Cengiz AKTAR
“Çıksın aday ne demek yaa… Bu bile ona fazla. Çünkü aday olmanın da bir ehliyetinin olması lazım. Tutuklu mu bu adam, tutuklu, bitti. Bu kadar insanın ölümüne neden olan birisini önce ölenlerin ailesine sormak lazım. Yasin Börü’nün annesine sormak lazım ne düşünüyorsunuz. Bunların sırtında küfe yok. Parlamento bunlarla ilgili kararı bana göndermiş olsaydı ben bunu çoktan onaylardım.”
Erdoğan’ın Demirtaş’ı böylece hedef göstermesi üzerine alandan ‘idam’ sesleri yükseldi. Erdoğan bunun üzerine ‘Dedim ya size daha önce, parlamento bunlarla ilgili kararı bana göndermiş olsaydı ben bunu çoktan onaylardım’ yanıtını verdi .”
Muktedir çoktan zincirinden boşanmıştı, bugünlerde artık kendini aşmakla meşgul. “Eski” olarak tanımladığı Türkiye ile her dakika ve her konuda didişmeyi ve hesaplaşmayı sürdürüyor, yıllardır serdettiği hikâyeleri tekrar üstüne tekrar ediyor, palavralara artık maddî hatalar da dâhil oldu, siyasî rakiplerini hedef alan çıkışları yeni eşikleri aşarak “katli vaciptir” aşamasına geldi, küfür kıyamet 24 Haziran’a doğru ilerlemeye çalışıyor.
Aşağıdaki kutuda verilen Hitler’in Propaganda Bakanı Göbbels’in düsturunun rejim tarafından gayet sadık bir şekilde uygulandığını yıllardır görüyoruz.
Yukarıda alıntıladığım, HDP cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’a yönelik itham ve ölüm tehdidi Erdoğan gezegeninin, kendisi, ideolojisi ve cemaatiyle geldiği tüyler ürpertici noktayı çok iyi özetliyor.
Cemaatinin reisi yıllardır memlekete “yeni” olarak tanımladığı, şimdilerde muhalif safa geçmiş kimi kalemşorların daha ileri giderek “devrim” olarak tanımladığı bir zihniyeti dayatıyor.
Bu “yeni dünya” pek çoğumuz için infial uyandırıcı, isyan ettirici ve kabul edilemez. Tıpkı Göbbels’in patronu Hitler’in önce Almanya’ya sonra Avrupa kıtasına dayattığı “Yeni Düzen”in (Neuordnung) kabul edilemez olduğu gibi.
Ne var ki bu kabul edilemez sistemler birer sapkınlık, kolayca tedavi olacak bir hastalık, ya da kötü adamların saf ve temiz halklara pazarladıkları masallar değil.
Tam da kabul edilemezi kabul edilir kılmaya yönelik, cemaatleriyle uyumlu halde ilerleyen dört dörtlük söylemler bunlar. Ve esas, hukukçuların ve rejim propagandistlerinin tornasından çıkan söylemler...
Bunlar saray hukukçuları, rejim televizyonlarında boy gösteren ve her adaletsiz icraatı kabul edilir kılmakla görevli hukukçularla hukukçu olmayan gönüllü akıldanelerin tasarrufları.
Özünde “kabul edilemez olanı kabul edilebilir kılma paradigması” olan yeni hukukun en göze batan icraatı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube. Saray kapısında hukukçu Burhan Kuzu, saray içinde hukukçu Mehmet Uçum’un mühendisliğini yaptığı yeni hukukun şaheseri.
Sistemin ne kadar hukukî, hatta çoğunluğun iradesine uygun varsayıldığı ölçüde bir o kadar da “demokratik” olduğunu vazeden her iki hukukçunun serdettiklerine yakından bakılmalı.
Misâlen Burhan Kuzu’nun “Her Yönüyle Başkanlık Sistemi” (Babıali Kültür Yayıncılığı, 2011, İstanbul) başlıklı kitabı, yazarın 1997’de aynı konuyu işleyen kitabının elden geçmiş halidir ve 2010’da Erdoğan’ın başlattığı başkanlık tartışmasına dayanak sağlamak amacıyla alelacele piyasaya sürülmüştür.
Şöyle buyurur hukukçu:
“Dünyadaki genel eğilim iktidarın kişiselleşmesi (kişisel iktidar değil) yönündedir. Vatandaşların bu tür iktidar anlayışına sempati duyduğu gözlemlenmektedir. Bunun da nedeni bu tür bir iktidarla işlerin daha iyi yürüyeceğine ve sorumlunun daha iyi belirleneceğine inanılmış olmasıdır. Nitekim uygulamada bütün hükümet şekillerinde Başkanlık sistemine doğru bir kayma gözlemlenmektedir. Rusya bile bu sisteme yönelmiştir” (s. 127).
Tayyip Erdoğan’ın, önceki bir yazıda işlediğim “siyaset hukuku” zırvası da bu torbadadır.
İlkin, seçim kazanan siyasetin diğer bütün olgulardan ve başta var olan hukuktan önce gelmesi, yani çoğunlukçuluk. Çoğunluğu elde eden siyasetten daha üstün, daha meşru hiç bir şey olmaması.
İkincisi, kuvvetler ayrılığının reddiyesi. Buna göre siyaset yani kabaca yürütme, hukuk yani yargıdan ayrı düşünülemez. “Siyasetin hukuku” tamlaması, yeni hukuku siyasetin payandası olarak gördüğünün tescili
Üçüncüsü, siyasetin mutlak birincilliğini, yeni hukukun ise siyasetin ihtiyaçları uyarınca şekillenen ikincilliğini söylerken eski hukukun doğrudan doğruya siyasetin çöp kutusuna atılması.
Bu çerçevede başkanlık sisteminin, siyaset gereği, var olan hukuka dayatılması.
Ve dördüncüsü, bu siyaset hukuku denilen şeyin üzerine bina edildiği temel: Hukukdışılığın özündeki kurucu iktidar iddiası.
Bütün zırvalığına rağmen yeni ve siyasî hukukta şaşırtıcı bir şey yok, olmamalı. En mükemmel hukuk dahî, siyasetin etkisiyle şekillenen eksik adaletle malul bir toplumsal faaliyet değil midir?
Kabul edilebilir hukuk ile kabul edilemez hukuk arasındaki fark, ikincisinde adaletsizliğin eriştiği devasa çaptan başka bir şey değildir. Nazi hukuku ya da reisin yeni rejiminin yeni hukuku gibi…
Var olan hukukun dışında biçimlenen bu sistemin hukuksuzluğuna isyan etmekle yetinmek, kepazeliği ironi ve istihza ile karşılamak ne derece etkin, işte o belli değil.
Türkiye’nin güzide hukukçuları yıllardır rejimin icraatının hukuksuzluğuna vurgu yapıyor. Sosyal medyada rejimin her hukuksuz tasarrufu alay konusu oluyor. Rejim günün birinde yok olunca hatadan dönülecek, doğru yol bulunacak...
Elbet hukuksuzluklara işaret etmek, yapılan hukuksuz icraatın çetelesini tutmak ilerisi için hayatî önemde.
Ancak bunu yaparken var olan, carî, kabul görmüş ve başka iktidarlarca dayatılmış hukukun ihlâlinin de bir hukuk (adalet değil) iddiasında olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Öbür türlü Erdoğan rejimini sapkınlık olarak görüp, yarattığı devasa çöküşün nedenlerini anlamamız mümkün olamaz.
Hitler Almanyası için de uzun yıllar bu işlevsel tahlil geçerliydi, ancak Nazi hukukunu, hukukçuların saf değiştirerek yarattığı tahribatı anlamak için yeterli değildi.
O yüzden Türkiye’de yıllardır usul usul ve elbirliğiyle kabul edilemezi kabul edilir kılan yeni hukuku ciddiye almak gerek.
Ciddiye alınmalı ki 24 Haziran veya 8 Temmuz sonrasında reis ve rejimi memleketin başına külliyen çöreklenirse neye maruz kalacağız, layıkıyla kavranabilsin…
Alınmalı ki Selahattin Demirtaş’a savrulan itham ve ölüm tehdidiyle zirve yapan bu sinsi kanserle mücadele doğru yürütülebilsin…
Göbbels Prensipleri
“İnsanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabiliriz”
“Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa, yalana devam edin”
“Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar”
“Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur”
“Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır”
“Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin”
“Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır”
“Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin”
“Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin”
“Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır” “Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım”
“İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020