Halil BERKTAY
[10 Kasım 2016] Yanıldım. Ve üzüldüm. Bu kadarı olamaz sanırdım. Sonsuz iktidar hırsı, kocasını affetmiş gibi yapıp (belki hep öyle olan) evliliğini (en azından o noktadan sonra, iyiden iyiye) bir iş ortaklığına dönüştürmesi, yüzüne iliştirdiği yapay ve eğreti gülümsemesiyle Hillary Clinton’ı çok sevip beğendiğimden değil (tersine, hep Margaret Thatcher’ın örtük bir varyantı,başka tür bir Demir Leydi olduğunu düşündüm). Sadece Trump’in sakilliğine tahammül edemediğimden. Daha ilk aday adaylığından itibaren sergilediği bütün adîliklere baktım. Yabancı düşmanlığına. Bütün Müslümanlara potansiyel terörist muamelesi yapmasına. Hepsini atmalı ve bu ülkeye girmelerini yasaklamalı demesine. Demokrat Parti kongresinde konuşan, oğlu Irak’ta ölmüş bir Müslüman aileye, sırf Clinton’ı tutuyorlar diye, annenin hiç ağzını açmaması üzerinden, bakın işte Müslüman kadınlar böyledir, kişiliksiz ve itaatkârdırlar, bastırılmış ve susturulmuşlardır imâlarıyla sataşmasına. Yıllardır Obama’nın Amerika doğumlu olup olmadığını her türlü belge ve kanıta karşın inatla sorgulamasına (ve ancak son anda vazgeçmesine). Her nasılsa ülkeye girmiş iki milyon yasadışı göçmeni toptan sınırdışı etmek istemesine. Özel olarak Meksikalıları “uyuşturucu kaçakçısı, kanun dışı, ırz düşmanı” diye karalamasına ve Meksika sınırına (İsrail tipi) bir beton duvar dikeceğini ilân etmesine. Silâh tutkunu taraftarlarının, (silâh taşıma hakkını kısıtlamak isteyen) Hillary’ye bir kolaylık düşünebilecekleri imâsında bulunmasına. Yüksek zekâsı sayesinde dört yıldır vergi ödemediğiyle övünmesine. Kabalığına, hoyratlığına, fütursuz cinsel saldırganlığına, önüne gelen kadını tâciz etmesine. Nihayet, kamuoyu anketlerindeki durumunun pek de parlak gözükmediği bir noktada, seçimlere hile karışacak; kaybettiğim takdirde seçim sonuçlarını tanımayabilirim demesine.
Yok, diye düşündüm, bu kadar seviyesiz, terbiyesiz bir demagog sürükleyemez Amerikan halkının yarısını peşinden. Ama oldu işte. ABD establishment’ının (kurulu düzeninin, yerleşik siyasal elitinin) hep çok sıkı intisap kuralları vardı şimdiye kadar. Ancak yıllarınızı Temsilciler Meclisi’nde, sonra Senato’da ve/ya bir eyalet valiliğinde geçirmek suretiyle kendinize kamusal bir profil ve bir taban peydahlayabilir; hem tecrübe kazanabilir hem devletin güvenlik taramalarından geçebilir; meşruiyet biriktire biriktire en yukarılara tırmanıp başkanlığa aday olabilecek noktalara gelebilirdiniz. Bu da sıkı bir eleme süreci ve belirli bir “kalite kontrolü” demekti. İçeridekiler ile dışarıdakiler arasındaki ayırım çok derindi. Tamamen siyasetin periferisinden (çeperinden) gelen birinin merkeze dahil olmasına imkânsız gözüyle bakılıyordu.
Trump bunun üstesinden geldi. Anti-establishment (kurulu düzen karşıtı, egemen elit karşıtı) bir poza büründü. Bunu hiç uzlaşmaksızın, çok sert bir kin ve nefret diliyle sonuna kadar götürdü. Küreselleşmenin karmaşık etkilerinin acısını çekenlerin, beyaz olmayanların çoğalmasından hoşlanmayanların, çok-kültürlülük ile kendi geleneksel değerlerini bağdaştıramayanların en kötü tepki ve içgüdülerine oynadı. “Bizim sandığımız ülke elden gidiyor” hissine kapılanlara, o tanıdık âlemi geri verebilecekmiş gibi yalan bir vaatte bulundu. Yoksul, marjinal işsiz ve mavi yakalılardan (kendisi gibi) varlıklı ve en varlıklı Cumhuriyetçilere kadar uzanan bir beyazlar koalisyonu kurdu. Aşağı sınıfların kahramanı kesildi. Bir bakıma, kırk yıl önce bu ay, yani tâ 1976’da vizyona giren Rocky filminin içten içe ırkçı senaryosunu tekrarladı. Filmde, o sıralarda pek tanınmayan Sylvester Stallone’nin oynadığı (tabii beyaz) Rocky Balboa, Philadelphia’nın fakir kenar mahallelerinden çıkıp, ağır sıklet dünya şampiyonu (tabii siyah, üstelik Muhammed Ali’ye benzetilerek tiplenmiş) Apollo Creed’i 15. raundda yıkarak bütün beyazların bütün yeniyetme siyahlardan (veya beyaz olmayanlardan) intikamını alıyordu. Bu sefer Rocky Balboa rolünü, New York’un Fifth Avenue’sunda, üç katı da mermer kaplı bir penthouse’da oturan milyarder Donald Trump üstlendi. Hillary Clinton üzerinden bütün beyazların bütün yeldeğirmenleriyle savaştı. Bir anlamda Barack Obama’yı da dövdü ve Amerika’nın Çankaya’sını tüm beyazlar adına yeniden fethetmiş oldu.
* * *
Hikâyenin özü, üç aşağı beş yukarı böyle. Şimdi bazı ayrıntılarına biraz daha yakından bakalım. (A) Küreselleşmenin bedeli. Uluslararası kapitalizm diye bir şey olacaksa, büyük verimlilik artışlarıyla birlikte bunun da bir vahşeti ve karanlık tarafı olacak. Bunların başında sermaye hareketliliği geliyor. Bu da bazı ülkeler için dönem dönem sermaye kaçışı ve istihdam azalması şeklini alıyor. Yatırımcılar hem ucuz, hem kalifiye ve iyi eğitim görmüş emek arıyor. İlk doğup geliştikleri ülkedeki maliyetlerle baş edemez duruma gelen sanayiler, (tabii yapılan işin türüne göre) en elverişli ücret/prodüktivite oranları neredeyse kalkıp oraya gidiyor. Bazıları eski, 19. yüzyıl tanımıyla “ağır sanayi” kategorisine giriyor (demir-çelik fabrikaları veya tersaneler gibi). Bu alanlarda , diyelim Bengaldeş kıyılarında yeni gemi söküm tezgâhları kurulur veya Hindistan’da Tata Çelik yükselirken, ABD’de kapanan fabrikalar Orta-Batı’nın yeni “Pas Kuşağı”nı (Rust Belt) oluşturuyor. Otomotivde, Kore ve Japon rekabeti karşısında Detroit çöküp çölleşiyor ve “üzerinden uçulup geçilecek Amerika”ya (fly-over America) dönüşüyor. Bir yere kıpırdayamayan ve kendi kaderlerine terkedilen işsiz yığınları, ıssızlaşan semt ve kasabalarının altyapının çöktüğü, kiraların ödenemediği, suç oranının habire tırmandığı sefaletine hapsolup kalıyor.
Öte yandan, bilgisayarlar, cep telefonları, iPad’ler ve benzeri yeni teknolojiler de ülkeler-arası oynaklığın bazen yıkıcı sonuçlarından muaf değil. Bölünebilir emek süreçleri kâh oraya kâh buraya ihale edilirken, ne istihdamda devamlılık diye bir şey kalıyor, ne de klasik anlamda iş güvenliği. Tersine, yarı-zamanlı, taşeron firmaların yarı-zamanlı, taşeron işçileri devreye giriyor. 2000’li yılların başlarında henüz herşeylerinin yerli, Amerikalı olmasıyla övünen Apple’ın profili sonraki yedi sekiz yılda hızla değişmiş ve 2011’de sattığı 70 milyon iPhone’un, 30 milyon iPad’in, 59 milyon da sair ürünün hemen tamamı ülke dışında üretilir olmuştu. Apple ana şirketinin kendisi ABD içinde 43,000 ve dışında 20,000 kişiyi istihdam ederken, asıl üretim bütünüyle ABD dışındaki, toplam 700,000 işçi çalıştıran taşeron şirketlerden kaynaklanıyordu (bkz The New York Times, 21 Ocak 2012: “How the US lost out on iPhone”). Üstelik tehlike sırf mavi yakalılarla da sınırlı değildi; bilişim sektöründe çok daha yukarılara; yüksek öğrenim görmüş mühendis ve programcılara kadar uzanıyordu.
Gerçi sonraki yıllarda ABD yitirdiği rekabet gücünü kısmen geri almayı başardı. Sonuç olarak, bir tek-parti diktatörlüğünün demir disiplini altındaki Çin’de bile, dış talep işçi ücretlerini eski seviyelerinin çok üstüne çıkardı; maliyet/prodüktivite oranları tekrar değişti ve kaçan sermayenin de, işlerin de bir bölümü geri gelmeye başladı. Neredeyse yirmi yıllık bir aradan sonra, ilk defa 2014’te, Amerikan şirketlerinin “offshore”ladığı iş sayısı (2003’te 150,000’den) 50,000 dolaylarına düşerken, geri dönen iş sayısı 60,000’i geçti ve böylece arada en az 10,000’lik bir net artış oluştu. Ama tabii, bu kadarı dev Amerikan ekonomisinin dişinin kovuğunda kaldı ve yıllar boyu “Amerikan Rüyası”nın dışına düşen milyonların derdine deva olamadı. ABD kapitalizmi de hemen hiçbir şey yapmadı onlar için. Obama yönetimi bile strüktürel işsizliği sadece seyretti; Roosevelt tipi bir New Deal sunamadı (ya da, Adam McConnel’in Serbestiyet’te bugünkü Schadenfreude sharks yazısında belirttiği gibi, bu yöndeki en küçük çabası bile Cumhuriyetçilerce engellendi); dolayısıyla mavi yakalılar için hiçbir yeniden-eğitim-ve istihdam programı oluşturulamadı. “Refah devleti”nin sürdürülmesine, üretim değil ancak bölüşüm yanından yaklaşabildi Obama; daha kapsamlı bir sağlık reformunu devreye soktu -- ama ne ironiktir ki o da bir nebze olsun zenginlerden alıp yoksullara verdiği için Cumhuriyetçilerce şeytanlaştırıldı, sürekli saldırıya uğradı ve Trump’ın derhal değiştireceği şeyler listesine girdi. Sonuçta, Washington’un, establishment’ın, kurulu düzenin kendilerini zerrece umursamadığı hissi, aşağı sınıf beyazları pençesine aldı ve onları -- sanki Trump (hele Trump) bu koşulları değiştirecekmiş gibi -- dur durak dinlemeksizin anti-establishment olmaya koşullandırdı.
* * *
(B) Göçler, “ırk” ve çok-kültürlülük sorunu. Küreselleşme yalnız sermayenin değil, emeğin de hareketliliği demek. Bu da bazen çok büyük insan gruplarının anavatanlarından çıkıp başka ülkelere göç etmesi (veya sığınması) biçiminde tezahür ediyor. Daha önce ayrı ayrı “kutu”larda duran “eleman”lar temasa geliyor, birbirine karışıyor, aralarında her türlü etkileşim başlıyor. Çok derin, çok travmatik sonuçlar doğuruyor.
Belki birçok milliyetçi facianın temelinde, sınıfsal kıskançlıkların abartılıp zıvanadan çıkartılarak etnik-millî nefretlere dönüştürülmesi yatar. Diyelim ki, faraza Osmanlı’nın son demlerinde, İstanbul ve İzmir gibi bazı büyük şehirlerin gayrimüslim burjuvazileri hem çok zenginleşmek, hem dış dünya (Büyük Devletler) ile işbirliği yapan “komprador” bir role oturmak açısından, gerçekten çok göze batmaya başlamıştı. Kuşkusuz ne Rumların, ne Ermenilerin, ne Yahudilerin tamamı zengindi; ne ki, yukarı ve aşağı sınıflarıyla Türk-Müslüman kesimin düşmanlığı bu gayrimüslim burjuvazinin burjuvalığı değil gayrimüslimliği üzerinde yoğunlaştı ve bu nefret de “Anadolu’nun Türkleşmesi” projesine ve oradan 1915 soykırımına, ya da “millî burjuvazi yaratma” projesine ve oradan Varlık Vergisi’ne uzandı. Bugün de, burjuvaziler değil ama işçiler, emekçiler düzeyinde, gerek Avrupa’da gerekse Amerika’da gözümüzün önünde benzer bir süreç cereyan etmekte. İngiltere, Fransa ve Hollanda’nın eski sömürgelerinden gelen Hintliler, Pakistanlılar, Karayipliler ve Endonezyalılar; sonra Faslılar, Cezayirliler ve diğer Müslüman Araplar; 1950’ler ve 60’larda Almanya’nın henüz kucak açtığı Türklerin ve bilumum gastarbeiter’in ahfadı; nihayet (ABD’nin saçmalamaları sonucu) çöken-çökertilen Irak ve Suriye’den kaçan yüzbinlerce sığınmacı, (oluşturdukları ekonomik yük bir yana) pek çok Avrupa ülkesinin nüfus, dil, din ve kültür yapısını gerçekten kısa zamanda ve büyük ölçüde değiştirme istidadını gösteriyor.
Kabl edelim ki, massedilmesi kolay bir şok değil. Hemen her yerde çeşitli gerilimler yaratıyor; ırkçı-milliyetçi reaksiyonları tırmandırıyor; bu tür politikaların ve liderlerin öne çıkmasına yol açıyor. İşte Amerika da bunun bir parçası ve bu faktörün nasıl manipüle edilebileceğini, baba-kız Le Pen’lerden, Brexit’çilerden, Putin’lerden, Jirinovski’lerden, Orban’lardan sonra, şimdi bize bir de Donald Trump gösteriyor. Amerika her zaman bir göçler ülkesi oldu; çok uzun süre, Avrupa’dan göçlerle beslendi ve varoldu. Ama bunların çok büyük kısmı beyazdı (İtalyanlar, İrlandalılar, Almanlar, İskandinavyalılar). Afrikalı siyahlar ise köle olarak getirilmişlerdi ve onların da sonradan kavuştuğu özgürlük ilk büyük ırkçı reaksiyon dalgasıyla baskı altına alınmaya çalışılmıştı. Bugün ise yeni ve hemen tamamen beyaz olmayan göçler söz konusu. Çünkü Amerika (dış politikası bir yana) dünyanın kalanı için hâlâ bir cennet, bir fırsatlar diyarı. Esasen bu yüzden, entegre olmuş-olmamış büyük diaspora’lara ev sahipliği yapıyor. Meksikalılar, Porto Riko’lular, diğer Hispanikler geliyor; sonra Asyalılar geliyor (Hintliler, Çinliler, Japonlar, Koreliler); Afrika’dan siyahlar gelmeye devam ediyor, Orta Doğu’dan ise, gelip ABD’nin “kendi” önceki Müslüman nüfusuna katılan Müslüman Araplar. 1950’ler ve 60’ların Medenî Haklar Hareketi’yle (Civil Rights Movement) hukuken yenildiği ve sosyo-kültürel planda da geriletildiği düşünülen, ama belki (ilk kısımda söz ettiğim) yoksullaşan beyazların ve/ya mavi yakalıların bağrında hep saklı ve bastırılmış halde duran ırkçılık, eski “düşman”larına değil, beyaz olmayanların yeni göçleriyle gelenlere (onların demografik “denge”yi bir kere daha “bozuyor” olmasına) yöneliyor. Kabarıyor, kızışıyor, kendini tekrar açığa vuruyor.
Bu seçimlerin eyalet bazındaki sürprizlerinden biri, Wisconsin’i Trump’ın kazanmasıydı. Wisconsin’in kuzeyinde, Michigan gölünün kıyısında 100,000 nüfuslu Green Bay kenti var. Buranın NFL’de oynayan Amerikan futbolu takımı, (1960’lardaki öğrencilik yıllarımdan başlayarak benim de hâlâ tuttuğum) Green Bay Packers. Kökeni itibariyle, tam bir mavi yakalı işçi kulübü. Tabii çok sayıda siyah oyuncusu da var ve hepsi kent halkının sevgilisi. Ama işe bakın ki Packers taraftarları aynı zamanda siyasî darkafalılıklarıyla da ünlüdür ve nitekim kentin şimdi sıkı Trump’çı kesildiği anlaşılıyor. Küçük ama anlamlı bir örnek sanırım. Ama beterin beteri var. 9/11, El Kaide, Irak, Suriye ve IŞİD sonrasında, tabii özellikle “dışarından gelme” Müslümanlar özel bir korku ve nefretin hedefi. Bir kere daha, NBA veya NFL’de oynayan Amerika’nın “kendi” siyah Müslümanlarını -- bugünün Muhammed Ali’lerini, Kerim Abdülcabbar’larını -- umursamıyor kimse. Buna karşılık, “terör” konulu romanlar ve televizyon dizilerinin de yardımıyla, habire “Orta Doğulu terörist” stereotipine odaklanıyor.
* * *
(C) Dünya bir yana, Amerika bir yana. Fiziksel boyutları, ekonomik hacmi ve 300 milyonluk nüfusuyla ABD, başlı başına bir kıta aslında. Kendi başına bir âlem; üstelik, bir yanında Pasifik bir yanında Atlantik diye iki büyük hendek, yeryüzünün kalanına coğrafî açıdan da çok uzak. Halkın önemli bir bölümünün, dünyayla hemen hiçbir ilgisi yok (bunu, Orta-Batı’nın sonsuz mısır tarlaları içinde saatlerce giderken, veya gene Wisconsin veya Nebraska’nın bir köşesinde yerel gazetelere bakıp yerel mandıra fiyatlarından başka bir şey bulamayınca, belki daha iyi anlarsınız).
Dolayısıyla Amerikan siyasetinde dış politika hemen daima görece önemsiz oldu; başka bir deyişle, ABD’nin dünyayı yönetme iddiası ile Amerikan halkının desteğini (oyunu) almak arasında bir çelişki hep süregeldi. Biz eski solcular, “Amerikan emperyalizmi”ni neredeyse ezelden beri mevcut ve saldırgan gibi düşünmeye alışkındık. Oysa bu, 1960’lar kuşağı için daha çok Soğuk Savaşın yarattığı bir konum ve görüntüydü. Daha öncesinde, ABD âdetâ istemeye istemeye çıkmıştı dünya sahnesine. Daha 1914-17’de, Fransa ve İngiltere’nin bütün yardım çağrılarına rağmen tarafsız kalma eğilimi güçlüydü. Sonunda Birinci Dünya Savaşı’na girildi ama bu infiratçılık (izolasyonizm) sona ermedi. Wilson’ın yeryüzüne demokrasi getirme iddiasına karşı, “Eski Dünya’nın yozluğu ve akıl almaz entrikalarına bulaşmayalım” diye özetlenebilecek taşralı-ahlâkçı tepkiler, 1918-19’da Cemiyet-i Akvam’ın (League of Nations, Milletler Cemiyeti) dışında kalmak ve Avrupa’dan çekilmek biçiminde somutlandı. Bu yüzden ABD, Roosevelt’e rağmen Faşizmin ve Nazizmin yükselişine de büyük ölçüde seyirci kaldı.
Amerika’yı bu dünyaya sırtını çevirmişlik halinden zorla tutup çıkaran felâket, Pearl Harbor oldu. İster istemez savaşa girdi, Churchill’in Büyük İttifak (Grand Alliance) dediği birleşik cephe içinde yer aldı ve Mihver’in yenilgiye uğratılmasında önemli bir rol oynadı. Sonrasında, İngiltere ve Fransa artık inişe geçerken, Stalin ve Sovyetler Birliği karşısında Batı’nın liderliği ve savunuuculuğunu üstlenmekten kaçınamadı. Atlantikçilik konseptini benimsedi; Soğuk Savaşa girdi; Marshall Planı, Truman Doktrini ve NATO gibi kilit enstrüman ve politikalarını oluşturdu.
En önemlisi, bunun için kendi kamuoyunu da ikna edebilecek bir ideoloji buldu. Liberal anti-komünizm, sadece Batı Avrupa’ya ve (sonra Üçüncü Dünya diye anılacak olan) “ara bölge”lere bir şemsiye sunmakla kalmadı; Amerikan halkının da bu uluslararası seferberliği onaylaması ve arkasında durmasını sağladı. Amerika iki yakasını belki ilk (ve son?) defa bu kadar kuvvetle bir araya getirip iç” ve “dış” politikaları arasında görece uyum sağlayabildi. Berlin ablukası ve hava köprüsü, Kore Savaşı, (Musaddık’a karşı) 1953 İran ve (Arbenz’e karşı) 1954 Guatemala darbeleri, 1961 Küba füze krizi, İsrail ve Orta Doğu savaşları, Vietnam, Afganistan ve genel olarak Üçüncü Dünya üzerindeki hegemonya mücadelesi boyunca, Amerikan yönetimleri orta eyaletler dahil iç kamuoyunu hemen hep yanında buldu.
Ne ki, Soğuk Savaş sonrası dönemde bu inandırıcılık ve genel ideolojik seferberlik de kalmadı. Samuel Huntington’ın “medeniyetler çatışması” (clash of civilizations) ve “bir sonraki düşman İslâm” (Islam the next enemy) teorileri, neo-con’larca tutulduysa da, 9/11 sonrasında bile “derin Amerika”da o kadar coşku yaratamadı. “W” Bush’un “teröre karşı savaş”ı hem (“trafik canavarı” misali) fazla soyut kaldı, hem de Irak ve Suriye gibi -- hedefsiz-plansız-amaçsız, neye yaradığı belli olmayan, dolayısıyla Vietnam’ın bin beterini çağrıştıran -- bataklıklara dönüştü. Paradoks şurada ki, “Amerika’yı tekrar büyük yapma” sloganıyla hegemonyacılıkta hamle tazeleme sinyalleri veren Trump’ın seçmeninin önemli bir bölümü, mantığını göremediği emperyal başarısızlıklara tepki içinde, bize ne dünyadan ve bu savaşlardan diyerek establishment’a karşı çıktı; Orta Doğu’yu şu hale öncelikle Cumhuriyetçilerin getirdiğini unuttu ve Obama’nın sorumluluğuna karşı çıkıyorum diye gidip Trump lehinde oy kullandı.
* * *
Şöyle düşünelim. Ortalıkta bir Ali Ağaoğlu esprisi dolaşıyor, Trump’ın emlakçılığına atfen. Yani müteahhitliğiyle tanınan Ali Ağaoğlu birden siyasete atılsa, adaylığını koysa ve başkan seçilse, eh işte, bu kadar absürd bir durum olabilir, demeye getiriyor bu dokundurmada bulunanlar. Benimse aklıma daha çok Cem Uzan örneği geliyor. Hatırlarsınız, tamamen kişisel ve aile serveti temelinde kurduğu popülist-faşizan Genç Parti’yle Cem Uzan, 2002 genel seçimlerinde yüzde 7.5 oy almayı başarmıştı. Bir bakıma o da, eski Türk siyaseti ve siyasetçilerinin tükenmişliğini sezip, fırsat bu fırsat diyerek harekete geçmiş; ne ki (neyse ki) karşısına AKP çıkmış ve bu macera da orada son bulmuştu.
Maalesef ABD’de Trump çok daha başarılı oldu, muhayyel Ali Ağaoğlu ve reel Cem Uzan’lardan. Yukarıda uzun uzadıya anlattığım bütün hoşnutsuzlukları aldı; birleştirdi; esas olarak ultra-milliyetçiliğe, ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, illegal göçmen ve diğer “öteki”lerin şeytanlaştırılmasına taşıdı. Kitlelerin mutsuzluğundan onları sorumlu sayıp hedef gösterdiği bir nefret söylemi kurmak suretiyle, öfkeli toleranssızlığını faşizan eğilimlere vardıran bir kitle hareketi yarattı. Nitekim, Türk basınına pek yansımasa da, Trump’çılar yer yer başkalarına şiddet uyguladılar kampanya boyunca. Durup dururken, tesadüfen mitinglerinin yanından geçen siyahlara sataşıp yumrukladıkları, tekmeledikleri oldu. Donald Trump sistematik bir faşist ideolojiye sahip değil kuşkusuz. Ama 20. yüzyıl başlarının proto-faşist (ön-faşist) düşünce ve davranış parçacıklarının pek çoğunu kafasında barındırıyor. Nitekim küçük ölçekte de olsa çok kritik bir şey yaptı: genel olarak eleştiriler karşısında hiç geri adım atmadığı gibi, taraftarlarının bu tür “eylem”lerine de toz kondurmadı; hepsini kayıtsız şartsız savundu.
Neredeyse bütün partisi elini çekti ondan. Önde gelen Cumhuriyetçilerin çoğu yanından uzaklaştı, desteklemeyi reddetti, bazen düpedüz kınadı. Yenilgisine kesin gözüyle baktıklarından, bari Temsilciler Meclisi ve Senato’yu kurtaralım diye yeniden seçilme kampanyalarını Trump’tan tamamen ayıranlar oldu. Haylaz, serseri sokak çocuğu muamelesi gördü (ve öyleydi de). Ama sonunda, kendi kurmayları ve sözcüleri dahi neredeyse ümitlerini kesmişken, onları bile şaşırtan bir sürpriz yaptı. Artık varlığını herkesin teslim ettiği sessiz çoğunluğun desteği sayesinde, her iki tarafa gidebilecek (dört swing state konumundaki) Florida, Georgia, Ohio ve North Carolina’ya ilâveten, Clinton’ın favori gösterildiği Pennsylvania, Wisconsin ve Iowa’yı da kazandı. Yukarıda, başlık resmi yerine koyduğum haritaya bakın. Ne kuzeydoğuyu, ne batı kıyısını alabildi. Ama Amerika’nın içlerini, Orta-Batı’yı, Pas Kuşağı’nı ve/ya fly-over America’yı silme götürdü. Toplam oy sayısında geri düşse de, Electoral College’daki delege sayısı itibariyle dört yıl Beyaz Saray’da oturmaya hak kazandı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024