Kemal BURKAY
Değişim güzel bir sözcük, ben de sık sık kullanırım.
Ama değişim var, değişim var...
Benim değişimden kastım ileriye doğru değişimdir. Ne var ki her değişim ileri yönde değildir.
Tırtıl önce bir koza örer kendisine, zaman geçer bu kozadan güzelim bir kelebek olarak çıkar. Bu ne güzel bir değişimdir değil mi?
Buna karşılık, Kafka’nın Türkçeye “Değişim” adıyla çevrilen ünlü romanının kahramanı Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendisini kocaman bir hamam böceğine dönüşmüş bulur. Roman onun trajedisi üstüne kuruludur. Böyle bir değişime, ya da başkalaşıma “iyi” diyebilir misiniz?
Ben siyasi hayatta, bu tür negatif değişimlere sık sık rastladım. İnsanların bir günün içinde değiştiklerini, nerdeyse kendi zıtlarına dönüştüklerini gördüm. Akşam insan olarak yattılar, sabah kocaman bir hamam böceği halinde uyandılar...
Bazıları gençliklerinde zaptı zor hızlı devrimciler idiler; ama paraya pula, bir posta kavuşunca, bu olanakların kapısı önlerinde açılınca, akıl almaz bir hızla değiştiler, ideallerine öylesine sırt çevirip gittiler ki yakalayana aşkolsun!
Anılarımda böylelerinden zaman zaman söz etmişimdir. Tunceli’de avukatlık yaptığım ve Türkiye İşçi Partili olduğum dönemde üniversitede okuyan bir genç vardı. Tatile geldiğinde babaevine uğramadan önce bana uğrar, kahramanlıklarını anlatırdı. Okulu bitirdiği yıl bir torpille Tunceli’ye YSE müdürü olarak atandı. Kente ayak bastığı gün iri-kıyım müteahhitlerle, düzen partilerinin başkanlarıyla yazıhanemin önünden geçti, -kapı önünde sandalye koymuş oturuyordum- bana taraf bakmadı bile...
Bir başkası avukatlık stajını yanımda yapacak kadar solcu ve Kürt sorununa yakındı. Ama stajını bitirir bitirmez, hızla istimlak davalarına yöneldi, köylülerin davalarını almak için akıl almaz numaralar çevirdi, kısa sürede yükünü tuttu, siyasete CHP’den atıldı, milletvekili ve bakan oldu... Tabi sol görüşleri de Kürt sorununu da aynı hızla unutarak...
Ben Dersim’de avukatlık yaptığım zamanlar belki lisede, belki üniversitede okuyan, Nazmiyeli, Kureyşan aşiretinden, ana dili Kürtçe’nin “Dımıli” lehçesi (Kirmanckî) olan Kemal Kılıçdaroğlu da yazıhaneme hiç uğrar mıydı, bu taraklarda bezi var mıydı, bilmiyorum. Ama solcuların ve Kürtlerin analarının en çok ağlatıldığı bir dönemde düzenin çarklarında bürokrat olabildiğine, hele hele, genelmüdürlüğe kadar yükselişine, ardından da CHP’nin başına getirilişine ve şimdi de soyunu sopunu Türkmenlere uzatışına bakılırsa, ya bu tür taraklarda hiç bezi olmadı, ya da çok önceleri ve hızlı bir başkalaşım geçirdi.
Ben böylesi hemşerilerimle çok karşılaştım...
Ama yalnızca hemşehrilerim mi? Onlara haksızlık etmeyeyim; Kürdistan ve Türkiye politikasında bu türden pek çoklarıyla karşılaştım.
Yalnızca post ve para için, konforlu bir hayatı ve “yüksek” bir makamı tercih edip sol ve yurtsever safları terk edenleri değil, bizzat bu safların içinde de kimilerinin akıl almaz biçimde paraya tamah edişine, bir makamın cazibesine yenilişine çokça tanık oldum. TİP’te ve 30 yıla yakın yönettiğim PSK’de bile...
1969 yılında yapılan genel seçimler öncesinde TİP Genel Yönetim Kurulu’nda kontenjanlar belirlenirken sendikacıların ve bizim Kürt arkadaşların, önemli illerde liste başlarını kapmak için nasıl birbirlerine girip Başkan Mehmet Ali Aybar’ı bunalttıklarını bilirim... Bunu anılarımın birinci cildinde yazdım.
Bu kariyer tutkusu sosyalist ideallerle nasıl bağdaşıyordu?..
1990’lı yıllarda yurt içindeki arkadaşlarımızın akıl almaz bir hata yaparak bir legal partinin başına getirdikleri, -ama ne garip!- milletvekili de olan “iki kazı bile güdemez” bir adamın, birkaç ay yattığı cezaevinde kendisine bol para verilmediği için nasıl yakındığına, parti başkanlığından gidip de resmi yeni yönetim tarafından duvardan indirilince nasıl ağladığına, parti parasını nasıl zimmetine geçirdiğine ve bu sonuncusu dahil, bir dizi parti suçu nedeniyle ve yetkili organ kararıyla partimizden atıldığına tanık oldum.
Daha 18 yaşımda iken bir sosyalisttim, hâlâ öyleyim. Önce Türkiye İşçi Partisi’nde örgütlü mücadeleye katıldım, sonra da Kürdistan Sosyalist Partisi’ni (PSK) kurduk. Başlangıçta bizi, sosyalist olduğumuz için “Kürdistan’ın yaban gülü” diye niteleyen, yani sosyalizmi Kürtlere yabancı, Kürt davasına zararlı sayan kimi Kürt milliyetçileri, çok geçmeden, modaya uyup hızlı sosyalistler oldular, çeşit çeşit sol partiler kurdular, bizi sollayıp kendilerini komünist ve Kürdistan’ın “biricik proletarya partisi” sayarak, bizi reformizmle, revizyonizmle suçlar oldular. Zaman geçti, sosyalist sistem yıkıldı, Sovyetler Birliği dağıldı; bu baylar bu kez de modaya uyup aynı hızla sosyalist safları terk ettiler. Ve bu kez de, hâlâ sosyalist kalıp “değişmediğimiz” için bizi suçluyorlar...
Kürt sorunu için kendi kaderini tayin hakkını ve federasyonu savunduk, hâlâ da savunuyoruz. Kuzey Kürdistan’lı hemen tüm örgütler, bağımsızlığı mutlaklaştırmadığımız için bizi suçladılar. Hele birileri, uzun yıllar bağımsızlığı mutlaklaştırıp, federasyon, otonomi gibi istemleri ihanet, bizi de düşmandan saydılar. Günü geldi bu birileri bağımsızlığı terketti ve onunla birlikte federasyon, otonomi gibi istemleri de ilkellik sayar oldular...
Bu birileri, hızlı değişimlerini sürdürdüler. Bir gün “demokratik cumhuriyet” ertesi gün “demokratik konfederasyon”, çok geçmeden “demokratik özerklik” dediler. Ne var ki kozanın içi hep boştu. Oradan bir kelebek bir türlü çıkmadı, çıkmaz. Son, devletsiz, milletsiz, resmi dilsiz, sınırsız, bayraksız “demokratik özerklik” ise Kürdistan’ı, eyalet adı altında birkaç parçaya daha bölmeyi amaçlıyor...
Geçmiş yılların o hızlı bağımsızlıkçılarının pek çoğu ise, şimdi dönmüş bu “demokratik özerklik” kervanının peşine takılmışlar...
İşsiz güçsüz kalmış pek çok Türk solcusu da odun kırıcının hınk deyicisi durumunda...
Elbet, belli bir çıkar ve makam için olmasa da, insanların görüşleri zaman içinde değişebilir. Siyasal konularda veya başkasında. Yıllar içinde belli şeyler birikir, kişiyi ya da örgütleri etkiler ve onlar günün birinde, niceliğin niteliğe dönüşmesi de diyebileceğimiz bir biçimde, görüş ve politika değiştirebilir. Bu doğal bir şeydir, bir tür yenilenmedir. Zaman içinde yanlışını fark ettiği, ya da koşullar değiştiği ve yenilenme gerekli ve zorunlu hale geldi halde, kendisini yenilemeyen kişi ve örgüt bir fanatiğe, dönüşür.
Nitekim biz de 1992’de toplanan 3. Kongremizde görüşlerimizi ve programımızı ciddi biçimde yeniledik.
Ama besbelli, yukardan beri sözünü ettiklerim böyle örnekler değil. Bu tür değişim kelebek olmak mıdır, yoksa hamam böceği mi, takdiri okurlara bırakıyorum.
Şu 50 yılı aşan siyasi hayatım boyunca böyle olaylarla çok karşılaştım ve doğrusu siyasetin bu tarafını çok iğrendirici buldum.
Koca bir toplumda çıkarlarını öne alan, paraya posta düşkün ve bunun için onurunu, ahlak kurallarını kolayca bir yana iten insanlar elbet olacak. Böyleleri çok da olabilir, bunda şaşacak bir şey yok. Ama beni şaşırtan böylelerinin neden, bir dizi risk taşıyan böylesi sol ve yurtsever partilere geldiğidir.
Bu tür partilerde genellikle baskı, tutuklanma, işkence, kaç-göç, yoksulluk bekler insanları; post ve rant değil. Bu tür partilerde yürümek için bir dava adamı olmak gerekir. Bu tür davalar fedakârlık, direnme ve kararlılık isten insandan.
Öyle olunca bu tür post ve para düşkünlerinin, bu tür zaaflar taşıyanların ne işi var ezilenlerin kurtuluşunu amaç edinmiş devrimci partilerde, diye düşünürüm.
Ama belli ki onların da yolu, yanlışlıkla da olsa sık sık düşüyor bu tür partilere... Ya da iyi bir adam günün birinde yolunu ve yönünü sapıtıp başkalaşıma uğrayabiliyor...
Şöyle bir rubaim vardı:
Hayvandan geldiğimiz pek doğru, ama atamız yalnızca maymun mu?
Kimisi dilsiz balıktır, saksağandan yapılmıştır kimisinin hamuru
Kimi yük altında eşek, kimi tilki, kimi kurttur, ulur durur
Kimi tavşan gibi ödlek, kimi yılan, kimi akrebin kuyruğu(*)
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020