Elif ÇAKIR
15 Temmuz darbe kalkışmasının akabinde “silahlı terör örgütüne üye olma” ve “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” gibi ağır ve ciddi bir suçlama gözaltına alınan ve 22 aydır cezaevinde tutulan eski HSYK Başkanı İbrahim Okur’un iddianamesi tamamlandı.
Medyada çıkan haberler doğru ise Okur’un ilk duruşma tarihi 23 Temmuz.
22 aydır merakla İbrahim Okur hakkında hazırlanacak iddianameyi bekliyordum.
Öyle ya... 2014 HSYK seçimleri sürecinde Yargıda Birlik Platformu çatısı altında toplanan yargıçlarımız “yargıyı içine düştüğü utanç verici durumdan kurtarmak ve toplumun yargı kurumlarına yeniden güven duymasını sağlamak için gerekli bütün adımları atacağız. Adalet temelli bir sistem inşa edeceğiz. Yargıçlarımız adalet ve hukuk temelli konuşacaklardır. Yargıda artık hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti anlamında itibarını zedeleyecek kararlar çıkmayacak, iddianameler yazılmayacak” vaatleri veriyorlardı.
Ve yargının bu halde olmasının sorumlularından birisinin de İbrahim Okur olduğunu söylüyorlardı.
Savcılarımıza ve hakimlerimize göre İbrahim Okur şuydu:
FETÖ’nün özel olarak yetiştirerek yargıya yerleştirdiği kripto adam... İbrahim Okur, yargı içindeki FETÖ yapılanmasını gerçekleştiren isimdi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 104 sayfalık iddianameyi okudum.
Çok net bir şekilde söylemem gerekir ki...
Öyle görünüyor ki, İbrahim Okur davası da bu döneme ait adalet sorunlarını anlamak ve yine yargının bu dönemde nasıl siyasallaştığını görebilmek bakımından tipik bir dosya olarak tarihe geçecek.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan, çelişkilerle tutarsızlıklarla dolu, fiilden faile değil, failden resmen fiile gitmeye çalışan, Okur hakkında hiçbir lehte ifadeye yer vermeyen, dahası Okur’un kendi ifadelerinin açıkça çarpıtıldığı iddianameyi okuyunca, Yargıda Birlik Platformu’nun kurucularından olan, HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın birkaç önce yaptığı açıklamaya yeniden bakma ihtiyacı hissettim.
Yılmaz, “hukuk devleti” başlıklı açıklamasında şöyle diyor:
- Her hukukçu görevini yerine getirirken, mesleğinin etik ilkelerini, sorumluluklarını, yargılama faaliyetinin yüceliğini, önem ve değerini aklından hiç çıkartmamalı, toplumun kendisini dikkatle izlediğini bilmeli, adalet kavramına leke düşürecek her davranıştan sakınmalı.
- Adalete saygı ve güven kalmazsa kaybeden tüm hukukçular ve millet olacaktır. Kim suç işlemişse anayasanın ve yasaların emrettiği yöntemlerle hesap verecektir, yargılamada tarafsız bir soruşturma ve muhakeme olmalıdır.
Ve “hain bir örgütün darbe vurduğu adalete güven duygusu yeniden yücelecek” diyen Mehmet Yılmaz, Okur hakkında hazırlanan iddianameyi okumuş mudur?
Mesela...
CMK 160. Maddeye göre “maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılama yapılabilmesi için, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplama, muhafaza altına alma ve şüphelinin haklarının korumakla” görevli olan savcının iddianameye Okur’un kamuoyuna mal olmuş ifadelerini dahi koymadığını, Okur’un kendi ifadelerini açıkça çarpıttığını görmüş müdür?
Ne düşünüyordur mesela?
Okur’un 22 aylık süreç içerisinde verdiği yüzlerce sayfa ifadeden bir tane de mi iddianameye koyacak bir şey bulunamamış?
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem’in yine Okur’un FETÖ’cü olmadığına dair, 17 25 Aralık kalkışma döneminde Okur’un seçilmiş hükümetin yanında yer aldığına dair ifadelerine yer verilmemesi toplumun hukuk devletine olan inancını sarsmaz mı?
17 Aralık operasyonunda, dönemin Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi Başkanın İbrahim Okur’la irtibata geçtiği ve dönemin HSYK kurulunun seçilmiş hükümetin yanında durması için Okur’un büyük çaba sarf edip etmediği neden araştırılmamış ve yer verilmemiş mesela.
Hukuk dışı adımlar atan FETÖ savcılarını ve hakimlerini engellemeye yönelik adımlar atılmasını sağladığını söyleyen Okur’un bu yönde hiçbir ifadesine yer verilmemiş.
Savcılık şüphelinin sadece aleyhine olan bilgilere yer verdiğinde gerçekler nasıl ortaya çıkabilir?
Adalet bu durumda nasıl tecelli edebilir?
Okur diyor ki, 7 Şubat MİT Krizinin aşılması için çaba sarf ettim. Tanıklarım Sadullah Ergin ve dönemin İstanbul ve Ankara başsavcılarıdır. İddianamede neden bunlara yer verilmemiş.
Mesela savcı iddianamenin 86. sayfasında “şüphelinin örgütsel faaliyetler yürütürken kod adı kullandığını” söylüyor. Fakat, 104 sayfalık iddianamede Okur’un hangi kod adını nerede, nasıl kullandığının bir delili yok.
2016 yılında Okur ‘anayasal düzeni yıkmaya çalışmak’ ve ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçuyla tutuklanmasına rağmen, iddianamede böyle bir suça dair ibare yok.
***
Hal böyle ise, bu durumda adalet duygusu yeniden nasıl yücelebilir. Olan biteni dikkatle izleyen toplumun adalete olan güven duygusu daha da zedelenmez mi?
İbrahim Okur’un FETÖ’cü olduğuna dair hiçbir somut delilin olmadığı, savcılığın CMK 160. Maddeyi yok sayarak hazırladığı böyle bir iddianame ile İbrahim Okur için ne kadar hapis cezası isteyecek?
Önümüzdeki günlerde İbrahim Okur dosyasını tartışmaya devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
19.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
29.08.2025
27.08.2025
2.08.2025
19.07.2025
18.06.2025