Tarık Ziya Ekinci
Kısa bir süre önce çok izlenen TV kanallarından birinde kariyer sahibi iki büyük hukukçunun AK Partili bir siyasetçi ile tartışmalarını izledim. Karşılıklı konuşmalar daha çok siyasetçinin dayatması şeklinde geçiyordu. Hukukçular suskundu. Konuşurken de hukuk ilminin verilerini sergilemekten kaçınıyor, siyasetçiyi ha-evet tarzında onaylar gibi davranıyorlardı. Siyasetçinin muhataplarına ve TV aracılığıyla bütün Türkiye’ye dayattığı arkaik düşünceleri bir nasmış gibi izlemek hüzün vericiydi. Manzaradan büyük elem duydum. Tartışılan konu Hukuk ve siyasetti. Konuşmacıları karşı karşıya getiren konu ise OHAL’in ve KHK’lerin keyfi uygulamalarıydı. Tartışmanın özü yüz binlerce vatandaşın hukuksal hiçbir dayanak olmadan işinden atıldığına ve önemli bir bölümünün de tutuklandığına ilişkin uygulamalardı. Siyasetçi mealen “Siyaset hukuktan üstündür. Hukuku belirleyen siyasettir. Hukukla bağdaşmadığı iddia edilen olaylar siyasetin takdiriyle gerçekleşmiştir ve meşrudur. Bunlar için hukuksal dayanak aranmaz. Fetöcü çete mensupları her kılığa girebilen sahtekârlardır. Onların şekli hukuk içinde yakalanması ve tasfiye edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle siyaset hukuka aldırmadan şüphelendiği her insanı görevden alma ve tutuklama hakkına sahiptir” diyordu. Siyasetçinin, kendinden emin, dayatmacı tutumu karşısında hukukçular şaşkındı. Evrensel hukuka gönderme yapmanın ve anayasa hükümlerini açıklamanın bir yararı olmadığını düşünmüş olmalılar ki, alçak perdeden “Fetocu çetenin sivil üyelerini yakalamanın kolay olmadığını ve Türkiye’nin zor günlerden geçtiği” tezini kabul ediyor, ama her icraatın hukuk içinde yapılması gerektiğini belirtmekte çekingen davranıyorlardı. Dolaylı yoldan da olsa siyasetçinin haklılığını onaylar gibiydiler. “Ben bir siyasetçiyim! Hukuk kuralları beni ilgilendirmez” diyen AKP’li konuşmacının açıkça mugalâta yaptığını söylemeye, muhtemelen, cesaret edemiyorlardı. Siyasetin gazabına uğramanın korkusuna kapılmış, terörize olmuş gibiydiler. Siyasetçiye karşı çıkmanın, Fetocu terör örgütüyle iltisaklı oldukları suçlamasıyla gözaltına alınmaları, iddianameleri yazılmadan aylarca tutuklu kalmaları ihtimal dışı değildi. Hukukçular haksız mıydı? Başta Eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere 12 HDP milletvekili, Cumhuriyet gazetesinin yazarları, Altan kardeşler, Şahin Alpay, Mümtazer Türköne, Ali Bulaç gibi yüzlerce aydın, gazeteci, Osman Kavala gibi sol eğilimli işadamları ve AK Partiye muhalif pek çok vatandaş terör örgütleriyle iltisaklı oldukları gerekçesiyle tutuklu değiller miydi? Ak Partili Siyasetçinin mantığına göre bu olayları hukuk değil, ancak, siyaset açıklayabilirdi.
Sayın Erdoğan, Fetocu çetenin hezimetle biten 15 Temmuz darbesinden hemen sonra yaptığı açıklamada “Bu, bize Allahın bir lütfüdür” derken, yeni dönemin iktidara emsalsiz olanaklar sağladığını ima ediyordu. Nitekim kısa bir süre sonra OHAL ilan edilmiş ve o günden itibaren ülke KHK’lerle yönetilmektedir. Artık toplum yaşamında belirleyici olan hukuk değil, hiçbir denetime tabi olmayan ve idarenin rahatça kullandığı KHK’lerdir. Hukukçularla tartışan AK Partili siyasetçi de “Siyaset hukuktan üstündür” derken Sayın Erdoğan’ın KHK’lere dayalı yeni düzenini tanımlıyordu. Oysa hukuka dayanmayan ve keyfi biçimde yönetilen bir toplum devlet olamaz. Çağdaş toplumlarda hukuksuz yönetimlerin yeri ve saygınlığı yoktur. Hukukçu-yazar Taha Akyol, devlet hayatında hukukun ve siyasetin yerini tanımlarken; “Siyaset için doğru yol, adaletin siyasetten üstün olduğunu kabul etmek, yeni bir anayasayla bunu gerçekleştirmektir. Hukukçu için de doğru yol, hukuku siyasetten üstün tutmaktır”[1]diyor.
Siyaset Nedir, Siyasetçi Kimdir?
Siyaset Arapça siyasa sözcüğünden Türkçeye geçmiş bir deyimdir. Aslı seyis (at terbiyecisi) kökünden gelmekte olup terbiye anlamı taşır. Emir, yasak ve terbiye gibi manalarda da kullanılır. Siyasetin sözcük tanımı esas alındığında siyasetçinin görevi düzenli bir toplum kurmak olduğu anlaşılmaktadır. Siyasetçinin düzenli bir toplum oluşturabilmesi ise ancak önceden belirlenen kurallar çerçevesinde hareket etmesiyle mümkündür. Aksi halde düzenli bir toplum değil, kaos yaratılır. Düzenli ve adil bir toplum oluşturmak için önceden belirlenen ve herkesin bilmesi gereken kurallar manzumesinin adı ise hukuktur.
Türkiye’deki kullanımı açısından ‘siyaset’ bir isimdir. Münhasıran toplumu yönetmeye talip örgütlerin yaptığı meşguliyeti tanımlar. ‘Siyasetçi’ ise bu örgütlerin üyelerini tanımlamak için oluşturulan bir sıfattır. Siyaset ve türevlerinin Batı’daki karşılıkları politika, politik parti ve politikacıdır. ‘Siyasetçi’ sıfatının halk arasında olumsuzluk ifade eden anlamı da vardır. Özellikle her devrin adamı, entrikacı, fırsatçı, dolandırıcı olarak tanınan kimselerin ‘siyasetçi’ sıfatıyla yaftalandıkları bilinir.
Siyasetçilik bir meslek değildir. Belli bir eğitimden geçerek siyasetçi olunmaz. Siyaset ise, ülkede geçerli Anayasa ve hukuk kuralları ile uyumlu ekonomik, hukuksal, sosyal, yönetsel, eğitim, kültür, dış politika sorunları ile temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına ilişkin ilkeleri kapsayan programları olan yasal örgütlerin etkinliğidir. Genelde siyaset üretenler partilerin tepe kadrolardır. Bu kadroların hukuk, tarih, ekonomi, sosyoloji, diplomasi, genel kültür konularında bilgili ve yetkin olmaları arzu edilir. Türkiye’deki partilerin içte ve dışta temsil yetkisi üst kadrolardır. Partilerin üst organlarında çalışmaya istekli yetkin üyelerin sayısı sınırlıdır. Parti içi demokrasi kısıtlı ve işlevsizdir. Temsil görevini yapanların dışındaki üyeler parti disiplini içinde itaat etmekle yükümlüdür. Üyeler, düşünce ve inançlarına aykırı da olsa üst organların kararlarına uymak ve bunları uygulamak zorundadır. Parti içi demokrasinin işlevsiz olmasının doğal sonucu olarak siyasal güç sınırlı ellerde yoğunlaşır ve demokratik örgütler yerine otoriter oligarşiler oluşur. Yönetici kadroların alt katmanı olan siyasetçi de oligarşik kadronun isteğine uyarak ‘siyaset hukuktan üstündür’ düşüncesini savunmak zorundadırlar.
Hukuk Olmadan Devlet Olmaz
İnsanlık tarihinde kabile, aşiret ya da göçebe hayatı yaşayan toplulukların nüfus yapısındaki süreklilik doğal olarak istikrarlı olmamıştır. İnsanlar bir taraftan diğer tarafa kolayca geçebilmişlerdir. Zamanla topluluk bireyleri arasında farklı mesleklerin oluşmasına bağlı olarak, karşılıklı bağımlılık ve işbölümü gerçekleşmiştir. Böylece istikrarlı olmayan insan toplulukları istikrarlı toplumlara dönüşmüştür. Toplumların gelişmesi, işbölümünün yaygınlaşmasına ve bireyler arası dayanışmanın artmasına yol açmış. Yeni yaşamın yerli yerine oturması ve düzen içinde gelişmesi için bağlayıcı kurallara ihtiyaç hâsıl olmuştur. Toplumsal ihtiyacın belirlediği ortak kurallar Hukuk ve bu kuralların adalet içinde uygulanması da Devlet kavramını oluşturmuştur. Tarih göstermektedir ki, insan topluluklarının topluma dönüşme sürecinde önce hukuk sonra devlet oluşmuştur. Önceden belirlenmiş kuralları olmayan bir toplumun devletleşmesi ve düzen içinde varlığını sürdürmesi mümkün değildir.
Türkiye OHAL ilan edildiği tarihten başlayarak, çoğu kez hukuksal dayanağı olmayan, denetime kapalı KHK’lerle yönetilmektedir. Toplum adeta tarih öncesi bir yönetime mahkûm edilmiş. Artık hukuk değil, siyasetçi konuşmaktadır. Bu nedenle de sözünü ettiğim AK Parti sözcüsü göğsünü gere gere “Belirleyici olan siyasettir. Siyaset hukuktan üstündür” diyebilmektedir.
Her ülkenin anayasasında, kargaşaya yol açan ağır toplumsal olaylar karşısında kısa süreli olağanüstü yönetimlere geçmeyi olanaklı kılan hükümler vardır. Ama hiçbir demokratik toplumda OHAL yönetiminin norm koyucu ve kalıcı rejim haine dönüştüğü görülmemiştir. Türkiye’de de binlerce vatandaşımızın canına mal olan Fetöcü çetenin silahlı kalkışma hareki üzerine haklı olarak 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edildi. Hainler kısa zamanda hezimete uğratılmış ve tutuklanarak adaletin önüne çıkarılmışlardır. Çetenin devlette ve toplumda yuvalanmış ve istihbarat örgütlerinin izledikleri yüz binleri bulan sivil uzantıları da darbe sonrası süreçte tamamen temizlenmiştir. Bu durumda OHAL’in sürdürülerek ülkenin KHK’larla yönetilmesinde hiçbir toplumsal yarar ve hukuksal gereklilik kalmamıştır. Aksine OHAL’in devamı faydadan çok zarar getirmekte, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımlardan telafisi güç kayıplara neden olmaktadır. Keza, süreklilik kazanan OHAL devlete ve devlet kurumlarına karşı güven kaybına yol açmakta... Özellikle adalet duygusu ve tarafsız yargı algısı değişmekte, hukukun yerini siyaset almaktadır. Bugün toplumda oluşan ve giderek yaygınlaşan bu olumsuz algıdır. Bunun en hazin örneği, AK Partili siyasetçinin hukuk otoriteleri karşısında yaptığı açıklamalarıdır.
AYM’nin anayasanın 148/1 maddesini tartışılması mümkün olmayan kesin bir hüküm olarak algılaması ve KHK’ler hakkında AYM’de aykırılık davası açılamayacağına karar vermesi siyasetin hukuktan üstün olduğu algısını pekiştirmiştir. Oysa AYM, daha önce, bir hakkın kötüye kullanılması ihtimalini bertaraf etmeyi ve anayasanın temel felsefesini, 13, 15/1, 90/5 maddelerinin özünü göz önüne alarak OHAL ilanının amaçlarına aykırı KHK çıkarılamayacağına karar vermiştir. Buna karşılık idare AYM’nin son kararından yararlanarak yaşamın her alanını ilgilendiren, her türlü KHK’ları özgürce çıkarmaktadır. Artık ülke yasalarla değil KHK’larla yönetilmektedir. Örneğin, OHAL ilanı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan Türkiye Varlık Fonu’nu KHK ile kuruldu. Oysa Varlık Fonu Merkez Bankasına ait kimi yetkileri de kullanabilen ve Türkiye’nin ekonomik hayatını derinden etkileyen bir kuruluştur. Meclis ihtisas komisyonlarında ve genel kurulda bütün yönleriyle tartışılarak olgunlaştıktan sonra Varlık Fonu Kanunu olarak çıkarılmasında sayılamayacak kadar çok ülke yararı olmasına karşın KHK ile çıkarılması büyük hatadır. Keza Cumhurbaşkanının atayacağı rektör adaylarının seçimle belirlenmesi kanununun KHK ile kaldırılması da OHAL’in ilanı ile ilgisi olmayan bir tasarruftur. Bunun gibi OHAL ile irtibatlandırılması mümkün olmayan ve kanunla düzenlenmesi gereken pek çok konuda, meclis devre dışı bırakılarak kanun yerine KHK çıkarılmıştır. KHK’lere karşı itiraz yolunun kapalı, Kanunlara karşı açık olması ve kanun çıkarmanın zaman alacağı düşüncesiyle idare KHK’larla yönetmeyi bir alışkanlık haline getirmiştir. Geçerli hiçbir nedene dayanmadan terörle irtibatlı oldukları şüphesiyle yüz binlerce devlet görevlisi (öğretmen, yargıç, savcı, güvenlikçi ya da akademisyen vb.) KHK’larla görevden alınmıştır. Oysa masumiyet karinesi her yurttaş için geçerli bir haktır.
Artan şikâyet üzerine idare, bireysel mağduriyetleri önleyecek kararlar üretmek amacı ile 7 kişilik bir OHAL komisyonu oluşturdu. Aradan aylar geçmesine karşın Komisyon henüz çalışma moduna girememiştir. Oysa komisyona 57.340 başvuru yapılmıştır. Bugüne kadar karara bağlanan tek bir dosya yoktur. Komisyonun kararından geçmeyen hiçbir dosya için yargıya başvurmak mümkün değildir. 60 bine yaklaşan dosyanın incelenip karara bağlamasının yıllar gerektirdiği açıktır. Bu nedenle OHAL komisyonunun, hak ihlallerini düzeltmek için değil, hak sahiplerini bezdirmek ve toplumu KHK rejimine alıştırmak için kurulduğu düşüncesi haklılık kazanıyor.
SONUÇ: OHAL’in hedefine ulaşmış olmasına karşın devam ettirilmesinde ve ülkenin KHK’lerle yönetilmesinde ısrar edilmesinin amacı, anayasa değişikliğiyle kurulan yeni düzende hukuka yer olmadığını, siyasetin belirleyici tek güç olduğunu yaygınlaştırmak ve toplumu tek adam rejimine hazırlamak olduğu açıktır. 22. 11. 2017
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları











































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.01.2021
2.09.2020
8.07.2020
18.06.2020
1.05.2020
3.01.2020
2.02.2019
25.09.2019
2.05.2019
3.02.2019