Ümit KARDAŞ
1876 Anayasa’sı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi yönetimi yarı meşruti bir yapıya geçti. Bu yapı içinde çift meclisli bir Meclis-i Umumi’de, daha çok yetkilere sahip ve Padişah tarafından seçilen kişilerden oluşan bir Heyet-i Ayan ve Padişah,Meclis-i Vükela, Şûra-yı Devlet tarafından kuşatılmış halkın seçtiği tek temsilî ve demokratik organ olan Heyet-i Mebusan bulunmaktaydı. Kuşkusuz bu gelişimi İngiliz klasik parlamentarizminin gelişme sürecini ve bu gelişimin sınıfsal tabanlarını gözönüne alarak değerlendirmek doğru olmaz. 1876 Anayasa’sının getirdiği sistemde, monarkın yetkilerinin bir meclisle sınırlanması, yeterli olmamakla birlikte önemli bir gelişmeydi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda monarşinin meşruti bir nitelik kazanması, II. Meşrutiyet’le birlikte gelen 1909 Anayasa değişiklikleri ile sağlandı. Bu değişiklikle, ilk kez, yasama ve yürütme organları padişahtan koparak demokratik organlar durumuna geldiler. Heyet-i Mebusan’ın yetkileri artırılarak güçlendirildi. Temsilî niteliği ve yetkileri olan bir meclise karşı sorumlu bir bakanlar kurulu konuldu ve bakanlar kurulu bakımından güvenoyu mekanizması işlemeye başladı. Ayrıca yürütmenin silahı olan “meclisi fesih” yetkisi, padişahın tek başına kullanacağı bir yetki olmaktan çıkarılarak belli koşullara bağlandı. Böylece monarkın yetkileri azaltılarak gerçek bir meşruti monarşiye geçildi. Yasama- yürütme arasında yumuşak bir ayrılık öngörüldü ve düşürme- fesih dengesine dayalı klasik parlamentarizme adım atılmış oldu. Ancak bu çabaların geniş bir halk kitlesine dayanmaması ve İttihat ve Terakki’nin tek parti durumuna gelip ordunun da desteği ile baskı, terör yöntemleri ile muhalefeti sindirmesi, parlamenter sistemin başarısız olmasına neden oldu.
1921 Anayasa’sı ise tamamen ulusal Kurtuluş Savaşı’na özgü nevi şahsına münhasır bir model getirdi. 1876 Anayasa’sının geçerli olan hükümleriyle birlikte çift anayasalı bir dönem yaşandı. Bu dönemde tüm yetki mecliste toplanılarak yasama erki mutlaklaştırıldı. 1924 Anayasa’sı ile getirilen modelle ise meclis hükümeti sistemi ile parlamenter sistem arasında karma bir sisteme gidildi.
1961 Anayasa’sı ile getirilen sistemde artık güçler ayrılığı belirgin bir biçimde ortaya çıktı. Yasama yetkisi meclis ve senatodan oluşan TBMM’ye verildi. Bu yetkinin devredilemeyeceği açıkça belirtildi. Anayasa’da yürütmeden “görev” olarak söz edildi. Bu sınırlamada meclis hükümeti sistemi ile oluşan geleneğin etkisi vardı. 1961 Anayasa’sının getirdiği sistem, yasamaya belli bir üstünlük tanıyan parlamenter sistemdi.
1982 Anayasa’sı da 1961 Anayasa’sının çizgisini sürdürerek parlamentonun üstünlüğü ilkesini korudu; ancak farklı olarak yürütmeyi biraz daha güçlendirdi. 1961 Anayasa’sında yürütme sadece bir “görev” iken, 1982 Anayasa’sı ile aynı zamanda bir “yetki” oldu. 1961 Anayasa’sı cumhurbaşkanının tarafsızlığına ve siyasi ilişkilerinde bir denge unsuru olmasına büyük önem vermişti. 1982 Anayasa’sı da cumhurbaşkanının bu özelliğini korumakla birlikte, cumhurbaşkanını güçlendiren ve tek başına kullanacağı yetkileri artıran bir anayasa oldu.
Türkiye’nin siyasal sistemine ilişkin tarihsel birikim ve geleneksel çizgi klasik parlamenter sisteme uygun bir seyir izledi. Cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanarak tarafsız, uzlaştırıcı ve uyarıcı konuma getirilmesi önemli.. Model, yürütme- yasama arasında güvenoyu- fesih dengesine ve karşılıklı etkileme- işbirliği esasına dayanan ve yargı yoluyla hukuk denetimini yapabilen parlamenter sistem olmalı.
Sistemin İngiltere’deki gibi başarılı ve güçlü olması ise disiplinli ve güçlü iki partiye sahip olunmasına, bu siyasi partilerin iç işleyişlerinde demokratik kültür ve kuralların geçerli olmasına, halkla bütünleşen, halkın nabzını tutan örgütsel mekanizmalara ve iletişim kanallarına sahip olarak parti üyelerinin, yönetimin ve başkanının demokratik bir şekilde karşılıklı etkileşimlerine bağlı.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025