Ayşe HÜR-Taraf yazıları
Bağımsız İletişim Ağı’nın (BİA) 2011 Medya Gözlem Raporu’na göre 2012 yılında 104 gazeteci ve 30 dağıtımcı hapse girdi. Bu 134 kişinin 94’ü Kürt medyasından. Hükümet ise bu kişilerin terörle veya adi suçlarla ilişkili olarak hapiste olduğunu söylüyor. Bana göre gerçek ortada bir yerde. Başlıklar halinde şöyle özetleyebilirim düşüncelerimi: 1) Ergenekon Davası, İnternet Andıcı Davası, Balyoz Davası vb. asli faillerin çoğu kasıtlı ya da kasıtsız olarak dışarıda bırakıldığı halde son derece önemli ve meşru davalar. Sonuna kadar götürülmeliler. 2) Darbecilik suçlamasıyla tutuklu bulunan 104 kişinin çoğu gazeteci ancak bunların bir kısmı gazetecilikten değil, darbe girişimlerine destek olmaktan tutuklu. 3) Zaten gazeteci olmak kişiye yargı muafiyeti vermez. 4) Öte yandan bir kişinin TMK veya TCK kapsamında suçlanması hiç de zor değil. Dolayısıyla bir kişinin terör veya adi suçlarla ilişkili olarak hapiste olması, o kişinin ‘gerçek’ gazeteci olmadığını göstermez. 5) Ancak gazeteci olsun veya olmasın, darbe girişiminin planlayıcısı/ destekçisi/ yardımcısı olsun veya olmasın bu kişilerin bu kadar uzun süre tutuklu kalması, daha doğrusu evrensel hukuk normlarına uygun mahkemelerde evrensel yargılama usullerine göre yargılanmamaları hakka, hukuka, adalet duygusuna, vicdana uymaz!
Bir de Cüneyt Ülsever, Mehmet Altan, Ece Temelkuran gibi hükümeti eleştiren gazetecilerin ikna edici gerekçeler gösterilmeden işten çıkarılması veya Nuray Mert gibi ‘izne’ ayrılması, bazılarının (Perihan Mağden gibi) tazminat davalarıyla yıldırılması ve birçoğumuzun oto-sansüre başvurması meselesi var. Tiyatro, sinema, müzik alanında çalışanların veya sosyal medyada yazanların uğradığı baskıları da ekleyince ifade özgürlüğü alanında ciddi sorunlar olduğu açık. Bu yüzden bu haftaki yazıma sansür konusuna ayırdım.
Osmanlı Dönemi’ndeki ilk “sansür kararnamesi” Abdülaziz Dönemi’nde (1861-1876) yayımlanmıştı. Ama yakın zamana kadar sansür deyince aklımıza II. Abdülhamid gelirdi. Bunun da son derece haklı nedenleri vardı.
Saltanatının 93. gününde “akıl rahatsızlığı” nedeniyle tahttan indirilen V. Murad’ın yerine 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıkarılan Abdülhamid’in basına karşı yumuşak davranmayacağı daha iktidarının ilk aylarında anlaşılmıştı ama tutumun sertleşmesi 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında oldu. İlk kurban da 1870’ten itibaren Diyojen, Çıngıraklı Tatar, Hayal ve İstikbal adlı mizah gazetelerini çıkaran Rum asıllı gazeteci Teodor Kasap oldu. Gazeteci Kanun-i Esasi’nin “Matbuat kanunlar dairesinde serbesttir” diyen 12. maddesini hicveden karikatüründen dolayı 1877 yılının mart ayında üç yıl hapse mahkûm oldu.
Resmî gazeteye sansür
20 Eylül 1877’de sıkıyönetim ilan edildi. 18 Şubat 1878’de daha bir yılını bile doldurmamış Meclis kapatıldı, 1876 tarihli Kanun-i Esasî rafa kaldırıldı. Abdülhamid, anayasa gereğince hazırlanan Matbuat Kanunu’nu yürürlüğe koymadı. Bu tarihten itibaren basılı yapılacak her türlü yayın Dahiliye Nazırlığı bünyesindeki Matbuat Müdüriyeti’nce öndenetime tabi tutuldu, bazı sözler ve konular yasaklandı, bu yasaklara uymayan gazeteler kapatıldı, bir daha mizah dergilerine ruhsat verilmedi. Aslında savaşın neden olduğu ekonomik sorunlar halkın gazetelere ilgisini azaltmış, gazeteler “kaime” denen kâğıt paralar yüzünden darboğaza düşüp birbiri ardına kapanmaya başlamıştı. Geriye sadece suya sabuna dokunmayan “tahsisat” gazeteleri kalmıştı. Ama bu gazeteler bile vehimli padişahın gadrinden kurtulamayacaklardı. Daha ilginci devletin resmî gazetesi olan Takvim-i Vekayi’nin bile bir dizgi hatasından dolayı 1879’da kapatılmasıydı. Üstelik bu kapanış tam 12 yıl sürecekti.
Muzır başlıklar
Sansür 1888’de yürürlüğe giren Basmahane Nizamnamesi ile iyice şiddetlendi. Nizamnameye göre sadece matbaacılar değil, kitapçılar, hurufat (harf) dökümcüleri, kitap ve süreli yayın çıkaracak olanlar, her türlü resim, tasvir, madalya, arma basıp satanlar “padişahın hakkına ve devletin yararına dokunur” yayından kaçınacaklarına dair bir taahhütname imzalamak zorundaydılar. Ayrıca sayısız kural vardı. Ama dizgi sırasında kazara düşen (ya da bilhassa düşürülen) bir harf, padişaha yaranmak isteyen bir jurnalcinin gözüne takılınca olanlar oluyordu.
Uygulamadan örnekler verelim: Sabah gazetenin başlığında Abdülhamid’in sıfatlarından biri olan “Şevketlu” sözcüğünün v (vav) harfi düşmüş ve sözcük şöyle okunur hale gelmişti: “Şu kötü Ulu Gazi İkinci Abdülhamid Han.” Sonucu tahmin ediyorsunuzdur. İkdam’ın başlığında Abdülhamid’in tahta çıkışı için “mutlu gece” anlamına gelen “leyl-i mes’ude” tamlamasının ikinci kelimesi “mesude” diye basılınca tamlamanın anlamının “kara gece” olmasını affetmek mümkün müydü? Servet-i Fünundergisinde Abdülhamid’in tahta çıkışıyla ilgili bir cümlede “ve’l-istihkak” (hakkı olarak) ibaresindeki “l” yani elif harfinin yeri değişince, kelime “ve la istihkak” (haksız olarak) haline gelmişti ama neyse ki gazetenin sahibi yanlışlığı zamanında fark etmiş ve sansür heyetini uyarmış, basılan nüshalar yakılmış da belki de Fizan’a gitmekten kurtulunmuştu. 12 yıllık aradan sonra 1891 yılında yayımlanmaya başlayan Takvim-i Vekayi’nin bir yıl sonra kapatılmasına da bir dizgi hatası neden olacaktı. Gazetede Abdülhamid’in 12 yaşındaki Felemenk Kraliçesi’ne verdiği nişandan bahsederken “nişan ita” (vermek) yerine “nişan hata” yazılınca, sansürden sorumlu müsteşar azledilmiş, düzeltmenler cezalandırılmış, gazete yeniden kapatılmıştı. (Bir daha yayımlanması ancak 1908’de mümkün olacaktı.)
1898’de “Bilumum matbaaların daima zabtiye nezareti altında bulundurulması hakkında” irade çıktı. Sansür heyetinin üyeleri arttıkça basılan kitap sayısı azaldı. “Tutuklu” kitaplar hamam külhanlarında yakıldı. Yurtdışından gelen postaların hepsi açıldı, muzır (zararlı) görülen kelimeler dantel gibi oyularak çıkarıldı. Öyle ki Halid Ziya Uşaklıgil Kırık Kalpler adlı romanının sansür memurlarının kırmızı kalemiyle delik deşik edildiğini gördükten sonra (1908’e kadar) yazarlığa ara vermişti. Benzer şekilde Tevfik Fikret de yazamaz hale gelmişti, inzivaya çekilmişti. Akıl sağlığını yitirdiği için 93 günde tahttan indirilen V. Murad’ı hatırlattığı için “deli” kelimesinin kullanılmasının tehlikeli olduğunu söyleyen Halit Ziya’ya göre o yıllarda adları Hamid, Reşad ve Murad olanlar yeni adlar almış, o yıllarda nüfusa bu adda çocuk kaydı yapılmamıştı.
Yasak kelimeler listesi
Lise yıllarında bellediğimiz gibi “burun”, “tepe” ve “Yıldız” kelimelerinin yasaklı olmadığını söyleyen kaynaklar varsa da Hüseyin Cahit (Yalçın) Pierre Loti’den çevirdiği İzlanda Balıkçısı’nda coğrafi bir tanım olan “burun” yerine “karaların denizlere doğru ilerlediği yer” dediğini anlatır. Öte yandan Ali Seydi Bey ve arkadaşlarınca 1908-1914 arasında üç cilt halinde yayımlanan Resimli Kamus-u Osmanî’nin sonundaki bir listeye ve başka kaynaklara göre adalet, arsenik, aksülmen (bir çeşit zehir), avam, büzürgvar (değerli, yüce), cemiyet, cumhuriyet, Darvinizm, disiplin, demokrat, diktatör, dinamik, Ermenistan, hafiye, hal’ (tahttan indirmek), humbara (bomba), hürriyet, ihtilal, infilak, inkiraz (yıkılma), irtica, irtiyab (kuşku), ispirtizm (ruh çağırma), istibdat, isyan, klik (hizip), mabad (arka), ma’bas (baldır), memorandum, müfteris (parçalayan), müsavat (eşitlik), nihilist (yıkıcı), obstrüksiyon (engelleme), oportünist (fırsatçı), oligarşi, psikolocya (psikoloji), radikal, randevu, sansür, siyanür, siyemma (özellikle), Şura-yı Devlet, tahtakurusu, teevün (ah etmek), vatan, veto, zehir, zulüm kelimeleri de aforoz edilmişti.
Kısacası Abdülhamid Dönemi, sansür tarihimizin nadide bir parçasıydı. Ancak unutmamak gerekir ki, Abdülhamid’in 30 yıllık otoriter dönemine (ilk iki yılı ile son yılı görece demokratikti) son veren II. Meşrutiyet’ten sonra Şair Eşref şöyle demişti: “Vakt-i istibdatta söz söylemek memnu (yasak) idi/ Ağlatırdı ağzını açsan hükümet mananı/ Devr-i hürriyetteyiz şimdi, değişti kaide/ Söyletirler evvela, sonra s...r ananı.”
Eşref’in dediği gibi de olacaktı. Aslında 23 Temmuz 1908’de İttihatçılar II. Abdülhamid’e Meşrutiyet’i ikinci kez ilan ettirdikleri gün gazeteciler ile İttihatçılar yazıların sansür heyetine gönderilmemesi ve matbaalara zaptiye girmemesi konusunda anlaşmışlardı. Böylece ilk “özgür yayıncılık” 25 Temmuz 1908 günü başlamıştı. Bir ay içinde 200’ü aşkın gazete ve dergi yayın hayatına başlamıştı. 31 Mart Olayı’nın yaşandığı 1909’a kadar bu sayı 350’ye ulaşacak, Babıali Yokuşu’ndaki kitapçıların sayısı artacak, matbaalar sabahlara kadar gazete, dergi, kitap, risale, afiş basacaklardı.
31 Mart Olayı’nın kıvılcımını çakan 6 Nisan 1909’u 7 Nisan’a bağlayan gece, Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi Bey’in Galata Köprüsü üzerinde üç kurşunla öldürülmesiydi. Cinayetin arkasında, o sıralar ülkeyi perde arkasından yönetmeye çalışan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) olduğu söylendi. 25 Nisan 1909’da sıkıyönetim ilan edildi ve bu durum 15 temmuza kadar sürdü. 27 Nisan 1909’da Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra iktidara ağırlıklarını koymaya başlayan İTC, aynen Abdülhamid’in yolunu izleyerek bir dizi yasaklayıcı kanun çıkardılar. Bunlardan biri olan 31 Temmuz 1909 tarihli Matbuat Kanunu’na göre devletin güvenliğini bozacak, ayaklanmaya kışkırtacak yayınlar yapan gazeteler, açılacak dava sonuçlanıncaya kadar hükümet tarafından kapatılabilecekti. İş bununla bitmedi. 9 Haziran 1910’da Sada-yı Millet yazarı Ahmet Samim Bey, 10 Temmuz 1911’deŞehran gazetesi başyazarı Zeki Bey’in öldürüldü. Bu olayların da arkasında basına gözdağı vermek isteyen İTC’nin olduğu iddia edildi. Trablusgarp Savaşı (1911)ve Balkan Savaşları (1912-1913) sırasında basına baskı arttırıldı. Ancak savaşlar yüzünden halkın alım gücü düşmüş, keyfi kaçmış, dolayısıyla gazetelere ve kitaplara ilgisi de sönmüştü. Nitekim 1909’daki 350 gazeteden, 1910 yılında 130’u kalmıştı. 1911’de sayı 124’e, 1912’de 45’e düştü. 1913’te sayı 92’ye çıkarken, 1914’te sadece 75 gazete ve dergi yayımlanıyordu. Savaş yıllarında sadece İttihatçıların yandaşı gazeteler yayına devam etti. Sansür, Birinci Dünya Savaşı’nı Osmanlı İmparatorluğu için bitiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile kaldırıldı. Bugün bazı çevrelerin “Mütareke Basını” diye küçümsediği dönemin basını kısa süren bir özgürlük döneminden sonra 1919 şubatından itibaren bir yandan Sultan Vahdettin, bir taraftan İtilaf Güçleri tarafından tekrar sansüre tabi tutuldular.
Bundan sonrasını 17 Şubat 2008 tarihli Taraf’ta yayımlanan “İktidar basının uysalını sever” başlıklı yazımdan okuyabilirsiniz. Onu bitirdikten sonra lütfen dönün ve baştaki bölümü okuyun. Sonra hep birlikte düşünelim: Neden 130 yıldır aynı yerde çakılıp kaldık?
***
“Jacobin: Hind’in bir nev’i kuşu”
Dönemin önemli aydınlarından Şemseddin Sami Fraşeri’nin Kamus-i Fransevi adlı Fransızca-Türkçe sözlüğünün 1905 yılında yapılan 4. basımı Abdülhamid sansürcülüğünün niteliğini anlamak için eşsiz bir kaynaktır. Fransız Türkolog Louis Bazin’in incelemesine göre sözlükten özellikle 1789 Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı kavramların birçoğu çıkarılmıştı. Örneğin “anarşi” (anarchie), “anarşizm”, (anarchisme), “anarşist” (anarchiste) sözcükleri sözlükte yer almıyordu. Aynı şekilde “komünist” (communist) ve “komünizm” (communisme) sözcükleri de yoktu. Bu karşılık “sosyalist” (sosyaliste) ve “sosyalizm” (socialisme) kelimeleri vardı. Ancak bu sözcüklerin tercümesi pek garipti. Örneğin sosyalizm karşılığında “silk-i sekim-i iştirakiyyun” yani “sosyalistlerin sapık yolu” deyimi kullanılmıştı. “Révolution” (devrim) kelimesi geometri ve astronomideki anlamlarıyla yer alırken, “révolutionner” fiili “telaşa düşürmek, tahrik, igzab etmek” haline dönüşmüş, “révolutionnaire” (devrimci) kelimesi ise ortadan kaldırılmıştı.
Kamus’ta “libelarism” kelimesi de yoktu ancak “libre” kökünden türemiş kelimeler siyasi çağrışım yapmayacak şekilde, örneğin “liberté” için “serbestlik, ihtiyari” veya “liberal”, “gönül yüceliği”; “liberalité” için “cömert, sehî, kerîm” açıklamaları tercih edilmişti. “Halk” (demos) kökeninden gelme kelimelerden sadece “ihtiyar meclisi azası” anlamına gelen “demogretontie” ile “demographie” (nüfus) sözcüğü muhafaza edilmişti. “Demos”tan korkulduğu gibi “etnos”tan da korkulmuştu. Dolayısıyla ne “etnik” (ethnique) ne de “etni” (ethnie) kelimeleri sözlükte bulunmuyordu.
Monarşi var cumhuriyet yok
Bir de hangi kritere göre sözlüğe dahil edildiği ya da edilmediği anlaşılamayan kavramlar vardı. Örneğin “nation” (millet, kavim), “national” (milli), “nationalité” (milliyet) gibi kavramlar sözlükte yer alırken, “nationalisme” (milliyetçilik) ve “nationalisté” (milliyetçi) kelimeleri yoktu. Buna karşılık “İslamique” (İslami), “İslamisme” (İslamcılık) ve “İslamiste” (İslamcı) kelimeleri vardı.
İmparatorluk rejiminde yayımlanan bir sözlükte “Republique” (cumhuriyet) kelimesinin olmamasına şaşmamak gerek herhalde. Halbuki bu kelime sözlüğün 1900 tarihli baskısında vardı. Anlaşılan o sırada gözden kaçmıştı. Buna karşılık Abdülhamid’in hoşuna gidecek kavramlar “monrachie” (monarşi) ve türevleri; “ablolutisme” ve türevleri; “theocratie” (teokrasi) ve türevleri sözlükte kendilerine bol bol yer bulmuşlardı. “Tyran” (tiran) karşılığı olarak ise “gaddar”, “şedit” gibi açıklamalar yapılmakla birlikte hemen arkasından yapılan “Amerika’ya mahsus incir kuşu” ve “Amerika’ya mahsus iskete kuşu” açıklamalarıyla dikkatler saptırılmıştı. O yıllarda yeni yeni telaffuz edilmeye başlamış olan bir terim olan “imperialiste” (emperyalist) ise “imparatorluk taraftarı” olarak çevrilmişti. Bunun gibi “detroner” (tahttan indirmek), “regicide” (hükümdarı öldürmek) kelimeleri de yoktu.
Bugün tepeden inme Kemalist devrimleri anlatmak için kullanılması moda olan “Jacobin” kelimesinin karşılığı olarak “a) Sen Dominik tarikatına mensup rahip ve rahibe; b) Hind’in bir nev’i kuşu” tanımları vardı. Fransız İhtilali’nin önemli kavramlarından biri olan “Sans-culotte” terimi de kelimesi kelimesine tercüme edilmişti: “Donsuz (Fransa’da birtakım serserilere verilen isimdir)” deniyordu. Amacın ne olduğunu tahmin etmek zor değildi.
Özet Kaynakça: Ahmet İhsan, Matbuat Hatıralarım, Fatmagül Demirel, II. Abdülhamid Dönemi’nde Sansür, Bağlam Yayınları, 2007; Hüseyin Cahit Yalçın, Edebiyat Anıları, Yayına Hazırlayan: Rauf Mutluay, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1975; Cevdet Kudret Aksal, Abdülhamid Dönemi’nde Sansür-1, http://www.belgeler.com/blg/2cyl/cevdet-kudret-abdulhamit-doneminde-sansur-1; Louis Bazin, “Osmanlı Sansürü ve Sözlük Yazarlığı: Sâmî Bey’in Kamus-i Fransevî’si” (Çeviren: Server Tanilli), Tarih ve Toplum, S. 19, Temmuz 1985, s. 10-12.
[email protected]
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Okurlara açıklama metni
20.05.2012 - Ermeni Soykırımı’nda Alman rolü
22.04.2012 - 1909 Adana İğtişaşı/ Faciası/ Katliamı
15.04.2012 - Osmanlı’nın sevgilisi lalenin sergüzeşti
8.04.2012 - Ali Şükrü Bey ve Topal Osman
1.04.2012 - ‘Milli’ aşk ve nefret hikâyeleri
25.03.2012 - Geleneğin icadı: Newroz ve Nevruz
18.03.2012 - Dr. Tulp’un Anatomi Dersi’ni izlediniz mi
11.03.2012 - Milli Görüş Hareketi ve Erbakan
4.03.2012 - Vagon-Li Olayı ve ‘öz dil’ zorbalığı
26.02.2012
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
sn yazar böyle yazıları sevmem nedense ilgimi çekti çünkü geçen çanakkalede de böyle bir hikaye anlatan oldu. Uyduruk vapurlar aslında modern bir am-erika bandırasıyla Abdülhamit izniyle gidilen yol. Abdülmecit mi idi yoksa. Aklım karıştı sonra bayır mayır aslında ingiliz ismi de sırf şerefsiz İngilizlere şirinlik olsuna isim verilmiş. Bir de bayırda saat hikayesi uydurulmuş ama alman generali böyle hikayenin olmadığını araştırmış ve uyduruk olduğunu kanıtlamış yani tbmm de basınçla sıfat onayı
Ad Soyad Giriniz...
sayincemil kocak cok guzel anlatmissiniz iste gordugunuz gibi koca bir halki boylle uydurma yalan yanlis hikayelerle yuz yila yakindir uyutmuslar ve haladaha uyutmaya devam etmek istiyorlar gencecik cocuklara fasizmin ugruna boyle sacmasapan kahramanlik hikayeleri ile doldurup karsidakini dusman gosterip herkes dusman herkes icten distan turkiyeyi bolmeye calisiyor paranoyasi ile gencleri potansiyel katiller yetistirip karsidakine dusman yetistirerek asil kendilerinin ulkeyi boldugunden haber
Ad Soyad Giriniz...
sn yazar böyle yazıları sevmem nedense ilgimi çekti çünkü geçen çanakkalede de böyle bir hikaye anlatan oldu. Uyduruk vapurlar aslında modern bir am-erika bandırasıyla Abdülhamit izniyle gidilen yol. Abdülmecit mi idi yoksa. Aklım karıştı sonra bayır mayır aslında ingiliz ismi de sırf şerefsiz İngilizlere şirinlik olsuna isim verilmiş. Bir de bayırda saat hikayesi uydurulmuş ama alman generali böyle hikayenin olmadığını araştırmış ve uyduruk olduğunu kanıtlamış yani tbmm de basınçla sıfat onayı
Ad Soyad Giriniz...
sayincemil kocak cok guzel anlatmissiniz iste gordugunuz gibi koca bir halki boylle uydurma yalan yanlis hikayelerle yuz yila yakindir uyutmuslar ve haladaha uyutmaya devam etmek istiyorlar gencecik cocuklara fasizmin ugruna boyle sacmasapan kahramanlik hikayeleri ile doldurup karsidakini dusman gosterip herkes dusman herkes icten distan turkiyeyi bolmeye calisiyor paranoyasi ile gencleri potansiyel katiller yetistirip karsidakine dusman yetistirerek asil kendilerinin ulkeyi boldugunden haber