda diretilseydi, her türlü dayatmaya karşın yine de olumlu bir rota çizilebilir ve geride bıraktığımız sancılı yıllar başka türlü yaşanabilirdi.
Bu bakımdan, geriye bakarken süreci Arap Baharı’nın başladığı dönemden almak isabetli olur. Gürbüz Özaltınlı’nın Serbestiyet’te yayınlanan “Bu günlere nereden geldik” başlıklı yazısı (28 Şubat 2020) o zamanı ve kırılma noktalarını gayet derli toplu özetliyor.
AK Parti iktidarı geldiği bu noktayı gözden geçirecek durumda mı derseniz, şimdilik bunun belirtileri pek görünmüyor. Buna girişse bile geç kaldığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü iktidar tarafından kırılıp dökülmeyen bir toplum kesimi neredeyse kalmadı. İktidar inandırıcılığını kaybetti.
İdlib anlaşmazlığının ve sığınmacı krizinin yarattığı kaos ortamında AB ile geliştirmeye çalıştığı yeni ilişki ise sanki arka planında taktik amaçlar varmış gibi bir his uyandırıyor. Yurttaş olarak biz, her zaman samimi bir çaba gösterilmesini bekleriz. Ders çıkarmak için hiçbir zaman geç değildir.
Konuya coronavirüsü salgınıyla başlamıştık, ama görünen o ki, siyasetin ağır sorunları corona günlerinde bile kendini unutturacağa hiç benzemiyor.
Dileğimiz, savaşsız ve virüssüz günler…
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022