Atilla Aytemur
Avrupa Parlamentosu’nun 24 Kasım 2016 tarihli “Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici olarak dondurma”yı tavsiye eden kararıyla AB ile ilişkilerimiz yeni bir merhaleye girdi.
Çok değil, kısa bir süre önce, Davutoğlu döneminde, mülteci anlaşmasını takiben fasıllar açılacak ve ilişkiler yeniden canlanacakmış gibi görünüyordu.
Hattâ, inanılacak gibi değil ama, şartlar yerine getirildiğinde T.C. vatandaşlarına vize uygulamasının kalkacağı söyleniyor ve bunun için tarih bile veriliyordu.
Kıbrıs görüşmeleri de bir kenarda gürültüsüz patırtısız ilerliyordu.
İlle de AB çıpası!
AB çıpasını herkes tutmuştu. İşlerin yolunda gitmesinde bu çıpanın yıllardır son derece olumlu rolü olduğunu düşünülüyordu. Bu nedenle de katılım müzakerelerinin bir süredir tıkanmış olmasına karşı görülen bariz kayıtsızlık alttan alta süren bir memnuniyetsizlik yaratıyordu. Sonu AB’ye varamayacak olsa bile bu müzakere yolunun bize yaradığı fikri yaygındı. Canlandırılmasının iyi olacağı yönünde çok güçlü kanaatler ifade ediliyordu. Özellikle iş çevreleri bunu heyecanla bekliyordu.
Bunun reformların sürmesi anlamına geldiği biliyorlardı. Denetim mekanizmalarının doğru dürüst işlemediği Türkiye’de iktidarın biraz da bu yolla denetlenebildiğini düşünenler de az değildi. Halen son derece hantal olan bürokratik devlet aygıtının ve mevzuatın hafifletilmesi imkan ve ihtimalini büyük ölçüde böyle bir sürece bağlıyorlardı.
Bizde sürece biraz da böyle bakılırken, başta Almanya ve Fransa gibi AB’nin lokomotifleri ve en zenginleri olmak üzere neredeyse bütün üye ülkeler, asıl dikkatlerini Türkiye ile müzakerelerin yeniden başlamasına değil, mültecilerin Avrupa’ya girişini önlemeye vermişlerdi.
Temel problemleri buydu.
Mülteci akınından çok mu çok korkan Avrupa, Türkiye’nin ne yapıp edip o milyonlarca savaş mağduruna baraj olmasını istiyor ve bu uğurda elini cebine atıp birkaç milyar euro’ya kadar yükselebilecek bir “olağanüstü fedakarlık” sözü veriyordu.
Mültecilere iyi davranılsın, ama mümkünse Avrupa’dan uzakta…
Doğrusu korkmakta da haklıydılar. Çünkü Irak ve özellikle Suriye’den iç savaş, rejim güçleri ve IŞİD (DEAŞ veya DAEŞ) korkusuyla Türkiye’ye sığınanların sayısı çoktan üç milyonu aşmıştı.
Bunlardan birkaç on bininin Türkiye’den geçip göğüs göğüse bir mücadeleyle Avrupa ülkelerine girmeyi başarmaları, söz konusu hükümetleri ayağa kaldırmıştı. Aşırı sağcı yabancı düşmanıları, ırkçılar ve islamofobikler çığlık çığlığa harekete geçmişlerdi. Sınır boylarında gönüllü mülteci avına girişenlere rastlanıyordu.
Başta eski Doğu Bloku ülkeleri olmak üzere, savaşlarda alınabilecek en sert tedbirleri mültecilere karşı sınırlarında almaya başladılar.
Mülteciler Yunan adaları ve Türkiye’nin Balkanlardaki sınırları üzerinden Avrupa kapılarını zorluyordu. Adı “umut yolculuğu”ydu ama ölüm onlara her gün ve her saat kendini hatırlatıyordu. Çürük tekneler ve naylon botlarla, çakma cankurtaran yelekleri giymiş göçmenleri Akdeniz ve Ege’nin sert dalgalı derin sularından Yunan adalarına taşımak, bilinen ama engellenmeyen gayri insani bir sektör haline gelmişti.
Türkiye aslında biraz da gücünü aşan sayıda ve BM standartlarına uygun kamplar hazırlamış, çok sayıda mülteciyi buralarda barındırıyordu. BM Barış Elçisi Angelina Jolie gibi süper yıldızlar buraları birkaç kere teftiş etmişlerdi. Gördüklerinden memnuniyetlerini ifade ediyorlardı ama Avrupa bu takdirlerden payına düşeni almak için parmağını kıpırdatmaya hiç mi hiç yanaşmıyordu. Türkiye’den dahasını istemekte bir sakınca görmüyor ve ısrar ediyorlardı.
Aylan ve Ümran bebeklerin olağanüstü hüzünlü hikayeleri bu esnada dünya kamuoyuna yansıdı.
Bir insanlık sorununu AB’ye üyelik konusuna bağlamak…
Sonunda bir anlaşma yapıldı. Türkiye mültecilerin denizden Yunanistan’a, karadan Balkan ülkelerine geçisini engelleyecek; “gerekli insani şartlarda” Türkiye’de barınmaları için bütün tedbirleri alacak; Yunan adalarına geçenlerin iadesini kabul edecek; o sayıda mülteciyi de Avrupa ülkeleri sağlam vücutlu, iyi eğitimli, Avrupa’nın iş gücü açığından doğan ihtiyaçlarına uygun olanları arasından resmi yollardan seçerek alacak ve bir prosedür sonucu kabul edeceklerdi.
Nasıl olduysa oldu; Türkiye’nin AB’ye üyelik mevzuu da döndü dolaştı, alâkasız bir şekilde bu mülteciler meselesine bir şekilde bağlandı.
Bunu AB yetkilileri mi bu hale getirdi, dönemin AK Parti hükümeti mi, yoksa her ikisi mi?
Her ne hal ise; çok ayıp sayılacak işlerden biri yapılıp, mültecilik gibi bir savaş ve insanlık sorunu Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinin seyrine bağlanıverdi.
Belli ki savaş mağduru mülteciler ile bir ülkenin AB’ye katılım müzakereleri aynı terazide tartılıyor ve bunda da insanlığın evrensel değerleri ve ahlaki ilkeleri adına bir sorun görülmüyordu.
Eee, hani biz ensardık!
Kendini Iraklı ve Suriyeli göçmenler karşısında ensar konumunda gören ve öyle davrandığını sık sık tekrarlayan Türkiye, şimdilerde AB’ye olan kızgınlığıyla bunu unutup “kapıları sonuna kadar açmak”tan söz ediyor.
Sonuçta ne mülteci anlaşmasından memnun kaldık, ne de AB katılım müzakereleri süreci beklendiği gibi yürüdü. Karşılıklı hayal kırıklıkları aldı başını gitti.
Şimdi yalnızca “bu duruma kim getirdi” sorusuna cevap aramakla yetinmiyor; “alternatifler neler olabilir” diye, ciddiyeti konusunda fikir birliği olmayan konuları da tartışmaya çalışıyoruz.
Avrupa Parlamentosu’nun bildirisi ne diyor?
AB’nin 27 üyesi var. Parlamentosunda 751 üye bulunuyor. Sekiz kadar politik grubun mensupları ülkelerinden seçilip geliyor. Tasarının görüşülmesinde 479 üye müzakereleri geçici olarak durdurma doğrultusunda olumlu oy kullanmış. Çekimserler 107 iken, 37 üye karşı çıkmış. Karar tavsiye niteliğinde. Dolayısıyla yaptırım gücü ve hukuki hükmü yok. Ama etkisiz olduğu sonucu çıkarılamaz.
Kararda dokuz madde var. Bunlardan ilk iki madde sürecin geçici olarak durdurulmasının gerekçelerini anlamamıza imkan veriyor. İlkinde 15 Temmuz darbe girişimine atıfta bulunularak “… darbe girişiminden beri Türkiye’de alınan orantısız ve baskıcı önlemlerin güçlü bir şekilde…” kınanması yoluna gidilmiş. Yine aynı maddenin sonunda AB’yle ilişkilerin devam etmesi için çalışılacağı belirtiliyor ama aynı zamanda “Komisyon ve Üye devletler Türkiye ile devam eden müzakereleri geçici olarak durdurmaya…” davet ediliyor.
Eğer orantısız önlemler ve OHAL uygun zamanda kaldırılırsa, bu takdirde yeniden değerlendirme yoluna gidileceği; bunda da kriterlerinin hukukun üstünlüğü ve insan haklarının ülke genelinde tesis edilip edilmediği olacağına, ikinci maddede işaret edilmiş.
Üçüncü madde ise ölüm cezasının yeniden yürürlüğe sokulmasıyla ilgili. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti hükümeti ve MHP tarafından kamuoyu önünde söylenenler ima edilerek, bunun gerçekleşmesi halinde katılım müzakerelerinin resmen askıya alınacağı uyarısı yapılmış.
Bir başka dikkat çeken nokta da, AP’nin Türkiye’nin AB ile işbirliği iradesi göstermediğini düşünmesi. Türkiye’yi AB’nin önemli bir müttefiki olarak görüyoruz ama hükümet kendi eylemleri nedeniyle bu yoldan uzaklaşıyor, diyorlar.
Vize serbestisi konusunda 65 şartın yerine getirilmiş olmasını yeterli görmüyor, 72’ye tamamlanmasını bekliyorlar. Gümrük birliğinden kopuşun Türkiye için ciddi ekonomik sonuçları olacağını, diplomatik bir inceliğe başvurmadan dümdüz ifade ediyorlar.
Bu noktaya birden gelinmedi
Son bir kaç yıldır olan bitene AB ile AK Parti hükümetlerinin bakışı çok farklılaştı.
Türkiye’nin terör başlığı altında aldığı tedbirler, AB tarafından hep aşırı bulundu ve Kopenhag Kriterleri’ne aykırı görüldü. Bu nedenle de sürekli olarak demokrasi, hukuk devleti, basın özgürlüğü ve insan haklarının ihlaline vurgu yapan raporlar yayınlandı. Komisyon temsilcileri bu yönde konuşmalar yaptılar.
Türkiye’nin eskiden beri demokrasi ve insan hakları alanında sicili bozuktu. İyileştirmelerin çoğu 2004’ten sonra yaşandı. Ama son birkaç yıldır sanki tekrar başa dönülüyor gibiydi. Toplumdan bu yönde eleştiriler yükseliyordu.
Hükümet ise ülkenin terör örgütlerinin hedefi haline geldiğini, meşru iktidarın yıkılması ve istikrarının yok edilmesinin hedeflendiğini, alınan tedbirlerin bunları önlemek amacıyla olduğunu belirtiyordu. AB organlarını ve üye devletleri bu konuda Türkiye’nin yanında görmek istediğini ifade ediyordu. Aradığı desteği bulamayınca da AB ve bazı üye ülkelerin terör örgütlerini kolladıklarını söylüyor ve memnuniyetsizliğini ortaya koyuyordu.
Avrupa’da terör saldırıları yaşandığında (örneğin Charlie Hebdo katliamında olduğu gibi) Türkiye dayanışma gösterirken, Türkiye (Ankara Gar katliamı, Kızılay katliamı, İstanbul Beyoğlu, Sultanahmet, Gaziantep vb katliamları gibi) saldırılara sürekli uğradığı halde aynı destek ve dayanışmayı görmediğini ifade ediyor ve bu tavrı kınıyordu.
Kürt sorunu ve PKK konusunda bu anlaşmazlık daha net görülüyordu. AB ve üye ülkelerin çoğu “Barış ve Çözüm Süreci”nin yeniden başlaması için Türkiye’yi tekrar masaya oturmaya çağırıyordu. Terörle mücadele yasasının bu bakımdan değiştirilmesini istiyor ama Türkiye bunu terör odaklarına karşı mücadelesini engelleme çabası olarak okuyordu. Bu alanda makasın gün geçtikçe açılması kaçınılmaz oldu.
AB Mısır’da Sisi’ye nasıl baktıysa,
Türkiye’de Fetö’cülere de öyle mi baktı?
15 Temmuz darbe girişimi böyle bir ortamda gerçekleşti. 10 Ağustos 2014’te seçilen cumhurbaşkanını ve 1 Kasım 2015 seçimiyle oluşan hükümeti doğrudan hedef alan bu kanlı darbe girişimi, çok sayıda insanın ölümü ve yaralanmasına yol açtı. Böyle bir darbe girişimi karşısında AB’den beklenen desteğin uzun süre gelmemesi, haftalar boyunca hiçbir AB yöneticisi ve ülke temsilcisinin Türkiye’yi ziyaret etmemesi manidar bulundu.
Gerçekten de dikkat çekici bir süre AB ve üye ülkelerinin çoğundan, bırakın Ankara’ya ziyarete gelmeyi, kuvvetli bir darbe karşıtı ifade dahi işitilmedi. Bunun Mısır’daki Sisi darbesi karşısında önde gelen Avrupa ülkelerinin takındığı tavrı çağrıştırmaması mümkün değildi.
Hal böyleyken, AB tarafından bir de darbe sonrası FETÖ’cü darbecilerin tasfiye edilmesi karşısında sürekli demokrasi, hukuk ve insan hakları ihlalleri konusunda uyarılar yapılması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti hükümeti yetkililerinin çok sert cevap vermelerine yol açtı.
Önce basın üzerinden karşılıklı suçlamalar yaşandı. Sonra aynı durum kamuoyu önüne taşındı. İpler kopmak üzereydi. Raportör Kati Piri’nin yazdığı sert rapor, arkasından AP’nin müzakereleri geçici olarak durduran bu toplantısı ve bildirisi geldi.
AB’ye kızalım ama durumumuz pek de parlak değil!
Bu sonuç kimseyi şaşırtmamalı. 53 yıldır Avrupa yollarındayız. Bu tür bir birliğin üyesi olabilmek bakımından bu çok uzun bir süre ve tarafları çok yordu. Tıkanmalarda Türkiye’nin de çok önemli payı var. Güçlü bir demokratikleşme hamlesini bir türlü gerçekleştiremiyoruz. AK Parti’nin iktidar dönemi dahil yapılanların en fazlası son 20-25 yıl içinde gerçekleşti. Halen yetersiziz ve sıkı bir reform geçirmeye ihtiyacımız var.
Türkiye’de devlet yapılanması ve kurumsal işleyişi, demokrasinin, hukukun, insan haklarının ve ekonominin evrensel değer, kurum ve işleyişlerine uyum bakımından eski ve yetersiz. İyi hizmet vermiyor; üstelik bariz adaletsizlik ve hukuksuzluk üretiyor.
Aşağı yukarı bütün iktidarlar bunun farkındaydı. Ama vesayetçi sistem, çıkarlar, politik gerekçeler ve denge sorunları değişim için radikal adımlar atılmasını önlüyor. Bakıyorsunuz kimi zaman Kürt sorunu, kimi zaman darbe ve müdahaleler, kimi zaman da Kıbrıs sorunu bahane edilerek süreçler tıkanmış.
Son dönemde, özellikle de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, kabul edelim ki toplumumuzdan da hükümete ve uygulamalarına çok ciddi eleştiriler yükseliyor. Pek haksız da değiller. Hükümet darbeci güçleri büyük ölçüde OHAL’siz de tasfiye edebilir miydi, bilemiyoruz. Ama gerçek şu ki OHAL ilan edildi ve olur olmaz herkes bu kapsamda ya gözaltına alınıyor ya da tutuklanıyor. Çok ciddi hak ihlalleri yaşanıyor. Bu durumdan mağdur olanların sayısı hayli yüksek.
Aydın, akademisyen, gazeteci, yazar çok sayıda kişi yazdıkları ve söyledikleri gerekçe gösterilerek OHAL uygulamalarına muhatap edildi. Medyada çok sayıda gazete, dergi, televizyon, radyo kapatıldı. Yüzlerce dernek, sendika, vakıf ya kapatıldı ya faaliyeti durduruldu. Kürtlerin yoğun olduğu illerin çoğu belediye başkanı gözaltına alındı, tutuklandı ve belediye yönetimlerine kayyumlar atandı. Birçok şirket ve grup aynı şekilde kayyumlara veya TMSF’ye devredildi.
HDP eş başkanları, milletvekillerinin bir bölümü ve çok sayıda il ve ilçe yöneticisi tutuklandı.
Aynı eleştiriler içerden de yapılıyor
Bütün bunlar pekâlâ normal hukuki süreç içerisinde halledilebilecek şeylerken, “hazır OHAL ilân etmişken, şu canımızı sıkan muhalifleri de kapsama alalım” mantığının hakim hale geldiği görülüyor. Bu nedenle, sanki eleştiriler sadece AB’den geliyormuş gibi bakamayız. Türkiye’de de ciddi ve görmezden gelinemeyecek ölçüde geniş yelpazeli bir rahatsızlık var.
Kimse kusura bakmasın ama bu eleştiriler “milliydi, değildi; yerliydi, değildi” türünden kamplaştırıcı yaklaşımlarla da önemsizleştirilemez.
MHP ile AK Parti’nin Türk milliyetçiliği-muhafazakarlık ittifakı temelinde bu işleri böyle götürebileceği anlayışı, şu anda iktidar çevrelerine hakim olmuş gibi görünüyor. Türkiye gibi büyük bir ülkede bu tür bir ikili oluşturarak yönetim sistemini şekillendirmek, ağır toplumsal sorunlara çare bulmak, dış politika ve güvenlik konularında isabetli güven verici adımlar atmak, kısa vâdeli düşünülmüyorsa, hem hatâlı olur hem de büyük ihtimalle sonuçsuz kalır.
Öyle her tarafa düşman muamelesi çeken, dört bir yanına kılıç sallayan, kendinden başka herkesi hain gören bir anlayış, eninde sonunda Türkiye’yi dört duvar arasına kapatır. Osmanlı gibi bir imparatorluktan devralınan etnik, dini, kültürel ve sınıfsal çeşitlilik üzerinde yükselen Türkiye’nin jeopolitiği de, Cumhuriyet’in ilk yıllarında bile yaşanmayan böyle bir daralmayı ve kapanmayı kaldırmaz. Nitekim geçtiğimiz yıllarda denenen bu tür yönelimlerin tamamı başarısız olmuştur.
Buna karşılık cumhurbaşkanlığı ve hükümet çevrelerinden ikna ediciliği son derece zayıf alternatifler ortaya atılıyor. AB’nin bağları koparması halinde Sanghay için yollara düşeceğimiz söyleniyor. Bunun da üzerinde durmalıyız.
Şanghay derdimize deva olur mu?
AB ile yolların ayrılmasından çok memnun olunacaksa, onun yerine ikame etmeye niyetlenilen ve hakkında epey tevatürün dolaştığı, Rusya ve Çin’in kumandasındaki Şanghay Beşlisi nedir, AB’nin yerini tutacak bir şey midir, ona bakmalıyız.
Şanghay Beşlisi 1996’da Çin’in öncülüğünde kuruldu. Onun dışında Rusya, Kazakistan, Kırgızıstan ve Tacikistan var. Özbekistan’ın daha sonra katılmasıyla aslında “Altılı” oldu. Gözlemci sıfatıyla Hindistan ve Pakistan dahil 6 Asya ülkesini de kapsamına almış.
Bunların dışında, son yıllarda Türkiye ile birlikte altı ülke de “diyalog partneri” statüsüyle bu örgütle ilişki kurmuş durumda. Resmi adı Şanhgay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ). Bir kere, ekonomik işbirliğinden çok güvenlik esasına dayanan bir yapılanma.
Önce güvenlik konularıyla başlayıp, faaliyetinin kapsamına zamanla ekonomik ve kültürel konuları da dahil etmiş.
Sovyetlerin çöküşünden sonra Türkiye Orta Asya’nın Türkî cumhuriyetlerine yönelmişti. Daha sonra ilgi alanını diğer Asya ülkelerine doğru genişletti. AB ilişkileri ne zaman tıkansa, ne zaman beklentiler sürüncemede kalsa, kimi devlet yöneticileri yarı şaka yarı ciddi bu örgüte üye olma isteklerini dillendiriyor.
Serbestiyet’te Çağdaş Üngör’ün 29 Kasım 2016 tarihli kısa ama özlü yazısı, aslında bu örgütle Türkiye arasında AB’den daha beter bir kan uyuşmazlığı olacağını gayet açık bir şekilde gösteriyor.
Sorun sadece önde gelen ülkelerle kimi politik konularda kısa zamanda çözülemeyecek sorunların varlığı değil. Bu yapılanmanın ortak havası Türkiye’nin hem mevcut birikimi, hem de genel tahayyülü bakımdan bir çekiciliğe ve değerler sistemine sahip görünmüyor.
Açıkcası içinde yer aldığında askeri ve ekonomik güç, kültürel, demokratik ve hukuksal değerler sistemi bakımından Türkiye’yi abad olacağı bir ortaklık beklemiyor.
O nedenle, “Avrupa Birliği olmazsa Şanghay Birliği var, çok da umurumuzda değilsiniz!” yaklaşımı hem gerçekci değil, hem de genel olarak toplumsal yönelimimize uymuyor.
Meselelere uhulet ve suhuletle yaklaşalım…
AB ile sorun alanlarının daha açık ve serinkanlı bir üslupla konuşalım.
Türkiye’nin halletmesi gereken çok sorunu var. OHAL’i daha fazla uzatmadan noktalayalım. Bütün haksız ve alakasız gözaltı ve tutuklamalara son verelim. Medyayı rahat bırakalım. Gazetecileri rahat bırakalım işlerini yapsınlar. Tutuklu milletvekillerini serbest bırakalım, varsa bir problem dönem sonu yargılansınlar. AB’nin bunların sözünü etmesine fırsat vermemek bizim elimizde değil mi?
AB’ye üyelik bizim için Kaf Dağı’nın ardında bir menzil.
Bazan menzile varmak için katedilen yol, menzilin kendisinden daha önemlidir.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022