Etyen MAHÇUPYAN
Bilemediğimiz bir kaderin veya iradenin cilvesi olarak içine doğduğumuz ve adapte olmak zorunda olduğumuz 'gerçekliğe' bakarken, seçebileceğimiz yollardan biri bu gerçekliği hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğimizi, insan olmanın sınırlılığına razı gelmemiz gerektiğini baştan kabul etmektir.
Bu durumda bulduğumuz ya da keşfettiğimiz gerçekler ancak kendi zihnimizde bir anlam ifade edecek, ama gerçekliği ne derece doğru tanımladığı hiçbir zaman bilinemeyecektir.
Demokratlık, bu temel varsayım altında, insan zihninin yanılabilirliğini ve farklı insanların farklı algılamalar sergileyebileceğini de hesaba katan, bir 'bilme' ve 'toplumsal düzenleme' yolu önerir. Birincisi, ne denli çoğunlukçu bir zemine dayansa bile bilgimizden emin olamayacağımıza göre, fikirlerin çoğulluğunu korumak ve desteklemek hayati bir koşul olarak algılanır. Bu nedenle azınlık görüşlerinin kaybolmaması için itina gösterilir. İkincisi, kendi öznel doğrumuzu üretmek için kullanabileceğimiz zeminin olabildiğince geniş tutulması gerekecektir ve bu da katılımın teşvik ve davet edilmesini ima edecektir. Üçüncüsü, görüşler ancak tartışma içinde olgunlaşıp derinleşebilirler. Dolayısıyla görüşlerin üstünkörü mukayesesi değil, ancak ikna süreçleri sonucu varılan kararlar tatmin edici ve işlevsel olacaktır. Dördüncüsü, kişilerin olabildiğince çoğulcu bir çerçevede görüş üretebilmeleri, herkesin olabildiğince tüm bilgiye erişebilmesiyle doğru orantılıdır. Bu nedenle şeffaflığın sağlanması, bilginin yaygınlaştırılması temel bir kriterdir. Beşincisi, hayatın doğal hiyerarşisi içinde her türden bilgi, farklı hiyerarşilerin yönetim katmanında yoğunlaşır ve saklı kalma kapasitesi edinir. Bu eğilimi kırmak üzere yetki kullanan her unsurun tüm topluma ve kesinlikle her ilgilenene hesap verebilmesini sağlayan bir sistem kurulmalıdır. Altıncısı, toplumsal çeşitlilik ve dinamizm dikkate alındığında, bilginin yerelde çok daha hızlı değiştiği, veri zenginliğinin esas yerelde genişlediği açıktır. Bu durumda olabildiğince adem-i merkezi sistemlerin geliştirilmesi ve yerelde üretilen fikirlerin hayata geçmesinin önü açık tutulmalıdır.
Bu ilkesel önermeler, demokratlığın temel algısını yansıtır: Güvenilir bilgimizin olmadığı, her türlü bilginin ancak öznel ve geçici olduğu bir dünyada yapılması gereken, her konuda isteyen herkesin toplumsal bilgi üretimini etkileme şansını artırmak ve özellikle herhangi bir karardan etkilenecek herkesin o karara müdahil olmasını sağlamaktır. Çünkü bilginin bizatihi öznel olduğu bir durumda, herhangi bir bilgiye dayanan toplumsal kararın işlevselliği ve meşruiyeti, o kararın benimsenme ve içselleştirilmesiyle doğru orantılıdır ve bu da tüm yukarıdaki ilkesel önermeleri zorunlu kılar.
Zihniyet göz ardı edildiğinde kavramlar ruhunu kaybeder... Örneğin bugünlerde herkes şeffaflığı savunuyor. Özellikle otoriter bir sistem altında yaşıyorsanız bundan daha doğal bir şey de olamaz. Ancak şeffaflık araçsal öneme sahip, karşı çıkılmasında anlam olmayan, hatta moda olduğu için savunulan bir ilke olarak ortaya sürülebiliyor. Oysa demokratlık için şeffaflık ve yukarıdaki ilkesel önermelerin her biri, herhangi bir 'sahiplenilebilir' bilgi ya da toplumsal sistem üretebilmek için hayatidir. Eğer bu önermelere uygun davranılmıyorsa, toplumsal düzlemde üretilen ve önerilen hiçbir bilgi veya sistemden emin olamazsınız, onun kalıcılığına güvenemezsiniz.
Demokratlığın neşet ettiği bilgi anlayışı, 'ideal' bir toplum yapısının olmadığının altını çizmekle kalmaz, işlevsel herhangi bir yapının kurulabilmesi için de çoğunlukçuluğun yeterli olmamak bir yana, saptırıcı ve zararlı karakterde olduğunu ima eder. Doğruyu bilmemek bizi birbirimize mahkûm ederken, kendi öznel ve geçici doğrularımızı üretmek de, olabildiğince geniş ve özgür bir konuşma iklimine ihtiyaç duyar. Bu nedenle demokrat zihniyetin toplum tasavvuru, eşdüzeyli ve heterojen bir çoğulluğun engellenmeyen arayışı üzerine oturur.
Böyle bir tahayyül içinde özgürlük, eşitlik, adalet ve kardeşlik gibi evrensel ilkeler kendine has anlamlar kazanır. Belirtmek gerekir ki hiçbir zihniyet esasta bu ilkelere karşı çıkmaz, ama her birinde içerikler farklı tanımlanır. Demokratlık açısından kardeşlik olmazsa olmaz zemindir. Çünkü doğruların olmadığı ve çoğunluğa teslim edilemeyeceği bir dünyada birlikte yaşamanın tek koşulu, bu yönde gösterilecek iradedir. Diğer ilkeler bu zemini desteklemek üzere konumlanırlar... Özgürlük bir birey/toplum ilişkisidir ve her kişinin kendi çevresi içinde, onunla birlikte istediği gibi yaşamasını ve kendisini geliştirebilmesini ifade eder. Diğer bir deyişle toplumsal çevreden bağımsız bir bireysel özgürlük olmadığı gibi, kişiyi bazı üst normlarla tanımlayan bir toplumsal özgürlük de olamaz. Eşitlik, çoğulluğun taşınması, farklılaşmanın aynı derecede herkes için mümkün olmasıdır. Adalet ise, kardeşliğin sürdürülebilir kılınmasını sağlayan, sürekli irdelemeye açık, üzerinde mutabakata varılmış geçici bir denge mekanizmasıdır.
Demokratlık bugün 'yükselen' zihniyet... Egemen olup olamayacağını bilemeyiz. Ama diğer zihniyetlerle arasında melez kurguların oluşacağı kesin.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023