Kemal CAN
Yirmi yıl önce 11 Eylül’de insanlar, televizyon ekranlarında New York’ta yanan kulelerden düşenleri seyretmişlerdi. Belli belirsiz görünen ve hızla düşen küçücük noktalar. Aradan yıllar geçti, bu sefer bir uçağın tekerleğinden yere düşenlere baktı insanlar. Yine gökyüzünden yere doğru inen küçücük lekeler. Yirmi yıl önce o binalara çarpan uçakları kullananların Afganistan’dan geldiği (yönetildiği) söylendi, bugünkü uçaklar ise Kabil’den havalanıyordu. New York ve Kabil’de gökyüzünden düşen insanları çeken kameralar, insanlığın yaşadığı irtifa kaybını tekrar tekrar belgeliyor. İşte bunun için Afganistanlı kadın hakları savunucusu Seraj Mahbouba, “20 yıldır yaptıklarınız için (aslında yapmadıklarınız için de) utanın” diyor.
Meselenin tarihi elbette yirmi sene değil. Hikaye çok daha eski. Defalarca oldu, muhtemelen yine olacak. Sadece Afganistan’da da olmadı, başka yerlerde de oluyor, olacak. Sadece trajediyi bugün izlediğimiz aktif sahne, Afganistan. Bu korkunç kaderin miladını, ABD işgaliyle, önce Rus müdahalesiyle, daha öncesindeki batı kışkırtmasıyla veya bu toprakları “imparatorluklar mezarlığı” yapan coğrafyası ya da kültürüyle başlatmak mümkün. Ancak “memleketini savunmak yerine” uçağın tekerleğine tutunarak kaçmaya çalıştığı için aşağılanan “askerlik çağındaki gençlerin” en az kırk senedir bir ülkeleri yok. Babalarının da olmadı. Ayrıca savaşmaları ve direnmeleri gereken de yine kendi “memleketleri”.
Biden, Afganistan’a yaptıklarını savunurken “biz oraya ulus devlet kurmaya gitmedik, kendi güvenliğimiz için gittik” dedi. Yani; “siz kendiniz için bir şey yapamadınız, biz bize gereken kadarını yaptık”. Macron’un aklına “önce sınırlarını korumak”, Merkel’in aklına “Türkiye ile yakın çalışmak” geldi. Afganistan halkları, bir ülke kurma fırsatı bulamadan, defalarca işgal edilen, savaşlarla darmadağın edilen bir alanda, kabus bir döngünün içinde yıllarca hayatta kalmaya çalıştı. Fazlasına izin verilmedi, gücü yetmedi, şansı olmadı ya da hepsi. Memleket savunma iddiasındakiler, işgalcilerle anlaşıp kendi halkından intikam almaya geldi. İşgalciler ise insan yağdıran uçaklarıyla çekip gittiler.
Uzakdoğu Asya, Güney Amerika, Afrika veya Ortadoğu, coğrafyalar değişse bile benzer tabloların tekrar edildiği çok sayıda örneği defalarca gördük. Çoğu aktif krizli alanlarda, acıların, ölümlerin ve göçlerin devam ettiği, kapıya gelene kadar pek de umursanmadığı bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz. Bir bölüm insanın refah ve güvenliği için bir başka grup insanın acı çekmesi sıradan hadise. Daha fenası, bunun “normal bir maliyet” olduğu söyleniyor. Yoksulluğun bir kişisel gelişim sorunu gibi anlatılması gibi, geri kalmışlığın “etnik beceriksizlik” olarak sunulabilmesi şaşırtıcı gelmiyor. Yapanların neden yaptığı ve bu hakkın nereden geldiğinden daha çok, yapamayanların eksiğini konuşmak daha kolay.
İster aile içinde yaşanmış şiddet, tahakküm, haksızlıkta ister bütün dünyanın gözü önünde memleketler katındaki yıkıcı krizlerde aynı arka kapı açılıveriyor: “Bunu hak etmek için ne yapmış olabilirler?” “Bunu durdurabilmek için neyi eksik yapmışlar?” Savunulacak bir memleket, yan yana durabilecek kimse ve bunu arayabilecek bir zemin olmadığında ama asıl önemlisi memleketin kendisi size düşman kesildiğinde, yapılamayanlardan kim sorumlu? İnsanların yoksul olmasında veya bazı halkların zulüm altında olmasında, onların eksiği devede kulak sayılır. Kapitalizm ve onunla birlikte emperyalizmin herkesin asıl derdi olmaması -olanın “hayalci” sayılması- hep bu yanlış arka kapı hesabından.
Anti-emperyalist olmayı kendisinden başka kimseye yakıştıramayanların, emperyalizmin ve dünyanın bozuk düzeninin kurbanlarını aşağılama hevesi sık görülen bir durum. Ancak herkesin gayet kolay hatırlayabileceği bir dönemdeki Afganistan hikayesi, bu ülke halkının neyi beceremediğinden çok, onlara ne yapıldığını gayet açık anlatıyor. “Emperyalist emperyalistliğini yapar, senin nasıl karşılık verdiğin önemli” iddiası, “düzen seni ezmek ister, sen kendini geliştir” aklından daha ileri değil. Şaşırtıcı olan; “kurtuluş yok tek başına” diyenin dogmatik, yerli-milli çıkış iddiasının kapsayıcı; “bu düzen değişmeli” diyenin hayalci, “bir yol bulunur” diyenin gerçekçi sayılması.
Şimdi lunapark oyuncaklarında görüntü vererek “belki kadınlara bazı izinler veririz” lütfunun ucunu gösteren “Taliban’ın mesajları olumlu” bulunuyor. Diğer taraftan öncelikle kadınlar olmak üzere bir sürü insan onların eline düşmemek için ölümü göze alıyor, hatta tercih ediyor. “Taliban eski Taliban değil” diyen de var, kuracakları distopik devleti tanımak konusunda hayli aceleci olanlar da. Buradan bakınca, eski Ayasofya imamının selamını ve devletin en tepesinden “pek de görüş farkımız yok” açıklamasını kenara koymak lazım. Elbette bu sürece yeni bir “kullanışlılık atağı” olarak dahil olan Türkiye’deki iktidarın, mutabakatı kimlerle nasıl devam ettireceği de açık soru olarak yürürlükte.
Afganistan dünyanın en önemli memleketi değil. Var bir şeyleri –maden ve haşhaş- ama öyle göz kamaştırıcı kaynakları filan da yok. Başına gelenlerin sadece çok kritik coğrafi konumuyla açıklanması da kolay değil. Dünyanın unutulmuş bir köşesinde kalacak bu garip ülke, elli senedir dünya devlerinin, bölgesel aktörlerin ve hevesli herkesin tepiştiği ve bazen de “deneme tahtası” ya da “risksiz başarısızlık poligonu” olarak kullandığı sahneye dönüştü. Önemsiz bir ülke olarak zorlu kaderini kurmaya çalışacak memleket, haber başlıklarından inmeyen bir adres haline geldi. Dünya gündemini böyle meşgul eden ülkenin halkı ise bunun herhangi bir faydasını görmediği gibi ağır bedelini ödedi.
Afganistan’ın bitmeyen çilesinin bugün aldığı yeni biçim, herkesin kullanmak istediği bir “ibret” enflasyonuna yol açıyor. Yine herkes, kendi yaptığıyla ya da sorumlularla yüzleşmek yerine başkalarına çıkartılacak ders işaret etme gayretinde. Bu trajediden başkalarını korkutmaya yarayacak kıssa üretmekten fırsat umanlar, vicdan hamasetini aşağılayıp başka her hamasete gaz verenler var. Bu zeminden fırsat çıkartma hevesiyle öngörüsüz acelecilik yapma konusunda, Türkiye kadar atak olan çıkmadı. ABD ile beyaz sayfanın ilk satırını yazmaya kalkıp, Taliban ile kontrat yapmaya uzanabilecek bir yolculuğa çıkıldı.. En az göç yolculuğu kadar meşakkatli ve riskli bir güzergah bu.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025