Yıldıray OĞUR
Nuray Mert, “Veda ediyorum” başlıklı bir yazı yazarak artık yazı yazmayacağını açıkladı.
Yazının finali okuyan herkesin içine oturmuştur:
“Sadece, kendi adıma da ülkem adına da artık korkuyorum. Kendi adıma, soluğu cezaevinde alırsam kedilerime kim bakar diye korkuyorum. “Torun” saydığım, yeğenimin küçük kızından ayrı kalırım diye korkuyorum. Geçirdiğim ölümcül hastalığın izleri, sağlık durumum, yaşım itibarıyla tahammülüm, mecalim bitmek üzere diye korkuyorum. Ülkem adına, bir karanlık tünelde nereye gittiğimiz meçhul hale geldiği için korkuyorum. O küçük kız için korkuyorum. Gocunulacak yanı yok, insan korkan bir varlıktır.
Sonuçta bu nedenle ve başıma açılan son davada sonuç ne olursa olsun, hep bir vatandaşlık görevi olarak gördüğüm ülkeme ilişkin siyasi yorum yazısı yazmaya, görüş bildirmeye son verme kararı aldım.”
Mert’in “başıma açılan son dava” dediği dava içerik olarak ciddiyetsiz olsa, sonuçları itibarıyla ciddi olacak bir dava: Nuray Mert, “terör örgütüne üye olmak” la suçlanıyor.
Nuray Mert’i ömründe bir kere görmüş biri, birkaç yazısını okumuş bir okuru bile bırakın iktidara yakın isimlerin bile saçmalık dediği terör örgütü üyeliği, herhangi bir örgütün üyesi olmayacak nevi şahsına münhasır, enaniyeti kuvvetli biri olduğunu bilir.
Asla bir örgüte, bir gruba, bir cemaate, bir fikri kesime üye olmayacak, belki kendi başına bir örgüt kuracak karizması olan bir kadın yazardan bahsediyoruz.
Davanın gerekçesi Mert’in de aralarında bulunduğu bir grup kadın gazetecinin 2014’te Suriye’nin Kürt bölgesini ziyaretinde çekilmiş bir fotoğraf.
Bu yüzden Mert hakkında yurtdışuna çıkış yasağı verildi.
Peki 11 yıl sonra nereden çıktı bu ziyaretten bu davayı açmak?
Onu da Nuray Mert’ten okuyalım:
“Mart ayı başında, Ramazan’ın ilk günü, Akit TV’de bir programa davetliydim. Eşin dostun uyarılarına kulak asmadım, hangi mecra olursa olsun ayırt etmemek gerektiğini düşündüm, programa katıldım. Program boyunca ısrarla Kürt meselesi ile ilgili görüşlerim, zamanında başıma iş açan eski görüntüler, çarpıtılmış konular gündeme geldi. Bir kez daha tüm samimiyetimle görüşlerimi izah etmeye çalıştım. Bundan hiç rahatsızlık duymadım. Ne büyük bir gaflet!
İşaret fişeği miydi, uğursuz bir alamet mi bilmiyorum ama ertesi gün de, Oda TV denilen mecra, bu programın tepki toplayacak bölümlerini kapsayan bir haberini yapmış. Biri İslamcı, biri ulusalcı, birbirinden uzak gibi bilinen iki mecra, bilerek veya bilmeyerek beni hedef haline getirebilecek noktada buluşmuş. Nitekim, iki buçuk hafta sonra hakkımda 2014 yılında, bir kadın gazeteciler ziyareti çerçevesinde, Suriye’nin Kürt bölgesinde çekilmiş bir fotoğrafa dayanarak “silahlı örgüt üyeliği” ithamı ile ağır ceza davası açıldığı tebliğini aldım. Nasıl bir iştir, anlamak zor. Kim benim değil silahlı, herhangi bir örgüt üyesi olabileceğime ciddi ciddi inanır akıl yürütmek mümkün.”
Akit TV’de Muharrem Çoşkun’un programına konuk olan Mert’e, programda eski açıklamalarının arşivi açılmış.
Onlardan biri de 2013’de Urfa’da bir panelde söylediği “PKK terör örgütü değildir” açıklaması.
Nuray Mert, programda neden böyle düşündüğünü anlatmış. PKK’nın terör eylemlerini övmek suçtur ama tanımlama yaparken devletin tanımlamalarını yapmak zorunda değilim. Hamas’a da birileri terör örgütü diyor. Onlar ve o harekete oy veren milyonlarca insan terör örgütü olarak görmüyor” demiş.
Ertesi gün ODA TV bu programın videosunu almış, “Nuray Mert: PKK terör örgütü değildir, pek çok insan özgürlük hareketi olarak görüyor” diye haber yapmış.
İçine de FETÖ’ye de terör örgütü demiyordu diye bir de köşe açmış.
2013’de söylense kimsenin dönüp bakmayacağı ama 2025’de ihbar dilekçesi gibi bir haber ortaya çıkmış.
Anlaşılan 10 yıldır gözlerden ırakta olan Nuray Mert’i tanımayan, ODA TV okuru yeni bir savcı da haberi okuyup kızmış.
PKK, terör örgütü değildir açıklamasından terör örgütü üyeliği davası açılamaz. En fazla terör propagandası davası açılır.
Biraz search yapıp 2014 yılında Nuray Mert’in bir grup gazeteciyle Rojava’ya ziyaretinden bir fotoğraf bulup terör örgütü üyeliği davası açmış.
Peki neymiş bu ziyaret?
Aralarında BDP ve CHP milletvekillerinin de olduğu sivil toplum örgütleri, sendika temsilcileri ve gazetecilerden oluşan 25 kişilik bir kadın heyeti Ezidilere yönelik katliamlara dikkat çekmek için Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ve Rojava’yı ziyaret etmişler. Ezidilerin kaldığı Duhok ve Zaho’daki kampları, Rojava’daki Ezidi kampını, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamentosu’nu ve son olarak IŞID’in saldırısında boşaltılıp yeniden kurtarılan Mahmur kampına gitmişler.
Bu gizli değil, hakkında giden gazetecilerin yazılar yazdığı bir ziyaretmiş.
Daha da önemlisi ziyaretin tarihi.
Ziyaret Eylül 2014’de olmuş.
Yani Çözüm Süreci’nin ortasında.
Peki, Nuray Mert’in Rojava’ya gittiği için terör örgütü üyeliğiyle suçlandığı geziden sonra Ankara’ya kim gelmiş?
4 Ekim 2014 günkü gazetelerden okuyalım:
“Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün kuşatma altında tuttuğu Kobani'de çatışmalar sürerken Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim, Ankara’ya geldi. Ancak Müslim’in, Ankara’da Türk hükümet yetkililerinden kimlerle görüştüğü netleşmedi.”
İşte böyle.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025