Şahin ALPAY

‘Paralel' hukuku yıkmanın bahanesi
17.10.2015
1631

 AKP iktidarının 17/25 Aralık Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının iddialarına cevabı, bu soruşturmanın yargı ve emniyet içinde örgütlenmiş, Fethullah Gülen'den talimat alan bir “paralel yapı”nın (Türkiye'nin kalkınıp güçlenmesini çekemeyen dış güçlerle, bir “üst akıl” ile işbirliği yaparak) hükümete karşı bir darbe girişimi olduğunu ileri sürmek ve bu iddiayla soruşturmayı örtbas etmek için gerekli tüm önlemleri almak oldu.

AKP iktidarı bu iddiayı giderek, gerçekte kendi yaptığı reformlarla güçlenme yolunda olan hukuk devletini adım adım yıkmak için bir bahane, bir araç olarak kullandı.

“Paralel yapı” iddiasının “bir safsatadan ibaret” olduğu teşhisini ilk kez Yargıtay onursal başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk dile getirmişti. (CNN-Türk, 10 Mart 2014) AKP iktidarının bu iddiayı olduğu kadarıyla hukuk devletini adım adım tahrip için nasıl kullandığını bugüne kadar en iyi gösteren de Özgürlük Araştırmaları Derneği için kaleme aldığı “Hukukun Üstünlüğü ve Türkiye” başlıklı raporla anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Erdoğan oldu.

Rapordan şu tesbitleri aktarıyorum: “İddia edilen türde bir yapılanmanın varlığı (bu amaçla kurulan ‘proje mahkemeler' ile değil) ancak hukuka uygun olarak yürütülecek yargısal süreçlerle ortaya çıkarılabilir… Yargının olağan işleyişine izin verilmemiş, ilgili görünen herkese peşinen suçlu muamelesi yapılmıştır… Suçun şahsiliği ilkesi yok sayılarak toptancı cezalandırma yoluna gidilmiştir. Bütün bir Cemaat, hatta ona sempati duyan ve duyduğu rivayet edilen herkes baskı altına alınmıştır… ‘Paralel yapının tasfiyesi' ucu hükümetle uyumlu davranmayan her kesimden kişi ve gruba uzanan kapsamlı bir cadı avına dönüşmüştür… Hükümet, devlet içinde ‘paralel yapı'nın varlığını ucu kendisine uzanan büyük yolsuzluk iddialarının ortaya çıkmasıyla birlikte, Aralık 2013'te birdenbire keşfedivermiştir… Bu durum ‘paralel yapı' iddialarının inandırıcılığını son derece zayıflatmaktadır… Böyle bir yapının varlığı gerçekse, bu kendi iktidar döneminde gerçekleştiğine göre bundan en başta AKP iktidarının sorumlu olması gerekir… Gerçekte yapılmak istenenin ‘paralel yapı' bahanesini kullanarak Gülen Cemaati'nin sivil alandaki varlığını da tasfiye etmek ve genel olarak muhalefeti sindirmek olduğu kuşkusu doğmuştur… (Yapılanların) sivil alanı da devlet (parti) kontrolü altına alma stratejisinin bir uygulaması olduğu akla gelmektedir… İktidar Gülen cemaatini ulusal güvenlik için tehdit teşkil eden bir ‘terör örgütü' olarak (anayasa üstünde bir referans olarak gösterdiği) ‘Kırmızı Kitap'a geçirmekte bile beis görmemiştir. AKP iktidarının bu yolla hukuki kavram ve terimleri saptırdığı açıktır… İktidarın derdinin “devlet içindeki paralel yapı”nın tasfiyesi olduğundan kuşku duymamızın başka bir kanıtı da, bu bahaneyle oluşturulan mekanizmaların bütün muhalifler için uygulamaya konulmuş olmasıdır… Başbakanın tüm muhalefet partilerini yasa dışı örgütlerle irtibatlı göstererek ‘üç parti ve üç paralel örgütle' mücadele ettiklerini söylemesi de parti devleti dışındaki her kesimin vatan hainleri sınıfına dahil edildiğini göstermektedir.” (s. 23 – 24)

Özgürlük Araştırmaları Derneği'nin yerli ve yabancı siyaset bilimci ve kamu hukukçularının katıldıkları “İstanbul Hukuk Devleti Konferansı” dolayısıyla edindiğim bu raporu, Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin güven altına alınması kaygısı olan herkese kuvvetle tavsiye ediyorum. Bu vesileyle başkanlığını Doç. Dr. Bican Şahin'in yaptığı Özgürlük Araştırmaları Derneği'ne bir önerim de var: Türkiye bugünkü hukuk devleti yıkıntısıyla başbaşa kalamaz. Hukuk devletini ayağa kaldırma çabası er geç gündeme gelecek. Bunun için anayasa ve yasalarda yapılması gereken asgari değişikliklerin bir dökümünün yapılması büyük ihtiyaç.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar