Selva Demiralp
ABD Merkez Bankası Fed, onbeş gün içinde ikinci kez acil olarak toplandı. 15 Mart akşamı politika faizi 100 baz puan daha inerek sıfır alt sınırına geldi. Fed ilave olarak Ekim 2014’de sonlandırdığı varlık alımlarına tekrar başlarken, banka kredilerini canlandırmak amacıyla da zorunlu karşılıkları sıfırladı. Bankaları merkez bankasından doğrudan borçlanmaya teşvik ederek borç verme faizini 150 baz puan indirdi.
Bir Pazar akşamı gelen bu şok karar ileriye yönelik ciddi resesyon endişeleri yansıtıyor ve Fed’in azalan cephanesini bir anda boca ederek kontrolü ele geçirme çabasını gösteriyor. Başkan Jerome Powell koronavirüs Covid-19 salgının yayılmasını engellemek için alınan global tedbirlerin ve özellikle sosyal izolasyonun bazı sektörleri durma noktasına getireceğini, bunun özellikle ikinci çeyrekte ABD ekonomisini yavaşlatacağını söyledi.
Önce mali istikrar sonra ekonomik büyüme
Powell her ne kadar ABD ekonomisinin ayaklarını yere sağlam bastığını, istihdam piyasasının her zamankinden güçlü olduğunu not etse de tablo o kadar pozitif olmayabilir. Son finansal kriz sırasında piyasalara sürülen 3,5 trilyon doların hala geri çekilemediğini hatırlarsak yeni bir likidite dalgasının bizi bilinmeyen sulara sürükleyebileceğini öngörmek zor değil.
Fed kararının iki boyutu var. Birinci boyut, kısa vadede hızla yayılan panik ortamında finansal piyasalardaki gerginliği azaltmak. İkinci boyut ise ekonomiyi canlandırmak. Hatırlanacağı üzere Fed 3 Mart tarihinde acil bir kararla politika faizi 50 baz puan indirmişti. Ancak bu kararı takip eden günlerde piyasalardaki panik artarak devam etti.
Paniğin birinci aşamasında “güvenli liman” içgüdüsü ağır bastı. ABD tahvillerine olan talep hızla artınca tahvil fiyatları yükseldi, faizler düştü. Belirsizlik ve güvensizliğin daha da arttığı ikinci aşamada ise bu sefer ABD tahvili bile güvenli bulunmayıp nakite geçilmek istenince tahviller satılmaya başlandı. Herkes aynı içgüdüyle hareket edip elinde tuttuğu hazine kağıtlarını elden çıkarmaya çalışınca tahvil piyasasında bir anda likidite kurudu.
12-15 Mart arasında ne oldu?
Fed 12 Mart’ta tekrar devreye girerek repo ile 1,5 trilyon dolarlık tahvil satın alıp piyasalardaki likidite ihtiyacını 3 ay süreye kadar karşılayacağını açıkladı. Ancak bu sefer de Fed’in repo işlemini yaptığı aracı kurumlar bilançolarını büyük montanlı repolarla şişirip regulasyona takılmak istemeyince piyasaya istenen miktarda likidite sürülemedi. İşte bu noktada Fed repo yerine doğrudan tahvil alımı ile devlet tahvillerini kalıcı olarak piyasadan toplayıp likidite sağlamaya karar verdi.
Powell, aldıkları kararların gerekçesini öncelikli olarak tüm dünyada referans değeri taşıyan ABD tahvil piyasasını tekrar işler hale getirmek olarak açıkladı. Bu piyasanın işlevini yitirmesi durumunda problemin yayılıp firma ve hanehalkı harcamalarını kısıtlayacağına işaret etti. Zor zamanlarda piyasaya para sürerek ekonomiyi desteklemenin merkez bankasının temel görevi olduğunu hatırlattı.
Miktarsal genişleme mi, değil mi?
Fed 2007-2009 krizi sonrası dönemde politika faizini alt sınıra çektikten sonra uzun vadeli faizleri düşürebilmek amacıyla büyük miktarlarda uzun vadeli tahvil satın aldı. Bu şekilde politika faizini kullanmadan da uzun vadeli piyasa faizini düşürebildi.
Politika faizinin sıfır alt sınırına ulaştığı zamanlarda piyasa faizlerini daha da düşürmek amacı ile yapılan bu operasyon miktarsal genişleme (“Quantitative Easing” ya da kısaca “QE”) olarak biliniyor.
Büyük miktarlı her tahvil alımına QE denemez. QE ancak geleneksel politika aracı olan politika faizinin tükendiği noktada devreye giren sıradışı bir enstrumandır. Amaç piyasaları desteklemekten ziyade faizleri düşürerek uzun vadeli büyümeyi desteklemektir.
İşte bu nedenle Fed Eylül 2019 sonrası repo piyasasındaki sıkışıklığı gidermek amacı ile başladığı tahvil alımlarına QE demekten özenle kaçındı. Çükü o noktada politika faizi halen sıfırın üzerindeydi ve para politikası duruşundaki değişiklikler politika faizi ile belirleniyordu. Ancak bu “inkar” piyasaların kafasını karıştırdı. Piyasalar bunu bir taahüt problemi olarak düşündüler.
15 Mart itibari ile ise politika faizi sıfıra çekildi. Buna ilave olarak açıklanan $700 milyarlık tahvil alımı faizleri düşük tutarak ekonomiyi canlandırmayı amaçlıyor ve QE tanımı ile tutarlı. O nedenle bu noktadan sonra Powell ya da herhangi bir Fed yöneticisinden “Yaptığımız QE değil” sözü duymayacağız ve piyasalar bu açıdan mutlu olacak.
Merkez Bankası ne yapar, ne yapmalı?
Global resesyon tehlikesinin giderek arttığı bir ortamda bu durgunluğun Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Elbette Merkez Bankası (TCMB) da Fed ve diğer merkez bankaları gibi ekonomiyi canlandırmak isteyecektir. Ancak en büyük zorluk global risk iştahının düşük olduğu bir ortamda gelecek olası bir faiz indiriminin kuru tetikleme tehlikesi olacak. Hele de politika faizinin enflasyonun altına inmiş olduğu bir ülkede bu risk daha da yüksek. Bu nedenle politika faizine dokunmadan ekonomiyi canlandıracak alternatifler aramak daha uygun.
Son sekiz ayda faizler bu kadar agresif indirilmemiş olsaydı TCMB bu zor dönemi daha güçlü karşılayabilirdi. Ancak artık geçmişin muhasebesini yapmak için çok geç. İleriye dönüp baktığımızda, Fed örneğinde olduğu gibi TCMB’nin de zorunlu karşılık oranında benzer bir indirime gitmesi doğru olabilir. Bu şekilde politika faizine dokunmadan krediler teşvik edilebilir.
Bankaların mevduatlarına orantılı olarak Merkez Bankasında tutmaları gereken zorunlu karşılıkların düşürülmesi, daha çok fonun kredi verme amaçlı kullanılmasına izin veriyor. Türkiye gibi yabancı sermaye akımlarına hassas gelişmekte olan ülkelerde, politika faizini değiştirmenin riskli olduğu zamanlarda zorunlu karşılıklar işe yarar bir makroihtiyati araç olabiliyor.
TCMB’nin destekleyici politikasının bu noktada kalması ve 19 Mart’taki toplantıda yeni bir faiz indirimine gitmemesi bence doğru karar olur. Ekonomiye verilecek destek bu noktada mümkün mertebe maliye politikasından gelmeli ve korona salgınından en çok etkilenen sektörlere yoğunlaşmalı.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2025
2.01.2022
30.07.2021
3.06.2021
28.04.2021
10.04.2021
16.03.2021
2.03.2021
1.02.2021
20.11.2020