Murat Sevinç
Son yazıdan devam…
Çok partili yaşamda çoğu zaman evdeki hesabın çarşıya uymadığı, telaş ve kurnazlıkla yapılan yasa değişikliklerinin yapanın ömrünü fazla uzatmadığı doğru olsa da, kısa vadede antidemokratik sonuçlara neden olabildiği ve seçmen iradesinin adaletsizce yansımasına yol açtığı da doğru. Okuyacağınız yazı, iki ‘doğru’ya ilişkin bir-iki örnek verme niyetinde.
1946’da kurulan DP ile CHP arasında dört yıl süren mücadelenin en önemli ürünlerinden biri, 1950 tarihli seçim yasasıydı. Çeyrek yüzyıl sürmüş tek parti iktidarının kazasız belasız sona ermesi için çaba harcayanların vardığı uzlaşmanın (zorunlu ya da gönüllü!) sonucudur. Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşacak bir YSK’nin kurulması özellikle hatırlatılmalı. Böylece ilk kez bir demokraside, seçimlerin hem yönetimi hem denetimi hâkimlerden oluşan bağımsız bir kurula bırakılıyordu. Öyle önemlidir ki YSK, 1961’de anayasada yer verildi, 1982 Anayasası dahi konumunu değiştirmedi. YSK on yıllarca demokrasinin ‘güvenli seçim’ ilkesinin teminatı olarak kaldı Türkiye’de, son yıllara dek. Yasa 16 Şubat 1950’de kabul edildi. Merak edenler inceleyebilir.
Şimdi yazacaklarımı (teknik kısmı), önceki yazıda önerdiğim Aleskerov/Ersel/Sabuncu’nun çalışmasından (s.136 vd.) alıntılayarak aktaracağım.
1950 yasası, çok özetle, her ili bir seçim çevresi kabul ediyordu (il sayısı arttıkça, o da artacaktı), her 40 bin yurttaş için bir milletvekili öngörüyordu ve oy kullanma bakımından seçmene birden çok seçenek sunuyordu. Ancak seçmenin büyük çoğunluğu, tahmin edebileceği gibi seçeneklerden birini tercih etmiştir: Bir partinin bir seçim çevresi için gösterdiği adaylardan oluşan ‘matbu’ (basılı) bir listenin, hiç dokunmaksızın sandığa atılması. Türkçesi, ‘il esasına dayanan çoğunluk’ sistemi. Ne demek bu? Uygulamada, bir ilde hangi parti oyların çoğunu alırsa, o partinin listesindeki adayların ‘hepsi’ seçilirken, diğer partilerden hiçbir vekil seçilemeyecekti.
CHP bu sistemin işine yarayacağını düşünüyordu, ancak yanıldı. CHP, DP’ye yönelik halk iltifatını daha kurulur kurulmaz fark ettiği için 1947 seçimini erkene alıp 1946’da yapmıştı; buna mukabil 1950’deki sonucu ne CHP ne de DP tahmin edebilmişti. Daha önce, Türkiye’de yazılmış ilk parti monografisinin Cem Eroğul’un ‘Demokrat Parti’ başlıklı kitabı (son basım, Yordam) olduğunu söylemiştim. (Kitap hakkındaki yazım) Değerli bir çalışma da Tanel Demirel’in ‘Türkiye’nin Uzun On Yılı-Demokrat Parti İktidarı ve 27 Mayıs Darbesi’ kitabıdır (Bilgi Üniversitesi). Demirel, seçim sonuçlarının iki parti için de sürpriz olduğunu daha ayrıntılı anlatır (s.97 vd.). Yazar, kamuoyu araştırmalarının bilinmediği bir devirde, CHP liderlerinin, partililerin seçmenin durumuna ilişkin aktardıklarıyla yetindiğini belirtiyor. O ‘aktarma’nın, hele ki bir tek parti iktidarında nasıl olabileceğini tahmin etmek güç değil. Burada, başta İnönü ve seçim sonrasında partililerini kontrol etmek için çaba harcayan Bayar olmak üzere, dönemin liderlerinin ‘olgunluğu’nu bir kez daha hatırlatmakta yarar var.
Umulmadık oy oranlarının seçim sisteminden kaynaklanan sonucu, son derece adaletsiz sandalye dağılımı olmuştur. CHP, katılımın neredeyse yüzde 90 olduğu seçimlerde yaklaşık yüzde 40 oy almasına karşın yalnızca 67 vekillik kazanırken, yüzde 53 küsur oy alan DP, 416 (5’i bağımsızlardan) vekillik kazandı. Yüzde 53 oy ile yüzde 85 milletvekilliği! TBMM’de toplam 487 vekil vardı. (1924 Anayasası’nda üye sayısı sabit değildir.) 1954 seçimlerinde ise DP, dört yıl önce dile getirdikleri gibi CHP’yi neredeyse muhalefetten de tasfiye etmiştir, yine seçim sisteminin büyük yardımıyla.
Peki sonra? 1954-55’ten itibaren işler (ve ekonomi) kötü gitmeye başlayınca, DP, muhalefet partileri ve muhalif kamuoyu üzerindeki baskıyı giderek artırdı ve yıllar önce CHP’nin denediğini yapıp telaşla 1958 seçimlerini 1957’ye aldı. Seçim yasasını değiştirip partilerin ‘işbirliği’nin yollarını tıkadı. Tanıdık geldi mi! Haziran 1954’te yapılan ‘muhalefetin işini güçleştirici’ düzenlemeler (ortak liste yasaklanmıştı), 13 Eylül 1957 yasası ile bir adım daha ileri götürüldü ve partilerin ‘fiili işbirliği’ yolları da ortadan kaldırıldı. Bunun tek nedeni, gidişatı gören muhalefet partilerinin 1956’dan itibaren yakınlaşmaya başlamasıydı kuşkusuz. Hatta, DP’den istifa eden ‘kuruculardan’ Fuat Köprülü’nün adaylığını engellemek için, ‘bir partiden altı ay önce istifa edenin diğer partiden aday olması’ dahi yasaklanıyordu.
Sonuç? DP 1957’de de kazandı, ancak artık ‘cazibesini’ yitirmekte olduğu iyice belirginleşti. Seçime katılım yüzde 70’lere düşmüştü ve oyu ilk kez yüzde 50’nin altındaydı. CHP toparlasa da, yaklaşık yüzde 41’le 610 milletvekilliğinin 178’ini, DP ise yüzde 47.3 oranla 424’ünü kazanmıştır. Seçim sisteminden kaynaklanan adaletsizlik sürse de sonuçlar, ne yaparsa yapsın DP’nin hızla inişi geçtiğini gösteriyordu. CMP (Cumhuriyetçi Millet Partisi) ve HP (Hürriyet Partisi) ise ancak dörder üyelik kazanabildi.
Muhalefet 1957 seçim yasası değişikliğine karşı yine de bir şeyler yapabilir miydi? Burada, Cem Eroğul’un ‘günümüz koşulları bakımından da çok şey ifade eden’ değerlendirmesine yer vermek istiyorum:
“…muhalefetin işbirliği için ancak iki imkân kalmıştı. Bir imkân hukuken olmasa bile fiilen illerin bölüşülmesiydi. Yani partiler bütün illerde seçime giriyor görünecekler, ama her ilde üç partiden ancak birine muhalefet oyları verilecekti. Salt hukuk açısından bakılırsa, bu bir muvazaa teşebbüsü olurdu. İşte bu isnattan çekinen partiler, bu yola girmediler. İkinci imkân ise, bütün yurtta seçimlere tek bir muhalif partinin girmesi idi. Bunun ise ne gibi kıskançlıklara yol açabileceği belli idi. İnönü’ye öteden beri şüphe ile bakan CMP, 18 Eylül 1957’de aldığı bir kararla bu ikinci formülü reddetti. Oysa CHP’nin bütün umudu tek muhalif parti olmak idi. Bu umut böylece suya düşünce, Halk Partisi, 19 Eylül 1957’de resmen işbirliği yapılmasına imkân kalmadığını, ancak seçimlerde muhaliflerin fiilen birbirlerine yardım edebileceklerini bildirdi. Böylece, Demokratların antidemokratik seçim kanunu gayesine ulaşmış ve muhalefetin güç birliği girişimi suya düşürülmüş oldu.”
Görüldüğü üzere, seçim yasası değişikleri belki mukadder sonu engellemiyor, ancak anlık/kısa vadeli ‘belirleme’ potansiyelini ve demokratik seçim ilkesine verebileceği zararları göz ardı etmemek gerek.
İkinci örneği 27 Mayıs ardından vermek istiyorum, 1965 seçimlerinden. 1961 Anayasası’na göre vekil sayısı sabitti (450), iki kanatlı meclisin ‘ak saçlılar’ı Senato’nun seçim yöntemi farklıydı vs. Bizi ilgilendiren ikinci kanat, Millet Meclisi. Darbe sonrası ilk seçimi boş verelim; MM için yasa Kurucu Meclis tarafından kabul edilmişti. 1965 milletvekili seçimleri ise, 1961’den tamamen farklı bir seçim sistemiyle yapılmıştı. Şubat ve Temmuz’da kapsamlı değişiklikler yapılmış, ‘tam nispi temsil’e en yakın ‘milli bakiye’ (ulusal artık) sistemi kabul edilmiştir (Birleşik oy pusulası uygulaması da bu seçimle başlıyor).
Son derece karmaşık ve bir partinin tek başına iktidara gelmesini engellemeye yönelik bir sistemdir. O parti kuşkusuz AP (Adalet Partisi) idi. CHP, AP’nin alabileceği oyu, 1964 Senato seçimindeki başarısından tahmin edebiliyordu. Ayrıca ‘barajlı D’Hondt’ sistemine de geçilmiş, ancak bu düzenleme AYM tarafından iptal edilmişti.
Sonuç? CHP bu yasa değişikliğiyle hem başardı hem başaramadı. Başaramadı, çünkü AP son derece zor bir seçim sistemiyle yaklaşık yüzde 53 oyla 240 üyelik kazanarak tek başına iktidara geldi. Diğer yandan başardı, çünkü eğer eski sistem olsaydı AP, MM’de 429 üyelik kazanacaktı.
12 Eylül darbesi ardından, 1983’te olağan rejimin ilk seçiminde, her ilin bir seçim çevresi olması kuralı terk edilmiş, uygulanan ‘ülke barajı’ ve seçim çevrelerindeki baraj ile (çifte baraj) özellikle küçük partilerin (‘marjinal’) işi iyice zorlaştırılmıştı. Sonraki seçimler için geçerliydi bu hedef tabii, yoksa 1983 seçimlerine üç partinin girmesine izin verilmişti.
Hep örnek gösterilen 1987 milletvekili seçimleri öncesindeyse, bu kez ANAP seçim yasasını kurcaladı. En önemlisi, seçim çevreleri yedi üyelikten altı üyeliğe düşürülünce, seçim çevresi barajı kendiliğinden yükselmiş oluyordu. Bununla yetinmeyip başkaca kurnazlıklarla en düşük seçim çevresi barajını yüzde 20’ye yükselttiler.
Peki ANAP kuş kondurabildi mi? Yine, hem evet hem hayır. Başardı, tek başına iktidar oldu. Başaramadı, oy oranları yüzde 36’ya düştü. Seçim yasasıyla oynama isteğinin nedeni de kuşkusuz bu erimeyi görmesiydi. Tek başına iktidar oluşunda, ikinci parti SHP ile arasındaki farkın yüksekliği de rol oynamıştır. (36.3-24.8)
Yeri gelmişken, yıllar sonra AKP’yi de ‘tek başına’ iktidar yapacak bir ‘vahamet’, o tarihte ilk kez Özal’ın işine yaramıştı. Yüksek baraj nedeniyle 1987 seçimlerinde geçerli oyların yüzde 19.8’i, bir başka deyişle 4.8 milyonu değerlendirme dışı kaldı. 2002’de bu oran yüzde 45 civarındaydı. Ezcümle, ‘milli irade’ söylemini yere göğe sığdıramayan bu iki sağ partiden birinin 1987, diğerinin 2002’de aldıkları oy oranıyla orantısız sandalye sayısıyla tek başlarına iktidara gelişlerini, seçim barajının yüksekliği nedeniyle milyonlarca oyun çöpe gitmesine borçlu oluşları, memleket siyasetinin ‘niteliği’ ve siyasetçisinin ‘kumaşı’ hakkında epey fikir veriyor.
Sözün özü, tıknefes iktidarlar bir çare olarak seçim yasalarıyla oynamayı denediler bugüne dek. Çuvalladıkları da, kısa vadede kazançlı çıktıkları da oldu. Ancak söz konusu antidemokratik heveslerin hiçbiri nihayetinde para etmedi. Bu durum, büyük ölçüde demokrasimizin cılızlığı ve ondan pek de bağımsız olmayan insan ve siyasetçi kalitesiyle ilgili. Yakın figürler, benzer koşullarda ve kaygılarla, sanki ilk kez deneniyormuş gibi çok tanıdık işlere girişebiliyor ve görünen o ki ‘tarihten ders almak’ aslında büyük ölçüde boş bir temenni.
Okuduğunuz yazının naçizane önerisi “Eyvah, bu yol ve yöntemlerle kazanacaklar” ile “Hiçbir şey değişmez, ilk seçimde giderler” uçlarına fazla iltifat etmemek ve bir de rejimin adını, niteliği, göze alabileceklerini bir an olsun unutmadan hareket etmek olabilir.
Yazı önerileri:
1.Tanıl Bora’nın, ‘III. TİP ve Yeniden Sol Popülizm’ başlıklı yazısı.
2. Mavi Defter sitesinden, Duygu Türk’ün yazısı, Mümkün ve Zorunlu. Bu sayfayı takip etmenizi hararetle öneriyorum.
İklim krizi notu: Önder Algedik’in iklim krizine ilişkin yazısı. İklim konusu, her konuşmamıza, her yazımıza girmeli, gıda krizi, su krizi kapıda, hatta eşiği geçmek üzere. Ne kadar rahatız, hakikaten ne ilginç bir devir bu!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025