Fehim TAŞTEKİN
Astana üçlüsü olarak Rusya, Türkiye ve İran bugün Ankara’da liderler düzeyinde bir kez daha buluşuyor. Suriye krizine çözüm bulmaya odaklı sürecin 14’üncü toplantısı. Liderler zirvesinin de beşincisi. Rekor bir istikrar!
Zirvelerin ilki Kasım 2017’de Soçi’de, ikincisi Nisan 2018’de Ankara’da, üçüncüsü Eylül 2018’de Tahran’da ve sonuncusu Şubat 2019’da Soçi’de yapılmıştı. ‘Gerilimi Azaltma Bölgeleri’, askeri gözlem noktaları, İdlib’i terör örgütlerinden arındırma hedefiyle Soçi Mutabakatı ve anayasa komitesi çalışmaları bu süreçle geldi.
Her Astana dönemeci yaklaşırken uluslararası medya yakamıza yapışıp soruyor: “Bu sefer ne olacak?”
Astana, Türkiye’nin Suriye hezimetinin taksitli bildirim sürecidir. Ağır çekim final sahnesinde Türkiye’yi teskin edecek bir iki ayarlama, Bilad’uş Şam’ın yeniden fethine dair bitmiş bir hikâyeyi başa saramaz.
Rus lider Vladimir Putin’in kömekçisi Yuri Uşakov, gündemi, “İdlib ve kuzeydoğu Suriye’deki durum ele alınacak” diye verdi. Türkiye’nin 12, Rusya’nın 10 askeri gözlem noktasıyla çevirip 30 Ağustos ateşkesine rağmen Rusya ve Suriye’nin havadan ve karadan dövmeye devam ettiği İdlib’deki durumu radikal bir şekilde değiştirecek bir açılım ufakta gözükmüyor.
***
İdlib konusunda Erdoğan’ın 27 Ağustos’ta Moskova’da Putin’den elde ettiğinden daha ileri bir sonucun çıkması şaşırtıcı olur. En fazla Morek’te kuşatma altında kalan 9 no’lu gözlem noktasının etrafına Rus polis gücünü ‘kalkan’ olarak yerleştirmek gibi ilave bazı güvenlik ayarlamaları gelebilir. Türkiye’nin gözlem noktalarını tahkim etmesine de “Tabii tabii” denilir. Ki bu minvalde hareketlilik zaten var. Hatta muhalif kaynaklar, Han Şeyhun’un ordunun kontrolüne geçmesi üzerine Maarat el Numan ile Han Şeyhun arasında Maar Hattat yerleşim merkezinde bir kontrol noktasının kurulduğunu söylüyor. Belki buna benzer adımlara göz yumulabilir.
Kuşkusuz yanıltıcı bir esneklik! Türkiye’ye hemen “Çekil” denmez ama M-5 otoyolunu açmaya dönük operasyon kâh soğutularak kâh alevlendirilerek devam eder. M-5 hattında Han Şeyhun’dan sonra operasyonun yöneldiği Maaret el Numan’a bağlı Sırman köyündeki 8 no’lu gözlem noktası, ardından Serakıb’a bağlı Tel Tukan köyündeki 7 no’lu gözlem noktası, iki adım yukarıda El Hader’e bağlı Tel Eys köyündeki 6 no’lu gözlem noktası sırasıyla kuşatma altında kalır. İdlib’in güneyinde Zeytinlik bölgesindeki 12 no’lu gözlem noktası ile Zaviye bölgesindeki 10 no’lu gözlem noktası da aynı sonu görür. M-4 otoyolunu açmaya yönelik operasyon başladığında da Cisr el Şuğur’a bağlı İştabrak köyündeki 11 no’lu gözlem noktası sırasını bekler.
Erdoğan’ın 17 Eylül 2018’de Soçi’de Putin’le yaptığı anlaşma gereği bu iki otoyolun geçen yılın sonunda trafiğe açılması gerekiyordu. Haliyle bu hedefe dönük operasyon sürerken Erdoğan’ın karşı koz kullanma şansı kalmadı. Yani İdlib’de perde ağır ağır, kasvetle iniyor. Zirveler bunun sadece zamanlamasını etkileyebilir.
Bununla birlikte 13. toplantıya yetişmeyen anayasa komitesinin ilanı belki bu sefer gerçekleşir. Olursa zirve için önemli bir başarı sayılabilir. Anayasa komitesinde kimlerin yer alacağına kriz aşılsa da toplantıların ne sıklıkla ve ne kadar süreyle yapılacağına dair teknik uzlaşmazlıklar sürüyordu. Komiteyi ilan ederlerse Türkiye bunu bir başarı olarak sunup Suriye’deki korkunç hezimetini bir nebze perdeleyebilir. Bu rahatlamayla İdlib’de Rusya ile daha uyumlu hareket edebilir.
***
Kuzeydoğu Suriye’de ise Türk-Amerikan müşterek harekât mekanizmasına çatık kaşla bakan Putin, Türkiye’yi ABD kulvarında bunaltıp kendi ‘güvenli bölge’ seçeneğine çekmeyi deneyebilir.
Erdoğan son günlerde “32 kilometre derinliğinde güvenli bölge hedefi tutmadı ama Amerikalıların Kürt rızasına dayalı planını kabul edip Serakaniye’den sahaya intikal ettikten sonra yeni fırsatlar kollama” mantığını betimleyen açık sözlü yakınmalarda bulunuyor. Bu durum, Putin’e, “O halde gel Rus planına” deme şansı veriyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un birden bire, “Suriye’de savaş bitti” demesi, savaşın bitmiş olmasından ziyade Rusların, Suriye’de Türkiye’nin bu saatten sonra Amerikan stratejisine kolay kolay dönemeyeceğine kani olduklarını gösteriyor.
Amerikalılar Fırat’ın batısındaki Türk askeri varlığını, en nihayetinde Suriye devletinin toparlanmasını önleyecek ya da geciktirecek veyahut Rusya’nın kolay bir zafer etme etmesini imkânsızlaştıracak “oyun bozucu bir mevcudiyet” olarak görüyor. Şimdi ABD, güvenli bölge mutabakatı sayesinde Suriye bağlantılı stratejisi için Urfa şubesini de açmış bulunuyor. Bu, iktidarın ABD’nin Suriye’deki varlığından ‘sözde’ rahatsızlığını da hepten açığa düşüren bir netice. İktidarın rahatsız olduğu şey Amerikan varlığı değil Washington’ın sahadaki tercihleri. Ki yüksek voltaj yemiş retoriğine rağmen Erdoğan, ABD’nin çekip gitmesini değil sahada kalarak Türkiye’ye ‘emniyetli’ bir müdahale kanalı açmasını tercih ediyor. TOKİ konutları yapma önerisinin alt önermesinde de ABD’den havadan kalkan olma talebi var. Fakat Amerikalılar kontrolü Türkiye’ye bırakmadan Kuzey Suriye’de ortaklık tesis ederken Ankara’nın muradına ters sonuçlar elde etmiş oldu: Erdoğan içine sindiremese de YPG’yi Türkiye’ye muhatap yaptılar, tek taraflı silme harekatının önünü kestiler ve Amerikan askeri varlığını Türkiye üzerinden irtibatlandırdılar. Erdoğan’ı, “Suriye’ye gir, dağıt” diye fiştekleyenlerin şimdi feveran etmeleri de bundan. Madem Erdoğan plandan dolayı mutsuz ve ABD’nin YPG’ye güvenli bölge yarattığını düşünüyor o halde Putin’den ayartıcı tekliflerin gelmesi neden şaşırtıcı olsun? “İstediğin güvenli bölge ise Adana Mutabakatı temelinde Suriye devleti ile koordineli bir şekilde 5 kilometrelik alanın sorumluluğunu sen üstlen” diyebilir. Ki Erdoğan Adana Mutabakatı’nı Suriye’deki askeri varlığın hukuki payandası olarak dillendirince Putin bu savı havada kapmıştı. 5 kilometrelik şeritte güvenli bölge kurulduğunda Putin iş yükünü hafifletmiş olacak: Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarının kapsama alanı daralacak; İdlib önemli ölçüde kontrol altına alınacak; cihatçı bakiye Türkiye sınırlarına itilecek ve bunlarla baş etme sorumluluğu Türkiye’nin sırtına yüklenecek; Türkiye’ye mülteci akınını durdurma şansı verilecek; bütün bunların neticesinde Şam-Ankara barışının önü açılacak. Putin, ABD’yi oyundan düşürmek için güvenli bölgeyi Fırat’ın doğusuna da geçirmek isteyebilir. Ama ABD’nin mevcut pozisyonu nedeniyle bu ihtimalin acelesi yok!
***
Her halükarda Putin, Türkiye’nin eline verdiği vahim kozları kâra ve avantaja çevirmeye devam ediyor. Trans-Atlantik ortakları felaket senaryoları çizedursun NATO vitrinine S-400 savunma sistemini çıkardı. Erdoğan sayesinde. Türkiye’yi havuç-sopa taktiğiyle yola getirmeye çalışan Amerikalılar, “Obama yönetiminin hatası sonucu Türkiye bu yola girdi ve uyarılarımıza rağmen Rus sistemini satın aldı. Hiç olmazsa sistemi aktif hale getirmeyip garaja çekerse askeri alanda sınırlı bir yaptırımla durumu kurtarabiliriz” diye manevra alanı beklerken S-400’ün ikinci sevkiyatı tamamlandı ve Nisan 2020’de aktif hale getirilmesi öngörülüyor.
Rusya kadayıfın altını, S-400’lerin arkasına SU-35 ve SU 57’leri de takıncaya kadar düşük ateşte keyifle kızartmaya devam edecek. Beri tarafta NATO kıvranıyor, S-400’leri hazmedemiyor ama bir şey de yapamıyor. Hafta sonu bir etkinlik vesilesiyle tanıştığım NATO’dan emekli bir Alman, “Türkiye’yi NATO’dan atamazlar. Coğrafyanın dayatması var. Türkiye’nin yaratacağı jeostratejik açığı kapatamazlar. Erdoğan bunu bildiği için bunlarla akıllıca oynuyor” dedi.
İfadedeki “akıllıca” kısmı pek nazikçe. Bu durum için çok münasip kelimeler mevcut. Bu oyunun bize kalan bakiyesi her şeyin akıldan vareste olduğunu yeterince söylüyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025