Bayram ZİLAN

KAMU GÜVENLİĞİ NE İŞ YAPAR?
30.09.2015
1804

 Gezi olaylarından bu yana Türkiye’de çok kapsamlı bir algı operasyonu yapılıyor. Paralel Yapı’dan Alman, İngiliz, Amerikan medyasına, Cihangir liberalinden, doğuştan Erdoğan takıntılı Türk solcusuna, zebra pijamalı medya patronundan, takkeli cemaat CEO’suna kadar hemen herkes bu operasyonda aktif bir görev edinmiş.

Tek bir amaçları, tek bir hedefleri var.

Ak Parti iktidarını devirmek!

Bu hedefe ulaşmaları için “tesbih tanelerinin dağılması” gerekiyor. Tesbihin dağılması için imamenin kopartılması gerekiyor. Saldırıların daha çok “Erdoğan merkezli” olmasının sebebi de bu. Eğer Erdoğan’ı düşürürlerse tesbih tanelerinin dağılması daha kolay olur diye düşünüyorlar. Bu yüzden bütün silahlarını, birikimlerini, tecrübelerini, yalan söyleme kabiliyetlerini ve ihanet etme güçlerini Erdoğan’ı hedef tahtasına koyarak harcıyorlar.

11 Temmuz’da PKK’nın ateşkesi bozmasıyla beraber yapılmakta olan algı operasyonunun yeni sürümü çıktı:

Algı 2.0

Düne kadar Türkçü, Türk milliyetçisi, “Türkiye Türklerindir”ci, hatta ırkçı ne kadar aydıncık, yazarcık, sosyete, kır saçlı liberal, sosyalist varsa bugün “PKK kuaförü” oldu. PKK’nın bile üstlendiği cinayetlere, “hayır PKK yapmadı” diyorlar.

Ellerine makyaj seti almışlar, PKK’ya, HDP’ye günde 3 öğün makyaj yapıyorlar.

Artık darbe kabul değiştirdi.

Apoletliler veya cübbeliler değil, bizzat “psikolojik savaş ajanları” açıkça darbe yapmaya çalışıyor.

Halkın algısına, zihnine, gönül dünyasına darbe yapıyorlar.

Düşünceye, hakikate darbe yapıyorlar.

PKK çocuk öldürüyor, bunlar bir dakika sonra sahneye çıkıp “PKK, çocuk öldürmez, devlet yapmıştır” kampanyası başlatıyor.

Peki, bütün bunlara karşı Kamu Güvenliği Müsteşarlığı ne yapıyor?

Ya da diğer kamu kurumları?

Ak Parti?

Yapılmak istenen darbeyi görmüyorlar mı?

Ak Parti, kendi seçmeninin bir kısmını bu algı operasyonunu yönetemediği için kaybettiğini, tek başına iktidarı kaybetmenin sebebinin icraat eksikliğinden değil, algıyı yönetememekten kaynaklandığını görmüyor mu?

Ak Parti, böyle giderse algı darbesinin amacına ulaşacağını görmüyor mu?

Sosyal medyada yalanları 3-5 gönüllü genç deşifre etmeye çalışıyor. “Psikoloji savaş ajanı ordusu”yla interneti iyi kullanan birkaç genç mücadele ediyor maalesef.

Bir de vicdanlı birkaç yazar, çizer…

Sözgelimi daha üç gün önce “HüdaPar’lı bir aile Diyarbakır Suriçi’nde kuşatma altına alındı” haberi düştü bir anda sosyal medyaya. HüdaPar’lı yöneticiler bas bas bağırdı, neredeyse nefsi müdafaa ilan edileceklerdi. Ama Vali’den, Emniyet’ten tek bir açıklama yapılmadı. Tek bir fotoğraf karesi, tek bir belge, tek bir bilgi paylaşılmadı. Herkes kendi imkânlarıyla olayı anlamaya, anlatmaya çalıştı. Tabi bütün bunlar olurken algıyı yönetme isteyenler Üsküdar’ı geçti.

Ertesi gün Bismil’de 9 yaşında bir kız çocuğu PKK’nın attığı roketatarla katledildi. Bir dakika sonra PKK medyası, TürkSolu, liberaller, Paralel Yapı vs. herkes bir ağızdan “PKK değil, devlet yaptı” demeye başladı. Algı, bir anda tersine döndü. PKK’nın yaptığı katliam, devletin yaptığı katliama dönüştü.

Peki, böyle mi olmalı? Algı böyle mi yönetilir?

Neden profesyonel bir ekip kurulmuyor? Bunu defalarca yazdım. Neden?

Profesyonel bir ekip kurulsa, 7/24 çalışsa, her olayda bilgi, belge ve fotoğraf toplayıp anında kamuoyuyla paylaşsa, olayın aslını, gerçeği halka gösterse kıyamet mi kopar!

Uzunca bir zamandır ölümlerin kriminal boyutunu konuşmaktan, hakikati, acıyı ve yaşama hakkını konuşamıyoruz. Farkında değil misiniz Allah aşkına.!

Bu ülkede çocuklar ölüyor. Ama biz, psikolojik savaş ajanları yüzünden ölümün kriminal tarafı üzerinde savaş veriyoruz. Bu arada hakikat uçup gidiyor. Gerçekliği ve yaşamı ıskalıyoruz.

En kötüsü, “fail” üzerinde yapılan kara propaganda ve buna karşı gerçekleri gösterme mücadelesi verilirken çocuklar unutulup gidiyor. Ölen çocuklar artık sadece bir “istatistik” olarak kayıtlara geçiyor. Bu çocukların annesi, babası, acıları, yoklukları, yoksullukları uçup gidiyor öylece.

Ve en sonunda hakikat de ölüyor.

Yine soruyorum.! Böyle mi olmalıydı? Biz yazar/çizerler, aydınlar, bu ülkede eli kalem tutan vicdanlı insanlar, olayların kriminal tarafına hapis mi olmalıydı?

Kamu Güvenliği veya adı her neyse onlar, bütün olayların arka planını eğip bükmeden, değiştirmeden, tüm çıplaklığı ile kamuoyuyla paylaşsaydı da, biz de bu “kriminal hapisten” kurtulup hakikati, esası yazsaydık, konuşsaydık…

Olmaz mıydı? …

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar