Melih ALTINOK
Geçen cuma Ahmet Şık’ın Ergenekon üyesi olduğuna inanmadığımı ancak kendisi hakkında tamamen kişisel düşüncelerimizden kaynaklanan şerhlerimizin, ulusalcıların ve ilişiklerinin istediği gibi, Ergenekon davasının bütününü değersizleştirmeye yetmeyeceğini yazmıştım.
Ama yok, aklıselim bir tutum sergilemek adeta suç. İsteniyor ki, suçsuzdurlar diyelim.
Yahu iyi de bilmiyorum, suçlular mı suçsuzlar mı? Gözaltına alınanların hepsini yakından tanıyan insanlar var. Soner Yalçın alındığında da pek çok kişi kendisine kefil olduğunu açıkladı.
Örneğin Cumhuriyet yazarı Şükran Soner de “Terörle mücadeleye ömrü adamış şerefli askerlerin, JİTEM’cilerin bu dava kapsamında nasıl olup da PKK ile ilişkilendirildiklerini” anlayamadığını söylüyor.
Ahmet’in kapı komşuları, çalışma arkadaşları, dostları falan da kişisel kanaatlerini açıklıyorlar, açıklıyoruz. Kimsenin de bir şey dediği yok. Ahmet’e kefil olanların pek çoğunun yaratılan atmosferden etkilendiğinden ve iyi niyetinden şüphem de yok.
Ama bırakın da davayı önemseyen ve bu kişiler hakkında şahsi kanaati olmayan insanlar da, kimilerinin “solcu, sosyalist bir ismin Ergenekon’la nasıl ilişkilendirilebileceğine” dair şüphelerine katılmadığını söyleyebilsinler. Ahmet’in pek çok solcu gibi örgüte üyelik seviyesinde olmasa da “cemaat ya da AKP paranoyasından mustarip olduğu, savrulmalar yaşamış olabileceği türünden naif eleştirilerini yapabilsinler, özetle (şeker de yiyebilsinler.)
Sözkonusu kişiler için “suçludurlar” iddiasında bulunmayan insanları, “suçsuzdurlar” diye ikrar etmedikleri için insafsızlıkla, dahası polis devleti savunuculuğuyla suçlamanın âlemi var mı?
Biliyorum, Savcı Zekeriya Öz’ün kamuoyunu tatmin etmediği, yeterli açıklamada bulunmadığını söylüyorsunuz. Gayet makul bir gerekçe. Ancak birileri de çıkıp, “Küçükler, Perinçsizler ya da Kerinçekler hakkında da savcı kamuoyunu yeterince aydınlatmamıştı ama bu kişilerin suçsuz olduğunu iddia edeni Haliç’ten (Simonlar değil) denize atıyorlar” dese ne diyeceksiniz?
“Bu vatandaşların yedikleri herzeler ayyuka çıktı” değil mi?
Hah, bu tartışmada kriter “kemiksiz” hukuk değil de kişisel kanaatlerimizse, bazılarımızın, evlerinin aranmasına bile tahammül edemeyecek kadar yakından tanıdığı, kefil olduğu isimleri herkesin tanıması gibi bir zorunluluk olmadığını da kabul etmesi gerekiyor değil mi?
Mesele bu davayı ne kadar sindirip sindiremediğimiz, birbirimiz kandırmayalım.
Bir önemli notu da düşmeden edemeyeceğim. Ahmet Şık’ın Darbe Günlükleri’ni ortaya çıkartan kişi olduğunu söyleyip “Ergenekon’un ortaya çıkmasını sağlayan biri nasıl olur da Ergenekon soruşturmasından gözaltına alınabilir” diye soranlar, kafalarındaki bir doğruyu desteklemek için ciddi bir manipülasyona alet olduklarının ve de Darbe Günlükleri’ni büyük bedeller ödeyerek yayımlayan bir gazeteciye saygısızlık ettiklerinin farkında değiller. Bu hataya iyi niyetinden şüphe etmediğimiz pek çok usta gazeteci de ortak oldu, oluyor. Darbe Günlükleri’ni kamuoyuna duyuran ve Türkiye tarihinin en önemli demokrasi davasının önünü açan yegâne kişi gazetemiz yazarlarından Alper Görmüş’tür. Ahmet Şık da hepimiz gibi bu günlüklerden Nokta dergisi sayesinde haberdar olmuş, oradan okumuştur, o kadar.
Kimi Türk gazetecisi en asil duyguların insanıdır
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) “Gazetecilere de mi kelepçe” uyarısını duyunca, Ayrancı’da bir taksi durağının tabelasında yer alan Atatürk imzalı şu slogan aklıma geldi:
“Türk şoförü en asil duyguların insanıdır.”
Ankara Emniyet Müdürlüğü de çıkıp “Olur mu efem, olur mu gazeteciye kelepçe takmak” türünden bir açıklamada bulundu.
Pardon ama niye gazetecilere kelepçe takılamıyormuş?
Tamam tamam zıplayanları görüyorum, oturun, herkese kelepçe takılsın falan demiyorum elbette. Bu talebinizi yalnızca bir kesim için dillendirmeyin, elitistliğiniz sırıtıyor, rezil oluyorsunuz diyorum.
Bir dönem de aynı martavalı işadamları, generaller, akademisyenler için okuyorlardı, hatırlıyorsunuz değil mi?
Sokaktaki simitçi, ev kadınları, öğrenciler... kanunlar önünde gazeteciler kadar eşit değiller mi? E bu meslek fetişizmi, ayrıcalık talebi de ne oluyor?
Mesleğim cemiyetine ve ne zaman köşelerini okusak (şaka gibi) yazacak mecra bulamadıklarından yakınan ürken, tırsan, küsen ama “bağır bağır bağıran” gazetecilere sesleniyorum.
Bıkmadan usanmadan tekrar edeceğim çünkü sahipsizler, nüfuzsuzlar. Halen tutuklu bulunan gazetecilerin yüze doksanı Azadiya Welat çalışanları, yani Kürtler ve bir kısım sosyalist basın emekçileri. Öldürülen Gündem çalışanlarının cenazeleri de şuracıkta duruyor. Gazetecilere özgürlük çığlıkları atmak Ergenekon davası vesilesiyle mi aklınıza geldi?
Peki ya, kanser hastalığı vücudunun her yerine yayılan Odak dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erol Zavar’ın tedavisinin engellendiğinden haberiniz var mı? Kelepçe takılsın da yeter ki Erol hastaneye götürülsün, razıyız.
Dram görmek istiyorsanız, karakollarda sürünen, cezaevlerindeki ranzalarda aç sefil nöbetleşe yatan yoksul gençlere, Kürtlere, ötekilere çevirin yüzünüzü.
Sizin elinizde kelepçe falan yok, uydurmayın ama gözünüzün kör, kulağınızın sağır, dilinizin lal olduğu kesin.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019