Tuncer KÖSEOĞLU
İlk sözü “Ben bitki değilim” oldu. Tekrar tekrar aynı şeyi söyledi: “Ben bitki değilim… Ben bitki değilim…” Bunu ilk söylediğinde 26 yaşındaydı ve ilk kez biri onunla işaret diliyle iletişim kurmuştu.
Polonyalı Mateusz bebekken beyin felci geçirerek yatalak kaldı. Mateusz’un anne ve babası ona normal bir insan gibi davranmayı tercih etseler de götürdükleri doktorlar için umutsuz bir vakaydı. Mateusz’la iletişim bile kurulamazdı doktorlara göre.
Üç çocuklu ailenin ortanca çocuğu olan Mateusz “sihirbaz” diye tanımladığı babasından yıldızları öğrendi. En çok sevdiği şey cam kenarında durup, yıldızlara bakarak babasından yıldızların hikâyelerini dinlemek oldu. Evin geçimin sağlamak için terzilik yapan annesine provaya gelen kadınların soyunması da Mateusz’un sevdiği şeylerdendi. Özellikle kadın memelerine takıntılıydı. Ona göre Tanrı’nın en büyük buluşu “yıldızlar ve kadın göğüsleriydi”.
Büyüdükçe hayat daha da zorlaşmaya başladı Mateusz için. Çevresiyle iletişim kurabilmek için kendisini bir yerlerden atması, hırıltılı sesler çıkarması gerekiyordu. Bir keresinde çekyatın altına düşen annesinin broşunu almak için kendini tekerlekli sandalyeden atmış, sırt üstü oraya gitmeye çalışmıştı. Annesi ona sarılarak sakinleşmesini sağlasa da broş orada kalmıştı. Kimse bilemedi Mateusz’un ne istediğini; davranışlarıyla bitki olmadığını çaresiz bir şekilde kanıtlamak isterken Polonya’da büyük bir devrim gerçekleşiyor ve sendikacı Lech Walesa komünistleri devirerek iktidara geliyordu. Şehirdeki kutlamaları izlemek isteyen baba, Mateusz’a kapının bozuk kilidini vererek “Beni bekle. Kilit alıp geleceğim” diyerek çıktı. Gece olduğu halde gelmeyen babasını sırtüstü kapıda bekledi. Baba geç saatte eve geldi ama dış kapının anahtarı yoktu. Evin dış cephesine kurulu iskeleye tırmandı babası. Mateusz sırt üstü sürünerek cama geldi. Baba yine o “sihirli” numarasını yaparak ensesinden çıkardığı kapı kilidini Mateusz’a gösterdi. O sırada havai fişekler patladı ve baba yok oldu. Mateusz sanıyordu ki “Yıldızları patlatan adama” kimse bir şey yapamazdı. Ama bu, babasını son görüşüydü.
Mateusz büyürken annesi de yaşlanmıştı. Ve onu bir yerden bir yere taşımakta güçlük çekiyordu. Bu arada kardeşi denizci olmuş, denizlere açılmıştı. Ablasının evlendiği adam ise “özürlü” biriyle yaşamak istemiyordu. Mateusz’u akıl hastanesine götürdüler. Delilerin arasında hiçbir iletişimi olmayan bir deliydi artık. Onu akıl hastanesine götüren annesini affetmedi. Ziyarete geldiğinde kafasını çevirdi. Merkezde tek eğlencesi kendisini besleyen kadınların memelerine bakıp onlara puan vermek olmuştu. Zaman içinde merkezde kalan diğer hastaları sevdi, onlar da Mateusz’u. Merkezde yaşadığı en büyük işkence kendisine yatarak yemek verilmesiydi. Bunu anlatabilmek için dudağını ısırmaya başladı. Isırarak parçaladı dudağını. Bir gün fark ettiler bunu. Mateusz beni anladılar diye sevindi önce. Fakat bedelini ağır ödedi. Kendisine zarar vermesin diye üst dişlerini söktüler…
Bir gün merkeze orta yaşlı bir kadın geldi. Elinde kalın bir dosya. İşaret dilini öğretiyordu hastalara. Hastalarla işaret diliyle anlaşmayı. Mateusz’la ilgilenmedi kadın. O zaten hiç iletişim kuramıyordu. Kendini kadına fark ettirmesi epey bir zaman aldı ve sonunda başardı. İşaret diliyle kurduğu ilk cümle “Ben bitki değilim…” oldu. Bunu birine söyleyebilmek için tam 26 yıl beklemişti Mateusz…
Polonyalı yönetmen Dawid Ogrodnik’in gerçek bir hikâyeden yola çıkarak çektiği film “Hayat Çok Güzel / Che Sie Zyc” beni derinden sarstı. Belki de bu sarsıntı yüzünden uzunca filmi yazdım. Sağlıklı bir insan olarak yaşamanın kibri tuzla buz oldu filmi izlerken. Bununda ötesinde, toplum olarak beyin felci geçirdiğimizi düşündüm. Her türlü iletişim yöntemini kullansak da faydası olmuyor. Hep karşımızdakinin bizi anlamasını bekliyoruz. Haklılığımızdan kuşkumuz yok çünkü. “Dokunma bana” diye haykırırken başkalarına dokunmayı kendimize hak görüyoruz. Anlaşılmayı beklerken, karşımızdakini anlamayı çoktan bir tarafa bıraktık. Anlaşılmadıkça öfkemiz büyüyor, nefretimiz çoğalıyor. Şiddet kendimizi ifade edebileceğimiz meşru bir yol haline geldi artık. Giderek bir şiddet sarmalının içinde bocalarken, iletişim kurmak, anlamak karşımızdakini anlamsız bir kavram haline geldi.
Toplum olarak beyin felci geçirmek sanırım böyle bir şey olmalı.
Evet; biz bitki değiliz. Karşımızda ki de. Bunu anlayabilmek için konuşmayı unutup, işaret dilinden başlamak gerekiyor belki de…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hasat zamanı!
14.12.2023 - Sopa havucu yendi
20.05.2023 - İktidarın savaştan çıkardığı ganimet, zeytinlikler
7.03.2022 - Savaş…
1.03.2022 - Karadeniz yolculuğu…
14.02.2022 - Buzlar çözülmeden…
28.01.2022 - Kesilen kuzular ve kutsallar…
24.01.2022 - Çözüm Süreci’nden Semra Güzel’e
12.01.2022 - Pitbull’lar, Türkler (beyaz) ve sokak hayvanları…
29.12.2021 - Kişisel bir ‘kur’ hikâyesi
20.12.2021
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Nihat Taştan
Tarih tekerur eder derler ya doğrudur. ve doğru algılamak gerekir elinize sağlık
ali uzun
O konularda da yazıyorum Sayın Veysel Abiciğim.FİSKOBİRLİK YENİDEN TOPARLANABİLECEK Mİ? Başlıklı yazımda bu konulara öz eleştiri de getirdim.
veysel saka
Ali arkadaş bir dakikada resmi tarih öğretmeni oldun.Oysaki senin üretken projeci biri olduğunu biliyorum calışıp didindiğinide ,Okadar çok sorunların varlığı yanında tarih öğretmenliğin akp liliğe şayan sanırım.iki ay önce 6 lira olan fındığın şimdi neden 4 lira olduğu ile ilgili bir yazı yazssan(tepki alırım diyemi yazmıyorsun)lisanslı depo ürün borsası fındığa özel buğdayda celtikte mısırda destek devam ediyor ya fındık ta neler oluyor akp li ihracat cı büyük tuçcarların belrlediği fındık!!?
Erkan Temel
Yaklaşık 4.000 vakıf eserinin ihya edildiği Ak Parti iktidarında Akçakocanın tarihi miraslarına sahip çıkılacaktır diye ümüt ediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğü marifetiyle Akçakocanın değerleri geleceğe kazandırılabilir. Evet, katılıyorum; restorasyon bekleyen bir tarihi eser turistik tesis yatırımlarından daha önemlidir.