Markar ESAYAN

Tencere kapak...
3.11.2011
3389

 KCK operasyonlarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun da aralarında bulunduğu 44 kişi tutuklandı. Aydınlar bu tutuklamalara karşı imza kampanyası düzenliyorlar. Medyadan ciddi itirazlar yükseliyor. OdaTv soruşturmasında Ahmet Şık ve Nedim Şener üzerinden oluşan tepkinin bir benzeri burada da yaşanıyor.

Bu konuya girmeden önce bazı saptamalar yapmak istiyorum.

PKK benim için bir terör örgütüdür. 1978, 1984, 1994 ve 2011 yılı itibariyle de bu böyledir. Ben hakların insan, hele özellikle sivil insanların öldürülmesiyle alınacağına inananlardan değilim. Bu coğrafya için maalesef çok yabancı ve itibarsız olan bu fikir, benim hayat anlayışımın tam ortasında durur.

Bu sadece ahlaki veya vicdani bir duruş değil, rasyonalitesi de çok güçlü. Şiddetin çözüm yolu olarak seçilmesi, her zaman güçlü olanın zaferi ile nihayetleniyor. Eh, zaten tahakkümü uygulayan da güçlü taraf olduğuna göre, olan yine zayıf ve mağdur olana oluyor. Tarihte bu tecrübeyle sabit.

Tarihte tecrübeyle sabit olan bir diğer mesele de, şiddetten arınmış, sivil itaatsizlik yöntemleriyle mücadelenin, mesela Gandi’nin Britanya’ya karşı yaptığı gibi, şiddet tekelini elinde bulunduran hegemonları dilsiz ve çaresiz bırakması. Şiddetle yalnız kalan hegemon, meşruiyet kaybediyor ve çöküyor.

Kürt sorunu, iki taraf açısından da tam bir pespayelik, kurnazlık ve bir vampirlik hikâyesi. Devlet Kürt vatandaşlarının en basit insan haklarını onları asimile etmek için gasp etmiş. Sorunun muhataplığını, devletten aldığı 10 milyonluk kuruluş sermayesi ile PKK devralmış. Öncelikle muhalif Kürtleri ve Kürt sivilleri öldürmeye başlamış. Devlet buna JİTEM kıyımları, binlerce köy yakma, binlerce faili meçhul ve Kürt kimliğini reddetmekle cevap verdikçe, artan travmanın sıcak kuluçkasında PKK semirmiş de semirmiş.

AK Parti’nin açılım süreci de yine tam bir başarısızlık, özensizlik, hafifseme ve samimiyetsizlikle açıklanabilir. AK Parti’nin tereddüdü, yavaşlığı, sorunu sadece PKK ile yapılan müzakerelere endeksledi. Müzakereler şiddetle kesilince, ortada hiçbir şey kalmadı. Buna Berktay, Ersanlı ve Zarakolu’na kadar uzanan KCK operasyonları da eklenince, Kürtlerin PKK çizgisi dışında kalan kesimlerinde bile, devlete karşı yılgınlık ve güvensizlik oluştu. Daha doğrusu var olan olumsuz kanaat pekişti.

Son Diyarbakır gezimde edindiğim gözlemim, PKK’ye ve silaha doğrudan karşı olan aklıselim demokrat Kürtlerin bile, AK Parti’nin bu yavaşlığından ve KCK operasyonlarının savrukluğundan ötürü, yılgın ve ümitsiz olduklarıydı.

KCK, bir sivilleşme ve barış projesi değil. Ciddi ciddi bir paralel devlet kurma, Kürtlerin üzerinde diktatörlük oluşturma amacında. Demokratik Özerklik, 1930 model Kemalizm’den bile daha monolitik, militarist ve köhne bir faşizmden öte değil. PKK çizgisi dışındaki Kürtleri tamamen yok sayıyor.

Son KCK-MİT görüşmelerinde, MİT görevlisi Afet Güneş, “Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada, patlayıcılarla doldurdunuz” diyor. Sabri Ok “Yok canım” diye cevap veriyor ama, Güneş “Hepsini biliyoruz” diye kestirip atıyor.

Bir önceki KCK İstanbul operasyonlarından sonra basına sızan dinleme kayıtlarında büyük şehirlerin savaş alanına çevrilmesi, kadınların panzerlerin önüne kendini atması ve gerilla savaşı gibi hazırlıklardan bahsediliyor. Karayılan’ın dört ay evvel “Biz istediğimiz kişiyi 24 saatte öldürürüz” açıklamasını da buna eklediğinizde, bunu devletin gözardı etmesi mümkün değil. Kaldı ki, bu eylemler yaşandı ve yaşanıyor. Kızılay, Siirt ve Bingöl’deki sivil katliamları ortada...

Yeni bir savaşa karar verildiğinden olsa gerek, şimdi panikle bu yapı yaşına kurusuna bakmadan çökertilmek isteniyor. Öte yandan feci bir TMK’ya sahip olduğumuz ve hâkimler de sorumluluk almak istemediklerinden, artık önlerine kim gelirse tutuklama kararını basıyorlar. At izi it izine karışıyor. Gizlilik kararı olduğu için, mesela Berktay, Ersanlı ve Zarakolu hakkındaki “Kuvvetli suç delillerini” de sanık avukatları dahil, iddianame hazırlanana kadar inceleyemiyorsunuz. Bu da kamuoyu vicdanında derin izler bırakıyor. İşte ancak tutuklananlar ünlü veya bizlerin arkadaşları olduklarında “o insanlar böyle şeyler yapmaz” seviyesinde bir itiraz yükseliyor ki, bu açıkçası beni tatmin eden bir şey değil. Çünkü bunların pek çoğunu Ergenekon, Balyoz tutukluları için de söyleyenler var. Adalet için herhalde ölçümüz bu olamaz.

Şu anda tehlikeli bir ikiyüzlülük içindeyiz. Bir yanda PKK’ye “yürü aslanım sen mağdursun, tabii ki silah bırakma” diyenler ile “üç ayda PKK’yi bitiririz, PKK’lileri öyle bir patlatırız ki, parçasını bulamazsınız, –ki yaptık görüyorsunuz”culuk oynayanlar arasında sıkışmış kalmış durumdayız.

Bu noktada ısrarla her iki tarafa da silahtan ve şiddetten uzak durmayı, müzakereleri yeniden başlatmayı ve kime yapılırsa yapılsın her türlü insan hakları ihlallerini deşifre etmeyi birarada sürdürmek durumundayız.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar