Etyen MAHÇUPYAN
Demokrasilerde toplumsal değişimin hız kazandığı dönemler, aynı zamanda farklı fikirlerin çatışma yoğunluğunun artmasını ifade eder. Çünkü ucu açık, ufku geniş bir geleceğin eşiğinde olunduğunda daha önce düşünülmeyen birçok alternatifin seslendirilmesi teşvik bulur.
Dolayısıyla demokrasilerde hızlı toplumsal değişimler, gözlerin geleceğe dikildiği, farklı gelecek tasavvurlarının karşılaştığı bir süreçtir. Bizde bunun tam tersi yaşanıyor ve belki de demokrasi olmadığımızın kanıtını oluşturuyor. On bir yıllık AKP iktidarı, önümüzdeki on bir yılı da içine alan bir biçimde, tarihin belirli bir anında yaşanmış farz edilen bir değişimin konsolidasyonu ile uğraşıyor. Yüzümüz hâlâ geçmişe dönük... Değişimi o geçmişten kurtulmak, uzaklaşmak olarak tanımlıyoruz. Nereye yöneldiğimizle değil, nereden uzaklaştığımızla ilgiliyiz ve tam da bu geçiş nedeniyle daha fazla 'demokrasi' olduğumuzu düşünüyoruz.
AKP iktidarının demokrat bir zihniyete sahip olmadığı halde, Cumhuriyet rejiminin otoriter vesayetçi yapısı nedeniyle, kendiliğinden demokratikleştirici bir rol oynadığı açık... Bu etki sadece siyasi karar mekanizması kodlarının değişimine değil, genelde kamusal alanın daha eşitlikçi ve çoğulcu bir yapıya dönüşmesine yol açtı. Böylece toplumda bastırılmış ve ötelenmiş olan yaratıcı ve katılımcı bir enerjinin 'sahaya' çıktığına tanık olduk. Bu enerji hem doğrudan AKP'nin temsil ettiği İslami kesimin iş dünyasına el koymasına ve kültür alanına nüfuz etmesine neden oldu, hem de geçmişle kıyaslanmayacak oranda sivil muhalefet ve itiraz hareketlerinin örneğin yargı ve enerji politikalarında müdahil hale gelmesiyle sonuçlandı. Kısacası AKP'nin on bir yılı, Türkiye'de sivil toplumun siyasete dahil olmasıyla sonuçlandı. Nitekim Başbakan 'cevap' niteliğindeki konuşmalarından muhtemelen yarısını, artık diğer siyasi parti liderlerine değil, bazı sivil toplum ve medya yönetimlerine hasrediyor.
Ne var ki bu çoğul yapının ve ortaya çıkan enerjinin yönlendiği alan gelecek değil. İslami kesim AKP sayesinde ortaya çıkan kamusal imkanların bugün ve bir an önce kullanılmasına yoğunlaşmış gözüküyor. Laik kesim ise bütün gücünü AKP eleştirisi üzerinden heba etmekle meşgul. İktidarın eleştirilmesinden daha doğal bir şey olamaz ama örneğin Türkiye'nin genel enerji ihtiyacının nasıl karşılanacağına ve cari açığın nasıl ineceğine dair kapsamlı bir tez olmadan, çeşitli enerji santrallarına karşı çıkmanın toplumsal bir karşılığı da yok. Laik kesim kendi siyasi vizyonunu AKP ile, hatta daha da ileri giderek doğrudan Başbakan ile sınırlamış gibi davranıyor. Elbirliği ile yaratılan bu ortamın sonucu olarak da, tartışma ve düşünme faaliyeti geleceğe değil, bugüne sınırlanıyor. Hâlâ Cumhuriyet'in kuruluş rejiminden kurtulmuş olmanın travmasını yaşıyoruz. Bazılarımız o günlerin geri gelmeyeceğini gördükçe depresyonda, bazılarımız günün meyvelerini toplamakla meşgul, bazılarımız da kategorik itirazın siyaset olduğunu sanmakta...
Bu tablo AKP iktidarına hem zarar veriyor, hem de onun elini rahatlatıyor. Zarar veriyor, çünkü gelecek tartışmasının olmadığı bir toplumda hükümetin yanlış yapmama ihtimali olmadığı gibi, bu yanlışların sorumluluğunu paylaşma şansı da yok. Ama aynı zamanda elini de rahatlatıyor, çünkü ne yaparsa yapsın alternatifsiz hale geliyor ve yanlışların bedelini ödemiyor.
AKP kongresinde Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşmayı bu arka plan ve onun getirdiği ruh halinin içinden yorumlamak gerek. Önümüzdeki on bir yılı yöneteceğinden ve bunu cumhurbaşkanı olarak 'taçlandıracağından' epeyce emin bir Başbakan bu... Geçmiş performansıyla övünen, getirdiği değişimin kıymetinin farkında olan biri. Dahası bunu 'tek başına', yani kendi partisiyle birlikte başardığını, ne içeriden ne de dışarıdan hak ettiği desteği almadığını düşünen bir lider. Hatta daha da ileri giderek, hem içeriden hem dışarıdan kösteklendiği, bu gayretlerin halen devam ettiği, bütün bunlara rağmen sarsılmadan yoluna devam ettiği fikrine sahip bir Başbakan.
Kongre konuşmasında AB'nin hiç yer almaması, Ortadoğu rehberliğine soyunulması, Malazgirt ve Alparslan sembolü üzerinden tarihe 'yerleşme' gayretine girişilmesi, Erbakan'ın adının eklenmesiyle bu toprakların 'asli' misyonunun yeniden tanımlanması ve her şeyiyle 'Müslüman' bir lider-parti-millet-ülke resminin çizilmesi, söz konusu ruh halinin tezahürü.
Bu vizyonun pek de sağlıklı olmadığını öne sürebiliriz. Nitekim Başbakan 35 ülkede şehitliklerin olduğunu söylerken, bunun aynı zamanda oralara, yani yabancı topraklara savaşmaya gidilmesine neden olan bir saldırganlık siyasetinin uzantısı olduğunu aklına getirmeyebiliyor ve bu türden skandal cümleler kurabiliyor.
Ama asıl mesele bu türden gaflar değil... Asıl mesele Başbakan'ın bu vizyonunun bizzat 'bizler' tarafından beslenmesi. Siyaset tek bir partinin içine sıkıştığında, o partiye devlet muamelesi yapıldığında, gelecek tahayyülü o partinin liderliğine terk edildiğinde, bugün için bundan daha farklısının çıkması pek mümkün değil.
[email protected]
Kayanak:http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1353834&title=siyasetin-ruh-hali
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024