A.Turan ALKAN
Hayır, taraftarlık böyle bir şey değil; hatta bu, fanatizmden de öte, başka bir şeyle karşı karşıyayız. | |
Taraftarlığın nasıl bir şey olduğunu az çok hatırlıyorum; bir süre evveline kadar ben de -çoğumuz gibi- bir futbol takımını tutuyor, taraftarlık kimliği altında zaman zaman çocuklaşıyor, kendimce heyecanlanıyor eğleniyordum; takım tutmaca oyununun bazen, galibiyet golü ofsaytten atılmış olsa bile sevindirici sonuçlara ulaştığı da oluyordu. Önceki hafta şike davasına bakan mahkemenin kararını açıklamasından sonra şahit olduklarımız, Türkiye’nin sosyolojik profilinde yeni bir konu başlığı teşkil edecek derecede önemli, şaşırtıcı ve vahimdir. Önemlidir çünkü olup bitenlerde basın-yayın dünyamız bir güç, bir iktidar unsuru olarak hisse sahibidir. Basın organlarının “olanı anlatmak ve haberdar etmek” yerine kendisini davada taraf durumunda görmesi önemlidir; sadece basınla da kalmıyor, siyaset dünyası, iş adamları, kamuoyu önderleri gibi etkileme gücüne sahip çevrelerin futbol endüstrisini “başka bir şey”e dönüştürme hevesiyle karşı karşıyayız; vaktiyle aynı basın gücü Ergenekon lobisinden yana ağırlık koymuştu; öyle bir tutum. Şaşırtıcıdır, çünkü pek az davaya nasib olacak derecede titiz ve hassas yürütülen soruşturma ve hazırlık safhasından sonra alınan mahkeme kararı hiçe sayılırcasına -en azından bir grup taraftar kitlesi- hâlâ mâsumiyet karinesi üzerinden itirazlarına devam ediyorlar. Mahkeme kararı bu davada “Sürecin sonu” niteliğinden uzak bırakıldı, buharlaştırıldı. Sanki iddianame henüz açıklanmış ve asılsız, hatta iftira niteliğinde ithamlarla doluymuş gibi bir rüzgâr estiriliyor. Suç muğlaklaştırılırken mahkûm edilenler, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir iftiranın mağdurları mevkiine konularak kahramanlaştırılıyor. Vahimdir çünkü herkes biliyor ki Şike davasının ideolojik ve siyasi boyutu yoktur; hadise sportiftir ve hukukumuzda yüz kızartıcı suçlar kapsamına giren türde bir eylemdir; buna rağmen davanın karardan sonra bile politikleştirilmesi, gerilimin dost ve düşman kuvvetler arasında cereyan eden bir mücadele şekline büründürülmesi çok dikkat çekicidir. Vahim, çünkü karar açıklanıp tahliyeler gerçekleştikten sonra bir gazeteci-yazarın davanın merkezindeki sanığın ağzından yazdığı beyanlar -hemen ertesi gün tekzib edilmesine rağmen- gerilim yaratmaya ve kamplaştırmaya yönelik ustalıklı psikolojik hamlelerle doluydu. Futbol patronluğu, artık siyasi mücadelenin bir başka boyutu hâline getiriliyor. Mahkûmiyet kararından hemen sonra, ancak Yargıtay sürecinin hemen başında davanın hukuk ekseninden uğratılarak “düşman komplosu” şeklinde sunulması, sair zamanlarda sâfiyâne, hatta çocukça bir taktik olarak görülebilir. Dava esnasında bir numaralı sanığın yürüttüğü savunma taktiği, eylemlerinin niçin doğru olduğunu izah edip mahkemeyi ikna etmek yerine davanın kötü güçler tarafından iyi insanlara yöneltilmiş bir saldırı olduğunu ileri sürmekten ibaretti. Bu taktik mahkemede itibar bulmadı, mahkûmiyetle sonuçlandı. Futbolla siyasetin birleştiği yerde, yeni ve şaşırtıcı gelişmelere yol açabilecek bir sürecin mühendislik çalışmaları başlıyor. Özetle: -Fanatik taraftarlık, toplumda yaygın genel değer yargılarının dışında, kulüp aşkını merkeze alan yeni değerler üretiyor ve bu değerler kendine mahsus bir ahlâk telakkisine yol açıyor. -Bugüne kadar siyasetin yanı başına ve paraleline yedeklenerek ve hep ricacı bir eda ile yola devam eden futbol yöneticiliği üslubunda bir değişme söz konusudur. Bugüne kadar siyasetçi lutfederek “veren”, futbol yöneticisi ise rica ederek “alan” durumundaydı; şapkalar değişiyor. -Bazı futbol yöneticilerinin fanatik taraftar nezdinde inşa edilen yüksek güvenilirliği, kulüp amblemi ile örtüşen yeni bir siyasi liderlik ve örgütlenmeye dönüşebilir. -Olup bitenlerin futbolun kendisine, kalitesine ve kültürüne hiçbir katkısı yoktur; bu gelişmelerin tabii uzantısı, futbolun Türkiye’de artık “Eğlence” ana başlığından uzaklaşması olacaktır. Bir mânâda futbol sektörü, kulüpleri, yöneticileri, basını ve yayıncı kuruluşları ile ötanazi hakkını kullanır gibidir. Evet, bu, bildiğimiz, âşinası olduğumuz bir olgu değil; yeni ve başka bir şey. Futbolun ölümünden zarar görecek herkes olup biteni sadece seyretmekle yetiniyor. Önümüzdeki günlerde çok daha ilginç gelişmelere şahit olabiliriz. |
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016