Ali Türer
Yaşam yatağında deli dolu akarken, kullandığımız araçlar, mesleği icra etme biçimlerimiz, beslenme, ulaşım, iletişim alışkanlıklarımız, zevklerimiz hızla değişti, değişiyor. Ama düşüncemiz, inancımız öyle kolay değişmiyor. Yaşadığımız olaylara tepki verirken çoğu kez aklın ve bilimin gösterdiği yola uygun değil ön yargılarımıza, saplantılarımıza, korkularımıza uygun tepkiler veriyoruz.
Putin, 24 Şubattan beri Ukrayna topraklarında haksız hukuksuz bir savaş sürdürüyor. Bu savaşa verilen tepki, insan haklarına, yaşama, doğaya, farklılıklara saygı, demokratik tutum, toplumların kendi kaderini tayin hakkı, düşünce özgürlüğü gibi kavramlarda insanlığın, özel olarak da Batı’nın nerede durduğunu görmemizi sağlıyor.
Batı, bu kez birdenbire organize oluverdi. Balkan savaşına veremediği tepkiyi verdi. Rusya’ya karşı Ukrayna’nın yanında kararlı bir duruş sergiledi. Balkanlardaki kardeş kavgası Sovyetlerin yıkılışı ardından patlak vermişti. Orada halkların bir birbirini yok etmesi, kendiliğinden kucağa düşmesi belki beklendi. Burada savaşın sınırları belliydi.
Oysa şimdi, eski hasmın küllerinden doğmaya çalışan nükleer güce sahip bir Rusya, karşısında ise Polonya, Macaristan, Çekya, Slovakya, Romanya ve Bulgaristan ardından NATO şemsiyesi altına girmek isteyen bir Ukrayna var. Rusya Ukrayna’yı kendi egemenlik alanında görüyor. Ukrayna’ya diz çöktürebilirse, doğal sınırlarını çizmiş, rüştünü ispatlamış, Batı’ya da haddini bildirmiş, sınırlarının nerede bittiğini göstermiş olacak. Bu savaşın ucu açık.
Batı mesajı eksiksiz aldı.
Rusya Batı’nın SWIFT sisteminden çıkarıldı, Rusya Merkez Bankasının rezervleri donduruldu, Avrupa hava sahası Rus uçuşlarına kapatıldı. Putin ve bazı Rus yetkilileri ile oligarkların mal varlıklarına el konuldu. Yetmedi uluslararası spor müsabakalarından Rus sporcuları bile çıkarıldı.
Aslında Putin, Batı’ya farkında olmadan büyük bir iyilik yapmış oldu. Kendi gibi olmayana, sadece kendi gibi nasıl olabileceğinin yolunu gösterdi. Bunu daha önce yapsa, belki İngiltere Avrupa Birliğinden ayrılmaya kalkmayacaktı. Kabul edelim, Avrupa bugün, iki ay öncekinden daha fazla birlik, bütünlük halinde.
Putin, adı Sovyetler de, olsa sonuçta tek parti sisteminde yetişmiş bir otokrattı. Eski sistemde aldığı eğitime, edindiği deneyime uygun biçimde, birlikte serpilip olgunlaştığı oligarklarla, Rusya’nın yıkıntıları arasından bir otokrasi, bir parti devleti yarattı.
Sovyetler Birliğinde, tek parti rejimine meşruiyeti, Sosyalizm, Proletarya Diktatörlüğü gibi kavramlar sağladı. Putin otokrasisine meşruiyet kazandıran düşünce ise milliyetçilik oldu. Putin Büyük Petro döneminin Rusya’sını canlandırmak, Stalin döneminin Sovyetlerinin sahip olduğu itibarı periferide, egemenlik alanında yeniden tesis etmek istiyordu.
Modernleşmesini maddi altyapının elverişli olmadığı koşullarda, toplum mühendisliği ile gerçekleştirmiş merkeziyetçi toplumsal yapılarda, Postmodern süreç biraz daha farklı gelişti. Etnik temelli, inanç temelli aidiyetler bu ülkelerde sürece tepki olarak güçlendi. Aidiyetler arası çatışma, süreci daha karmaşık, daha belirsiz, daha kırılgan hale getirdi.
Bölgesel savaşlarda yerinden yurdundan olan göçmenlere karşı bu süreçte Batı, kendi toplumlarını önceleyen, yararcı, ayrımcı, kompleksli bir tutum sergiledi. Kendini ortaya çıkaran ilkelerden uzaklaştı. Süreç, popülist, durumu idare etmeye çalışan, vasıfsız liderler ortaya çıkardı bu ülkelerde.
Putin, Slav ırk içinde yer alan, aynı inanca sahip (Ortodoks) kardeş toplum üzerine bombalar yağdırırken, amacını “Ukrayna’yı faşistlerden arındırmak” olarak ilan etti. Milliyetçinin beka uğruna kendi ırkından insanlara saldırırken, antifaşist söylemden medet ummasına ne demeli?
Soğuk savaş yıllarında bile tanık olmadığımız bir cephede safları sıklaştıran Batı’nın bazı ülkelerde, Dostoyevski’nin kitaplarının yasaklamasına, Rus sporculara spor müsabakalarında ambargo uygulamasına, Uluslararası Kedi Federasyonu’nun Rus kendisini envanterden çıkarmasına tanık olduk.
Buğday tenli Suriyeli göçmenlere karşı güvenlik duvarı, toplama kampları inşa edilen Batı, beyaz tenli, mavi gözlü kardeşleri çiçeklerle karşılandı. Kopenhag kriterlerinde yer alan hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, azınlıkların korunması bunun neresinde? Nasıl bir dünya bu?
Bu savaş geçmişte kaldığı sanılan bazı korkuları tepkileri de ortaya çıkardı.
Yılların gazetecisi, analizci Cengiz Çandar “Soğuk Savaş'tan sonra, III. Dünya Savaşı'ndan önce” Başlıklı yazısında (T24, 4.3.2022) “Putin daha da palazlandığı ve Ukrayna’daki saldırganlığına geçit verildiği takdirde, NATO üyesi olan eski Baltık ülkeleri ve Polonya’yı isteyebilir. Yayılmacı ve saldırgan Rus diktatörün, giderek, Boğazlar üzerinde -tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Stalin’in yaptığı gibi- hak iddia etmeyeceğine ve yine tıpkı Stalin gibi Kars ile Ardahan topraklarını talep etmeyeceğine garanti verebilir misiniz?” diye soruyor.
1978’li yıllarda “Bir ekmek Bir Politika” şiarıyla gönüllerimize taht kuran gazetenin 2022 versiyonu “Rusya’nın askeri operasyonunu “Ukrayna’yı işgal veya saldırı” olarak, Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerini “ayrılıkçı Rus güçleri” olarak, Kırım’ın halk oylaması sonucu Rusya Federasyonu’na katılmasını “Kırım’ın ilhakı ve işgali” olarak kesinlikle değerlendirmiyoruz… Rusya Federasyonu kapitalist niteliğine karşın uluslararası politik arenada nesnel olarak anti-emperyalist bir rol oynamaktadır” diyebiliyor. Birisi bu yoldaşlara şimdiki Rusya’nın Eski Sovyetlerle bir ilgisi alakası olmadığını söylemeli.
Haklı ile haksızı ayırt etmenin güçleştiği, niyet ile tutumun, amaç ile aracın böylesine ayrıştığı, zalimin kuzu postu altında iş gördüğü, at iziyle it izinin karıştığı günlerden geçiyoruz.
Ortak bir paydada buluşup daha adil, daha hakça bir düzen mi kuracağız, yoksa şirazeden çıkmış bu dünyada kendi sonumuzu hazırlamaya devam mı edeceğiz? Can alıcı soru bu?
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024