Taha Akyol
YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç her yıl üniversitelere ‘başarı karnesi’ verileceğini açıkladı. Çok istiyorum ki bu son derece önemli girişim medyada soğukkanlılıkla, akademik dille tartışılsın. Aşırı derecede politize olan, düşman kamplar gibi kutuplaşan toplumumuzda biraz da insanlara asıl beka meselemizin eğitim ve hukuk olduğu anlatılsın...
Evvela şunu önemle belirtmek isterim: Üniversitelerde geçerli tek ölçü akademik liyakat ve akademik etik olmalıdır. Siyaset, ideoloji, yandaşlık, akrabalık, eş dost ve çıkar ilişkileri gibi faktörler ne kadar etkili olursa, üniversite o kadar yozlaşır.
Dünden dersler
Osmanlı medreselerinin çöküş sebeplerinden biri, o zaman “performans denetimi” bilinmediğinden, giderek liyakatin kaybolmasıydı. Modern bilimlerin fark edilememesi bir tarafa, hükümdarın ve çevresinin gözüne girmek, çoluk çocuğa makam vermek, eş dost atamak gibi davranışlar Osmanlı medresesini kendi çizgisinde de çöküşe sürüklemişti.
17. yüzyılda Hezarfen Hüseyin Efendi bu gibi sebepler yüzünden medresenin bozulduğunu anlatırken okumayan, kitap yazmayan sözde âlimlerin çokluğundan yakınıyordu: “Zamanede okumak yazmak vâdileri bilkülliye (tamamen) metruk olmuştur…”
Tabii çağımızda çok değerli devlet ve vakıf üniversitelerimiz vardır. Ama tarih ve dünya pratiği göstermektedir ki, siyasi ve ideolojik yandaşlık, eş dost kayırmacılığı gibi davranışlar ve baskılar bilim hayatına çok zarar vermektedir.
Prof. Joseph Sziliowicz YÖK öncesi üniversitelerimiz hakkındaki raporunda siyasallaşma ve ideolojinin “akademik hayatı gerçekten imkansız hale getirdiğini” yazmıştı.
‘Seçkinci’ yaklaşım
Prof. Saraç’ın açıkladığı ölçülere biraz da bu gözle baktım; üniversitelerde siyasallaşmaya, kayırmacılığa mı, yoksa akademik kalite yükselmesine mi yol açacak?..
Üniversitelerin başarısını ölçmek üzere Prof. Saraç’ın açıkladığı “5 ana başlık”şunlar: Eğitim ve öğretim… Araştırma geliştirme, proje ve bilimsel yayın… Uluslararasılaşma… Bütçe ve finansman… Topluma hizmet…
Bu başlıklar altında 42 gösterge yer alıyor: Öğrencilerin mezuniyet sonrası merkezi sınavlardaki başarısı, doktora çalışmaları, akademik ödüller, yayınlar, Ar+Ge çalışmaları, projeler, uluslararasılaşma yani yabancı öğrenci ve öğretim elemanı sayısı, teknokentlerde öğrenci sayısı…
Prof. Saraç, “popülist ve pragmatist yaklaşımlardan uzak durmak gerektiğini”söylüyor, “YÖK olarak başarı odaklı seçkinci bir yaklaşımla konuya baktıklarını”belirtiyor.
Siyasette seçkincilik anti demokratiktir fakat merhum Mümtaz Tarhan hocamızın elli yıl önce yazdığı gibi, akademik hayat elbette ‘seçkinci’ olmalı, ülke kalkınmasına lokomotif olacak seçkinleri yetiştirmelidir.
İşte YÖK, “100/2000 Projesi” ile Türkiye’nin geleceği yani bekası için gerekli olan öncelikli bilim dallarını özel burslarla teşvik ediyor: Nanoteknoloji, yenilenebilir enerji, doku mühendisliği, sürdürülebilir etkin tarım gibi dallarda başarılı doktora öğrencilerine özel burs veriyor. Böyle 2000 öğrenci doktora yapıyor.
Reform ihtiyacı
Makro düzeyde, YÖK’ün asıl bu işlere bakacak bir koordinasyon ve kalite kontrol organı olması, üniversitelerin tek tip olmayıp çeşitlenmesi, akademik özgürlüklerin eksiksiz gerçekleşmesi, YÖK’te siyasi atamaların değil, yine liyakate göre akademik camianın yüksek oranda temsili gibi reformlar lazımdır.
Bunu yıllardan beri yapamadık.
Bugünkü durumda Prof. Yekta Saraç’ın başlattığı “araştırma üniversiteleri”uygulaması ve açıkladığı ‘karne’ kıstasları titizlikle uygulanabilirse siyasi ve ideolojik kadrolaşma, eş dost kayırma, düşük kalite gibi marazlar zamanla asgari düzeye iner…
Akademik kalite de yükselir.
Açıklanan 42 kıstasın tamamı isabetli midir? ‘Kontenjan doldurmak’ bir akademik kıstas mıdır? Araştırma üniversiteleriyle normal üniversitelerin, ‘ulusal’ üniversitelerle bölge kalkınması amaçlı üniversitelerin farklı kıstaslarla ölçülmesi de gerekir.
Bu konular akademik camiada çok sesli müzakerelerle olgunlaştırılmalıdır.
Prof. Saraç’ın başlattığı programlar kamuoyunca desteklenmeli ve nasıl uygulandığı kamuoyunca denetlenmelidir.
Diyorum ya, Türkiye’nin bekası eğitim ve hukuktadır.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025