Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları

Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Tüm Yazıları
Muhalefet aranıyor
4.08.2011
3439

Mumun zayıf, titrek ışığında muhalefet bulma şansı 28 Şubat ile yitirilmişti. Söyledikleri her zaman doğru olmasa da, politika yapmaktan çok ilkeler vazetmeyi politika sansalar da ruhuyla düzene muhalefet eden bir sol muhalefet bu tarihe kadar yine de varolmuştu. Solumsu ve sol, demokratik muhalefetin ortak paydası 12 Eylül dikta rejimini bütün kalıntılarıyla birlikte temizlemekti. O tarihlerde kimsenin aklına asker savunusu yapmak gelmezdi.

Nasıl gelsin, 12 Eylül karabasanını yaratanlar, asli failler askerlerdi, siviller değil. Ve bu karabasan işkenceleri, faili meçhulleriyle hâlâ herkesin rüyalarına giderek kadar canlıydı, eskimemişti. Hapishanelerde 12 Eylülzedeler yatmaktaydı, yurtdışında, hâlâ ülkesine dönmeyi bekleyen politik göçmenler çok sayıdaydı. (Bu arada 31 yıl sonra ülkesine dönen Kemal Burkay’a, eski bir politik göçmen olarak hoşgeldin diyorum.)

Bu dediklerim tarih-i kadimde kalmış şeyler değil, 1990’ların ikinci yarısında olanlardır. Bu tarihte, dünyada duvarların yıkılmasıyla başlayan soğuk savaş sonrasının değişim rüzgârları yeni dünyaya ivme veriyordu. Tekelleşmiş eski dünya hızla tek dünyaya akıyordu. Tekelleşmeden tekleşmeye... 1950’lerde, ulus-devletlerin yeni biçim aldığı “Güvenlik devleti modeli” de artık bu rüzgârlara dayanamıyor, çözülüyordu.

 


Sincan’da tanklar

1950’den buyana bizde tarihin akışını ya da kesintisini tanklar belirledi hep. 27 Mayıs’ta tanklar, 12 Mart, 12 Eylül’de tanklar ve 28 Şubat’ta (2 şubat) yine tanklar. 28 Şubat tarihte bir dip not gibi dursa da aslında bir askerî darbe ayarında bir olaydı (post-modern darbe). Ve günümüzde yaşadığımız depremlerin ilk fay kırılması. 28 Şubat aynı zamanda bir kısım demokratik, sol muhalefetin de ruhunu militarizme teslim etmesinin tarihidir. Bu teslim şu slogan altında oldu “Ne Refahyol, Ne hazırol”. Sivil bir hükümeti korumak yerine sol “nötr” kalmayı tercih etti ama bu nötrlük, gerçekte tarafsızlık değildi ve darbecilere güç verme sonucunu doğurduğu gibi daha kötüsü son derece tehlikeli bir geleceğin habercisiydi de. Daha sonra adım adım gayet başarılı biçimde uygulanan bir plân doğrultusunda toplum militarize edildi ve militer yani asker muhibbi bir” sol” ve solumsu ortaya çıktı.

 


Demokrasiye balans ayarı

21 şubatta Washington’daki Türk-ABD Konseyi’nin balosunda o zamanki Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir Sincan’da yürütülen tankların amacını açık biçimde dile getirdi.“Sincan’da demokrasiye balans ayarı yaptık” deyiverdi. Değişen dünyayı yakından izlediğine hiç kuşku olmayan askerî kurmayların değişen dünyaya göre yeni bir strateji belirlediklerine kuşku yok. Değişen dünya konjonktürü içinde darbelerin destek görmesi imkânsız değilse de artık zordu, hele AB süreci içinde olan bir ülkede...

 
Darbe yerine balans ayarları yapılacaktı ama bunun için askerin gücü tek başına yetmezdi, sivil desteğe ihtiyaç vardı. Bu ise yüksek yargı ve merkez medya idi. Asker muhibbi bir kamuoyu da yaratılmalıydı.

Toplumun ve solun militarizasyonu bir MGK toplantısı kararlarıyla başladı. Tarihinin en uzun toplantısını 28 Şubat 1997’de yaptı MGK. 8,5 saat sürmüştü. Kararları biliyoruz. Özü “Laik Cumhuriyet tehlikede, harekete geçilmelidir”. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı Türkiye’de savunma konsepti içinde önceliğin değiştiğini şimdi önceliğin iç güvenliğe kaydığı ve önceliğin laik rejime yönelik irtica tehdidi olduğunu açıkladı. MGK kararlarını DİSK, Türk-İş, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu ve bir dizi başka sözde sivil toplum örgütleri ve bir kısım sol destekledi. Sonuç: Sivil hükümet düşmüştür.

Devamı derin devletin ayarlaması altındaki sözde sivil hükümetler dönemidir ki, bu dönem en acımasız, en kalleşçe cinayetlerin yaşandığı, oluk oluk kanın aktığı, 17 bin faili meçhulün olduğu bir dönem oldu. Susurluk Çetesi’yle derin devletin ucunu gördük. Silahlı Kuvvetler Kuzey Irak’a yönelik en büyük sınırötesi harekâtı 1997’de başlattı.

Birkaç gündür emeklilikleriyle polemiklere neden olan üst rütbeli subaylar işte bu balans ayarı stratejisinin kurmaylarıdır. Bu toplu istifa olayı bu stratejisinin de sonunun ilânıdır. Mesele bu denli açıkken demokrasi ayarları bozulduğu için kimileri hedefi hâlâ şaşırıyor, muhalefet etme adına bindikleri dalı kesiyorlar.


Türk, Kürt demokratları, BDP, sol, hepimiz neye karşı muhalefet edilmesi gerektiğini ancak tarihin güçlü projektör ışığı altında doğru olarak görebiliriz, yalnızca dibini aydınlatan mum ışığında değil.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar