Cemil ERTEM
Türkiye bu haftadan itibaren genel seçim sürecine girdi; bu süreç, hiç şüphesiz 10 Ağustos’da Cumhurbaşkanlığı seçimi ile başlayan büyük değişimin devamı olarak anlaşılmalıdır. Türkiye’de değişimin kurumlaşması ve yeni ekonomik siyasi hatta sosyolojik temellere oturması yalnız Türkiye için yeni bir dönem anlamına gelmiyor; bu, değişimin bölgede kendini göstermesi ve yaygınlaşması anlamına da geliyor. Buradaki bölge tanımımız Doğu Avrupa’dan başlayan ve Ortadoğu, Kafkasya büyük hinderland’ını içine alan coğrafyadır.
Organik liderlik…
Ben bu tespitin doğruluğunu, en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı yurtdışı gezilerde test ediyorum. Geçen hafta yapılan ve Slovenya, Slovakya, Romanya’yı kapsayan Doğu Avrupa gezisi ile bu hafta gerçekleşen İran ziyareti bu açıdan çok önemlidir. Şunu hemen söylemeliyim; çok farklı, kültür, din ve geleneklere sahip Avrupa ile Ortadoğu, Ön Asya ülkeleri Türkiye’nin bölgesel ve giderek küresel inisiyatifinin yalnız önemli olduğunu teslim etmiyorlar; bu inisiyatifi kabul ediyor ve gerekli buluyorlar. Çünkü Erdoğan, o alışılmış, bildik içi boş diplomatik dili kullanmıyor; doğrudan istediğini, amaçladığını söylüyor, taleplerini dile getiriyor. Bu, hiç şüphesiz, yapay ve kaypak olan reel politiği aşan yeni organik bir liderliktir. Buna yalnız Türkiye’nin ihtiyacı yoktur; yeni dünya düzeninde bu, halkların istediği ve aradığı bir şeydir.
İki bin yıllık oyun…
Çünkü artık demokrasiyi yalnız büyük mülk sahiplerinin serbestisi olarak devam ettiremeyiz. Demokrasi, MÖ 8. yüzyılda Yunanistan’da mülk sahiplerinin eşitliğini esas alan, köleleri dışarıda tutan siyasi rejim olarak doğdu ve köle sahiplerinin, toprak sahiplerinin, üretim araçları ve finans sisteminin (para-sermayenin) sahiplerinin serbestisi olarak devam etti. Demokrasi, mülk sahiplerinin eşitliği olarak ortaya çıktığında köleler insan değildi, sonra toprağı olmayanlar pek insandan sayılmadı; sanayi devriminden beri de, para-sermayeyi denetleyemeyen, para sermayenin karmaşık yolculuğunu yalnız kenardan izleyen halklar, ülkeler o bildiğimiz “demokrasi” agorasının içinde yer alamıyor. Ama sanıyorum 21. yüzyıl, iki binyılı aşan bu “demokrasi” oyununa son verecek ve herkesin katılacağı yeni bir demokrasiyi ortaya çıkartacak dinamikleri barındırıyor. Şöyle bir genelleme de yapabiliriz; ilk çağda gücün ve iktidarın sermayesi köle idi. Sonra toprak ve toprağın altındaki madenlere sahip olanlar gücü elinde tuttu, daha sonra buna para-sermayenin denetimi eklendi. Ancak şimdi insanlık öyle bir aşamaya geldi ki ekonomik güç, ne sahip olunan sonsuz topraklarda ne para-sermaye kalpazanlığında…
Yeni ekonomik güç
Ekonomik güç bilgiye sahip olanın, bilgiyi üretinin eline geçiyor. Şimdi tam burada bilgi de zaten şimdiye değin “yukarıda” olanların elinde, ABD’nin, Avrupa’nın elindeki patent sayısı ile gelişmekte olan ülkelerin patent sayısına, üniversitelerde üretilen bilimsel çalışmalara, küresel para-sermayeyi elinde bulunduranların Ar-Ge harcama oranlarına bakın, bunları karşılaştırın” demeyin; bu tür itirazların ve teslimiyetin artık hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü bu bilgi sanayi devrimi bilgisidir ve artık pek önemi yoktur. Mesela elinde tam 1100 patent olan dünyaca ünlü bir fotoğraf firması birkaç yıl önce battı ve aslında milyarlarca dolar olması gereken patentleri pek işe yaramadı. Sanıyorum bu firmanın bini aşkın patenti orta büyüklükte bir firmanın yıllık cirosu kadar bir fiyata haraç-mezat satıldı. Peki bu firma bu kadar büyük bir bilgi birikimini neden ticarileştiremedi; çünkü kıskançlıkla-tekel olarak- kasasında tuttuğu bilgi, başka biçimiyle, bir sürü Asya firmasında ortaya çıkmaya, kullanılmaya başlamıştı. Savunma sanayiinde de benzer bir durum vardır; Batı’nın ilk çağlardan beri, zenginliği paylaşmak için ortaya çıkardığı savaşlarla geliştirdiği teknoloji artık herkesin elinde. Bugün insansız hava araçlarından, nükleer silah teknojisine kadar olan bütün savunma sanayi teknolojisi istisnasız her ülkenin geliştirebileceği yaygınlığa ulaştı.
İran ziyareti…
İşte, tam buradayız ve burada olduğumuz için de, bütün bu gerçekliği anlatan, bu ekonomiyi ve bunun sosyolojisini çözmüş yeni bir özgüven siyasetine dünyanın ihtiyacı var. Sanıyorum Erdoğan bunu yapıyor ve bunu yaptığı oranda da yalnız Türkiye’de değil, artık dünyanın her yerinde saygı ve kabul görüyor.
Bu hafta gerçekleşen İran ziyareti bunun somut bir örneğidir. Bu ziyaretin Yemen meselesinden sonra gerçekleşmeyeceğini ya da çok gergin ve sonuçsuz olacağını iddia edenler çoğunluktaydı. Ama böyle olmadı; tam aksine, çok olumlu ve bize bölgenin geleceğini anlatan mesaj ve sonuçlar elde edildi bu ziyaretten. Bunun temel nedeni de bizim yukarıda anlattığımız genel durumdur. Tabii bu temele, bölgenin ve iki ülkenin ihtiyaçları ve arayışları da eklenince tablo tamamlanmış oluyor.
Tabii ele alınması gereken bir çok örnek ve konu var ama ben burada hem Ruhani hem de Erdoğan’ın vurguladığı “iki ülkenin kendi paralarıyla ticaret yapması” kararı üzerinde durmak istiyorum. İlk önce bu karar, bütün ekonomi ile ilgili kararlar gibi hemen yarın uygulanmaya başlayacak bir irade olarak ele alınmamalıdır. Bu, bize yarını da anlatan oldukça vizyoner bir başlangıç adımıdır.
Bakın bu enerji için de böyledir. İran’ın Türkiye’nin ilk önce Azerbeycan’la geliştirdiği Güney Gaz Koridoru’na dahil olma ihtimali, çok değil bundan iki yıl önce, boş bir fantezi sayılabilirdi ama bu çok önemli adım, artık gerçekleşmeyi bekleyen çok önemli bir entegrasyon olarak gündemdedir.
İşte, bunu anlamak için tam burada bizim yukarıda anlattığımız genel persfektife ihtiyacımız var sanıyorum. Siz eğer 2. Dünya Savaşı sonrası ABD önderliğinde kurulan Bretton-Woods para sisteminin insanlık durdukça duracağına inanıyorsanız zaten İran ve Türkiye gibi ülkelerin kendi paralarıyla ticaret fikrini anlayamazsınız bile.
Bretton-Woods’u aşmak…
Mesela şöyle anlatalım: Nobelli iktisatçı Robert Mundell, 2001’de IMF’de verdiği seminerde küresel para sisteminin nereye gittiğini soruyor ve avronun doğduğu o yıllarda IMF denetiminde yeni bir para birimi öneriyordu. Bu para birimi, üç temel gelişmiş bölgeyi temsil eden para birimlerine tam konvertibl olacaktı. Mundell, üç temel bölgeyi ABD, Japonya ve AB’yi merkez alarak tanımlıyordu. Böylece ilk aşamada dolara, yene ve euroya tam konvertibl IMF denetiminde yeni bir rezerv para doğacaktı. Böylece Mundell, yeni para biriminin, ne kadar güçlü olarsa olsun, bir ulus-devlete dayanmayacağını, uluslararası olacağını ve gücünün de ‘siyasi’ değil ekonomik olacağını anlatıyordu.
Mundell’in bu tasarımının temel vurguları şimdi daha da geçerli. Ancak Bretton-Woods’da Keynes’in vurguladığı, bir ‘Dünya Merkez Bankası’nın oluşturulması süreci, bize göre, bundan sonra Asya merkezli devam edecek.
Ama bunun olabilmesi için G.Kore’nin Asya’da yaptığını mutlaka Türkiye’nin, Avrasya coğrafyasında yapması lazım.
İran ve Türkiye milli paralarla hemen ticarete başlayabir mi; evet kısıtlı da olsa TL üzerinden yapılabilir; cari sistem ve geleneksel yöntemler dışında burada çok çözüm vardır. Ama bunun sürekliliği ve kurumsallaşması için Türkiye ve İran dışında da Rusya gibi güçlü ekonomilerin de dahil olduğu kriling birlikleri gerekir ki bu, yakın gelecekte teorik ve pratik olarak mümkündür. Önümüzdeki aylarda cari dünya para sistemini daha çok tartışacağız, Çin dahil olmak üzere, Asya burada tüm kartlarını açmadı henüz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018