Etyen MAHÇUPYAN
Laik kesim içinde bir grubun siyasete müdahil olamamaktan ötürü biriktirdiği enerjinin siyasete tahvil edilmesi, AKP muhaliflerinin bugün için en önemli hedefi.
Askeri bir müdahalenin mümkün gözükmediği, iktidarın ise yüzde elli oy aldığı ve büyük çapta başarılı bir idare gösterdiği şu durumda, hükümetin devrilmesinin tek bir yolu bulunuyor: Toplumsal bir kırılma yaratmak ve bu gerilim üzerinden hükümeti meşruiyetini kaybettirecek bir hamleye zorlamak. Gezi bunu mikro ölçüde gerçekleştirdi. AKP hükümetinin bu kendiliğinden oluşan küçük kırılmayı bile yönetememesi ise muhalefet koalisyonundaki umutları artırdı. Ne var ki karşımızda öğrenmeye eğilimli, bilgiyi siyasete tahvil etmekte de maharetli bir iktidar var. Dolayısıyla eğer AKP'yi devirmek istiyorsanız daha fazlasını yapmak durumundasınız. ‘Daha fazla yapmanın' en basit yolu ise muhakkak ki yanınıza Kürt siyasetini almaktan geçiyor. Çünkü bugün hükümeti ‘demokratik' ve ‘meşru' kılan en önemli özelliği aldığı yüzde ellilik oydan ziyade, Kürt meselesini barışçı yolla çözme iradesini ortaya koyması. Ne var ki Kürt siyaseti Gezi'den neşet eden ve başkalaşan harekete haklı olarak daha baştan çekinceli baktı. Bu olayların çözüm sürecine karşı olmasa bile, onun aleyhine olduğu kanaati çok yaygındı. Ancak daha sonrasında Başbakan'ın milliyetçi bir muhafazakârlığa davet çıkaran mitingleri kafaları iyice karıştırdı. Çünkü BDP/PKK için zayıf bir AKP çözüm sürecinin ilerlememesini ifade etse de, milliyetçileşen bir AKP'nin de çözüm açısından hayırlı bir durum olmadığı açıktı. Böylece ikircikli bir ara sürece girildi. Bu arada tecavüzcü askerler serbest kalıyor, Başbakan yeni bir paketin söz konusu olmadığını, barajın inmeyeceğini söylüyor, karakol ve baraj inşaatlarının meşruiyetini anlatmakta zorlanıyordu. Sonuç, BDP/PKK için denklemin yeniden kurulmasıydı: Eğer AKP Kürtlerin taleplerini yerine getirecekse çözüm sürecine destek verilebilirdi, ama eğer AKP bu talepleri ertelemekte ısrarcı ise Kürt siyaseti de Gezi'ye çıkabilir, hükümeti devirmeyi hedefleyen koalisyona katılabilirdi...
Geçen hafta BDP Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu bu atmosferde toplanarak “2. aşamayı ilerletmek en acil görevimizdir” başlıklı bir sonuç bildirgesi yayınladı. Dendiğine göre çözüm sürecinin 2. aşamasına geçildiği saptanmıştı ve artık adım atma sırası hükümetteydi. Bunlar arasında kimsenin ‘hak' ve ‘reform' bağlamında itiraz edemeyeceği TMK'nın kaldırılması, TCK'nın ilgili maddelerinin değiştirilmesi, toplantı ve gösteri hakkının genişletilmesi, uluslararası sözleşmelerdeki çekincelerin kaldırılması zikredilmekteydi. Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi de Kürt siyasetinin herkesin haklarının takipçisi olduğunu gösteren bir nişane olarak listeye eklenmişti. Bildirge buradan Gezi'ye geçiyor, bu ‘demokrasi ve özgürlük' itirazına karşılık hükümetin mitingler yaparak kendi tabanıyla ‘halkı' karşı karşıya getirmek istediği vurgulanıyordu.
Bu pozisyonun temeli ise “1. aşamanın başarıyla sürmekte olması, PKK'nın silahlı güçlerinin Türkiye sınırlarının dışına çekilmeye başlamasıydı”. Bildirgenin nasıl olup Cizre'deki ‘militan mezuniyetine' ve kaçırılan insanlara hiç değinmediğini sorgulayabiliriz. Ama daha kritik bir nokta var: 1. aşama ‘çekilmeye başlamayı' değil, ‘çekilmeyi' gerektirmekte. Aksi halde çekilmenin belirsiz ve belki de sınırsız bir zamana yayılması halinde, silahların susmasının çok güvenilir bir adım olmadığı belli. Bunun sonucu PKK güçlerinin çekilmesinin hükümet üzerinde bir Demokles kılıcına dönüşmesidir, ki bunun Türkiye'nin Kürt olmayan çoğunluğuna kabul ettirilmesi mümkün değil. Ancak asıl ilginci BDP'nin Gezi'de ‘halkı' bulması, AKP mitinglerini ise ‘halka karşı' olarak sunması... Bunun ‘samimi' bir siyaset olduğunu söylemek çok zor. Muhtemel bir açıklama BDP/PKK'nın kendi tabanını kontrol etmekte zorlanacağının, yani tam bir çekilmenin gerçekleşemeyeceğinin anlaşılması ve Kürt siyasetinin Gezi'den de yararlanarak viraj dönmeye çalışması... Sebep ne olursa olsun, umarım bu iyi düşünülmüş, sonucuna razı olunan bir hamledir. Çünkü şimdi seçimlere giderken gerçek bir kırılma yaşanırsa buradan çözüm değil, Kürt hak ve özgürlüklerinin sadece ‘ertelenmesi' çıkar. Polis müdahalesini savunmak mümkün değil, ama karşı tarafta başka hayallerin oluşmadığından da emin olmak zor... Belki AKP'nin ‘bu kez' devrileceği ve ulusalcılarla el ele Kürt özgürleşmesine doğru yürüneceği düşünülmekte. Her halükarda bu noktada Gezi'ye çıkmanın siyasi bedeli küçük olmaz ve üstü ‘münferit hata' ile de örtülemez.
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023