Ekrem DUMANLI
Başbakan Davutoğlu, şaşaalı bir toplantı yapıyor. Konu fevkalade önemli: Şeffaflık paketi. Yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvetin ayyuka çıktığı bir dönemde alkışı hak eden bir hamle bu.
Davutoğlu, düzenlediği toplantıda kararlı görüntüler veriyor ve diyor ki: “Şu andan itibaren geçerlidir.” Siyasetteki kirlenmeyi yakından takip eden herkes, eminim, derin bir oh çekiyor ve bu hayırlı adımı can u gönülden destekliyor. Öyle ya; bundan sonra siyasetçilere ‘mal bildirimi' şartı getirilecek, yeni imar düzenlemeleri yapılarak haksız kazancın, suistimallerin ve rant bezirganlığının önüne geçilecek-vesaire.
Ne yazık ki daha kapağı açılmadan şeffaflık paketinin üzerine kocaman bir çığ düşüveriyor ve konuşulanlar güme gidiyor. Hem de bizzat Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişi tarafından. Erdoğan, Saray'a gelen AK Partili milletvekillerine sitem etmiş ve demiş ki: “Şimdi sırası değildi.” Onca vekilden biri de cesaretini toplayıp “Sultanım, şimdi değilse ne zaman; etrafı eracif götürüyor.” diyememiş.
Hiç kimsenin gıkı çıkmamış ama Reis-i Cumhur, emrinin hikmetine(!) açıklık getirmiş: “Mal bildirimini il-ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, bu görevi üstlenecek kişiyi bulamazsınız.”
BİRİ DE ÇIKIP ‘YALAN’ DESİN!
İşte tam bu noktada durup düşünmek gerekiyor. Vallahi bu cümleyi okuduğumda kanım dondu, ruhum bunaldı, kalbim sıkıştı. Arzu ettim ki milyonlarca vatandaşın tweet mesajını bile didik didik inceleyen, o kişiler hakkında dava açan; oradaki iddialara cevap yetiştiren mabeyni hümayun(!) yukardaki iddiayı tekzip etsin. “Yalandır” desin, kirlenme fecaatinin il başkanlarına, ilçe başkanlarına kadar indirgenemeyeceğini ve o cümlelerin iftira olduğunu söylesin. İnanın, sevinirdim. Olmadı maalesef. Ne tekzip, ne tavzih, ne tashih!
Hal böyle olunca insan şu soruyu sormak zorunda kalmaz mı hiç: “Yahu siz para tura işlerinde nasıl bir ilişkiye girdiniz ki şeffaflık yasası çıktığında ilçe başkanı bile bulamayacağınızı düşünüyorsunuz!” Siyasetin bütün katmanlarını ahtapot gibi saran bu karmaşık ilişki ağı şeffaf bir Türkiye'yi taşıyamayacak kadar kirlenmiş demek ki!
Hafta içinde Hürriyet Gazetesi'nin manşetinden anlaşıldı ki Davutoğlu “Şimdi sırası değil” fırçasına boyun eğmek zorunda kalmış ve ne yazık ki atmak istediği doğru adım daha havadayken boşluğa düşürülmüş. Tek ayak üstünde bekleyen bir adam figürü var karşımızda maalesef. Bu ‘paket' seçim sonuna mı kaldı, askıya mı alındı, gündemden mi düştü; bilinmiyor. Çünkü koskoca parti, üstüne düşen bir gölgenin dışına çıkamıyor.
ÇIKAR ORTAKLIĞINDAN SUÇ ORTAKLIĞINA
Hoca her yediği fırçadan sonra izzeti nefsini ayaklar altına alıyor, fikir adamı imajını ne yazık ki tükettikçe tüketiyor. Şahsiyetli bir duruş sergileyip adını siyaset tarihine yazdırmak yerine baskı altından çıkamadığı kişi(ler)e yaranmak için gereksiz öykünmelerde bulunuyor. Hafta içinde yine öyle yaptı. Fethullah Gülen Hocaefendi'ye ağza alınmayacak birkaç lafla ve hukuka sığmayacak bir iddia ile ezik duygularını bastırmaya ve birine şirin görünerek makamını korumaya gayret etti. Yakıştı mı? Asla! Tıpkı diğer siyasilerin hafta içinde yaptığı benzer hamleler gibi sırıttı, yakışmadı…
Şeffaflık paketi çıkarmaya bile muktedir olamayan siyasi parti lideri, seçimden önce milletvekili listesi hazırlayabilir mi? Kanunsuz işlere dur diyebilir mi? Hukuk dışı uygulamalar konusunda ağzını açabilir mi? Merkez Bankası konusunda üstüne vazife olmadığı halde konuşan birinin ekonomiyi çıkmaz sokağa itmesini durdurabilir mi? BDDK ve TMSF bürokratlarına alenen suç işletilerek bir bankayı batırmak isteyen devletlü'ye “Yahu uluslararası itibarımızı da sıfırladın yeter gâri” diyebilir mi?
Durum vahim. AK Parti yönetimi 12 yıldır iktidarda bulunmanın ve ‘güç yozlaştırır' hükmünün diyetini feci bir şekilde ödemekle karşı karşıya. İlçe teşkilatlarına kadar sirayet eden ve inşaat sektöründeki alavere dalaverelerle dibe vuran ilişkiler yumağı hesap verilemez bir kördüğüme dönüştü. Onca haksızlığa karşı susmayı tercih edenler de bir noktaya gelip kovasını doldurmak isteyenler de kurulu menfaat düzeni etrafında öbek öbek toplanıyor. Çıkar ortaklığı suç ortaklığına doğru evrilince şeffaflık paketi falan güme gidiyor.
Arınmaya ihtiyaç var arınmaya. Kirlenme ziftlenmeye dönüştü. O ziftten kurtulmak yerine insanlara, kitlelere öfke yağdırmak, toplumu oyalamak ve nefsi firavunlaştırmaktır. Boyun kısa geliyorsa topuklu ayakkabı giyersin olur biter. İnsanların sırtına basarak kendini büyük göstermek isteyenler bilmeli ki birilerinin boğulduğu menfaat çukuru, o sırtına basarak büyük görünmeye çalıştığınız kişilerin topuğunu bile ıslatamadı. Beyhude bir efelenme çapsız insanları hem dünyada rezil eder hem ahirette.
Siyasî ahlaka davet
Bir ülkenin en önemli makamlarını işgal eden kişiler, nezaket ve nezahetin timsali olmak zorundadır. Ne yazık ki son dönemlerde bu temel kaidenin yerle bir edildiğini görmekteyiz. Sorumluluk gerektiren mevkilerden akıl almaz bir şekilde nefret ve hakaret söylemi üretiliyor. Bu anlamsız ve saygısız yaklaşım toplumu kutuplaştırmakta, bireyleri ve kitleleri tahkir ederek ötekileştirmekte, adalete duyulan güveni sarsmaktadır.
Devlet adamı sıfatı taşıyan bazı kişilerin, geçtiğimiz günlerde Fethullah Gülen Hocaefendi'yi bir kez daha kastederek kurduğu talihsiz cümleler asla kabul edilemez. Hem hukuk dışıdır hem ahlak dışı. Hiç kimse tarih huzurunda bu hakaretin hesabını veremez. Sayın Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği en değerli İslam âlimlerinden ve kanaat önderlerinden biridir. Görüşlerine katılmasanız bile mesnetsiz suçlama yapamaz, düşük seviyeli yakıştırmalarla hakaret savuramazsınız. Kendi ayıplarınızı örtbas etmek ya da birinin gözüne girmek için hakaret yarışına tevessül etmek, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Bu, nezaket sınırlarını aşmak ve hukuku çiğnemek olduğu gibi, ahirette hesabı verilemeyecek büyük bir bühtandır.
Başbakan olmak, Cumhurbaşkanlığı makamında oturmak, milletvekili sıfatını taşımak vs., hiç kimseye hakaret etme hakkı tanımaz. Uygar dünyada saygınlığı olan ve milyonlarca insanın fikirlerine değer verdiği bir İslam âlimine sürekli saldırarak siyaset yapmaya çabalamak tek kelimeyle talihsizlik ve siyaseten çürümüşlüktür. Trol ağzıyla yapılan hakaretler yasalarımıza ve uluslararası hukuk normlarına göre suçtur. Nasıl ki cari hukuk sistemimizde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve milletvekillerine hakaret suç ise, adı geçenlerin, vatandaşlarına yönelik hakaretleri de suçtur.
Milyonlarca insanı rencide eden, evrensel ahlak ve saygı ilkelerine yakışmayan bu üslupsuzluk ve nezaketsizliğe son verilmelidir. İnsanları tahrik ederek onlardan aynıyla cevap vermeleri bekleniyorsa; açık söylemeliyiz ki, muhataplarınız, aynıyla ya da misliyle cevap vermekten aciz değildir. Ancak terbiye ve evrensel ahlak sınırları dışına çıkılarak yapılan tartışmaların bu ülkeye hiçbir faydası yoktur.
Seçimler yaklaştıkça dozunun artacağı anlaşılan bu tür hakaretlerin insanî ve İslamî olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Fani hayatta muvakkaten bahşedilen makamlara sımsıkı sarılarak, oralarda nefret söylemi, hakaret ve düşmanlık üreterek var olmak isteyenleri siyasi ahlaka davet ediyoruz.
PANORAMA
Allah ruhunu şâd eylesin! Uzun yıllardan beri Zaman’da dış politika yazıları kaleme alıyordu Fikret Ertan. Sürekli okuyan, düşünen, üreten mütevazı bir insandı. Son yıllarda Eskişehir’de münzevi yaşamayı tercih etmişti. Gazetecilik enerjisi tükenmeyen herkesin hep aradığı, sorduğu, akıl aldığı, istişare ettiği bilge bir insandı. Vefat ettiğini geç öğrendik; yüreğimiz yandı ayrılık haberiyle. Öğrendik ki vasiyeti öyleymiş; sessiz sedasız kimseye haber verilmeden defnedilmeyi istemiş. Kendine yakışır bir sadelik, bilgelik. Allah makamını cennet eylesin…
Başbakanlık, akreditasyon adı altında basına yasak uyguluyor. Bazı bakanlıklar da bu absürt uygulamayı matah bir şey sanarak taklit ediyor. Anayasaya da aykırı, yasalara da. Akreditasyon uzmanlık isteyen konularda, birikim gerektiren mevzularda kişilere yapılır; kurumlara değil. Bugünkü iktidar sahipleri bunu anlayacak bilgi ve görgüye sahip mi? Buna “akreditasyon garabetini” inceleyen basın tarihi karar verecek… Bu arada adının Nevin Çelik olduğunu söyleyen bir kadın basın toplantısına katılarak dünyanın en absürt sorularından birini sordu. Bu vatandaş kim, Başbakanlık’a nasıl girmiş, Başbakanlık’ın akreditasyon avcısı memurları bunu nasıl fark etmemiş, bu şahsı kim içeri almış, Başbakanlık’ta görev yapan biriyle bağı mı varmış? Hiçbiri bilinmiyor bunların! Aradan 7 gün geçti hâlâ Nevin Hanım’ın sırrı devam ediyor. Sakın işin içinde iş olmasın?
YANDAŞ MEDYA artık ciğerine kadar biliniyor. Yalan yazıyor, iftira atıyor, karalama yapıyor, şantaj yapmayı marifet sanıyor vesaire. Çapsızlar topluluğu halinde çıkardıkları yayınların gazetecilikle televizyonculukla hiçbir alakası yok. Sürekli suç işledikleri için dosyaları kabardıkça kabarıyor… Bir de iktidara şirin görünmek için çırpınan ama daha henüz anahtarı tam teslim etmemiş yayın organları var. Onlar üzerindeki meşum baskıyı belli bir oranda anlayışla karşılamak mümkün; yalnız iktidara şirin görüneyim derken ‘cemaat’ düşmanlığı yapmanın paralel paranoyası ile havada yüz takla atmanın hiçbir manası yok. Bediüzzaman ne güzel söylemiş: “Aç canavara karşı tehabbüb (sevgi gösterisinde bulunma) merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.”

Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015