Hakan TAHMAZ
Reza Zarrab, davasının bir hukuk davası olmadığı çok açık. Yargı her yerde her zaman olduğu gibi siyasetin komutuna uygun harekete geçmiş durumda. Yargının kendi özgün alanı sınırları içinde hareket edip edemeyeceği siyasal gelişmeler belirleyecek. Bu, Zarrab’ın ABD yargısı karşısında bülbül gibi ötmeye başlamasından önce de böyleydi. Hakan Atilla davasına dönmesi bir şeyi değitirmedi.
17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması sırasında Reza Zarrab’dan kahraman yaratmaya çalışan iktidar, bugün de bir itirafçıdan kahraman yaratmaya çalışan bol sayıda muhalif var. Bu tablonun kendisi yeteri kadar hazin.
Ama olup biteni ABD’in derin güçlerinin Türkiye’ye karşı geliştirdiği büyük bir komplo olarak kotlamak da iktidarın karşı karşıya kaldığı rezaletin üstünü örtme çabasından başka bir şey değil.
İktidar, Zarrab’ın gözaltına alındığı ilk günden itibaren konuyu ABD ile ilişkilerinin merkezine yerleştirip, sahiplenerek meseleyi siyasal bir zemine çekti, altından kalkamayacağı bir sürecin fitilini ateşledi. İktidarın izlediği siyaset ABD’nin elini rahatlatan ve güçlendiren bir mahiyete sahip.
Kabahatinin farkında olmanın paniği ile sıkıştığı kapandan sıyrılmak için çok sık başvurduğu yolu deniyor. Kendini tehdit altında hissettiği her sorunu beka sorunu olarak sunup millileştirmeye çalıştığı gibi bu sorunu da millileştirmek istiyor. AK Parti’nin bu konuyu millileştirmeye çalışması beyhude bir çaba.
Reza davası bu ülke insanının milli sorunu değil. Ama AK Parti’nin başını uluslararası alanda ciddi bir biçimde ağrıtacak siyasal hukuksuzluk, rüşvet ve yolsuzluk sorunu.
İktidar partisi yetkilileri bunu, ABD yetkilileriyle, 15 Temmuz darbe girişimi felaketinin baş mucibi Gülencilerin ortak komplosu olarak taktım ediyor.
Hiç kuşku yok ki, AK Parti’nin eski ortağı Gülenciler, iktidarın, daha özelde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sonunu getirecek her fırsatı değerlendirecek ve elinden geleni yapacak. 17-25 Aralık’ta yapmak istediklerinin gerçekleşme ihtimalinin doğduğu bir vaka karşısında seyirci kalmalarını beklemek fazla saflıktır.
Yine, dünyanın en büyük haydut devleti ABD ile aynı yatağa girmenin ayı ile yatağa girmekten bir farkının olmadığını bilmemek cahillik değilse, büyük bir megalomanlıktır.
Bu nedenle olsa gerek Ankara, Donald Trump’ın seçilmesi için büyük yatırım yaptı, büyük beklenti içine girdi. Seçildikten sonra Trump ile Erdoğan ve Putin’i bazı aklı evveller kamuoyuna dünyayı kurtaracak üç silahşor olarak sunmaya çalıştı.
İçerdeki muhalefetin itirazına, ulusal ve uluslararası hukuka rağmen ABD ile bölge ve ülke halklarına karşı sayısız askeri, siyasi, ekonomik, sosyal operasyonlara birlikte imza atan siz değilmiydiniz, daha bir yıl öncesine kadar ABD, sizin stratejik ortağınız değil miydi? Ne oldu?
İşin ucu size dokununca mı ABD politikaları Türkiye karşıtı “milli meseleye” dönüştü. Dünya işleri bu kadar ucuz ve kolay yürümüyor. Türkiye salt ne AK Parti ne de AK Parti’ye oy verenlerle sınırlı değildir. Türkiye sizden çok çok büyük.
AK Parti, Meclis çoğunluğuna dayanarak memleketi bir yere kadar, zorla idare edebilir ama uluslararası ilişkileri yürütemez. Meclis gücünü hoyratça kullanarak yolsuzluk, rüşvet, hukuksuz icraatlarının soruşturulmasını, araştırılmasını ve yargı önüne çıkarılmasını engellediğini için haydut ABD’nin siyasi operasyonunda yalnızlığa mahkûm oldu.
AK Parti, herkesi düşmanlaştıran politikalarının doğal sonucuyla karşı karşıya. Bu rüşvet, yolsuzluk iddialarıyla olduğundan bu ülke insanın büyük bir kısmının kılı bile kıpırdamıyor.
ABD’de de sanık sandalyesinde Halk Bankası müdür yardımcısının, tanık sandalyesinde Zarrab’ın oturduğunu sanmak olup biteni, anlamamak, hafife almaktır. Haydut devlet, kendi rızasını almadan davrananları yargılıyor, “benim ambargomu, yasağımı benim dolarımla yasadışı yollarla kimse delemez, bu rıza göstermem” diyor. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson iki gün önce yapmış olduğu açıklama bütün bu siyasileşmiş yargı operasyonun kaynağına işaret ediyor: “Biz NATO müttefikimiz olarak Türkiye’den ittifakın ortak savunmasını öncelemesini istiyoruz. İran ve Rusya, Batı toplumlarının sağlayabileceği ekonomik ve siyasi faydaları Türk toplumuna sunamaz” (30. 11.2017 tarihli gazeteler)
Yani meselenin özü iktidarın yanlış politikaları. Türkiye yıllardır ABD haydut devletinin saldırısına açık bir ilişki yürüttü. Şimdi de “ortaklığımızı aşan, bizi rahatsız eden işler yapmayın façanızı bozarız” diyorlar.
Bu, neden milli bir sorun olsun. Bu AK Partililerin ve seçmeninin sorunu. Bir de olsa olsa Türklüğünün rencide olduğunu hisseden son dönemin ortağı Türk milliyetçilerinin olabilir. Hiçbir biçimde benim, benim gibi düşünenlerin, ABD silahlarıyla, tonlarca bomba yağdırdığı bu toprakların halklarının sorunu değil.
Bu sorunu milli mesele sananların kararlarını gözden geçirmelerini kolaylaştırmak için Özgür Mumcu’nun bugünkü yazısını okumalarını önermekten başka elimden bir şey gelmez. (http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/876535/Bu_milli_bir_meseledir.html)
Hakan Tahmaz
(hakantahmaz.com)
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
29.07.2025
25.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
11.07.2025
21.05.2025
1.04.2025
20.02.2025
1.02.2025