Markar ESAYAN
Hrant Dink cinayeti tetikçi katil Ogün Samast’ın son ifadesiyle yeniden gündeme geldi.
Oysa Hilal Kaplan’ın geçen gün yazdığı gibi, benzer bir ifade değişikliğine cinayetin karakutusu Erhan Tuncel zaten gitmişti.
Önce ilgili polis müdürlerini “Dink davasının mağdurudurlar, Ergenekon'u başlatanlar onlar” diye kahraman ilan eden Tuncel, Yargıtay kararı sonrası hapis yolu gözükünce “Karşımızda polis yok. Bir cinayet şebekesi var. Ali Fuat ve Ramazan Akyürek çetenin üzerindedir. Beni bir numaralı sanık yapıp kendilerini saklamıştır” şeklinde ifade vermişti. (Aralık 2013.)
Bu davanın 17-25 Aralık Savcısı Muammer Akkaş’a teslim edilmiş olduğunu da hatırlayınca…
İnsanların, yedi yıl üzerine her türlü oynanmış bir dava hakkında temkinli olması oldukça doğal…
Sütten ağzı yananlar yoğurdu üfleyerek yeme eğiliminde; ama bu tavrın da kendi içinde riskleri var.
17/25 Aralık’tan sonra devletin kılcal damarlarına yerleşmiş bir yapının varlığı böyle alenileşmişken, Dink Davası’nın karartılması bu yapıdan bağımsız olabilir mi?
Güç dengelerinin değişmeye başlaması ile oluşan hareketliliğin, sanıkların manipüle etmesi/edilmesi mi, yoksa davanın üzerindeki karartma baskısının kalkması sonucu mu olduğuna nasıl karar vereceğiz? Olgularla mı, şüphelerle mi, siyasi önyargılarla mı?
Yoksa mahkemeyi mi beklesek?
Ya “yoğurdu üfleyerek yiyelim, dava siyasi bir amaç için yeniden suiistimal edilmesin” derken, istemeden de olsa siyasi bir pozisyonun etkisinde kalıyorsak? Yaşanan sert siyasi kavganın içinden bakmamayı beceremiyorsak? Ya gerçekten Tuncel ve Samast’ın son ifadeleri, oluşan korku atmosferinin kalkması ile önemli gerçekleri ihtiva ediyorsa? Bir kez daha aldanmama ve makul şüphe eğiliminin ters istikamete doğru fazla esnemesi, ortaya çıkan yeni delilleri şimdiden itibarsızlaştırmaz mı?
Kefenin bir tarafına bu kadar özenirken diğerini boşlamak, davayı siyasi kullanımdan korumak adına siyasi bir tutum almak anlamına gelmez mi?
“Dava şuraya sığmaz, buraya sığmaz” dememek için yeteri kadar tecrübe edinmedik mi?
Kaldı ki, gerçeğinde siyasi değil sert bir egemenlik kavgasıdır yaşanan. Bir yanda elle tutulur, görünür bir siyasi iktidar varken, diğerinde karanlık odadaki siyah kediye benzer bir vesayet kliği söz konusu. Bu kavganın niteliğine doğru pay biçemeyenler, davanın siyasete oturduğu bağlamın niteliğini de doğal olarak yanlış algılayacaklardır.
Şunu kabul etmek lazım: Çoğunluk, 2007’de başlayan bu kritik davalar konusunda kendisini evlenme vaadiyle kandırılmış genç kız gibi hissediyor. Kimse kendisini aptal gibi hissetmesin; bu çok ustaca hazırlanmış bir simülasyondu. Büyük bir talihsizlik yaşandı.
Biz şimdi Dink cinayetini konuşuyoruz ama, 2006 Santoro cinayeti, Danıştay baskını ve 2007 Zirve katliamını birbirinden bağımsız değerlendirmek, bunların bir mühendislik ürünü olduğunu reddetmek mümkün mü?
Bu suçluluk hissinin algıları bozma, bu sefer ters tarafa savrulmayı sağlama ihtimali var. Oysa bu konularda toplumsal meşruiyet/algı yaratma gücü olanların, öncellikle geçen sürede nerelerde yanıldığına bakması daha doğru olur. Henüz böyle mütevazı tavırları pek göremiyoruz. Bu yapıldığında vicdanımız ve aklımız daha net hale gelebilir.
Bu konuda davanın savcısı, mahkeme heyeti ve medyaya ciddi görevler düşüyor. Sızan bilgileri kesin kanaat belirten şekilde medyadan duyacağımıza, avukatlardan veya dava görülürken doğal yollarla öğrenmiş olsaydık, siyasi anlamından çok teknik muhtevasına daha çok yoğunlaşmış olacaktık.
Dink Davası, Yeni Türkiye’nin kapısını aralayacak bir öneme sahiptir. Kayırılacak olan davayı karartma eğilimi ile eski devlet değil, aydınlatılması ile yeni demokatik devlet olmalıdır. Yüzde 20’lere düşen yargıya güveni sağaltacak eşsiz bir fırsattır bu dava.
Hasılı, bunca kepazelikten sonra bu davaya yaklaşırken makul şüphe iyidir. Ama makullük aşılırsa maddi gerçeği bulmakta önleyici olabilir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019