Yıldıray OĞUR
Almanya seçimini yaptı.
Ama sandıklar açılmadan bile ortada net bir sonuç vardı:
Bundan sonra hem dünya hem de Alman siyasetinde Merkel diye bir nirengi, referans noktası var artık.
Merkel’in Alman siyasetinde bıraktığı etkiyi seçim sonuçlarında bile görmek mümkün.
Belki burun farkıyla ikinci gelen CDU, muhtemelen 16 yıllık uzun iktidarının sonuna geldi ama kazanan SPD’nin üzerinde bile Merkel’in gölgesi var.
Seçimi birinci bitiren SPD, bundan iki ay önceki anketlerde üçüncü sıraya düşmüş, eriyen bir partiydi.
Partiyi ayağa kaldıran Başbakan adayı Olaf Scholz oldu.
Halbuki Scholz, bundan iki yıl önce yapılan SPD kongresindeki liderlik yarışını kendisini fazla “ılımlı”, “merkezci” bulan partinin sol kanadına karşı kaybetmiş bir siyasetçiydi.
Koalisyon hükümetinde Merkel’in Finans Bakanı olan Scholz’u seçimlerde partisinden daha fazla desteğe ulaştıran tam da bu “ılımlılık” ve “merkezcilik” oldu.
Scholz, CDU’nun Başbakan adayından daha fazla Merkel’in veliahtı göründü.
Alman siyasetinin iki ucundaki partiler sosyalist Die Linke ve aşırı milliyetçi AfD de seçimlerde oy kaybettiler, Yeşiller ve Liberaller ise güçlendi, kilit konuma geldi.
Buraya da Merkel’in eli değmiş olabilir.
Çünkü 16 yıl boyunca şansölye koltuğunda oturan Merkel, Alman siyasetinde merkezi restore ederek, radikal siyasetin iki ucunun da güç kaybetmesine neden oldu.
Siyasetin merkezinin restorasyonu, Merkel’in siyaseten mirasının belki de en önemli kısmı.
Bizi de yakından ilgilendiriyor.
Merkel, Alman siyasetini değiştirdi ama en çok da partisi Hristiyan Demokratları değiştirdi.
Kısa adı CDU olan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi, (Bavyera eyaletindeki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile birlikte) 72 yıllık Federal Almanya tarihinin 57 yılında iktidarda kalmış bir parti.
Avrupa’da artık çok az ülkede adında Hristiyanlık geçen ve iktidar namzedi olan partiler var.
Almanya, diğer Avrupa ülkelerinden daha dindar bir ülke değil.
Ülke nüfusunun sadece yüzde 62’si kendisini Hristiyan olarak tanımlıyor. Bunun yarısı Protestan, yarısı Katolik.
Peki neden Hıristiyan Demokratlar 2021 yılında hala Almanya’da başat bir aktör?
Aslında hikaye bize çok tanıdık.
Avrupa’daki muhafazakar ve Hristiyan Demokrat partiler, Fransız usulü devrimcilik ve radikal sekülerleşme anlayışları karşısında ortaya çıkmış reaksiyoner siyasi hareketler.
Almanya’daki hikayenin başlangıcında da otoriter bir modernleşme ve sekülerleşme projesine tepki var.
19. yüzyılın sonunda Prusya’nın otoriter şansölyesi Otto von Bismarck, aydınlanmış bir monark olarak Katolik Kilisesi’ne savaş açmıştı.
1872-1878 yılları arasında süren ve Kulturkampf (kültür savaşı) denen bu dönemde Protestan Bismarck, Prusya’dan çok Vatikan’a sadık olduklarını düşündüğü Katolik Kilisesi’nin etkisini kırmak için sert önlemler aldı.
Din ve devlet işleri ayrıldı, kilisenin maddi varlıkları elinden alındı, Katolik eğitim kurumları kısıtlandı, kilise nikahı yerine medeni nikah getirildi, Katolik “hurafelere” savaş açıldı.
Bu baskı döneminde Alman Katolikleri kendilerini korumak için politikleştiler. Hristiyan Demokratların köklerinde yer alan “Merkez Parti” (Zentrum) bu dönemde kuruldu.
Kulturkampf yıllarında doğan ve Merkez Parti’de siyaset yapan isimlerden biri de, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
CDU’yu kuracak Konrad Adenauer’di.
Konrad Adenauer, yatağının başında büyük bir haç asılı, inanmış bir Katolik, trenle Berlin’e giderken “Asya’ya gidiyoruz “diyen ve Berlin’in başkent olmasına bile karşı çıkmış bir Katolik Rheinland bölgesi milliyetçisi ve Kulturkampf’in kötü hatıraları yüzünden Prusya’dan ve Bismarck tarzı otoriter liderlikten nefret eden bir demokrattı.
Bütün bu fikirleriyle Nazi iktidarı yıllarında partisi kapatıldı, hapse atıldı, mal varlığına el kondu.
Adenauer savaştan sonra bu mağduriyetinin verdiği krediyle, Almanya’nın yarısını işgal altında tutan Amerikan ve İngiliz güçlerinin desteğiyle Katolik ve Protestan partilerini birleştirerek Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’ni kurdu ve uzun yıllar şansölye koltuğunda oturdu.
Anti- komünist, Batı ittifakı yanlısı, anti-merkeziyetçi, anti-otoriter fikirlerinin yanında parti sosyal konularda tutucuydu, Alman milliyetçisiydi, Hristiyan değerlerini savunuyordu.
Özellikle aile, kürtaj, mülteciler gibi hassas konularda partinin Hristiyan kimliği ortaya çıkıyordu.
1960’larda Almanya’ya davet edilen Türk işçiler bu yüzden Hıristiyan Demokrat iktidarlar tarafından uzun yıllar bir gün evlerine dönecek “misafir işçiler” olarak görüldüler.
Geriye dönüş siyaseti yüzünden Almanya uzun yıllar entegrasyonu reddetti, bir göç politikası geliştirmedi.
1982 yılında Hıristiyan Demokrat Birlik Partisinin lideri Helmut Kohl, Başbakan olarak yaptığı ilk hükümet açıklamasında, hedeflerinden birinin ülkedeki yabancıların sayısını sınırlamak olduğunu söylemişti:
“Memleketlerine geri dönmek isteyen yabancıların dönüşlerinin kolaylaştırılması gerekiyor. Ama yabancıların da şuna karar vermesi gerekiyor: Memleketlerine dönmek mi yoksa burada kalıp uyum sağlamak mı istiyorlar?”
Kohl iktidarı işe bir Geriye Dönüşü Teşvik Yasası çıkararak başlamış ama istenen sonuç alınamamıştı.
Hristiyan Demokratların bu konudaki tavrı o kadar katıydı ki 1993 yılından Solingen kentinde beş Türk'ün hayatını kaybettiği ırkçıların çıkardığı yangından sonra Başbakan Kohl, Solingen’e gitmeyi reddetmiş, sözcüsü aracılığıyla yaptığı açıklamada “bu korkunç olay bizim taziye turizmi yapmamızla daha iyi bir hale gelmeyecek" diyebilmişti.
1989’da duvarın yıkılıp iki Almanya’nın birleşmesinden sonra Hıristiyan Demokratlar daha milliyetçi bir çizgiye kaydılar.
İşte 2005 yılında Merkel’in teslim aldığı CDU böyle bir partiydi.
Parti, “Andenpakt “denen bir beyaz, Katolik, muhafazakar erkeklerden oluşan bir grubun kontrolündeydi.
Doğu Almanyalı bir pastörün kızı olan protestan Merkel, bu beyaz Katolik muhafazakar erkekler kulübü olan partiyi 16 yılda radikal biçimde değiştirdi.
Prusya ordusundan gelen ve CDU’da güçlü olan asker-millet fikrini karşısına alma pahasına 2011 yılında zorunlu askerliği kaldırdı.
Ama bunu sivilleşme, anti-militarizm bayrağını sallayarak yapmadı, daha küçük ama etkin bir orduyu savunarak, Anayasa’daki zorunlu askerlik hükmünü, “ileride ne olacağı bilinmez” diyerek muhafaza ederek yaptı.
Şehirlerde ve gençler arasında yükselen ve ana akım bir siyasi fikre dönüşen ekolojik duyarlılığı erkenden fark ederek 2011 yılında yine CDU’nun geleneksel kalkınmacı pozisyonuna rağmen nükleer santrallerin kademeli olarak 2021 yılına kadar kapatılacağını açıkladı.
2015 yılında milyonlarca Müslüman göçmen Avrupa sınırlarını zorlarken, “Wir schaffen das” “Bunu yapabiliriz” dedi ve Almanya’nın kapılarını 1 milyon mülteciye açtı. Yine partisi içinden çok eleştiri aldı.
Evinin önünde bile protesto gösterileri oldu. Ona tepki olarak Pegida hareketi doğdu, iki yıl önce kurulmuş aşırı milliyetçi AfD (Almanya İçin Alternatif) büyümeye başladı, CDU kan kaybetti. Ama bir kaç sene sonra Almanya’nın alınan mültecileri absorbe edebildiği görüldü.
2018 yılında 25 yıl önce parti büyüğü, selefi Kohl’un cenaze törenine bile gitmediği Solingen Katliamı’nın 25. yıldönümündeki anmalara katılıp Alman devleti adına özür diledi. Yine 8’i Türk, 10 kişi öldüren neo-Nazi NSU’nün cinayetlerinin kurbanları için düzenlenen anma törenlerine katıldı.
Kardeş parti CSU’dan İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in “İslam Almanya’ya ait değildir” açıklamasına karşı çıkıp “İslam Almanya’ya aittir” dedi. Bunu adı Hristiyan olan bir partinin başkanı olarak yaptı.
2017 yılında Yeşiller, SPD ve CDU’lu parlamenterler tarafından Bundestag’a getirilen eşcinsel evliliklere izin veren kanun teklifi oylamasında bunun “kişisel ve vicdani bir karar” olduğunu söyleyerek parti olarak grup kararı almayacaklarını açıkladı. Kendisi oylamada "Benim için evlilik anayasada kadın ve erkek arasındadır” diyerek “hayır” oyu verdi ama kanunun geçmesinin önünü açmış oldu.
Bütün bunları yaparken partisi tarafından CDU’nun adındaki “C” harfini unutmakla, “Zeitgeist’in (Zamanın ruhu) arkasına takılmakla” suçlandı, özellikle mültecilere karşı savunduğu “Willkommenskultur” (Hoşgeldin kültürü) yerden yere vuruldu ama seçim sonuçları gösterdi ki CDU bu yüzden oylarını AfD’ye kaptırmadı, hala eski usül, geleneksel göründüğü için SPD’ye ve Yeşiller’e oy kaybetti. Özellikle de yeni neslin oylarını...
Ama günün sonunda CDU, 16 yıllık uzun ve krizlerle dolu bir iktidarın sonunda bile SPD’yle sandıkta başa baş çıkabilen bir parti haline geldi.
Merkel, büyük ölçüde yeni nesilde popülaritesini kaybeden Hıristiyan Demokratları yeniledi, yeni çağa hazır hale getirdi.
Merkel’in dönüştürdüğü CDU da partinin liderliğine başörtüsünü 14 yaş altı çocuklara yasaklamak isteyen, mülteci karşıtı muhafazakar adayları değil, “Türk Armin” adı takılmış mülteci dostu, liberal Katolik Armin Laschet’i seçti.
Aslında Merkel, böyle bir dönüşümü yapabilecek ne karizmaya ne de entelektüel birikime sahipti.
Ama Doğu Almanyalı bir pastörün kimyacı kızı olarak düşük profilli bir bakan olarak başladığı kariyerini 16 yılın sonunda Alman siyasetini değiştirmiş bir model lider olarak tamamladı.
Bunu da ahlaki standartları olan, çözüme odaklanmış bir pragmatizm, düşük profilli kalmayı göze alan bir ılımlılık ve her koşulda rasyonel yolu seçerek yaptı.
Popülist, irrasyonel, hamasi liderlerin devrinde yıldızı parladı. Trump döneminde “Hür dünyanın lideri” rolünü üstlendi. Covidle mücadelede izlediği bu rasyonel yönetim bütün dünyadaki popülaritesini artırdı. Sosyal konularda liberal davranırken, dış politikada Almanya’nın çıkarlarını savundu, ABD’nin kızmasına aldırmadan Rusya ile doğalgaz hattı kurdu, AB ülkelerinin tepkilerine rağmen Türkiye ile ipleri atmamaya çalıştı. Dış politikada da rasyonel ve pragmatikti.
Merkel’in ve CDU’nun hikayesi, 2001’de kurulurken kendisine “Müslüman Demokrat” dememek için “Muhafazakar Demokrat” diyen AK Parti’nin hikayesine çok benziyor.
Türk tipi bir Kulturkampf’a karşı ortaya çıkmış İslami bir hareketten gelen Erdoğan ve AK Parti de uzun yıllar muhafazakarlığın değişiminin öncüsü oldu.
Muhafazakarların klasik Batı karşıtlığına karşı Avrupa Birliği’ni savunan, geleneksel milliyetçiliğe karşı Kürt sorununda çözüm süreci gibi adımlar atabilen, 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi gibi bir metne öncülük edebilen bir partiydi AK Parti.
Bu restorasyonun öncüsü olarak da oylarını yüzde 50 bandına çıkarmayı başarmıştı.
Eğer bu restorasyonu sonuna kadar götürmeyi başarsaydı, bu Erdoğan’ın hem dünyada hem Türkiye’deki en büyük siyasi mirası olacaktı.
Ama Merkel 16 yılını doldurup, çocukluk hayallerini gerçekleştirmek için evine dönerken geriye değişmiş bir CDU bıraktı, AK Parti ise iktidarının 19. yılında artık devletçi, milliyetçi, dünyaya kapalı, muhafazakar bir parti haline geldi.
Hikayenin son karesinin benzeyip benzemeyeceğini ise 2023 seçimleri gösterecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025