Ayşe HÜR
Geçtiğimiz hafta TSK’ya ait bir birliğin (sayısını tam öğrenemedik), Musul’un kuzeyindeki Başika’da konuşlandırılması üzerine çıkan tartışmaları izlemişsinizdir. Bu tartışmalar kabaca söylersem “bizim Musul’da ne işimiz var?” diyenlerle, “Musul Türkiye’nin eksik parçasıdır” diyenler arasında geçti. Bu ikinci grubun bazı mensupları sosyal medyada “82.vilayet Musul, 83.vilayet Kerkük, 84.vilayet Şam, 85.vilayet Mekke, 86.vilayet Kudüs” (hatta bazıları bu listeye Moskova’yı da eklemişti) minvalinde mesajlarıyla ‘TT’ oldular. Bazı yazarlar, daha ince bir terminoloji kullanarak ‘Kızıl Elma: Musul’ benzeri başlıklar attılar. Yine iktidara oy veren çevrelerde, ‘Lozan Barış Antlaşması 2023’te sona erecek, Musul ve Kerkük Türkiye’ye bağlanacak’ türünden rivayetler yayılmış durumda. Dolayısıyla adı konmuş olsun olmasın Kızıl Elma temasının hatırı sayılır muhibbi var…
Bu yazımda, yayılmacı Türk milliyetçiliğinin önemli sembollerinden biri olan Kızıl Elma efsanesinin kaynağını ve bu efsanenin tarih içinde aldığı biçimleri ele almaya çalışacağım. Aslında hikayeye temel kaynaklarımdan Stefanos Yerasimos’un yaptığı gibi Eski Ahit’teki Daniel’in Kitabı’nda yer alan Tek Ağaç ile bunun ileriki yıllarda ortaya çıkan Kuru Ağaç versiyonu ve Kur’an’daki ‘Sidret’ül-Münteha’ (Sidre Ağacı) efsanesi ile başlamıştım ama yazı bu haliyle bile sabrınızı zorlayacak uzunlukta olunca o bölümü çıkardım.
KÖKENİ ESKİ TÜRKLER Mİ?
Bugünün Türk milliyetçileri veya ırkçıları, bu soruya kocaman bir ‘evet!’ derler ancak bu konuda ürettikleri metinler bir-iki paragrafı aşamaz. Nitekim 11. yüzyıl yazarı Kaşgarlı Mahmud’un lügatindeki söylenişiyle ‘alma’nın Eski Türkler için önemli bir meyva olduğuna dair bilgimiz yok. Bazı minyatürlerde yer alan meyve tabağı çizimlerinde elmaya benzer meyveler var ama bunların Kaşgarlı’da adı daha fazla geçen kayısı, şeftali veya erik olması da mümkün. Dahası, Eski Türk kültürü uzmanlarından Emel Esin’e göre Kızıl Elma sembolleştirmesi elmaya değil, Eski Türklerde Güneş ve Ay’ı anlatan kızıl topa dayanır. Hatta bu kızıl top ilerleyen dönemlerde ‘muncuk’ adıyla bayrak ve tuğların tepesini süsleyecektir. (Bu konuda şu makaleme bakılabilir: Okumak için tıklayın)
YOKSA BİZANS MI?
Buna karşılık Roderic H. Davison, E. J. Gibb veya onlardan nakille Stefanos Yerasimos gibi araştırmacılara göre Kızıl Elma efsanesi erken Bizans’ta doğmuştur. Bir zamanlar Ayasofya önündeki bir sütunun üzerinde I. Justinianos’u (hd 527-565) at üzerinde gösteren bir heykel hakkında dönemin Bizanslı tarihçisi Prokopios şöyle der: “Ve doğan güneşe doğru bakar. Bu sırada da İranlıların üzerine yürür, sol elinde bir küre tutar. Heykeltraş bu küreyle, elinde kılıç, mızrak ya da başka bir silah olmasa da bütün yeryüzünün ve denizlerin ona bağlı olduğunu belirtmek istemiştir. Ama elindeki kürenin üzerinde bir haç vardır. İmparatorluğunu, savaşlardaki zaferi bu haç sayesinde kazanmıştır. Sağ elini doğan güneşe doğru uzatır, parmaklarını açarak o taraftaki barbarlara kendi topraklarında kalmalarını ve yaklaşmamalarını buyurur.”
(I. Justinianos Sütunu ve üzerindeki heykelin çizimi. 15. yüzyıl)
I. JUSTİNİANOS’UN HEYKELİ
900’lerde yazılmış bazı Süryani ve Arap kaynaklarında heykelden bahsedilir ancak küreden bahsedilmez. Küreden söz eden ilk Arap kaynağı 1180’e doğru Herevi’dir. Yazara göre Konstantinos’un gergin ve avucu açık sağ eli İslam ülkelerini gösterirken sol elinde bir küre vardır ve söylenceye göre “Konstantinos bu dünyaya öylesine sahibtim ki bu küre gibi elimdeydi ve hiçbir şey götürmeden göçüp gittim. Gerçeği yalnız tanrı biliyor” demek istemektedir. Görüldüğü gibi I. Justinianos, Hıristiyanlığı ilk kabul eden Bizans İmparatoru I. Constantinos’la (hd 305-337) , İran ise ‘İslam ülkeleri’ ile yer değiştirmiştir.
Aradan geçen yüzyıllarda neler olduğunu bilmiyoruz ancak heykelin elindeki küre 1317’de düştüğünde bu durum kilise babaları ve halk tarafından Bizans’ın sonunun yaklaştığı şeklinde yorumlanır. 1420/21’de küre bir kez daha düşer, yine “Bizans’ın sonu geliyor!!!” denir. Ancak küre ya tekrar yerine konmamış ya da yeniden düşmüş olmalıdır ki, Bavyeralı seyyah Schiltberger 1427’de, İspanyol seyyah Pero Tafur, 1437’de kürenin yerinde olmadığını söyleyecektir.
KEHANETE OSMANLI TEPKİSİ
Kehanet nihayet gerçekleştiğinde, Türkler üzerindeki etkisinin de güçlü olduğu anlaşılır çünkü 1453’te Konstantinopolis’i fetheden ‘Fatih’ Sultan II. Mehmed’in ilk işlerinden biri bu heykeli yere indirmek olur. Aşık Paşazade, Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde, Fatih’in Belgrad kuşatmasında kullandığı topların bu heykelin bronzundan döküldüğünü söyler. 1491/92’de Edirneli Ruhi’ye atfedilen bir anlatıda “Bizim devrimizde Sultan Mehmed bu heykeli yıktırır, yerinden indirtir. Çünkü Rum milleti şöyle diyordu: Bakır at yerinde durdukça, kent sonunda bizim olacak.” Benzer ifadeler 1470’te Eğriboz alınırken esir düşen ve 1481’e kadar İstanbul’da kalan Venedikli Giovan Maria Angiolello’nun ve 1547-49 arasında İstanbul’da yaşayan seyyah Fransız topoğrafyacı Pierre Gilles’in anılarında da vardır.
SALTUKNAME’DE ‘KIZIL ALMA’
I. Iustinianos’un küresinin yerini, ‘Kızıl Elma’nın alması da bu dönemde olur. Örneğin II. Bayezid’in kötü kaderli oğlu Cem Sultan’ın emriyle Balkanlardaki ilk sufi kolonizatörlerden Sarı Saltuk’un efsanelerini derleyen Ebu Hayr’er-Rumi, Saltuknamesi’nde (1473’de derlenmiştir ancak günümüze ulaşan en eski baskı 1590/91 tarihini taşır) şöyle anlatır: “Yidi gün gitdiler. Abadanlığa çıkdılar kim Üngürüs (Macaristan) ve Alaman ve Ayurusapur (Habsburg?) tarafıdur. Bir ulu şehre çıkdılar kim bir ulu hisar içinde bir ulu kilise kapusu berkitmiş, üstünde bir altun top kubbesinde dururdı, kızıl altundan bir alma resminde idi. Pes andan Şerif Sarı Saltık eyitdi (dedi): Bu nedir? didi. Eyitdiler: Buna Kızıl Alma dirler’ didiler.”
Aynı eserde Kızıl Elma temasına I. Murad’ın (1362-89) düşünün anlatıldığı bölümde de değinilir. Bu bölümde Sarı Saltuk, Osmanlı padişahlarını ‘Kızıl Elma’ya götürecek yolu gösteren bir öncü olarak tarif edilir. Böylece Kızıl Elma, Osmanlıların Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun topraklarına yapacakları seferlerin manevi kaldıracı olur.
YAVUZ’A HATIRLATMA
Kızıl Elma’ya değinen bir başka Osmanlı metni II. Bayezid’e yazılmış bir dilekçedir. Yazarı bilinmeyen ve Yerasimos tarafından 1511’e tarihlenen bu dilekçe Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunmaktadır. “… Seyyid Gazi hazretleri “işde sana Sultan Bayezid’i koşduk, al ilet, gün batısına Kızıl Elma’ya değin feth idüp İslam döşeğin döşesun” diyü emr itdi.”
Yerasimos, metinde Kızıl Elma’ya ilişkin bir açıklama yapılmamasından dolayı efsanenin daha önceden bilindiğini çıkarıyor. 1511 yılının ise, II. Bayezid’in hükümdarlığının son yılı olması ve oğlu (I.) Selim’in İran’dan gelen Şii tehdidi karşısında babasının umursamaz tutumu nedeniyle başkaldırdığı yıl olması itibariyle önemine işaret ediyor. Yerasimos, “demek ki fetih cephesinin Doğu’ya doğru kaymasına ilişkin bir baskının olduğu dönemde, gaziler fetihlerin temel amacının Avrupa olduğunu anımsatma ihtiyacı duymuşlar. Ancak I. Selim’in bu çağrıya kulak tıkadığını biliyoruz çünkü döneminde Batı’ya değil Doğu’ya seferler yoğunluk kazandı. Batı ancak Kanuni döneminde yeniden Kızıl Elma olacaktı.” diyor. (Yavuz döneminin Kızılbaş politikalarına dair yazım:Okumak için tıklayın)
KANUNİ’NİN KIZIL ELMASI NERESİ?
Nitekim edebiyat tarihçisi Orhan Şaik Gökyay ise kaynak vermeden şöyle bir hikaye anlatıyor: “Büyük Osmanlı Padişahı Kanuni tahta geçtiği zaman kışlaları ziyaret eder, askerlerin şerbetini içer içtiği bardığı altın doldurup onlara armağan ederdi. Ayrılırken de askerlere ‘Kızıl Elma’da görüşürüz’ diye onları okşar ve ideallerini canlandırırdı. Çünkü yeniçeriler arasında Kızıl Elma efsanesi çok yaygın olup ‘Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızıl Elma’ya dek gideriz’ sözü onların ideallerini ve fedakarlıklarını ifade ederdi.”
Nitekim 1521’de Belgrad’ın alınması, 1526 Mohaç Savaşı ve 1529’daki I. Viyana Kuşatması’na dair Osmanlı eserlerinde hep Süleyman’ın ‘Kızıl Elma’yı eline aldığından’ bahsediliyor: “Kızılelmayı tığiyle kim aldı, şah dedim tarih.” (Sâbit), “Çıkdı bir sahib-i kemal didi ana tarih, Şahım Kızılelma’yı ayva ile doldurdun” (Hayretî) beyitlerinde oldu gibi…
(Kanuni’nin fethettiği Belgrad’ı gösteren bir gravür, 16. yüzyıl.)
YENİ KIZIL ELMA: ROMA
Ancak Kızıl Elma yerinde durmuyor. Nitekim Gelibolulu Mustafa Ali’nin 1597’de bitirdiği Kühnü’l-Ahbar adlı eserinde Kızıl Elma terimine iki yerde rastlanır. Birincisinde Kızıl Elma Portakal/Portekiz’le ilişkilendirilir. Yerasimos’a göre bu büyük ihtimalle Roma’nın bir adlandırmasıdır. İkincisinde ise garip bir tanım yapılır: “Kızıl Elma Frenklerin ülkesinin en ücra köşesinde büyük bir kilisedir. Çatısında Anuşirvan’ın kadehinden çıkmış elma gibi yuvarlak bir yakut parlar. Bir keşiş bu yakutu çalıp uzun süre saklamış ve bu kiliseye bağışlamıştır.”
Bu hangi kilisedir derseniz, Orhan Şaik Gökyay’a göre “Batı kaynaklarında asa ile birlikte hükümdarlık alameti olarak kullanıldığı belirtilen ‘Kızılelma’ bazılarına göre I·talya’da Roma şehri, bazılarına göre de Roma’daki Saint Pierre Kilisesi’nin üzerinde bulunan ve denizden de görülebilen altın yaldızlı küre ya da bu kilisenin üstü kırmızı bakırla kaplanmış kubbesidir.”
Yani, 17. yüzyıla girilirken artık Kızıl Elma, net şekilde Roma’dır. Burada küçük bir parantez açalım: 1617 yılında İran’a giden İtalyan seyyah Pietro della Valle’ye İran Şahı Abbas ‘“gerçekten Kızıl Elma’dan gelip gelmediğini” sorar. Yani, İranlılar için de Kızıl Elma, Roma’dır…
(Saint Pierre Kilisesi/Basilica di San Pietro, Vatikan-Roma)
1627’ye doğru yazılan “Kızıl elma kapusun feth ideriken nacağı/Ne reva’dür bozula Hazret-i Bektaş ocağı” beyti veya Hâfız Ahmed Paşa’nın (ö. 1632) iki gazelinde olduğu gibi Budin ve Peşte’nin alınmasından duyulan memnuniyet anlatıldıktan sonra Kızıl Elma’nın (Viyana? Roma?) alınması için Hakk’a yalvarılması Kızıl Elma sembolizminin gücüne işarettir.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN KIZIL ELMALARI
Yerasimos’a göre, Kızıl Elma temasını evrenselleştiren, 17. yüzyıl yazarı Evliya Çelebi’dir. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde, Osmanlı’nın ‘Kızılelma’larını bir bir sayar: Bunlar, Kuzey Kafkasya Kızıl Elması, Budin Kızıl Elması, Belgrad (İstolni) Kızıl Elması, Estergon (Estergom) Kızılelması, Viyana (Beç) Kızıl Elması, Roma Kızıl Elması, Köln Kızıl Elması. Hatta gelecekteki bazı Kızıl Elma’ların da işaretini verir: Prag, Paris, Kurtuba, Danimarka, Felemenk, Londra Kızıl Elmaları…
18. ve 19. yüzyıl metinlerinde (yani 1826 tarihli Vak’ayı Hayriye’den sonraki dönemde de) Kızıl Elma hala Yeniçerilik ve Bektaşilikle ilişkilendirilir. Örneğin Avusturyalı tarihçi, şarkiyatçı Hammer’e (ö. 1856) göre Eyüp Camii’ndeki geleneksel kılıç kuşanma töreninden sonra padişah Şehzade Camii’nin karşısında eski kışlalar önünden geçerken artık varolmayan Yeniçerileri şöyle selamlardı: “Kızıl Elma’da yine görüşeceğiz.” Diplomat/tarihçi Ahmed Resmi Efendi’nin, bazı klasik tarihçilerce Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminin başlangıcı sayılan 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nı anlattığı eserinde (ki yazar savaşın sonunda Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalayan heyette yer almıştır) edebi bir motif olarak ortaya çıkan Kızıl Elma, 1839 sonrası ortaya çıkan Tanzimat Edebiyatı veya Servet-i Fünun Edebiyatı’nda ortadan kaybolmuştu. Bunun da anlaşılır nedenleri vardı çünkü artık bırakın fetih yoluyla genişlemeyi mevcudu korumak bile zorlaşmıştı.
ZİYA GÖKALP’İN KIZIL ELMASI
Kızıl Elma’nın yeniden bir ümit feneri olarak ortaya çıkışı, 1911 Trablusgarp ve 1912-13 Balkan Savaşları’ndan itibaren olacaktı. Bu sefer Kızıl Elma sembolizmini sahiplenenler İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) bünyesinde örgütlenen Türk milliyetçileriydi.
İTC’nin ideoloğu Ziya Gökalp’in kendi ifadesine göre “bir gecede kaleme aldığı” Kızıl Elma adlı manzum eserin (İTC’nin yayın organlarından Türk Yurdu’nun 5 Şubat 1913 tarihli nüshasında yayımlanmış ve Gökalp’in 1914 yılında çıkan ilk şiir kitabına da adını vermiştir) nesir özeti şöyledir: Bakü’lü bir Türk milyonerinin kızı olan Ay Hanım Paris’te öğrenim görür. Sonra biri kızlar öbürü erkekler için “Geleceğin Beşiği” adını verdiği iki okul yaptırmak için doğduğu kente geri döner. Bir gün atıyla kırda dolaşırken bir gence rastlar ve ona aşık olur. Genç adam ertesi gün Ay Hanım’ın hocası Sadeddin Molla’ya kendini tanıtır ve adının Turgud olduğunu, İstanbullu olduğunu söyler. Kırda dolaşırken bir dörtyol ağzında durduğunu yaşlı bir köylüye ‘sol taraftaki yol nereye çıkar?’ diye sorduğunu, yaşlı adamın da ‘Kızıl Elma’ya diye yanıt verdiğini anlatır. Biraz ilerde ata binmiş çok güzel bir kıza rastladığını, kızın da ‘burası Kızıl Elma, ben de buranın perisiyim’ dediğini söyler. Genç adam bütün bunların ne anlama geldiğini sorar. Sadeddin Molla ona, Türk akıncılarının bu ülkeyi Hindistan’da, Mısır’da ve Batı’da aradıklarını ama oraya ulaşamadıklarını anlatır. Vaad edilen bu ülkenin başka yerlerde olmadığını, ama kuşkusuz var olduğunu söyler… Turgud bu açıklamalardan tatmin olmaz ve Kızıl Elma’yı aramaya çıkar. Molla’nın açıklamalarını dinleyen Ay Hanım da Kızıl Elma’yı özgür bir ülkede yaratmaya karar verir. Ancak o ‘özgür ülke’yi bir türlü bulamaz. Çünkü ne Bakü, ne Kazan, ne İstanbul özgürdür. Ay Hanım bunun üzerine Lozan yakınlarında bir Türk köyü kurmaya karar verir. Turgud ise Kızıl Elma’yı aramaya devam eder. Kaşgar’a geldiğinde Lozan Kızıl Elmasını öven bir afiş görür. Ve Lozan’a gelir. Orada Ay Hanım’la sevdalarını tazelerler ve bir süre sonra evlenirler…
Görüldüğü gibi Ziya Gökalp için Kızıl Elma mekana bağlı olmayan bir mefkurenin (idealin) adıdır. Bu ‘mefkure’ nerede gerçekleşirse, orası Kızıl Elma’dır. Nitekim ilk kez 1911’de Genç Kalemler dergisinde yayımlanan Turan başlıklı şiirinde benzer bir fikri açıklamıştır Ziya Gökalp: “Vatan ne Türkiye’dir, ne Türkistan/Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.” (Turancılık ideolojisi hakkındaki yazım: Okumak için tıklayın)
ÖMER SEYFETTİN, KANUNİ VE ‘KIZILELMA’
Ömer Seyfettin’in 29 Kasım 1917 tarihli Yeni Mecmua’da yayımlanan Eski Kahramanlar/Kızıl Elma Neresidir? adlı öyküsünde de Kızıl Elma Ziya Gökalp’teki gibi mekana bağlı olmayan bir ideal olarak tarif edilir. Öyküde Kanuni Sultan Süleyman, otağında yalnız başına otururken, dışarıdan gelen “Kızılelma’ya, Kızılelma’ya…” naralarını duyunca “Kızılelma”nın neresi olduğunu düşünmeye başlar ve bu sorunun cevabını araştırmak üzere devletin ileri gelen görevlilerini (kazasker, defterdar, nişancı, bölükbaşı…) çağırır. Padişaha çeşitli yanıtlar verilir: Viyana, Roma, Çin, Maçin, Hint, Sint, Kaf Dağı’nın arkası… Kanuni bu cevapların hiçbirini beğenmez. “Hay sizin ilminize!” der. Sonunda ordunun içinden üç askerin rastgele getirilmesini emreder. Bu kişilerin daha önce verilen cevaplardan haberleri yoktur. “Kızıl Elma neresidir?” sorusuna şu cevapları verirler: “Padişahımızın bizi götüreceği yer…”, “Önümüze düşüp bizi götüreceğin yer”, “Atınızın götüreceği yer”… “Orası neresi?” diye sorulduğunda da “Padişahımız bilir” diyeceklerdir. Bu cevaplar padişahı çok mutlu eder. Yazar, “Evet… orası ne Hint, ne Sint, ne Çin, ne Maçin, ne Viyana, ne de Roma’ydı!” der. Padişaha da şunu dedirtir: “Gördünüz ya, üçünün de cevabında bir fark yok. Hakikat bir! Kızıl Elma benim gitmek istediğim yer, işte... Hakkın beni göndereceği yer!…”
ŞEVKET SÜREYYA VE TURAN
Ancak dönemin başka yazarları için Kızıl Elma giderek belli bir coğrafya ile bütünleşir. Örneğin Şevket Süreyya (Aydemir) Suyu Arayan Adam’da şöyle tarif eder Turan (yani Kızıl Elma) coğrafyasını: “Bir elimizi Balkan geçitlerinin, Tuna-Meriç havzalarının üzerine koyardık. Sonra diğer elimizi Kırım’ı, Kafkasya’yı, Başkırdistan’ı, Türkistan’ı sıralayarak Altaylara, Çin Türkistanı’na, Çangari’ye, Altın dağa uzatırdık: Buraları hep bizim! derdik. Buralarını hep biz kurtaracaktık. Rumeli’de sınırlarımız, gerçi bizim mektebin kapısından iki kilometre ileride, Edirne’nin şehir istasyonunda bitiyordu. Ama bu bizim gözümüze görünmüyordu. Bizim gözümüz dünyanın öbür ucunda, Kafkasya’larda, Türkistan’larda, Çin sınırlarındaydı. Oralara gidecektik. Köylere, avullara, obalara koşacaktık. Elde asa ayakta çarık, sırtta kitap çantalarını Anadolu’ya, Azerbaycan’a, Türkistan’a taşıyacaktık (…) Yakın mazi artık kasvetli bir rüyaydı. Hakikat, yalnız istikbaldeydi. Avrupa’da Birinci Dünya Harbi işte bu hava içinde patladı.”
Savaşın Osmanlı İmparatorluğu ve müttefiklerinin yenilgisiyle bittiğini idrak ettikten sonra 1/2 Kasım 1918 gecesi bir Alman torpidosu ile yurtdışına kaçan İttihatçı liderlerden Enver Paşa, Kızıl Elma’yı Orta Asya steplerinde, Cemal Paşa Mısır’da, Talat Paşa ise Berlin’de aramaya gitti. İttihatçıların Karakol Cemiyeti aracılığıyla Anadolu’daki direnişin başına yerleştirdikleri Mustafa Kemal için ise 1921 sonrası daha netleşeceği gibi Kızıl Elma (bu terimi hiç kullanmadığını belirtelim) Anadolu-Trakya coğrafyasında Batı tarzı modern bir ulus-devlet kurmakla sınırlıydı.
Burada da küçük bir parantez açalım. Aydın doğumlu Rum yazarı Dido Sotiriyu, Benden Selam Olsun Anadolu’ya adlı anı-romanında 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e çıkması ve ardından Batı Anadolu’yu işgalini yerli Rumların şöyle karşıladığını söyler: “Ay bu iş bitti. Türkleri sürüp götürelim, Kızıl Elma’ya kadar sürelim.” Yani onların da Kızıl Elma’sı vardır. Ve bu Kızıl Elma, yazıp da çıkardığım Tek Ağaç bölümünde anlattığım gibi İran’da bir yerlerdedir.
‘HADDİNİ BİLEN’ MUSTAFA KEMAL
Parantezi kapatıp Mustafa Kemal’e dönersek, Mustafa Kemal, İttihatçı paşalarla arasındaki farkı, TBMM'de 1 Aralık 1921'de yaptığı konuşmada şöyle koymuştu: "Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar görünen sahtekâr insanlar değiliz. Efendiler, büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz Panislâmizm yapmadık. Belki 'yapıyoruz, yapacağız' dedik. Düşmanlar da 'yaptırmamak için bir an evvel öldürelim' dediler. Panturanizm yapmadık. 'Yaparız, yapıyoruz' dedik ve yine 'öldürelim' dediler. (…) Bütün dava bundan ibarettir. (…) Haddimizi bilelim!"
'Haddini bilen' Mustafa Kemal ülkede olmanın avantajıyla ipleri yavaş yavaş elinde toplarken, sürgünde onun bunun himmetiyle hareket etmeye çalışan Talat, 15 Mart 1921'de Berlin'de bir Ermeni tarafından; Cemal, 21 Temmuz 1922'de Tiflis'te Rus veya İngiliz istihbaratı için çalışan Ermeni veya Gürcü eylemciler tarafından; Enver ise 4 Ağustos 1922'de Türkistan'da Kızıl Ordu mensubu bir Ermeni komutan ve askerleri tarafından öldürüldüler. Sonuçta Mustafa Kemal'in 'gerçekçi' politikaları uygulandı.
Bugün milliyetçi-mukaddesatçı çevreler için Enver Paşa bir Osmanlı-Turan İmparatorluğu kurma hayalinin kahramanı iken, milliyetçi olmayan bazı tarihçiler bile Mustafa Kemal'in hiç de imkânsız olmadığı halde Musul'u bırakmasıyla sonuçlanan gerçekçiliğinin (bu konudaki yazım: Okumak için tıklayın) İttihatçı önderlere duyduğu kişisel antipatiyle çizilmiş dar görüşlülük sınırında gezindiğini söylerler. Onlara göre, Enver'in ütopik planları olmasaydı İngilizler ve Ruslar, Mustafa Kemal'in 'gerçekçi' planına razı olmayabilirlerdi.
NİHAL ATSIZ VE KIZILELMA
Bu yorumların haklı olup olmadığı bu yazının konusu değil ancak Cumhuriyet tarihi boyunca, ırkçı-Türkçü çevrelerin Kızıl Elma imgesini canlandırmak için yaptığı atılımların çok sönük olduğunu söylemeliyiz. Örneğin Nihal Atsız’ın 1931’de yazdığı “Adalar Denizinden Altayların Ötesine Kadar Bütün Türk Gençliğine” şiiri veya 1947’de yayımlanan KIZILELMA adlı dergisi çok da ses çıkarmadı.
EN YENİ KIZIL ELMALAR: MUSUL VE KERKÜK
1950-1952 arasında (yani DP döneminde) Milliyet’te Sözün Kısası adlı sütununda duayen tarihçi İsmail Hakkı Danişmend, şu minvalde yazılar yazdı: “Asırlarca Türk idealini temsil ettikten sonra inhitat (gerileme) devirlerinde unutulup giden Kızıl Elma’nın yerine hiç bir şey konmadı. El hassa son otuz yılın nesilleri “Ne bir karış toprak isteriz, ne bir karış toprak veririz!” gibi mevcudu ideal gösteren bir idealsizlik içinde yerleştirildi.” 1955’ten itibaren Kıbrıs yeni Kızıl Elma oldu. 1990’dan itibaren özellikle Özal döneminde ise Kızıl Elma, Musul ve Kerkük’tür. (Bu konuda Hasan Cemal’in şu yazısını okumanızı öneririm: Okumak için tıklayın)
Yazının başına dönersek, AKP siyasilerinin ve medyasının körüklediği Musul ve Kerkük’ü fethetme hezeyanının sonunu kestirmek zor. Ancak Musul ve Kerkük’e Kızıl Elma bulmaya gidenlerin evdeki Diyarbakır’dan olmaları da ihtimal dışı değil, benden hatırlatması…
Temel Kaynakça: Stefanos Yerasimos, “Ağaçtan Elmaya: Apokaliptik Bir Temanın Soyağacı”, Cogito, S. 17, Kış 1999, Yapı Kredi Yayınları, Orhan Şaik Gökyay, “Kızıl Elma Üzerine I-II-III-IV”, Tarih ve Toplum, 1986, S.24, s. 9-14, S. 26, s. 20-24, S. 27, s. 9-13, S. 28, s. 9-13, Abdullah Harmancı, “Yeni Türk Edebiyatı’nda ‘Kızılelma’”,http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1798573513_69harmancı_abdullah.pdf.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016