Kemal CAN
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Anadolu Ajansı'na konuşarak, cebine 40 milyar dolar koyup gelenin Türkiye'deki şirketlerin dörtte birini alabileceğini söyledi. Kaan, ABD'nin başlattığı veya sertleştirdiği ticaret savaşının yarattığı fırsatları işaret ederken söylüyordu bunları. Yandaş yayın organları ve hatta ekonomi yorumcuları da, bazı derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'nin ucuzluk cennetine dönüştüğü konusundaki değerlendirmelerine pozitif bir durum gibi dikkat çektiler
Bu hafta söylenmiş birkaç söz, yaşanmış birkaç gelişme ve ortaya çıkan bazı işaretler, uzunca bir süredir yaşanan derin bir tartışmaya tekrar değinme ihtiyacı yarattı. Tutarlı bir ideolojik program uygulayan milliyetçi-muhafazakar bir iktidarla mı karşı karşıyayız? İktidarın bütün önemli tercihlerinin temel motivasyonu bu ideolojik plana göre mi oluşuyor? Bu konuda geçen haftadan devreden bakiye ABD gerilimi önemli bir başlık. Rahip Brunson olayında ABD’den gelen yüksek tepki, Erdoğan tarafından alışılmış dozun çok altında bir seviyeden karşılandı. Erdoğan, “ABD samimi bir müttefikini kaybeder” dedi. Zorunlu veya konjonktürel değil, “samimi” müttefik. İktidara yakın medyadaki yorumların önemli bir kısmı da, ABD gerilimini büyük ölçüde ekonomik gerekçelere bağlamaya çalışıyor. Çin’le anlaşma, Rusya ile yakınlaşma ve benzeri. Haçlı meselesi, ümmetin uğradığı zulüm gibi konular hayli gerilere çekilmiş, argümanlar tazelenmiş durumda. Döviz ve faiz konusunda son yıllarda söylenen ile izlenen arasındaki açı ve ortaya çıkan tablo da dildeki ideoloji ile alandaki realitenin traji-komik çelişkisini anlatıyor. İdeolojinin araçlaştırılmasının feriştahı yaşanırken, etkinlik değeri hızla düşüyor.
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Anadolu Ajansı’na konuşarak, cebine 40 milyar dolar koyup gelenin Türkiye’deki şirketlerin dörtte birini alabileceğini söyledi. Kaan, ABD’nin başlattığı veya sertleştirdiği ticaret savaşının yarattığı fırsatları işaret ederken söylüyordu bunları. Yandaş yayın organları ve hatta ekonomi yorumcuları da, bazı derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin ucuzluk cennetine dönüştüğü konusundaki değerlendirmelerine pozitif bir durum gibi dikkat çektiler. Uluslararası sermaye piyasalarının önemli ismi Mark Mobius’un, “parası ve borsası zayıf Türkiye çok ilginç bir pozisyonda, takip etmeyi istediğimiz bir yer” sözleri de, bu beklentinin kaynağını gösteriyor. Şimdi, bu resme bakınca milliyetçi veya dini reflekslerle ve referanslarla hareket eden bir iktidar ve onu bu özellikleriyle destekleyen bir sınıfsal arka plan mı görülüyor? Yoksa, mevcut durumun idare edilmesi için en geniş esnekliği göstermeye, kaynaklarını ve varlıklarını paylaşmaya hazır bir tacir aklı mı? Ayrıca, yabancı sermayenin de iddia edildiği gibi zemindeki şartlarla değil, doğal olarak fırsatlarla ilgili olacağı konusundaki tecrübe de bir kez daha doğrulanmıyor mu?
Uzunca bir süredir Türkiye’de ve dünyada canlı bir tartışma yürüyor: Otoriterliğin, baskıcı rejimlerin, ırkçı-milliyetçi sağ popülizmin yükselişinin nedenleri üzerine farklı modellere dayalı yorumlar yapılıyor. Vakaları özgün koşullarından bağımsız ele alan ve genel bir trendin parçası sayan yaklaşımları çok kabalaştırarak iki gruba ayırabiliriz. Birinci grupta meseleyi küreselleşmenin bir komplikasyonu olarak yorumlayan ve zaman zaman medeniyetler çatışması tezinin fikri devamcısı sayılabilecek görüşler var. İkinci grupta ise, bu dalganın tıkanan neoliberal ekonomik modele önlem olarak kullanıldığı tezi var. Elbette bu iki grubun da kendi içinde epey farklılaşan değerlendirmeler ve her iki durumu birlikte ele alan yaklaşımlar da mevcut. Meselenin dünyada süren tartışmasında da tam olarak netleşme sağlanmadığını söyleyerek tekrar Türkiye’ye dönelim.
Türkiye’de AKP iktidarının ortaya çıkışıyla, hatta onun öncesinden başlayan siyasi değerlendirmeler de, biraz basitleştirme pahasına ikiye ayrılabilir. Birinci çizgi meseleyi ağırlıklı olarak kültürel-ideolojik eksenli, ikinci çizgi ise ekonomik-sınıfsal eksende tarif ediyor. Her iki çizginin de birbirinin tam zıttı yönde ilerleyen kanatları var. Meseleye ideolojik-kültürel pencereden bakan ve gidişatı negatif gören yaklaşım, hiç bitmeyen karşı-devrim çabasına, siyasal İslamın gizli iktidar ajandasına işaret ediyor. Karşısında da, bilindiği üzere vesayetin bitmesi, tepeden inmeci toplum biçimlendirmesinin sonu gibi pozitif yorumlar yer alıyor. Meseleye ekonomik-sınıfsal pencereden yaklaşan çizginin pozitif tarafı, Özal’dan bu yana süren dünyayla entegrasyon iddiası ile merkez-çevre tezine yaslanarak sınıfsal-toplumsal değişim yorumu arasında geziniyor. Bu çizginin negatif tarafında da, bütün bu dönem içinde gelir dağılımındaki, emek politikalarındaki değişime uluslararası sermayenin taleplerinin gösterdiği yöne dikkat çekiliyor.
Yaşananlar, adım adım işleyen vakalar kronolojisi sonrasında, bu yaklaşımların hemen hepsi, farklı verilere dayanarak nasıl haklı çıktıklarını anlatıyor. Ve başka modellerin açıklamayı başardıklarına ve kendi yetersizlikleriyle pek ilgilenmeden, çoğunlukla başkalarını aymazlık veya hatasını görmezlikle suçluyorlar. “Buraya neden ve nasıl geldik” sorusu, gelinen yerde ne yapılacağı ve daha nerelere gidileceği açısından önemli. İktidarın kimyası kadar karşısındaki dinamiklerin niteliği de, yaşananın nasıl tarif edildiğiyle ilişkili. Dolayısıyla, değişimin hangi alandaki kırılmalarla yaşanacağı, temel çatışmanın hangi zeminde kurulduğu, güç-zayıflık dengesinin görünen ve görünmeyen tarafları da bu tariflere bağlı. Sürecin niyetlere göre gelişip gelişmediği, niyetlerin süreçle ne kadar başkalaştığı ve bu karşılıklı ilişkinin dinamiği de yapısal tanımlamayı önemli hale getiriyor.
Yukarıda özetlediğimiz güncel çıkışlara dönersek iktidar ve yandaşı çevrelerin diline yerleşen ve MÜSİAD Başkanı’nın özetlediği yaklaşım, bir süredir başka alanlarda da görünür olan ideolojik gevşemenin ekonomik tercihlerde iyice belirginleştiğini düşündürüyor. Erdoğan şahsında iyice merkezileşmiş bir rejime dönüşen AKP iktidarı, toplumsal tabanın ideolojik öncelikleri tarafından yönetilmek yerine, bir süredir bu hassasiyetleri kullanarak tabanını yönetiyor. Toplumsal tabanın ihtiyaç duyduğu ekonomik tercihler ve toplumsal tabanın ayrışan çıkarları açısından da, iktidarın net bir tavır almaktan yana olmadığı, fırsat aklından fazlasını öneremediği anlaşılıyor. Mevcut modelin devam ettirilmesi önceliği, bu modelle kimlerin para kazanmaya devam edeceği sorunundan hızla ayrışıyor. Özetle, Türkiye’ye özgü ideolojik arka planı olan bir yeni rejim inşa edilmekte olduğu tezi de, kamuoyunun ideolojik enstrümanlarla yönetildiği dünya örnekleriyle uyumlu gidişat görüşü de, artık daha fazla tartışılmaya muhtaç. Sınıfsal tabanı ve ekonomi öncelikleri bu kadar belirsiz bir yeni rejim inşa edilebilir mi? Edilirse neye benzer? Yaşanacak bir krizde ideolojik enstrümanlar yeterli koruyuculuğu sağlar mı? Galiba bu modellere tam uymayan bir anormalliğin derinlerine doğru ilerliyoruz.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025