Alper GÖRMÜŞ
On yılı aşkın bir süre önce kaleme aldığım Ertuğrul Özkök portresinin girişinde Hürriyetgazetesinin temel yayın politikasını şu cümlelerle özetlemiştim:
“Bir zamanlar bu ülkedeki muhafazakârlığın mottosuydu: ‘Tamam, Batı’nın teknolojisini alalım ama kültürünü almayalım...’ Benzer bir durum son yıllarda modern-laik kesimlerde ortaya çıktı: Tamam, Batı’nın gündelik hayatını alalım ama siyasi kültürünü almayalım. Ertuğrul Özkök ve gazetesi bu akımın medyadaki koçbaşı...”
Başta azınlıklarınki olmak üzere bütün seslere tahammülü esas alan liberal demokrasi penceresinden bakıldığında, Hürriyet gazetesinin kırk yılın ardından el değiştirmesi karalar bağlanacak bir olay gibi görülmeyebilir. Neticede olan, gazetenin liberal bir demokrasiyle arasına epeyce mesafe koyan bir elden yine aynı problemle malûl başka bir ele geçmesinden ibaret.
Ne yas tutulacak ne alkışlanacak bir gelişme
Bu temel ölçüyle baktığımda, benim de Murat Belge gibi içimden yas tutmak gelmiyor. Fakat satışın ima ettiği muhtemel gelişmeleri düşününce, sevinmek hiç gelmiyor:
“Ben kendi hesabıma iktidarın söktüğünü gözlemlediğimiz eski devlet avadanlığının bir destekçisi hiç olmadım ve bugün de onun sökülmesi için yas tutmak içimden gelmiyor. Toplumun demokrasiye doğru evrilmesini durdurmak üzere çalışan bir avadanlıktı o da. Ancak böyle bir ‘durdurucu’ avadanlığın toplumun önünü açmak üzere sökülmesi ve onların yerine demokrasiyi besleyecek kurumların kurulması bir şeydir; ‘müesses nizam’ın daha da faşizan bir yapıya yer açmak üzere ‘demonte’ edilmesi başka bir şeydir. Sökülmesi için yas tutulamaz ama bu şekilde sökülmesi de alkışlanamaz.” (Murat Belge, T24, 24 Mart 2018).
Fakat bu çerçevede o kadar çok şey yazıldı ki, ne yazsam tekrar olacak. Dolayısıyla ben bugün, Türkiye’nin şekillenmesinde benzersiz bir rol oynamış çok etkili bir yayın organı olarak Hürriyet’in uzun tarihine kısa, özlü bir bakış atmak ve bu etkiyi hangi stratejiyle sağladığı hususundaki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
‘Devlet partisi’nin gönüllü yayın organı
Aydın Doğan, 2002’de gazeteci Nuriye Akman’a verdiği bir söyleşide Hürriyet’in “daha çok bir devlet gazetesi” olduğunu söylemişti.
Bu ‘itiraf’ o zamanlar Hürriyet’e sanki geri planda etkili olan fakat görünmez bir ‘devlet heyeti’nin yön verdiğine dair komplocu abartmalara kapı aralamıştı. Gerçekte olan ise, Hürriyet’in akıllı bir strateji izlemesi, müşterisi garanti olan bir dalganın (‘devlet ideolojisi’nin) üzerinde sörf yapma akıllılığını göstermesiydi. Eh, devlet de kendisine gönüllü olarak asker yazılan bir ‘sivil’ aktörün bu tercihini karşılıksız bırakmadı tabii ki; devletle Hürriyet’in simbiyotik ilişkisi işte böyle başladı.
Hürriyet’in devlet tarafından zorla teslim alınmış değil, onun ideolojisine ve dolayısıyla ona gönüllü olarak teslim olmuş gazete niteliği, gazeteci Mehmet Ali Birand’ın, Aydın Doğan’ın itirafından beş yıl sonrasına rastlayan değerlendirmesinde daha net görülür. Birand, yazılarının Posta’da ve Hürriyet’in internet sitesinde yayımlanmasına rağmen neden ‘asıl’ Hürriyet’te yayımlanmadığı sorulduğunda bakın ne demişti:
“Hürriyet ayrı… Hürriyet Devlet’in gazetesi. Devlet’in gazetesi! Daima devletin gazetesidir Hürriyet. Devletin gazetesi derken Devlet’in satın aldığı gazete anlamında söylemiyorum. Ama Devlettir. Devlet için herşeyi yapar… Devlet adına çalışan gazetedir Hürriyet. Ne olursa olsun her zaman devlet adına çalışır.”
Hürriyet’in eşsiz pozisyonu
Gazetecilikte iz bırakmış her parlak yayın çizgisi mutlaka toplumda karşılığı olan bir dalga ya da dip dalgası üzerinde yükselir. Bu türden yayın çizgileri parlaklıklarını genellikle üç-beş yıl, bilemediniz sekiz-on yıl sürdürürler; yükselen dalga ya da dip dalgası geri çekilmeye başlayınca onlar da geri çekilirler ve eski parlaklıklarından iz kalmaz.
Bu açıdan Hürriyet’in pozisyonu eşsizdir. Bu gazete on yıllar boyunca parlak kaldı, çünkü üzerinde yükseldiği dalga, yani geniş toplumsal kesimler tarafından dasteklenen devlet ideolojisi, gücünü on yıllar boyunca sürdürdü.
Bu, birinci kuralı siyasetin partilere ve siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iş olduğunu va’zeden bir ideolojiydi. Memleket siyasetçilere emanet edilemezdi, çünkü onlar özlerinde vatansever değillerdi, vatandan önce kişisel ikballerini düşünürlerdi. O nedenle siyaset her zaman sivil-asker bürokrasinin denetimi altında olmalıydı. Tabii, ‘işler çığırından çıktığında’ doğrudan müdahale de meşru sayılmalıydı.
Halkın tercihlerini meşru saymayan bir ideolojinin on yıllar boyunca meşruiyetini koruyabilmesi için bizzat o halkın bir bölümü tarafından onaylanması gerekiyordu ki, Türkiye’de bu da vardı.
Böylece Hürriyet, toplumun o kesimine hitap eden bir gazete olarak zaman içinde gücünü ve etkisini perçinledi.
Devlet ideolojisine ‘hayat tarzı’ aşısı
Aslına bakarsanız, Hürriyet’in rolüne soyunan, hatta devletin ideolojisini çok daha keskin bir dille savunan başka gazeteler de vardı. Hürriyet’in onların önüne geçebilmesi, hitap ettiği toplum kesimlerinin başka arzu ve eğilimlerinin üzerinde de sörf yapma becerisini gösterebilmesiyle mümkün oldu. Hürriyet’in en parlak dönemini ‘hayat tarzı’nı ideolojik bir talep haline getirmede büyük bir başarı gösteren Ertuğrul Özkök döneminde yaşaması da bunu gösterir.
Hürriyet gazetesi, 1990’lardan önce gündelik hayat konusunda hayli muhafazakâr bir çizgiye sahipti. O hayatın tanziminde devletin müdahale hakkına tanıdığı kredinin sınırları da hayli genişti.
1980’lerin ortalarından itibaren, Hürriyet’in gündelik hayata yaklaşımında ciddi değişiklikler oldu. Gazete, bu alanın zenginleşmesine, çeşitlenmesine, liberalleşmesine paralel olarak gündelik hayatın devletten özerkliğini savunmaya başladı. Cinsellik, giyim-kuşam, eğlence, kültür vb. alanlarda hayatla birlikte Hürriyet de liberalleşti, rahatladı. Ertuğrul Özkök’ün göreve başlamasından sonra bu tavır değişikliği kalıcı bir hal aldı. Fakat bu özgürlükçü tavır sadece gündelik hayatla sınırlı kaldı. Onun dışında Hürriyet, bildiğimiz eski Hürriyet olmaya devam etti.
Hürriyet’in parlaklığı, klasik devlet ideolojisinin gücünü ve etkisini kaybetmeye başladığı tarihlerden itibaren azalmaya başladı.
İşin parasal boyutunun kronolojisini izleyenler, Hürriyet’in tek başına piyasa değerinin bundan 10 yıl önce 2 milyar doların üzerinde olduğunu söylüyorlar. Şimdi ise içinde onun da olduğu Doğan Grubu’nun tamamı 1 milyar 200 milyon dolar edebildi. Hürriyet’in ideolojik parlaklığının sönmesi, onun parasal değerine de yansımıştı doğal olarak.
Ertuğrul Özkök’ün 2014’teki haklı sitemi
Ertuğrul Özkök, 2014 Ocak’ında kaleme aldığı bir yazısında beni “bugünlerde yüz yüze gelip konuşmak istedikleri”nden biri olarak anmıştı... Böyle bir şey olsaymış, bana şu soruları sorarmış:
“Türk medyasının taraflı saha müşahidi, medya gözlemcisi Alper Görmüş o gün bizlerin attığı manşetleri yerden yere vuruyordu. Acaba bugün hem Cemaat, hem hükümet yanlısı gazetelerin attığı manşetler hakkında samimi olarak ne düşünüyor? Düşündüğünü yazabiliyor mu?” (Hürriyet, 29 Ocak).
Ertuğrul Özkök’ün tespiti doğruydu: Gerçekten de uzun yıllar boyunca Hürriyet’in attığı manşetleri ‘yerden yere’ vurmuştum. Doğrusu, bunların can acıttığını, yıllar sonra bizzat Hürriyet’in genel yayın yönetmeninden duyduğumda, yaptığım şeyin boşa gitmediğini düşünüp sevinmiştim:
“(...) Mesela Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş... Siyah gözlükler takıp başka yere bakıyormuş gibi yapsanız da bilirsiniz ki, yan gözle onu gözlüyorsunuz.” (Hürriyet, 3 Kasım 2011).
Hak teslimi: Bugünün devlet gazetelerinin yanında Hürriyet
Kürşat Bumin ve Ümit Kıvanç’la birlikte yönettiğimiz Medyakronik döneminde (2000-2002), bütün gazete genel yayın yönetmenleri, Medyakronik’in “en çok kendilerini eleştirdiğinden” şikâyet ederdi... Fakat bunların içinde sadece Ertuğrul Özkök haklıydı.
Tabii ki üçümüz de en çok Hürriyet’le uğraşmaktan zevk alırdık. Hatta, Özkök bu yöndeki şikâyetlerini Medyakronik’i destekleyen Bilgi Üniversitesi yönetimine iletmek üzere üniversiteye geldiğinde, bizim adımıza kendisine şöyle denmesini rica etmiştik:
“Doğru, Medyakronik’te en çok Hürriyet eleştiriliyor, çünkü Türkiye’nin en etkili gazetesi o... Ayrıca Hürriyet, gazetecilik ihlallerini, öbür gazetelerde rastlanmayan bir incelikle, okurların onları kolay kolay fark edemeyecekleri bir dil ve kurguyla yapıyor. İşte o nedenle Hürriyet eleştirisi, başka herhangi bir gazetenin eleştirisinden çok daha zevkli, çok daha tatmin edici...”
Hürriyet, ‘mış gibi’ yapan ve bunu çok büyük bir ustalıkla yapan bir gazeteydi. Hazcı bir bedende militer bir ruh taşıyordu ve sahip olduğu ışıltılı beden, içindeki otoriter ruhu gizleyebiliyordu. Özgürlükçü gibi görünüyordu ama değildi, sivil gibi görünüyordu ama değildi.
İşte Hürriyet’le uğraşmak, onun gizlemeye çalıştığı özelliklerini fâş etmek bu nedenlerle çok keyif vericiydi.
Özkök’ün, 2014’ün ‘iktidar yanlısı’ ya da ‘cemaat yanlısı’ gazetelerini neden eleştirmediğime dair bana sorduğu haklı soruya o zaman şöyle cevap vermiştim:
“Onları eleştirmenin hiçbir tadı yok da ondan. Çünkü onların ‘iktidar yanlısı’ ya da ‘Cemaat yanlısı’ tavırları Hürriyet’in ‘demokrasi yanlısı’ tavrından çok farklı... Onların tavrında çabayla açığa çıkartılacak, deşifre edilecek bir şey yok! Her şeyi çok açık yapıyorlar!”
Bu yazdıklarımın üzerinden dört sene daha geçti ve iktidar yanlısı gazeteler hepimizin gözleri önünde kendilerini gazete olmaktan çıkardılar, basit birer propaganda bülteni haline geldiler.
Yiğidi öldür ama hakkını da yeme: Onlarla kıyaslayınca Hürriyet basbayağı bir gazeteydi ve şimdi onların Hürriyet’e yönelttiği gazetecilik eleştirileri kara mizahtan başka bir anlam taşımıyor.
NOT. Doğan grubunun beklenmedik satışı olmasaydı, bugün, daha önce belirttiğim gibi “’Amarikancı’ suçlamasındaki ahlaki problem” başlıklı yazımın devamını yazacaktım. Onu perşembe gününe erteledim.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025