Halil BERKTAY

[9-10 Ocak 2014] Mesele, sırf tekrar darbe olursa elbette karşı çıkacağını ve önüne dikileceğini yüksek sesle ilân etmekten mi ibaret? Bu, daha ilkbahardan bu yana Cemaat’in açtığı hazırlık seferberliğinin bilerek-bilmeyerek içinde yer almanın; yaz aylarından itibaren de “diktatörlük” dolduruşuna gelmenin; sonuçta, benimsediği muhalefet doğrultusu, dozajı ve üslûbuyla, darbe ortamına – ya da en azından, askerî vesayetin kısmen geri gelmesine – su taşıdığı belli olan şu gerilim ve kutuplaşmanın tırmandırılmasına katılmanın sorumluluğunu ortadan kaldırır mı?
AKP’den rahatsızlık duymaktan çok, fiilen AKP ile ittifakımsı hallerde olmaktan içten içe rahatsızlık duyan bir eski solculuk, son bir yılda en az üç defa kapıldı bu rüzgâra. Bir,Taraf’taki, o zaman bu da ne ki diye dudak bükülen, ama şimdi ne kadar kasıtlı ve planlı olduğu, niyetiyle, arka plandaki yaptırımcısıyla ve geldiği noktayla son derece net görülen tasfiyeler, çizgi ve personel değişimiyle. İki, Gezi ile. Üç, son yolsuzluk operasyonuyla.
Bugün ikincisi üzerinde duracağım. Sözünü ettiğim eski solculuk, amacı ve sınırları belli, makul bir uyarı protestosundan, inanılmaz kolay sıçradı, “her yer Gezi, her yer direniş”te ifadesini bulan sonsuz, sınırsız, topyekûn devirmeciliğe. Çünkü (2) meğer ne kadar hasretmiş, 1960’lar ve 70’leri hatırlatacak âcil durum ve anormal politika hallerine. Sadece düşünsel muhalefet; sadece 141-142’den veya TMK’nın bilmem kaçıncı maddesinden artık içeri girmez olmak; sadece özgürce yazıp çizmek, konuşmak, eleştirmek, yanlışa yanlış diyebilmek kesmezmiş bizi. Mutlaka sokaklar, barikatlar, ayaklanmacılık tezahürleri lâzımmış. Fakat ah, otuz küsur yıldır ne fırsat bulabilmişiz, ne olanak, ne ortam. “Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer”. Geri gelmeliymiş o heyecan, o eylem tutkusu, o sürekli ve sınırsız aktivizm; akşamı iple çekmek ve her gün yeni bir sürprizle uyanmak; taş atmak, ateşe vermek, cop değilse gaz yemek; 1830 veya 1848’deki gibi barikatlar kurmak ve habire polisle çatışmak.
Ya da, biz yaşlılar açısından, doğrudan katılmasak bile, (x) veya (y) kuşağına mensup böyle bir “yeni gençlik”le, “kitle hareketidir” veya “halk hareketidir” diye otomatik dayanışma refleksi ve seferberliği. Kendi özlem ve modellerini zorla çocuklarına yüklemeye kalkışan bütün yaşlılar gibi, onlar üzerinden kendi gençlik günlerimizi yeniden yaşamak. Kentsel çevre taleplerine arka çıkmanın, ya da polis vahşetine ve başbakanın nemrutluğuna öfkelenmenin ötesinde, birilerini ağız dolusu lânetleme rahatlığı. Kâh, AKP’yi dengeleyip durduracak bir güç belirdi, artık kurtulduk diye kendimizi güvende hissetmek; kâh, bak işte bu devrim diye bütün bütün umutlanmak. Hattâ öyle ki, en aşırı bazı örneklerde, 1930’ların SBKP-B Tarihi sayfalarından aktarma tahlillerle talimat yağdırmak: “Kritik noktadayız; yükselen devrim tutunmak ve genişlemek istiyorsa önümüzdeki 48 saat içinde âcilen şunları yapmalıdır” veya “devrim dalgası yenildi ve geri çekiliyor” veya “dikkat, artık karşı-devrimci terör başlıyor”.
Bu reaksiyonlar yelpazesi içinde kuşkusuz açık arayla en temizi ve gerçekten temizi, yer yer karnavalımsı bir mektep tatili ortamında, özellikle çevreci veya diğer örgütsüz gençler arasında oluşan heyecanı, dayanışma ve alternatif yaşam örneklerini, ya da esprili slogan yaratıcılığını, başlı başına bir ütopya gibi görüp dört elle sarılmak. Örneğin bu sitede, Ferhat Kentel, İhsan Bilgin ve Tuncer Köseoğlu’nun bazı yazılarında bunu görmek mümkün. Bunu kendi sınırlı ölçeği çerçevesinde bir mikro-gözlem olarak aldığımda, o kadar problemli değil. Arawa çölünde, aykırı sanatçı ve edebiyatçıların kurduğu, “herkesten yeteneğine ve herkese ihtiyacına göre” ilkesini uygulayan bir kibutz var, örneğin. Gerçekten var, biliyorum; yıllar önce ben de birkaç gün kaldım. Gotha Programı’nın Eleştirisi’ndeki tanımıyla ve beş dönüm içinde “komünist,” kuşkusuz. Ama genel planda İsrail’in niteliğini değiştirir mi; o ayrı mesele.
Zira evet, tek tek ağaçlar ile orman aynı şey değildir; karmaşık bir olayın akışı içinde böyle “cep” veya “enklav”lar da oluşabilir; uğultulu birkaç gün veya hafta boyunca çeşitli birey ve grupların yaşadığı, tüm siyaset sahnesinde yaşanan şekillenmeden farklı ve ayrı bir eksende gelişebilir. Bir yandan, bu özel tecrübeleri yok saymamak lâzım. Diğer yandan, bu özel tecrübeleri bütüne eşitlememeye de dikkat etmek lâzım. Zira bir kere, başka özel tecrübeler de var — şahsen tanık olduğum ve gelebilecek bütün mahalle tepkilerini hiçe sayarak yazdığım, o ân için polisi çatışmaya çekmekten başka hiçbir amaç taşımayan ve zerrece barışçı da olmayan, şiddet için ve şiddete hazırlıklı gelen yürüyüş kolları gibi. Toplam zarar hesabını bilemediğim bir yıkıcılık ve vandalizm gibi. Ya da en basitinden, çeşitli öğrencilerimin olanca saflıklarıyla “hocam, bu gösterileri yeterince sürdürürsek, asker devreye girer ve polise engel olur mu?” ya da “sizce AKP hükümetinin devrilmesini sağlayabilir miyiz?” diye, hem de bana sormaları gibi. Hem haberleşme mahremiyetine riayet ediyor, hem de hepsini saklıyorum. Dikkat edilirse, bu naifliğin temelinde “bu adam demokrat, özgürlükçü ve eleştirel; öyleyse [bizim gibi] solcu; öyleyse o da AKP düşmanı, devirmeci ve ayaklanmacı olmalı” varsayımı yatıyor.
Dahası, geriye bakınca gitgide daha ağır basan şöyle makro-sorunlar da var: Gezi, sonuçta kimin hesabına yazıldı? Başlangıçtaki haklı protestoyu, üçüncü veya dördüncü gününden itibaren kimler kaçırdı, hijack etti? Üç ayrı dönüm noktasında, nasıl bir maksimalist boyölçüşmecilik eylemin bitirilmesini önleyip ezelî ve ebedî bir “sath-ı vatan”a taşımaya kalktı? Demokrat, çevreci kesimler istedikleri kadar “hayır, asla onlarla beraber değildik” desinler; sonuçta, Gezi’nin hâkim ve yaygın görüntüsü Atatürkçüler, CHP, İşçi Partisi ve diğer “anti-emperyalist” sol fraksiyonlar haline geldi mi, gelmedi mi? Avrupa ve Amerika’da, “yaz aylarının büyük gösterileri” dendiğinde ve meselâ New York Times bir resim basacak olduğunda, kâh Türk bayrağı sallayan ve Mustafa Kemal posterleri taşıyan kalabalıklar, kâh AKM’ye ve heykele asılmış sol örgüt pankartları dışında, ortada ve hatırda ne kalıyor?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024