Şahin ALPAY

MHP büyümek istemiyor mu?
23.06.2015
2755

 CHP ile MHP'nin “ruh ikizleri” olduğunu, henüz güç kirlenmesine uğramadığı yıllarda dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan söylemişti. Haklıydı. CHP ve MHP Türkiye'nin Kemalist partileridir. Biri Kemalizm'in otoriter laiklik, ötekisi otoriter kimlik politikalarının temsilcisidir. İki parti de çeşitli yenilenme çabalarına sahne olmalarına rağmen, temel Kemalist vasıflarını geride bırakıp, siyasetin geniş kesimleri kucaklayan ana akımı olmayı başaramadı.

Oysa temel gerçek şu ki, askerlerin 27 Mayıs'tan 28 Şubat'a uzanan bütün ihya çabalarına rağmen otoriter Kemalist politikalar uygulanamaz hale geldi. Kemalizm'in demokratik siyasetin, parlamentonun dışında bırakmaya çalıştığı İslami akım kendini yenileyerek üç dönem tek başına iktidar oldu; Kürt siyasi hareketi de kendini yenileyerek büyüyor, bu seçimde oy oranını ikiye katladı. Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, otoriter laiklik politikalarını gözden geçirme yolunda kimi mahcup adımlar attıysa da, askeri vesayetçilikle bağlarını koparma, inanç özgürlüğünü içtenlikle savunma konularında toplumu ikna etmeyi başarmaktan uzak. Oy oranı yüzde 25 ile yerinde sayan CHP, Türkiye siyasetinde dar bir alana sıkışıyor. Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP, siyasette şiddetle arasına çizgi çizmekte hayli başarılı olduysa da asimilasyoncu, tek – kültürcü kimlik politikalarında ısrar ederek aynı konumu paylaşıyor. Bu seçimde AKP'ye tepki oylarıyla oy oranını birkaç puan arttırarak yüzde 17'ye çıkardı, ama mevcut politikalarıyla ulaşabileceği sınıra dayandı.

Oysa 7 Haziran seçimleriyle birlikte Türkiye siyasetinde yeni bir gerçekle karşı karşıyayız. Temel hak ve özgürlüklere sahip çıkan politikalarla 2002'den itibaren siyasetin merkezine oturan AKP, üçüncü iktidar döneminde temel hak ve özgürlüklere sırt çevirerek gerileme dönemine girdi. Rotasında çok büyük bir yenilenme yapması, 2011 öncesinin toplumun hemen bütün kesimlerini kucaklayıcı politikalara dönerek siyasetin merkezindeki yerini koruması artık beklenmiyor. AKP'nin boşalttığı siyasi merkezi kim dolduracak; hangi parti ya da siyasi akım toplumu kucaklayan politikalara sahip çıkarak büyümek imkanı bulacak? Bu, Türkiye siyasetinin önünde duran belki en ciddi soru.

Bu soruya MHP açısından bakarsak, şurası muhakkak ki, MHP eğer büyümek, olgunlaşmak ve toplumdan gördüğü desteği arttırmak istiyorsa, Kürt sorununa yaklaşımını gözden geçirmek zorunda.  Nüfusun çok önemli bir parçasını oluşturan Kürt yurttaşların ortak talepleri, varlıklarını inkar eden yurttaşlık tanımının anayasadan çıkması, anadilde eğitim hakkının tanınması, ülke çapında yerinden yönetim reformu yapılması. Türkiye bu talepleri karşılamadan ne barış ve huzur bulabilir, ne de bütünlüğünü koruyabilir.

Siyasi partiler yaygın önyargılara sarılarak her zaman kendilerine siyasette bir yer bulabilirler; ama o önyargıların günün ihtiyaçlarına uygun olarak geriletilmesine öncülük etmeksizin büyümek ve ülkenin kaderinde etkili olmak imkanı bulamazlar. Çok – partili siyasi hayatımızın temel bir gerçeği, temel hak ve özgürlüklere sahip çıkan partilerin büyüdüğü, bunlara sırt çevirenlerin gerilediği.

Sadece Kürtlerin değil ayrımcılığa uğrayan bütün kesimlerin hak ve özgürlüklerini savunan yeni politikalarıyla HDP, Kürt siyasi hareketinin şiddetten arınması ve ülke bütünlüğünün güven altına alınması açısından çok büyük bir şans. İç barışın tesisine ve ülke bütünlüğüne önem veren MHP dahil herkesin HDP'yi bu çizgide ilerlemeye teşvik etmesi gerekmez mi?

MHP'nin 7 Haziran sonrasında HDP ile her türlü işbirliğine hayır diyen politikası, Türkiye'nin temel ihtiyaçlarına ters düştüğü gibi, partiyi marjinal kalmaya mahkum ediyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar