Alper GÖRMÜŞ
Hükümet, altında kendi imzası olmasına rağmen MGK’nın 25 Ağustos 2004’te Gülen Cemaati’nin takibine dair aldığı kararı, siyasi iradesini kullanarak uygulamaya sokmamıştı. O karar, AK Parti’yle Cemaat arasındaki dersane krizi sırasında (2013) hükümetin Cemaat’in işini bitirmek için çok eski bir tarihte, 2004’te harekete geçtiği mugalatası eşliğinde gündeme getirilmişti. Şimdi de iki Hürriyet yazarı konuyla ilgili yeni bir bilgi vesilesiyle dönemin hükümetini, o kararı uygulamadığı için 15 Temmuz’un yoluna taş döşemekle suçluyor. Cemaat kadroları dört yıl önce öyle yaparak gerçeği açıkça ters yüz etmişlerdi, şimdi Hürriyet yazarları ise o kararın hangi koşullarda uygulanmadığının üzerinden atlayarak gerçeğin yarısı üzerinden yorum yapıyorlar.
Başlangıçta bu yazıyı, geçmişte ikisi de Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin’in meseleyi eksik ele alışları üzerinden tek bölümlü bir yazı olarak düşünmüştüm. Niyetim sadece, onların eksik bıraktığı kısmı doldurmak, yani 2004 koşullarını ele alarak hükümetin böyle davranmaya bir anlamda mecbur kaldığını göstermekti.
Fakat, 17-25 Aralık’ın arifesinde, Hükümet’le Cemaat’in arasının iyice bozulduğu Kasım 2013’te Cemaat kadrolarının ve yazarlarının aynı kararı gündeme getiriş ve yorumlayış biçimlerini hatırladığımda bundan vazgeçtim. Çünkü her iki tavır da bir olguyu bütün boyutlarıyla ele almayı öğütleyen eleştirel gazetecilik çizgisinden uzaktı ve bu iki tavrı iki ayrı bölümde ele almak daha doğru olacaktı.
Bu ilk bölümde önce olayın hikâyesini kısaca özetleyecek, ardından da Cemaat’in, 2004’te cereyan etmiş hikâye üzerinden nasıl bir manipülasyon yürüttüğünü hatırlatacağım... Perşembe günü ise aynı hikâyenin iki Hürriyet yazarı tarafından ele alınışındaki problemler üzerinde duracağım.
Tartışması bitmeyen MGK kararının kısa tarihi
Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK), 25 Ağustos 2004 tarihli toplantısında “Gülen Cemaati’nin takip edilmesi”ne dair bir karar alındığı ilk kez benim İmaj ve Hakikat, Bir Kuvvet Komutanının Kaleminden Türk Ordusu başlıklı kitabımda (Nisan 2012) kamuoyuna duyurulmuştu. Özden Örnek’in günlüklerinin tam metni mahiyetindeki kitabın 287. sayfasında, “25 Ağustos 2004” başlığının altında şu ifadeler yer alıyordu:
“MGK toplantısı (Cumhurbaşkanlığı Köşkü)... MGK’ya katıldığımdan beri ilk kez bir tavsiye kararı imzaladık. Fethullah Gülen ve teşkilatı ile ilgili olarak geçen toplantıda yapılan görüşmeden sonra bu adamın faaliyetlerinin yakından takip edilmesine karar verilmişti. Onunla ilgili tavsiye kararı bugün imzalandı. Bilmem ne işe yarayacak.”
Özden Örnek’in, bu kararın işe yaramayacağına dair kaygısında ne kadar haklı olduğu kısa bir süre içinde anlaşıldı. Çünkü Hükümet MGK’nın tavsiyesi doğrultusunda davranmamış, meseleyi bilerek sürüncemede bırakmıştı. Bu gerçek, sonraki yıllarda Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlığı da yapmış olan dönemin bir numaralı bürokratı, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in 2015’te yayımlanan Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor başlıklı kitabında şöyle dile getirildi:
“Tavsiye kararı Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza açtım ve gelen yazıyı ‘dosyasına’ kaldırmaya karar verdik. Bu karar metni Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılmadı ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Konudan MGK toplantısına katılan bakanlar dışında kimsenin haberi olmadı ve onları endişeye sevk edecek bir sonucun doğmamasına özen gösterildi. Bütün toplumsal ve siyasi riski hükümet adına Sayın Başbakanımız, hukuki riski ise ben üstlenmiştim.”
Cemaat: Önce sessizlik sonra büyük gürültü
2004’teki MGK kararı ilk kez İmaj ve Hakikat’te (Nisan 2012) kamuoyu bilgisi haline geldikten sonra orada burada alıntılandı ve unutuldu. Oysa bundan bir buçuk yıl sonra, Mehmet Baransu’nun ilgili kararın belgesini yayımlayarak konuyu gündeme getirmesini (Taraf, 28 Kasım 2013) takip eden günlerde Cemaat kadroları büyük bir gürültüyle kararın üzerine abanmaya başladılar. Aynı haberin yol açtığı tepkiler arasında bir buçuk yıl içinde bu kadar büyük bir farkın olmasının nedeni, Cemaat’le Hükümet arasındaki ilişkinin seyriydi... Nisan 2012’de, iki ay önceki (Şubat 2012) Hakan Fidan krizine rağmen kılıçlar henüz çekilmemişti; dolayısıyla Cemaat MGK’nın 2004’teki kararını görmezlikten gelmişti. Fakat Kasım 2013’te öyle değildi ve Cemaat 2004 kararını tepe tepe kullanmaya karar vermişti; Baransu’nun haberinin büyük gürültü koparmasının nedeni buydu.
Ne var ki kopartılan gürültünün hiçbir gerçek temeli, hiçbir haklı yanı yoktu. Çünkü, gürültüyü koparanlar da biliyordu ki, hükümetin 2004’te Gülen’i “bitirmeye” karar vermesi söz konusu değildi, baskı altında bu karara imza atmak zorunda kalmış, sonra da “rafa” kaldırmıştı.
Ben o günlerde kaleme aldığım bir dizi yazıda, söz konusu kararın, iddia edildiği gibi AK Parti’nin daha o tarihte “Gülen Cemaati’ni bitirmek” için adım attığının belgesi olarak sunulup sunulamayacağını tartışmış, şu sonuca varmıştım:
“O dönemin şartlarına baktığımda, 2004 kararının altındaki hükümet imzalarını, hükümetin ‘Cemaat’i bitirme’ kararlılığı olarak değil; ‘hükümeti bitirme’ kararlılığındaki darbeci generallere karşı hükümetin oyalama taktiği olarak değerlendiriyorum.
“Hükümet, bu çerçevede en küçük bir adım atmadığını net olarak belirtti. Zaten, kararı izleyen yıllar boyunca da Cemaat’ten hiçbir sızlanma duymadık. Bu durumda, iddia sahiplerine bunun tersini gösterme yükümlülüğü düşüyor. Aksi takdirde, bu belge anakronik bir ittirmeceden fazla bir anlam taşımayacak.” (MGK’nın 2004’teki ‘Cemaat’ kararının anlamı, Türkiye gazetesi, 30 Kasım 2013).
Herkesi samimiyetsiz davranmaya iten siyasi ortam
O yazılarda, “irticacı” hükümeti devirmeye ant içmiş generallerin, hükümete “irticayla mücadele” perspektifi sunmasındaki garabeti ilginç bir örnekle ele almıştım, onu da aktarayım:
“Malum MGK kararında ‘görevli’ ilan edilen Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) 28 Şubat’çıların peydahladığı, yasal dayanağı olmayan bir kurumdu. Buna rağmen AK Parti iktidarının ilk yıllarında ‘dokunulamaz’ olarak kaldı.
“2004’ün ‘irtica odağı’ AK Parti’nin ‘irticaya karşı’ verdiği traji-komik mücadeleyi, bu kurumun varlığından daha iyi hiçbir şey anlatamaz.
“Gelin şimdi birlikte 2003 Nisan’ında Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun bir toplantısını izleyelim... Konu, BUTKK’dır. Başta AK Partili üyeler olmak üzere, komisyonun bütün üyeleri ‘yasal hiçbir dayanağı olmayan’ bu kurulun lağvedilmesini istemektedirler.
“Eleştirileri dinledikten sonra BUTKK’nın ne kadar ‘yasal’ ve önemli bir kurum olduğunu savunmak kime düşmüştür dersiniz: Tabii ki BUTKK’nın Başkanı ve Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’e... 2003-2004 koşulları herkesi işte böyle ‘samimiyetsiz’ davranmaya itiyordu.”
2013’ün Kasımında Cemaat’in gazete ve televizyonları 2004’te hükümetin MGK kararını yürürlüğe koymadığını bildikleri halde yürürlüğe koymuş gibi davranmışlar, buradan bir siyasi sonuç elde etmeye çalışmışlardı...
Bundan dört yıl sonra, o karar bu defa da Hürriyet yazarları tarafından dönemin koşulları gözetilmeden yorumlanıyor ve yine yanlış, hakkaniyetsiz sonuçlara varılıyor.
Perşembe günü dönemin koşullarıyla Hürriyet’çilerin yorumlarını karşılaştırmalı olarak ele alacağım.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025