Hüseyin ÇAKIR
Ekim 1917’de Rusya’da dünyayı sarsan bir devrim oldu. Marx ve Engels’in tarih-toplum teorileri onların beklemedikleri sosyal-sınıfsal yapıya sahip Rusya’da patlak verdi.
Tarihin cilvesine bakın ki 7-8 Kasımda patlak veren (Rusya’nın o zamanki takvime göre 25 Ekim) devrimle kurulan sosyalizm 72 yıl sonra 9 Kasım 1989’da çözüldü veya çöktü.
Ne oldu, nasıl oldu sorularına yanıtların yeterince arandığını sanmıyorum. İki kutuplu dünyada ideolojik hegemonya savaşında reel sosyalizm “yenilmiş” oldu. Batı dünyasının “zaten yanlıştı, bu nedenle yıkıldı” tezi “Sovyet tipi sosyalizmin” olumlu veya olumsuzluklarının tartışılmasına zihinsel barajlar oluşturdu.
Hiçbir şey yapılmıyor değil. Akademik alanda araştırmalar giderek artıyor.
2018 Marx’ın doğumunun 200. Yılı dolayısıyla tüm dünyada çok boyutlu tartışmaların duyurularını görmekteyiz. (Küyerel Düşünce Enstitüsü olarak Mayıs 2018’de uluslararası sempozyum düzenleyeceğiz)
2017 dünyasında radikal sağ popülizmin yükseldiği ve otoriter rejimlerin Çin’den Rusya’ya Latin Amerika’dan, Türkiye’ye ve Batı ülkelerine kadar uzandığı bir zamanda, Ekim devrimi ile ilgili felsefi, politik, sosyolojik, kültürel ve devletin anlamı gibi çok yönlü okuma yapmak çok değerli olacaktır.
Modern devlet kavramı ve pratiğinin farklı rejim ve sistemlerde temel özelliklerinin ve sonuçlarının değişmediği tezinden yola çıkarak Ekim devriminin sonunu getiren belirleyici unsurun devlet olduğu ortaya çıkmaktadır.
Devletin Neyliyi
Modern devlet teorilerine ve bu devletlerin örgütleniş biçimlerine Marx, Engels ve Lenin’in getirdiği eleştirilere karşın Sovyet devleti, tam da bu eleştirilen devletler gibi bir devlet oldu.
Devlet siyasal bir organizasyon. İlk çağları bir yana bırakırsak, modern devlet teorilerinin ortak özelliği, devlet toplum ilişkisinin hukuk zemininde, devletin topluma en büyük faydayı sağlamasıdır.
En saf haliyle Devleti oluşturan ögeler: Bayrak milli marş gibi simgelerin dışında: 1- Silahlı güç oluşturma ve bunu kullanma hakkına sahip olma, 2- Kamu adına para basma, vergi toplama, 3- Anayasa hazırlama ve yasalar çıkarma, 4- Mahkemeler kurma. Topluma en çok fayda sağlamak için kurulan devlet organizasyonu siyasal iktidarlar ve toplumunun devletle ilişkilerinde devlet işgörenleri (memurları) aracılığıyla bu işlevini yerine getirir. Bu işlerin nasıl daha iyi yapılacağına ilişkin siyasal iktidar programları sistem, rejim olarak tanımlanıyor.
Modern devletin merkezciliği, kamu yararına olsun ya da olmasın, coğrafi sınırları belirli bir mülki bölgede (territory) yaşayan herkesi kapsamasını ve sosyal ilişkilerin düzeni açısından belirleyici olmasını ifade eder. Başka bir deyişle, modern devletin kuralları, coğrafi alanın değil, bireyleri birbirlerine bağlayan sosyal bağların bir fonksiyonudur. Bu durumda modern devleti, kendisinden önceki yönetim biçimlerinden ayırt eden iki temel özelliği ortaya çıkar: Modern devlet merkezidir ve birey ya da toplumla ilişkilerinde kapsayıcı nitelikte kurallar koyma yetkisine sahiptir.
Batı’nın siyasal düşünce tarihinde, devleti tarif eden düşünürlerden Machiavelli’den tutun da, Hobbes, Rousseau, Kant’a kadar, tüm düşünürler, insanın akla uygun bir yaşam sürdürebileceği tek yerin devlet olduğu fikrinde buluşuyorlar.
Hegel’in Hukuk Felsefesi’nde devlet yalnızca bir gereklilik (yani bilincin kavradığı bir ihtiyaç) ya da ideal bir model önermesi değil, tarihsel hareketin bir kavranışı, evrensel aklın devlette vücut bulması (devletin akıllaşması) anlamına gelmektedir. Hegel’in devlet teorisine göre, devlet siyasal egemenlik aracı özel bir kurum (bir aygıt) olarak değil, toplumsal-tarihsel evrimin nihai amacı olarak tanımlanmakta ve bu durumda onun tanımladığı devlet mutlak ve sonsuz (aşkın) olma iddiası taşımaktadır. Kuşkusuz ki bu düşünce, 18. yüzyılın burjuva toplumsal gelişimiyle de örtüşen ve ona uygun düşen bir felsefi düşünceydi. Irkçı ve Milliyetçi ulus devlet ideolojisi, Kutsal ve aşkın devlet felsefesinden beslendi.
Hegel ile birlikte doruk noktasına ulaşan bu aşkın (kutsal) devlet anlayışı, Marx’ın tarihsel maddecilik teorisini geliştirmesi sürecinde tersine çevrildi; Marx “devlet, egemenlik aracının somutlanmış biçimi olarak maddi bir varlıktır “dedi. Lenin de “ devlet bir sınıfın, bir başka sınıfı baskı altına almasını sağlayan mekanizmadır”dedi.
Paris Komünü’ne bakan Marx, “Paris Komününde tanık olduğumuz devlet aygıtının parçalanıp atılmasıdır. Devlet aygıtının yıkılmasıyla birlikte eğitimin parasız hale getirilmesi, düzenli ordunun kaldırılması, seçilmişlerin geri çağrılması gibi uygulamalar yaşam alanı buluyor. Başlangıçta toplumun hizmetkârları olan devlet ve devlet organlarının, toplumun efendileri durumuna dönüşmesini –ki önceki bütün devletlerde görülen kaçınılmaz bir dönüşümdür– önlemek için, Komün, iki şaşmaz araç kullandı. İlkin, yönetim, adalet ve öğretim işlerindeki bütün görev mevkilerini, ilgili herkesin genel oyuna dayalı olarak seçime ve bu aynı seçmenlerin her an azletme hakkına tâbi kıldı. Ve ikinci olarak, en aşağısından en yükseğine, bütün memurlara, yalnızca öbür işçilerin aldıkları kadar ücret ödendi. …” Reel sosyalizmde tam da bunun tersi oldu.
Sosyalizm Ne olacaktı Ne Oldu?
Ekim devrimi, imparatorluklar çağının bittiği, Batı dünyasında ulus devlet kapitalizminin yükseldiği aynı zamanda toplumların sosyolojik yapılarının çözüldüğü burjuvazinin karşısında işçi sınıfının sosyolojik varlık olarak ortaya çıktığı tarihsel süreçte çatırdayan Rus imparatorluğu içinde patlak verdi.
Bir parantez: Aynı zamanlarda Osmanlı imparatorluğu’da çöktü. 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. İttihat ve Terakki öncüleri, imparatorluğu kurtarmaya çalıştılar, kurtaramadılar. Yıkılan imparatorluğun yerine Cumhuriyet kuruldu, kurulurken nasıl bir cumhuriyet ve devlet olacağı tartışıldı ve Sovyet modeli de bunların içindeydi.
Ekim devrimi sonrası sosyalizm kuruculuğu ile Cumhuriyetin kuruluşu ve devletin niteliği konusunda çok yönlü etkileşim ve bağlamların olduğunu not düşelim.
Ekim devrimine dönersek: Marx’ın tarihsel materyalizm teorisine göre, üretim biçimlerinin gelişiminin bir evresi olan kapitalizm, egemen üretim biçimi olarak belirli bir gelişme sürecinin sonunda “kendi mezar kazıcısı olan işçi sınıfını” egemen hale getirecek. Böylece kapitalist toplum, komünist topluma dönüşecek. Bu dönüşümün kapitalizmin en hızlı geliştiği, İngiltere veya Almanya’da olacağını öngördüler. Oysa kapitalizmin orta düzeyde gelişmiş olduğu bir ülke olan Rusya’da devrimci bir durum ortaya çıktı.
Marx; “kapitalizmin eşitsiz geliştiği ülkelerde komünizmin nesnel koşulları oluşmamış olup, kurulu düzene karşı halk ayaklanarak iktidarı ele geçirebilir, bu koşullarda, azınlık olan işçi sınıfı diğer ezilen sınıflarla birlikte hareket eder. Nesnel koşullar uygun olmamasına karşın, öznel koşullar uygun olduğunda, iktidarı ele geçiren işçi sınıfı ve köylüler komünizme gidişin koşullarını oluşturacak ara aşama olarak sosyalizmi kurarak, komünizmin nesnel koşullarını (alt yapı) oluştururlar” der.
Sosyalizmi kurmak için iktidar ele geçirildiğinde devlet aygıtının nasıl olacağını Lenin “işçi sınıfının örgütlediği devleti, eskiye göre yarı devlet, daha baştan sönmeye yüz tutmuş bir devlet” olarak tanımlıyor.
Komünizmi kurmaya gidecek olan devrim Rusya gibi geri bir ülkede gerçekleşti. Bolşeviklerin öncülüğünde yapılan devrimin sonucunda, devletin sönümlenmesi bir yana, Stalin döneminde Marx’ın, Lenin’in ve Engels’in devlet teorisi eleştirileri bir kenara bırakılarak, sosyalist devlet modeli klasik devlete dönüştü.
2. Dünya savaşı ile “Ana Yurt” savunması sosyalizm savunmasına indirgendi. Enternasyonalizmin yerini Sovyet dış politikasını desteklemek aldı.
Marxist-Leninist olan Sovyet devleti ideolojisinin yanına Stalinizm eklendi. Bu devlet yapılanmasında ordu, parti, KGB, devlet bürokrasi ve devlet aygıtı önü alınamaz bir biçimde büyüdü.
Devletin kolları kanatları altında oluşan bürokratik sınıf, “proletarya diktatörlüğü” (*) yerine kendi diktatörlüğünü kurdu.
Sosyalizmin alt yapıyı değiştirerek kurulacağı fikri, üst yapı kurumlarının aynı kalarak ama değişeceği tezi Marx’ın alt ve üst yapı indirgemeci ligine dayandırılmıştır. Marx metodolojik olarak altyapı ve üstyapı arasında mekanik bir ilişki kurmamış ve politik alanın üretim ilişkilerine yön verebildiği tarihsel durumları hiçbir zaman ihmal etmemiştir. Başka bir deyişle Marx, politik alan üretim ilişkilerinin basit bir yansıması değildir der. Bu bağlamda Sovyetler alt yapısı otomatik olarak devletin üst yapısını değiştirmedi.
Sosyalist devlet, Komünist Partisi yöneticileri, devlet bürokrasisi, ordu ve gizli servis KGB’den oluşan seçkinci devasa bir baskı aygıtına dönüştü. Bu devlet aygıtının günümüzdeki tipik örneği ve takipçisi, geçtiğimiz günlerde 16. Kongresini yapan Çin Komünist Partisinin yönettiği Çin devleti. Çin Komünist Partisi, devletin bütün baskı araçlarını kullanarak “Çin tipi sosyalizmi” kurduğunu söylüyor. Çin modeli Sovyet devlet modelinin güncellenmiş halidir. Çin Komünist Partisinin Gorbaçov reformculuğundan derin dersler çıkarttığı bir gerçek. Gorbaçov yönetimindeki Komünist Parti neden başarılı olamadı? Gorbaçov devletle mutabakata varmadan devleti dönüştürme “çılgınlığına” girişti. Devleti oluşturan güçler, Gorbaçov’un demokratik sosyalizm ve çoğulculuk modelinde “hiç” olacaklarını anladılar. Belki de Sovyet dönemi tarihinin bütün hesabını vermek üzere sorgulanacaklardı. Devleti korumak, devletin bekası adına 72 yıllık Sovyet rejiminin, anlamını, değerlerini, simgelerini bir kenara iterek, Yeltsin’le başlayan ve Putin’le devam eden, sosyalizmden kapitalizme geçişte devletin bütün aparatları selam durdular.
Sonuç olarak devleti kurtardılar.
(*)
Diktatörlük sözcüğünün kökeni, antik Roma Cumhuriyeti’nin dış düşmanlara ya da iç yıkıcılığa karşı korunmasını amaçlayan “dictatura” adlı anayasal kuruma dayanmaktaydı. Bu olumlu anlam. Fransız Devrimi sürecinde Jakobenlerin diktatörlüğü ve daha sonra tek adam yönetimi olarak negatif anlam kazandı.
Enternasyonal içinde Paris Komünü tartışmalarda, “diktatörlük” kavramına olumsuz bir anlam yüklemek isteyen Proudhoncu ve benzeri eğilimlere karşı Marx ve Engels, Komün’ü “proletarya diktatörlüğü” olarak nitelemekten kaçınmamışlardı.
Marx diktatörlük kavramını “egemenlik” anlamında kullanmıştır.
Gotha Programının Eleştirisi’nde, kapitalizmden komünizme geçiş dönemine denk düşen devlet, “proletaryanın devrimci diktatörlüğünden” başka bir şey olamazdı diye yazar.
Stalin dönemi Marx’ın tanımladığı Proletarya Diktatörlüğü değil bugünkü anlamıyla otoriter, tek adam yönetimidir.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018