Ali BAYRAMOĞLU
Çözüm süreci ilk defa bu denli büyük bir kopuş riskiyle karşı karşıya…
Dün söylediğim özetle buydu.
Açık, böyle bir ihtimal, sadece Kürt sorununu zora sokmaz aynı zamanda ülkenin siyasi iklim ve dengelerini altüst eder.
Çözüm süreci, beğenilsin beğenilmesin, ülkenin en can alıcı sorununda eylemsizlik üzerine oturan bir siyaset ve umut halidir. Toplumsal ve siyasi meşruiyet açısından bir eşik atlamadır.
Yaşanacak bir kopuş ise geldiğimiz noktada dağdan bölgeye, kıyılardan şehirlere parlamentodan topluma kadar bir çatışma ve gerilimi ifade eder. İstikrar bozar, güvenlikçi ve otoriter iklimi geri çağırır, iç çatışmaları davet eder.
Neden bir kopuş riskiyle karşı karşıyayız?
Bunun iç içe geçen beş ayrı nedeni olduğunu düşünüyorum.
“İlki”ni dün ele aldım: İç savaşla birlikte Kuzey Suriye'de Kürtlere ve Türkiye'nin Kürt hareketine yeni bir alan açıldı. Türkiye'nin Güney Doğusu ile Suriye'nin Kuzey Doğusu, bu iki bölge zamanla sınırları simgesel olarak aşarak siyasi açıdan dolaylı bir eklenme sürecine girdi. Ve bu durum Kürt hareketinin stratejisinde belirleyici bir unsur oluşturmaya, çözüm süreci tanımında Kürtler açısından adeta bir ön koşul olmaya yüz tuttu. Buna karşılık devletin “iç ve dış Kürtleri birbirinden ayrı tutma politikası”, “politik Kürt entitesi oluşumunu kırmızı çizgi olarak tanımlaması”, “çözümü “demokratik entegrasyona indirgemesi” bu yeni durum ile tam tezat oluşturmaya başladı.
Son gelişmeler ise bu tezatı ilişkileri koparacak kadar derinleştirdi: PYD'nin Tel Abyad'ı ele geçirerek iki kantonunu birleştirmesi, Cerablus'u ele geçirmesi halinde üç kantonun birleşecek olması, Türkiye'nin bu duruma, devlet kurma hazırlığı ve etnik temizlik olarak görüp, müdahale etmeye çalışması gelinen noktayı özetliyor.
Ortada bir sonuç var.
Sonuç, sistem açısından Kürt meselesinin ana eksenini “çözüm süreci ve siyaset” yerine, “ulusal endişe ve güvenlikçi tutum”u oluşturmaya yüz tutmasıdır.
PYD-PKK'ın statüsü dahil olmak üzere bölge dengeleri, AK Parti'yle bütünleşen geleneksel devlet refleksi dikkate alınırsa, bu “yer değiştirme”nin geçici olduğuna dair bir emare yoktur. Bu durumun çözüm süreci üzerine ciddi bir baskı ve Türkiye 'de Irak'ta ve Suriye'de çatışmalara ve krizlere gebe bir durum oluşturacağı açıktır.
“İkinci faktör” Türkiye'de esen, siyasi algı açısından tepkisel ve içe kapalı bir iklimle ilgilidir. Bu iklim, ülkedeki sorunları ya da sıkıntı ve başarısızlıkları, karşı karşıya kalınan krizleri, komplocu bir mantık üzerinden, abartılı bir üst akıl vurgusu, dış el, dış düşman, Batı ve İsrail merkezli dizaynlarla açıklama eğiliminin muhafazakar siyasette, basında ve kamuoyunda kazandığı ivmedir.
Bunun iki sonucu bulunuyor. Bir yandan Kürt meselesi başta olmak üzere tüm iç sorunlar tartışma, eleştiri, hata giderme, tashih politikası, sorgulama alanı dışına çıkarılıyor, daha açık bir ifadeyle “siyaset dışı” bir alana çekilerek tek eksenli ve tanımlı bir devlet meselesine, “teknik” ve “örgüt”, “çıkar” ve “taktik” işlerine indirgeniyor. Öte yandan özellikle bölgede uluslararası güçlerin, örneğin ABD'nin Kürt devleti oluşumu istikametinde çaba gösterdikleri, bunu dizayn ettikleri kanaati Kürt sorununu tanımlayan ana unsura dönüşüyor. İç ve demokratik gerekler, ilke oyundan düşerken, ulusal çıkar ve siyasetin zorunlulukları, fayda galebe çalıyor.
Bu ikinci faktörün özellikle ilk faktörle iç içe geçtiği aşikar bir durumdur. Bu durumun gerek Kürt sorunun algısı gerekse çözüm süreci üzerine ters bir baskı yaptığı, bir tür yeni bir kutuplaşmayı tahrik ettiği de ortadadır. Gezi olayları sonrası başlayan bu esinti seçimlerden sonra keskin bir fırtınaya dönüşmüş durumdadır.
Laf uzun, yer az…
Çözüm sürecini kopuş riskiyle karşı karşıya bırakan diğer faktörler, sırasıyla “Erdoğan'ın bakışındaki kırılma”, “sürecin aktörlerinin flulaşması”, “seçim sonrası siyasi partilerin oy-çözüm süreci arasında kurdukları bağlar" ve "yeni siyasi yelpaze" olarak karşımıza çıkıyor.
Bu faktörler yarına…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025