Enver SEZGİN

Duvarlar neyi çözer
22.10.2013
2500

 1956 yılında Demokrat Parti döneminde Türkiye’nin Suriye sınırına “kaçakçılığı önlemek ve sınır güvenliğini sağlamak” gerekçesiyle altı yüz binin üzerinde mayın döşenir.

Sınır boyunca yeraltına yerleştirilen mayınlar, tel örgüler, nöbetçi kuleleri...

Sınırda bunları görürsünüz.

Sınırın Suriye bölümünde tek bir mayın döşenmediği gibi, herhangi bir güvenlik tedbirine de rastlayamazsınız.

İnsanları ayırmak, birbirlerinden uzak tutmak için ne gerekiyorsa(!) yapılmış.

Gerekçe “sınırları korumak”.

Sonunda ne oldu?

Sınırın iki yakasında yaşayan komşu ve akrabaların arasında aşılması zor engeller yaratıldı.

Sözü edilen amaca hizmet etmediği gibi, gerisinde pek çok trajik olay bıraktı. Birçok insan hayatını kaybetti. Sayısız insan sakat kaldı.

Tüm zorluklara rağmen insanlar sınırdan geçmeye devam etti.

Kimisi ticaret yapmak, kimi ise dost ve akraba ziyareti için ölümü göze aldı.

İnsanlar çizilen sınırı asla kabullenmediler.

Bu hayatı onlar seçmediler.

Türkiye bugün “mayın yasağı” anlaşmasını imzalayan bir ülkedir.

Bu anlaşmaya göre de 2014 yılına kadar “toprağa döşeli mayınları” temizlemek zorundadır.

Olmadı. Mayın anlaşmasına uymayan tek ülke olduk.

Hükümet şimdi de süreyi on yıl daha uzatmaya çalışmaktadır.

Oysa daha birkaç yıl önce bu mayınları temizlemek için harekete geçmişlerdi.

Bugün mayınlar sökülmediği gibi, bir de duvar örülmeye çalışılıyor.

Gerekçe yine aynı: “Kaçakçılığı önlemek ve sınır güvenliğini sağlamak.

Sınırın her iki yakasındaki komşular “yabancılaştırılmak” isteniyor.


Nusaybin
 ile Qamişlo arasına perde örülüyor.

Bu bir tecrit politikasıdır.

Yanlış olduğu gibi, tehlikelidir de.

Bu yeni bir gerginlik kaynağı demektir.

İçişleri Bakanı Muammer Güler, yapımı süren duvarın “mayınlı alandan vatandaşların can ve mal güvenliğini korumaya yönelik olduğunu” ifade ediyor.

Oysa olup bitenler bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz günlerde İnsan hakları Derneği’nden bir heyet duvarın örüldüğü bölgede incelemelerde bulundu.

Heyette bulunan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici şunları söyledi: “Nusaybin ile Qamişlo arasındaki bölgede temeller kazılmış, kazıklar çakılmış hâldedir. Bizim tespit ettiğimiz uzunluk yedi kilometreyi bulmaktadır. Sınırın sıfır noktasındaki yerleşim birimlerinin arasına duvar örülüyor. Zaten sözkonusu yerleşim birimlerinin arasında tel örgüler var. Buna rağmen her iki yakadaki insanlar birbirlerini görebiliyorlar. Duvar örüldüğünde bu şansları da kalmayacaktır.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu “Komşularla sıfır sorun” politikasının mimarı olarak bilinirdi.

Komşularla sıfır sorun her şeyden önce sınırların anlamsız hâle gelmesi demektir.

Peki, bunu duvar örerek mi gerçekleştireceğiz?

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik yaklaşık bir ay önce şunları söylemişti: “Komşuda yangın çıkmış, adam yangından kaçıp evinize sığınmış. Orada bir iç savaş var. Sınırları kapatıp, duvar örüp orada ölün mü diyeceğiz. Bu bizim insanlığımıza, insanlık tarihine sığmaz.

Bugün Hüseyin Çelik örülmekte olan duvar için ne düşünüyor bilemem, ancak tıpkı söylediği gibi bunun “insanlığa” sığmadığı doğrudur.

Sınırlara dikilen her duvar bir insanlık ayıbıdır. Duvarlar hiçbir problemi çözmez. Ancak insanlığınızdan çok şey kaybettirir.

*

13 Ağustos 2013 tarihli Taraf gazetesinde “Sason’da Ermeni olmak” başlıklı yazımda Murat Usta’nın acılı hayatından söz etmiştim. Ölüm haberini duyduğumda bir akrabamı kaybetmiş gibi üzüldüm. Tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum.

[email protected]

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar