Tuncay TOP
İçinden geçmekte olduğumuz süreç devrimci- demokratik ve sosyalist güçlerle özgürlükçü Kürtlerin mücadeleci birlikteliğini, hem zorunlu ve hem de olanaklı kılıyor.
Faşizan baskı ve yasaklar, yoksulluk, sefalet ve işten atmalar; Parlamenter Kürt hareketini tasfiye saldırıları, askerî operasyonlar, kitlesel tutuklamaların artarak devam etmesi; kamu yararı ve iş güvencesi gözetmeyen özelleştirmelerin sürgit devamı, kıdem tazminatının gasp edilmesi hazırlıkları, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, emekçi örgütlerine baskı ve sendikasızlaştırma çabaları...
Dış politikada ‘’komşularla sıfır sorun’’ konseptinden ‘’Neo-Osmanlıcılık’’a ikâme olma ve BOP eş başkanlığı örtüsüyle gizlenmiş ABD jandarmalığının, müslüman komşu ülkeleri tehdit eden füze radar sistemlerini kurmaya kadar götürülmesi; Akdeniz’de Rum-Yunanve İsrail’le savaşın eşiğine gelinmiş olması vs. başka türlü bir yönetme anlayışının, barışı ve özgürlüğü egemen kılacak bir iktidar olanağının ortaya çıkartılması çabalarını da arttırıyor.
2002’den bu yana, AK Parti’nin askerî vesayet ve yüksek yargı oligarşisine karşı vermiş olduğu mücadele ile Kürt sorununun çözümüne yönelik dillendirdiği ‘’açılım’’söylemi, geniş halk kitlelerinin görünür desteğini arkasına almasını sağladı sağlamasına ama, Başbakan, ustalık dönemi olarak nitelediği bu son dönemini, Türkiye toplumuyla kendi çıraklığı arasında oluşturduğu duygusal köprüleri yıkarak geçirdi..
Fütursuz bir özelleştirme tutkunu olması bir yana, kıdem tazminatı gibi emekçilerin kazanılmış haklarına ve iş güvencelerine saldıran, halkına dünyanın en pahalı elektrik ve akaryakıtını kullandıran, asgari ücret ve emekli maaşlarının ev kiralarını dahi karşılamadığı, açlık ve yoksulluğu reva gören bir iktidar, bu ülkenin değişmez kaderi olarak sonsuza dek ayakta kalamaz tabii ki.
Makro ekonomik veriler ölçü alındığında; Türkiye, gelişen bir ekonomiye sahip bir ülke ve son yılda Çin’in ardından dünyanın ikinci büyüyen ekonomisine sahip. Bu durumda yapılması gereken asıl şey, toplam zenginliğin işsizlik ve yoksulluğun olumsuz etkilerini ortadan kaldırmasına hizmet edecek adil bir bölüşüm mekanizmasını hayata geçirmek olmalıyken, bütçeden hatırlıca bir kaynak, savaş maliyetlerinin her yeni gün arttığı askeri harcamalara kanalize ediliyor.
Ekonomik büyüme verileri ve son seçimlerde alınan % 50’lik seçmen desteğininBaşbakan’a aymaz bir otorite ve abartılı bir özgüven kattığı belli. Partisi içinde tek adam olma, teşkilat içindeki her türlü pozisyonda tek belirleyici olma ve örgüt içi demokrasiyi işletmeme konumu Başbakan’ı eleştirilemez kılarken, üç dönem boyunca oluşturduğu yandaş bürokrasi ve medya ağıyla da adeta kutsal bir hâleye büründü Başbakan.
Aşırı yetki ve güç kullanımının, uluslararası ilişkilerde nasıl tedavisi imkânsız yaralar açtığını yakın tarihte yaşadı insanoğlu. Bölgesel ve Dünya sathında yapılan tüm savaşlar biraz da bu ölçüsüzlüğün ve güçlü olduğuna inanmanın verdiği özgüvene sahip liderler eliyle felaket getirdi yeryüzüne.
İçeride ve dışarıda kibir ve hamasetin aymazlığına düşen Başbakan, barışı lügatından çıkarmış görünüyor. Diplomasi becerisinden uzak, uluslararası kamuoyu kararları ve devletler hukukunu tanımayan AK Parti hükümeti, Akdeniz’de petrol arayan Rum-Yunan’a sataşıyor, İsrail’e savaş ilan etmeye hazırlanıyor.
Diplomatik yeteneksizlik, bu ülkeyi bir karanlık girdaba, bir gayyâ kuyusuna itiyor ve Başbakan kendisine ve politikasına karşı olan diğer % 50’lik kesime rağmen savaş naraları atabiliyor.
Kürt sorununu barışarak çözmek yerine askerî operasyonlarla ezmek niyetini daha seçim öncesinden açıklamıştı Başbakan. Buna uygun hareket ettiği ve Kandil’in bombalanması dahil sınır ötesi hareketlerin hız kesmediği de aşikâr. Rutin hale gelen KCK tutuklamalarıyla her gün onlarca BDP yöneticisi ve seçilmiş belediye başkanının cezaevlerine tıkılması beklenen bir çabaydı ama, son iki aydır onlarca insanın ölümüne yol açan çatışmalı ortamı durdurabilecek tek isim olan Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesini ve muhtemel ‘ateşkes’ ilânını açıklamasını engelleme girişimini, savaş severlikle müphem histerik bir ruh hali olarak görmenin ötesinde, başka türlü bir iktidar biçiminin imkânı üzerine kafa yormak gerekiyor şimdi.
Son genel seçimlere Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku olarak giren ve seçilmiş 36 milletvekili ile BDP’ye katılan bağımsız adaylar; diğer siyasi parti, hareket, STÖ ve doğa-çevre aktivistleri ile 20 Ağustos’ta yaptığı toplantı sonucunda, Blok bileşenleri ve bloğa dahil olmayan birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü , “Kongre Hareketi”ne dönüşme kararı aldı.
Seçimler öncesinde, Blok’un bir seçim bloğu olmadığı, bunun genişleyerek ve derinleşerek süreceğini ve hakim iki kutba karşı 3. odak olacağı konusunda bir görüş birliği ve perspektifi vardı ve seçim sürecinin hemen ardından da bu yönde çalışmalar yapılacağı ortadaydı.
Bugün,Türkiye'nin tüm renklerinin ve barıştan, özgür, eşit bir yaşamdan yana olan tüm demokrasi güçlerinin, Kongre'de bir araya gelmesi, Türkiye'yi iç savaşa sürüklemek isteyen politikalara karşı verilebilecek en anlamlı yanıt olarak görünüyor.
Türkiye’nin tüm vilayet ve büyük ilçelerinde çalışmaları yürütülen kongre hareketiyle; halklardan, ezilenlerden, yok sayılanlardan, emekten, özgürlükten, doğadan, eşitlikten, barıştan ve demokrasiden yana olanlar gerçek bir alternatif yaratmak için örgütleniyor.
Kongre'nin politikalarını bir ‘çatı partisi’ ile devam ettirmek girişimi, nihaî hedefleri arasında bulunuyor. Ancak önceliğin Kongre'de olması, Parti oluşum sürecinin de Kongre kararlarına bağlı olarak gelişmesi öngörülüyor.
Kongre hazırlık grubunda yer alan bileşenler ise şöyle:
Barış ve Demokrasi Partisi, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Emek Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, İşçilerin Sosyalist Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, Kaldıraç, Köz, Sosyalist Birlik Hareketi, Sosyalist Dayanışma Platformu, Sosyalist Demokrasi Partisi, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, Toplumsal Özgürlük Platformu, Türkiye Gerçeği, Yeşiller Partisi.
Aleviler, Süryaniler gibi inanç gruplarının yanı sıra Türkiye’de yaşayan kimliklerin sahipleri Lazlar, Gürcüler, Osetler, diğer Kafkasya halklarından temsilciler, doğanın tahribine karşı mücadele yürüten Karadeniz İsyanda, Derelerin Kardeşliği gibi çevreler, Yeşiller Partisi, insan hakları örgütleri…
Emek çevrelerinden, sendikalardan tüzel kişilik olarak değil ama sendika temsilciliği sıfatını şahsen üzerinde taşıyan kimi yöneticiler ve yanı sıra aydınlar, kanaat önderleri, siyasi şahsiyetler de sürece şu an katkı veriyorlar.
Başka türlü bir iktidar mümkündür pekâlâ…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bakkal-çakkal siyaseti
11.12.2014 - O asansör yine düşecek...
12.09.2014 - Akçakoca seçimlerinde rakamların gösterdiği
2.04.2014 - Uçkur ve duvar
15.11.2013 - AK Parti’nin yeni ilçe yönetimine dair izlenimler !...
29.07.2013 - IŞIĞIN DOĞDUĞU YERE YOLCULUK –BÖLÜM 2-
19.07.2012 - IŞIĞIN DOĞDUĞU YERE YOLCULUK…
8.07.2012 - İSTİSMAR
7.06.2012 - KAR
7.02.2012 - KCK MUAMMASI
19.01.2012
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Mourat
Hilal hanim,öncellikle sunu belirteyim: Sebebi ne olursa olsun, bir insan baska bir insani öldurme hakkina sahip degildir. Bu insanlari ölduren kisi asiri derecede ateist ve tum dinlere karsi. Yani sadece islama karsi degil. Hayrani oldugu Dawkins ise sizin iiddia ettiginiz gibi sadece islama karsi degil. Hiristiyanliga daha fazla oldugunu anlamaniz icin YouTubee girmeniz yeter. Bu bir. Ikicincisi, bu sahis, öldurdugu kisilerle komsu ve aralarinda bir husumet var. Araba parki yuzunden daha önce kavga etmisler. Bu kisi zaten cinayetin sebebinin park meselesi oldugunu da itiraf ediyor. Siz ise surekli muslumanlari magdur gösteme cabasindasiniz.. Siz önce hayrani oldugunuz Tayyib Erdogandan Rahip Santoronun, Malatyada hunharca, bogazlari kesilerek öldurulen masum insanlarin hesabini bir sorun, ondan sonra bu tarz yazilar yaziniz!
Hrac Madooglu
Yanlislarla dolu bir yazi. Bill Maheri "Yahudilere asla dil uzatmayan, nadiren Hristiyanligi ama en cok islami elestiren, yobaz sekuler bir TV sunucusu" olarak tarif etmissiniz. Bu bilgiyi nereden aldiniz? Kim kandirdi sizi? Bill Maher, ateist bir sunucudur. Yobaz falan degildir. Semavi dinlerin 3unu de elestirmektedir. Bu konuda yaptigi bir filimde de Yahudileri, Hristiyanlari ve Muslumanlari elestirirken tarafsiz ve esit davranmistir. Filmin adi "Ridicuolusness", netten bulabilirsiniz. Bilmediginiz konularda yorum yazmak sakincalidir. Richard Dawkins ise ateist bir bilim adamidir. Semavi dinlerin tutarsizligi ve dinlerin insanliga, medeniyete verdigi zararlar hakkinda yazdigi kitap dunyada satis rekorlari kirmistir. Sizin iddia ettiginiz gibi "militan" degildir. ABDde 3 Musluman gencin nefret cinayetine kurban gittigi henuz kanitlanmis degildir. ilk gelen bilgiler park yeri anlasmazligi yuzunden oldugu. Musluman olduklari icin oldurulmuslerse bu ortaya cikar. ABD dis politikasi cok ahlaksiz bir devlettir ama icerde nefret suclarini en agir sekilde cezalandiran yasalari olan ve bu yasalari uygulayan bir yargi sistemine sahiptir. Dahasi o ulkede insan haklari icin calisan ve bu tur suclarin cezalandirilmasi icin ugrasan cok sayida kurum vardir. Bu isin pesini birakmazlar, merak etmeyin.