Zekeriya Kurşun
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti için 30 Ekim’de, savaşan diğer taraflar için de 11 Kasım 1918 tarihinde fiilen sona erdi. Aradan yüzyıl geçmesine rağmen savaşın müsebbibi Avrupa, kendi sorunlarını çözmüş görünüyor olsa da etkisinden kurtulamadı.
Birinci Dünya Savaşı’nın tasfiye ettiği Alman İmparatorluğu’nun yerine Almanya’nın Avrupa Birliği üzerindeki baskın etkisi; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılmasının Avrupa’yı daha güvensiz hale getirmesi ve Rus Çarlığı’nın ortadan kalkmasına rağmen Rusya’nın bugün dünya siyasetine güçlü bir şekilde dönmesi, savaşın bitmediğini gösteriyor. Savaşın bitişinin yüzüncü yılında Fransa Devlet Başkanı Macron ile Almanya Şansölyesi Markel’in kol kola poz vermesi boşuna değildir. Bu görüntü saklayamadıkları ezeli rekabetin bastırılmış halidir.
ORTADOĞU’DA SINIRLAR
Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasında dahli olmamasına rağmen en çok zarar gören Osmanlı Devleti’dir. Toprakları bölünmüş, paylaşılmış ve bugünkü Ortadoğu ve Kuzey Afrika meydana getirilmiştir. Onlarca devletin yaratıldığı eski Osmanlı coğrafyasında yüz yıl sonra kendi ayakları üstünde durabilen, yeniden kendini inşa ederek dünya siyasetine bir aktör olarak katılan tek ülke Türkiye olmuştur.
Tarihi medeniyet merkezleri olan Dicle-Fırat ve Nil havzasında o meş’um savaşın sadece gölgesi değil, hâlâ bizzat kendisi dolaşmaktadır. Kaderlerini birbirine bağlayan coğrafyalarına, müşterek medeniyet miraslarına, çoğunluğu Müslüman olmalarına rağmen Ortadoğu ve Kuzey Afrika, dünyanın en sancılı bölgeleri de olma özelliğini korumaktadır. Yüzyıl sonra bile bu coğrafya hâlâ dünya düzenine katılmamış, katılamamıştır. Kendilerine ait olmayan Birinci Dünya Savaşı’nın bıraktığı ihtilâflar ve çekişmeler ile dünya düzeninin derkenarı olmaya mahkûm edilmiştir.
Bunun nedeni, çoğunlukla sınırlarının yapaylığına, özellikle de Sykes-Picot Anlaşması’nda çizilen sınırlara bağlanır. Bu emperyalist proje tartışılırken asıl amacının bölgedeki sınırları çizmekten ziyade Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi Devleti’nin yaratılması olduğu unutulur. O emperyalist projenin çizimlerine bakıldığında, Filistin bölgesi hariç, aslında bölgenin tarihi dokusunun kısmen dikkate alındığı görülür. Ancak coğrafyanın merkezinde olan Filistin’in paylaşıma doğrudan konu edilmemesi asıl maksadı gösterir. Nitekim Sykes-Picot’un mimarlarından olan Mark Sykes’in gayretiyle, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın 101 yıl önce yayımladığı Balfour Deklarasyonu ile İsrail’in kuruluşuna giden yol da açılmış olur.
ORTADOĞUNUN BAYRAKLARI
Coğrafya ve tarihi miraslarıyla birbirine bağlı olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının elinde yüz yıl sonra, sadece bugün çatışma konusu sınırları ve savaş sonrası çizilen bayrakları kalır.
Osmanlı asırlarında şanlı hilâl–yıldız altında özgürce yaşayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bugün kullanılan bayrakların nasıl veya kimlerin çizdiğini hiç düşündünüz mü?
Önce hatırlatalım, Suudi Arabistan dışında, Doğu Arap dünyası ve Mısır bayrakları genellikle siyah, beyaz ve yeşil şeritler, buna ilave edilen kırmızı köşe (bazen kırmızı şerit) ile genellikle şeritlerin arasına yerleştirilmiş yıldız, kartal gibi sembollerden oluşur. Buna karşılık, Kuzey Afrika’nın bazı ülkelerinde renklerin bazıları muhafaza edilirken, Türk bayrağını andıran ay ve yıldız da bulunur.
Bu bayrakların tamamı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmıştır. Suriye, Irak gibi merkezi ülkelerin hatta Lübnan ve Mısır’ın bayrakları defalarca değişmiş olmasına rağmen ilk karakterlerini muhafaza etmişlerdir.
Nasıl çizildikleri, renk ve sembollerinin nasıl belirlendiğine dair pek çok rivayetler bulunmaktadır. Hilâl ve yıldızdan uzaklaşıp ortaya çıkan ilk Arap bayrağı, 1916 yılında İngilizlerin teşviki ile Osmanlı Devleti’ne isyan etmiş olan Şerif Hüseyin’in Hicaz Krallığı’nın bayrağıdır. Zaman içinde diğer ülkelerin bayraklarının da bundan türetildiği varsayılır.
Bayraktaki yeşil renk Hz. Peygamber’i ve ehli beytini; siyah renk Abbasi dönemini, beyaz renkler ise Arap liderliğini temsil ederken; köşedeki kırmız rengin de Arap kabilelerini veya Arapların mücadelesini temsil ettiği genel bir kanıdır. Şeritlerin yeri, üçgen veya yamuk olarak çizilen kırmızı köşe ile krallık, cumhuriyet veya devrimleri niteleyen yıldızlar; Saddam’ın Irak bayrağına ilave ettiği “Allahu Ekber” lafzı defalarca değişmiş olsa da bu fikrin kaynağının emperyalizm olduğu gün gibi âşikârdır.
Peki bu fikir nereden doğmuştur? Bu konuda araştırma yapanlar iki rivayet öne çıkarırlar. Renklerin seçiminin daha Osmanlılar zamanında Arap milliyetçiliği için çalışan el Fetat gibi cemiyetlerin benimsediği renkler olduğu iddia edilir. Nitekim daha sonra Irak Kralı olan Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın bu cemiyetin aktif üyesi olması ileri sürülerek bu iddia desteklenir. Bu cemiyetin bir devlet ve bayrak fikrinin olduğuna dair elde hiçbir kanıtın olmaması ise bu rivayeti çürütür.
Güçlü ikinci rivayeti bir hayli ilginç bulacaksınız.
Bugün Arap birliğindeki yirmi iki üyenin on tanesinin bayrağında kullanılan renk ve şeritlerin fikir babası Mark Sykes’dır. O, Picot ile birlikte sadece sınırları çizmemiş aynı zamanda o sınırlarda kullanılacak bayrakların ilk şeklini de çizmiştir. Sykes-Picot’ya konu olmayan bölgelerdeki bayraklarda ay- yıldızın muhafaza edilmesi bu rivayeti güçlü kılmaktadır. Nitekim Mısır bayrağında bile 1958 yılına kadar hilâl ve yıldız varlığını sürdürmüştür. Daha sonra bayraklarda yapılan kısmî değişikliklerin ilham kaynağı yerli olsa da orijinal fikrin Sykes’e ait olduğu rivayetini değiştirmemektedir.
Bu konuda birçok araştırma vardır. Meraklıları için Kudüs İbrani Üniversitesi öğretim üyelerinden Elie Podeh’in Nation and Nationalism dergisinde 2011 yılında yayımladığı araştırmayı öneririm.
Bu kıssa kulağımıza küpe olsun. Bütün Müslümanları temsil eden Osmanlı mirası ay-yıldızlı bayrağımızı emperyalizme karşı koruyan ve Türkiye’ye devreden Milli Mücadele önderlerimizi daima hayırla ve rahmetle analım.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018