Erol KATIRCIOĞLU
Bundan altı yıl önce 2011’de “Aklımızdaki Soru” başlığıyla bir yazı yazmıştım. Bu ülkenin gerçek aydınlarından biri rahmetli Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın tarih tezlerinden giderek. O yazıda demiştim ki: Tarihte iki tür devrim görülür.“Birinci tür devrimlerde, devrimi yapan barbarlar, kendi kural ve kurumlarını yıktıkları medeniyetin kural ve kurumlarının üzerine yerleştirirler, ikincisinde ise, yıktıkları medeniyetin kurum ve kurallarını benimsemek durumunda kalırlar. Şimdi eğer AKP’nin yaptığı devrimse o zaman bu devrim yukarıdaki devrim türlerinden hangisine giriyor? Başka biçimde soracak olursak AKP gerilettiği vesayet rejimi yerine gerçekten herkes için yeni bir başlangıç anlamına gelecek daha özgürlükçü kural ve kurumların olduğu yeni bir rejim mi yaratacak, yoksa vesayet rejiminin baskıcı kurum ve kurallarını yenileyerek bu rejimin bir tür rönesansını mı gerçekleştirecek? Galiba bugünlerde herkesin bir biçimde aklındaki soru bu.”
Altı yıldan sonra bu herkesin aklındaki soru dediğim soru giderek açık biçimde cevaplandı. AKP gerilettiği vesayet rejimini değiştiremediği gibi, onun baskıcı kurum ve kurallarını yenileyerek, onları daha da etkili kılan bir siyasetin içine girdi. O nedenle de bu kadrolardan Türkiye demokrasisine olumlu bir katkı olasılığı neredeyse sıfır.
Doğrusu iktidardaki bunca yıldan sonra dönüp bakıldığında görülecek başarısızlıklar öyle az buz da değildir. Bir iki başarılı işin dışında el atılan neredeyse her konu büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış durumda. Kimileri bu saptamamla ilgili olarak “Evet ama konjonktür de müsait değildi” diyebilir. Doğru. Ama bir iki başarılı dediğim işin altında da konjonktür vardı. Oralarda başarılı olundu da buralarda neden olunamadı diye de sorulabilir.
Okuyucunun aklına peki ama Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bütün bu 15 yıllık iktidar süresinde başarısız oldularsa bu toplumun yüzde 50’sine yakını nasıl ve neden hala bu kişiye ya da partiye oy vermeye devam ediyor diye haklı bir soru yöneltebilir. Doğrusu, yazılarımı okuyanlar bilirler, bu soruya benim cevabım Türkiye toplumunun bir cemaat toplumu olmasıyla ilgili. Cemaatler-dini anlamda değil sosyolojik cemaatler anlamında-kendi içlerinde bir inanç sistemi oluşturarak dışlarındaki bütün olayları o pencereden gören topluluklardır. Bu anlamda da diğer cemaatleri duymazlar bile. Onların söylediklerini düşünerek cevaplamak yerine, yalnızca söylenmiş olduklarından dolayı karşı bir cevap vermek için dinlerler. O nedenle de cemaatçi bir toplumda yaratıcı fikirlerin ortaya çıkması mümkün değildir. Biat ve vesayet her yerdedir. Dolayısıyla bu toplumda bu nedenle gerginlik, kutuplaşma ve çatışma kaçınılmaz bir durumdur.
Evet bunca yıldan sonra geldiğimiz yer böyle bir yer. Çatışmalara gebe, tedirgin, mutsuz ve umutsuz bir yer. Şimdiki aklımızdaki soru ise buradan nasıl çıkarız sorusu.
Buradan nasıl çıkarız sorusu herkesin kendine göre cevap üretmesi gereken bir soru. Kimileri-daha çok tuzu kuru olanlar- cevabı başka ülkelere göç etmekte buluyor. Ama sanırım çoğunluk, toplumdaki çatışmacı bu atmosferi giderecek bir aklıselim arıyor. Bu bir kişi de olabilir bu bir yol da olabilir. Ama bu kötü gidişe dur diyecek bir şeyler.
Benim kanaatim iktidarın artık sonuna geldiği. Ellerindeki bütün gücü, bu gücü kendilerine veren sistemin sorunları, meşruiyeti vs bir tarafa, sonuna kadar kullanacak olsalar da bu toplumu daha ileri bir zorlamaya sokmaları mümkün olmayacak. Savaş kazanmış Mustafa Kemal’in yeni bir devlet kurmak için giriştiği yol (ki sonunda başarılı olduğu da tartışma götürür) tekrarlanabilecek bir yol da değildir. Çıkış, iktidarın bu heveslerden vazgeçmesinde ya da vazgeçirilmesindedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025