Hilâl KAPLAN
Aziz Nesin'in, 26 Mayıs 1993'te, Hz. Peygamber ve eşlerine "kurgusal olarak küfreden" Şeytan Ayetleri romanının tercümesini Aydınlık dergisinde tefrikalar halinde yayınlamaya başlaması Türkiye kamuoyunda büyük infial yaratmıştı. Ancak nedense, Pir Sultan Abdal Şenlikleri gibi, bir "pir"in adıyla özdeşleşen bir etkinliğe dönemin Sivas Valisi tarafından davet edilmesi uygun görülmüştü.
Şenliklerin başlangıcı olan 2 Temmuz 1993, bir Cuma gününe denk geliyordu. Namaza gelen cemaate üzerinde "Müslüman kamuoyuna" yazan bir bildiri dağıtılmıştı. İmzasız olan bu bildiride "Gün, küfürlerin hesabının sorulma günüdür" yazıyordu. Namaz sonrası 1.000 kişilik bir kalabalık "Vali istifa" sloganlarıyla Hükümet Konağı'na doğru yürüyüşe geçti. Atılan slogan bir süre sonra yerini "Sivas, Aziz'e mezar olacak"a bırakmıştı. Vali İçişleri Bakanı'nı bilgilendirdiyse de gerekli önlem alınmadı. Kalabalık, şenliğin gerçekleştiği kültür merkezine yönlendirildi. İçerideki grupla göstericiler arasında taşlı sopalı kavga çıktı. Bir ara Emniyet Müdürü'nün polis telsizine yansıyan sorusu duyuldu: "Nerde kaldı bu askerî birlikler?"
Dönemin belediye başkanı kalabalığa yönelik "Dağılın" çağrısında bulundu. Çağrı karşılık bulmuş, kalabalık dağılmaya başlamıştı. Ancak ne olduysa "birileri" dağılmaya yüz tutan grupları yoldan çevirip Madımak'a doğru yönlendirdi. Madımak'ın çevresindeki 5.000 göstericiye karşılık sadece 500 kolluk gücü vardı. Slogan bu sefer de değişmişti: "Kahrolsun laiklik!".
Otel taşlanmaya başlandı. Aziz Nesin, bu sırada Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'yle telefonda görüşüyordu. İçeridekiler "Bizi kurtarmaya gelecekler" umuduyla beklerken, kurtarmaya gelen kimse yoktu. Yerinden sökülen Pir Sultan Abdal heykeli iplerle meydana taşınıp parçalandı.
Vali, saat 19.00'da dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'le telefonda konuştu. Güreş, "Bunlar kara yobazdır. Bunları hemen temizleyelim" dedi ve askerlerinin emrinde olduğunu söyledi. Vali, bunu kendisine değil, yanında bulunan Jandarma Tugay Komutanı'na söylemesini istedi. Telefonu alan tugay komutanı "Baş üstüne" diyerek telefonu kapattı. Sonradan Doğan Güreş'in tugay komutanına "Senden Aziz Nesin'i sağ istiyorum" dediği öğrenilecekti...
Askerî birlikler gelmişti. Fakat ne hikmetse Madımak civarı hariç her yere konuşlanmışlardı. Herhangi bir tehlike altında olmayan cadde ve dükkanları koruyorlardı. Bir birlik göstericilerin arasına girmeye çalıştı ama "beceremedi". Askeri birlik geri çekilir çekilmez, saat 19.50'yi gösterdiğinde, Madımak'ın önündeki arabalar ateşe verildi. Alevlerin oteli sarması uzun sürmedi. Kalabalıkta "Allah'ım bu senin ateşin", "Cehennem ateşi işte" diyenler vardı. Birden "Müslüman Türkiye" sloganı atılmaya başlandı. Madımak'ta kalan bir grup hava borusundan geçerek BBP ilçe teşkilatının binasına sığınmaya çalıştı. Önce kendilerine saldırmaya hazır bir grupla karşılaştılarsa da sonradan yine bir partili onları içeri alarak kurtulmalarını sağladı. Aziz Nesin ise, ölümle yüz yüze gelmesine rağmen "Öyle bir biçimde öleyim ki korkmuş, sinmiş bir adam olarak görünmeyeyim" diye endişe ediyordu.
Neyse ki bir itfaiye aracı otelin arka tarafından Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli'yi çıkarmayı başardı. Ancak çıkanın kim olduğunu anlayan itfaiye eri, yangın merdiveninden oturarak inecek kadar bitkin düşmüş olan Nesin'i aşağıya ulaştığında bileğinden tutup yere fırlattı. Aziz Nesin'i tanıyan bazılarıysa tekme ve tokatlarla saldırdı. Aziz Nesin'i linç etmeye çalışan güruhtan bir komiser kurtardı ve hastaneye ulaştırılmasını sağladı.
Otelin yanmasının ardından bir grup gösterici yine Hükümet Konağı'na yöneldi. Jandarma alay komutanı 18 erden oluşan bir ekip gönderip Vali'yi kurtardı. Havaya ateş açıp göstericileri yararak Hükümet Konağı'na ulaşan jandarma, ne hikmetse Madımak'ın önüne ulaşamamıştı. Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün olaydan sonra söylediği gibi asker çağrılmasına rağmen olaya müdahale etmemişti.
Sivas Katliamı'nın ardından Vali, Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü görevinden alındı. Asker ise kendi içinde soruşturma yaptı ve kimseyi suçlu bulmadı...
Olayın ardından yargılanan sanıkların hiçbirisi olay günü içeri alınmamıştı. İsimleri önce Cumhuriyet gazetesi ve Aydınlık dergisinde geçen sanıklar; aynı gün ev ya da iş yerlerinden gözaltına alınmıştı. İçlerinde olay günü Sivas'ta olmayan bile vardı. Türkiye tarihinin en çelişkili davalarından biri görüldü. Sanıklar hakkında verilen idam cezası sonradan hapse çevrildi.
Sivas Katliamı, apaçık bir derin devlet operasyonuydu. Taşlar özenle yerleştirilmiş, fitil "şartlar olgunlaşınca" ateşlenmişti. Aziz Nesin, bu 'operasyon'a bilmeden alet olan bir "piyon"du. Sonuçta 35 can verildi...
Derin devlet, daha önce Maraş ve Çorum'da başardığını Sivas'ta da başarmıştı. Bu "başarı"yı mümkün kılan en önemli unsursa kolayca manipüle edilip yönlendirilebilen "hassas" kitlelerdi. Bu yüzden derin devlet operasyonlarına "insan kaynağı" olarak katkıda bulunan toplumsal psikolojiyi mahkûm etmediğimiz sürece geçmişle yüzleşmemiz mümkün olmayacak. Sivas katliamını bir tür "Sünni düşmanlığı"na payanda yapmak ne kadar yanlışsa; bu katliamı "organize işler bunlar" deyip geçiştirmek de o kadar eksiktir. Bana sorarsanız, bu iki tip refleks de derin devlet ve ona yakınlık besleyen çevrenlerin arzusu dahilindedir. Şerden hayr çıkmasına vesile olmak ise çok daha büyük sorumluluk gerektirir.
Bu yüzleşmeyi yapmayı sadece kaybedilen 35 cana değil; "Canlarınız, mallarınız ve namusunuz da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur" diyen Hz. Peygamber'e de borçlu olduğumuza inanıyorum. Bu mel'un hadise sebebiyle zarar gören herkesin acısını içtenlikle paylaşıyorum.
*Yazıdaki bilgilerin bir kısmı Can Dündar'ın "O gün" belgeselinden alınmıştır.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019