Celal BAŞLANGIÇ
Durun hemen yerinizden zıplamayın.
Twitter'a sarılıp küfretmeye, "vatan haini", "terörist" ilan etmeye, oraya buraya ihbara kalkmayın.
Çünkü başlıktaki bu söz bana ait değil. Onun için zaten "tırnak" içinde.
Bu sözü söyleyen bu ülkenin çok deneyimli bir politikacısı. Hem de muhafazakar kanattan.
O'na geleceğiz...
Önce, 80 gün kesintisiz süren sokağa çıkma yasağı boyunca tanklarla, toplarla taş taş üstünde bırakılmayan, yüzlerce, belki 200'e yakın, belki de daha fazla insanın evlerin bodrumlarında yakıldığı, öldürüldüğü Cizre'ye bakalım.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı.
Fincancı, İsrail'den Yeni Zelanda'ya, Filipinler'den Mısır'a, Bosna'dan Bahreyn'e kadar dünyanın dört bir yanında işkencenin, insan hakları ihlallerinin izini sürmüş Adli Tıp uzmanı.
80 gün sonunda sokağa çıkma yasağının kısmen kaldırıldığı Cizre'ye ilk giren insan hakları heyetinde.
İzlenimleri korkunç. Cizre'deki tanıklığını anlatırken daha önce işlenen savaş suçlarını ve katliamları incelediği Bosna'yı anımsıyor:
“Cizre’de karşılaştığımız tablo, Bosna’nın çok ötesinde. Bosna’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde savaşan insanlar oldu, ancak bu bodrumlarda katledilen insanların hepsi sivil. Bodrumlarda çocuklara ait kemik parçaları bulduk.”
"Belediyeden çıktık, Cudi mahallesinde yıkımın ortasında yürüyoruz. Kapılar delik deşik, evsiz kapılar. Evler yerle bir. Havada yanık et kokusu, evet yanlış okumadınız, Cizre yanık et kokuyor. İnsan eti" diye anlatmaya başlamış Fincancı, dünkü Evrensel Gazetesi'ndeki köşesinde:
"İlk bodruma varıyoruz. Halk meclisi eş başkanlarının katledildiği o bodruma. Binanın cephesi çığlık atar gibi, delik deşik, irili ufaklı. Üst katın pervazında tank mermisi benzeri bir metal cisim parçası. Bodruma inen yıkıntının arasından geçiyoruz, içerisi karanlık. Göreceklerimiz daha da karanlık olacak. Cılız ışıklı fenerlerle aydınlatmaya çalışıyoruz etrafı. O yaralarına bastıklarını söyledikleri yünler var girişin biraz berisinde. Lekeler üzerinde, pas rengi… Kan mı? Anlatılanları düşününce, öyle olmalı. Biraz sola doğru gidince yere sanki odun kömürü serilmiş gibi, ama değil. Kemik onlar, yanmış kemik parçaları. Gözüm hemen ortalarındaki altçene kemiğine takılıyor. Çocuk kemiği gibi duruyor. Yaklaşıyorum, etraftakiler fenerleri tutuyor daha iyi görebilmem için. Evet, orada yanmış bir gözlük çerçevesi var, hemen yanı başında. Altçene kemiğinin neredeyse iki katı eninde. İlk bakışta 8-10 yaşlarında olsa gerek diye düşünüyorum kemik için, öyle küçücük, narin. Yakından bakınca yanmış haliyle biraz olsun kaybı hesaba katıp hadi 10-12 bilemedin 14’e kadar çıkıyorum."
Yazısında ince bir ayrıntıya değiniyor Fincancı. Yerde kısmen yanmış kafatası kemiklerini, sayısız kemik parçalarını görüyor. Ancak Fincancı'nın yanık kemiklerin yanıbaşında duran yünler dikkatini çekiyor. Çünkü sapasağlamlar, hiç yanmamışlar.
Fincancı'nın bu gözlemi, bodrumda yaşamını yitiren insanların bir yangında ölmediğini, diri diri ya da öldürüldükten sonra yakıldığını gösteriyor. Sürdürüyor gözlemlerini aktarmayı Fincancı:
"Kötülük sızıyor her çatlağından, yarığından o bodrumun, bodrumların, yakılıp yıkılmış, topa tutulmuş evlerin. Mehmet Tunç’un telefonda anlattıkları, yardım isteyen sesi yankılanıyor kulaklarımda. Auschwitz hala yanık kokar, Cizre de öyle kokacak demek yıllar boyunca."
En az Cizre kadar yakılıp yıkılan, taş taş üstünde bırakılmayan bir başka kent de Diyarbakır'ın göbeğindeki Sur ilçesi.
Sur'daki bodrumlara sıkışmış insanlar top, tank atışı altında. Feryatları cep telefonlarından geliyor aynen Cizre'de üç bodrumda katledilen yüzlerce insan gibi.
Bir yandan HDP'li vekiller, içerdekilerin yakınları; Sur'da kalan çocukların, hamile kadınların, yaralıların, onlarca sivilin Cizre'deki gibi katledilmemeleri için "yaşam koridoru" çağrısı yapıyor.
Diğer yandan 60 güne yakındır çocuklarının cenazelerini almak için Diyarbakır'da bekleyen aileler, Cizre'deki gibi çocuklarının cansız bedenleri molozlarla beraber Dicle Nehri'ne dökülmesin diye İHD öncülüğünde savcılığa suç duyurusunda bulunuyor.
Sur'daki sokağa çıkma yasağı üç ayı geçti. 100. güne doğru gidiyor.
Sur'da ilk sokağa çıkma yasağı 6 Eylül 2015'te ilan edilmişti. Beşinci kez ilan edilen sokağa çıkma yasağı da 2015'in 2 Aralık'ında uygulanmaya başlanmış ve bir sonraki yıla kısa aralarla, alanı genişletilerek, daraltılarak devretmiş, 2016'nın 7 Mart'ında 97 günü doldurmuştu.
30 Aralık 2015'te Barış İsteyenler Grubu olarak gittiğimiz Diyarbakır'da içimizden bir heyet Vali Hüseyin Aksoy'la da görüşmüştü. 2016'ya iki gün kala Sur'daki operasyon sonucu kentin yüzde 75'ini "temizlediklerini", geriye yüzde 25'lik bir bölüm kaldığını söylüyordu Diyarbakır Valisi.
Yani 2 Aralık 2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla birlikte 28 gün için Sur'un yüzde 75'ine hakim olmuşlardı. Bu hesaba göre sekiz 10 gün içinde operasyonu bitirmeleri gerekiyordu.
23 Şubat 2016'da İçişleri Bakanı Efgan Ala "Sur'da sona gelmek üzereyiz" diyordu. Bu konuşma üzerinden iki hafta geçti, hala Sur'da bir türlü "sona" gelinememişti.
Bundan tam bir hafta sonra, 1 Mart'ta Diyarbakır Valisi Aksoy elde ettikleri sonuç oranını "yüzde 98" olarak açıklıyordu. Ancak aradan geçen yedi güne karşın "yüzde 2"lik mesele çözülememişti.
97 gündür Sur'da mermi sesleri, top patlamaları, tank atışları hiç dinmemişti. Sur, yedi bin yıldır kesintisiz yaşamın sürdüğü sayılı dünya kültür miraslarından biriydi ve görünen oydu ki, taş taş üzerinde kalmamıştı. Camileri, kiliseleri, tarihi dokusu, iklim nedeniyle insanların gölgede yürümelerini sağlamak amacıyla yapılan daracık sokakları... Hepsi yerle bir edilmişti.
Belli ki, tarihin bu dilimine gelecekte "Barbar bir kavim geldi ve yedi bin yıllık kesintisiz yaşamı büyük bir kesintiye uğrattı" diye yazılacaktı.
Sur'da başlatılan son operasyonun 35. gününden itibaren sormaya başlamıştım:
Fatih Sultan Mehmet 6 Nisan 1453'te geldi İstanbul surlarının önüne, 29 Mayıs'ta kente girdi. Yani Kostantinopolis kuşatması bile toplam 53 gün sürmüş. Sen nasıl "Neo-Osmanlı"sın ki binlerce polis ve jandarma özel harekat timleriyle, SAS komandolarıyla, bordo berelilerle ve korcularla; tankıyla, topuyla, helikopteriyle, İHA'sıyla yaklaşık 100 gündür Sur'a giremiyordun?
İşte bu noktada gelelim başlıkta yer alan "Artık bunlar terörist değil, milis güçleri" sözüne...
Bu tesbit merkez sağ siyasetin önemli ve deneyimli isimlerinden, yılların muhafazakarı Hüsamettin Cindoruk'a ait.
Tarih, 2 Mart 2016. Yani geçen hafta. Halk TV'de Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi programındaki konuğu Hüsamettin Cindoruk'tu.
Düşüne düşüne, sözcükleri seçe seçe, hatta söyleyeceklerine "hem siyasi, hem de insani hayatının sonuna gelmiş birisi" olmasını mazeret göstererek konuşmasına başlıyor Cindoruk:
"İskelet olarak bir şey söylemek istiyorum. Türkiye bir anayasa yapacak yerde değil. Neden değil söyleyeyim. Türkiye'de bağımsız bir devlet kurmak isteyen bir siyasi hareket var. Bir tarafta o var, çok önemli bir hareket. Tabi söylemekte zorlanabiliyoruz hepimiz ama benim gibi siyasi hayatının sonuna, hatta insani beşeri hayatının sonuna gelmiş birisinin söylemesi gereken bir şey var. Ortada bir bayrak, bir coğrafya, bir halk talebi olan bağımsızlık hareketi var. Bunu terör diye örtemezsiniz. Çok ciddi ve ucu da yurtdışında olan..."
Tam sözününün bu noktasında "Siz baya böyle bir tanım getiriyorsunuz" diye araya giriyor Arslan. Cindoruk tesbitlerini sürdürüyor:
"Getiriyorum. Artık bunlar terörist değil, milis güçleri… Kobani'de de, PYD'de de her yerde ortaya çıkmış olan Barzani'de de devlet temelli bir ırk hareketi var. O ırk hareketinin Türkiye'den, coğrafyasından bir talebi var, çok önemli bir talep. Son zamanlarda ordumuzun büyük gayretleriyle giriştiği hareketten çıkan harabe var. Bir halkla, halk hareketiyle kendilerine göre, bir silahlı kuvvetlerin mücadelesi var. Ve çok önemli bir hadise, Türk tarihi için de, dünyada da. Öyle bir hareket var, yani bir kalkışma var."
Daha 1990'lardaki köy boşaltmaların yaralarını sararamamış bir ülkede Cizre gibi Sur gibi bölgenin hem büyük hem de önemli kentlerini bombalayarak, yakarak yıkarak sonuç alacaklarını sananlara; "hendekleri dolduralım, barikatları yıkalım" diye tankla, topla çözülmeyecek bir sorunun üzerine yalın kılıç koşanlara ne diyor Cindoruk:
"Bunu terör diye örtemezsiniz... Artık bunlar terörist değil, milis güçleri..."
Şimdi bir de bazı HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak gündemde. Tıpkı 1994'te olduğu gibi... O zamandan bu zamana değişen ne oldu? Kısa yoldan yanıtlayalım; dün köyleri boşaltıyordun, bugün kentleri boşaltma aşamasına geldin.
Durum tam da Albert Einstein'lık:
"Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır."
CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları




































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021