Mustafa Karaalioğlu
Bütün gözler Türkiye ile ABD arasında nerede biteceği belli olmayan gerilime döndüğü için, beraberinde yaşanan ve bizi etkileyen diğer olayları olumlu/olumsuz kıymetlendirmek kolay olmuyor. Daha doğrusu gerilimin şiddeti her alanda dikkat dağınıklığına yol açmış bulunuyor.
Sondan başlayalım… Trump’ın danışmanı John Bolton, “Türkiye pastör Brunson’u koşulsuz serbest bırakırsa kriz hemen biter” dedi. Bu cümle, Ankara’dan yükselen “Bir papaz için stratejik ortaklığımızı tehlikeye atıyorsunuz” eleştirilerini tümüyle haklı çıkarmaya yetiyor. Bir başka ifadeyle ABD’nin Türkiye’yi bu vakayla değiştirebileceğini de gösteriyor. Gayet tabii ki Brunson ABD için çok önemli olabilir ve vatandaşlarını alabilmek için ağrılık koyabilirler ama bu bir müttefiki defterden silmek boyutuna varınca mantığını kaybediyor.
***
Öte yandan, bir aylık süreçte Türkiye’nin yaşadığı zarar dikkate alınırsa bir gün kriz bitse bile geride kalacak hatıranın bu kadar acı olmaması için daha sorumlu davranılmalıydı.
Eğer danışmanın tespiti doğruysa tabi… Yani, mesele sadece Brunson’un iadesinden ibaretse. Öyle değil de bu son vaka, Washington’da Türkiye’ye yönelik epeyidir devam eden antipatinin kilometre taşlarından biriyse tablo daha tatsız olacak demektir. Tatsızlık sadece kur artışı, faiz yükselişinden değil. Onlar elbette önemli ama daha önemli bir süreç var. Bu gerilim kronikleşirse Türkiye, 24 Haziran’la açtığı beyaz sayfayı değerlendirmekte zaman ve kaynak kaybedecek demektir. Unutmayalım ki şimdi rahip krizinden başka mevzu konuşulmuyor olsa da hemen öncesinde bu ülkede sistemi değiştiren ve ilk başkanı belirmeyen bir seçim yapılmıştı. Hedefler, gelecek planları ve daha iyi bir ülke perspektifi vardı. Kriz nedeniyle, o konuşmayı birden kesmiş olmamız bu gerçeği ve sorumluluğu değiştirmiyor.
Tıpkı, ABD ile yaşanan kriz nedeniyle bir sabah kalıp Rusya-Çin (ilaveten İran, Hindistan vs) ittifakının üyesi olmayacağımız gibi. Neden? Çünkü böyle bir siyasi, ekonomik, sosyal ittifak yoktur. Ne Rusya Çin ile bu çapta bir ittifak halindedir ne de diğerleri iki büyük ülkeyle ortak olmak gibi bir düşünce taşımaktadır. Herkesin derdi üç beş kuruş daha fazla kazanabilmek… Demokrasi ile yaşayanlar bunu Avrupa Birliği ile yapıyor, demokrasiden uzak duranlar ise Rusya, Çin veya kimi bulurlarsa…
***
Nitekim, Türkiye’de de krizin ilk zamanlarında heyecanla bir doğu rüzgârı esti ama Almanya ve diğerleri devreye girince de birden diniverdi. Makul olan galip geldi… Makul olan AB markasının gücü değil; aynı zamanda, Rusya ve Çin’in ve de o hatta fırsat kollayan ülkelerin Türkiye’ye Avrupa’dan kazandığını hiçbir şartta veremeyecek olmasıdır. Çünkü böyle bir kaynağa, ekonomiye, pazara ve paraya sahip değildirler. Tabii en başta hukuk, demokrasi ve bütün insani hakları ve sivil toplum kuralları eksiktir. Kaynak veremeyecek olmaları bir yana Rusya ve Çin tek taraflı ticari üstünlükleri (enerji ve ucuz üretim) sayesinde alabildiklerini alma peşindedirler.
Evet, herkesin derdi parasını denkleştirmek, vatandaşının karnını doyurmak… Bizim ilaveten her yıl giderek büyüyen finansal açığımızı fonlamak için de para piyasalarına akredite olmak ve o piyasalara mümkün olan en az problemle ulaşmak gibi bir derdimiz daha var.
Demokrasi olmayan pazarda para yok denecek kadar azdır, demokrasi ile çalışan pazarda para daha çok ama kurallardan sapmak maliyetlidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025